Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KASTAMONU 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr KETUM YOLCU Yol ve yolculuksa söz konusu olan, olağanüstüdür öyküler... Yolculuk, kendini de keşiftir bir nevi. İçe yolculuklar, içine yolculuklar akıl almaz serüvenlere dönüşür. Başka türlü bir sevinç duyarız, ya da acı. Farklı bir yolculuk onunki. Yıllarla, yaşamla öfke ve kırgınlık dolu bir hesaplaşma. Çocukluğunda neşeyle geçtiği yolları, bu kez acıyla aşıyor. Gözlerinin önüne geliyor, çocukça korkularını kovalayan o güzel insan. Şimdi direksiyonda silueti yok, kokusu yok. Yalnızlığı büyüyor. Geri dönülmez ülkeye gideli kaç yıl oldu. Dört, beş, altı... Tam çıkaramıyor, zaman kavramı da bozuldu zaten. Kaptandan yalnızca direksiyonu devralmamış, yol arkadaşları, yolcuları ona emanet. Omuzlarında ıslandıkça ağırlaşan sünger gibi, büyük bir sorumlulukla hayatı sürdürüyor, çaresiz. Onun bu yoluculuğunda duraklar değil, duygular önde. Canını derinden acıtan duyguları, yolluk oluyor. Uçurumları, sert virajları aşıyor, bozkır yaklaşıyor. O, bu halde. Ben, onun bilmediğim hayat çizgisinde başka öykülerini arıyorum, ama ketum. En büyük mutluluğu neydi acaba, nasıldı? Bir yolculukta Can Baba’dan “can” dizeler geliyor aklıma: “Başka türlü bir şey benim istediğim/ ne ağaca benzer, ne de buluta/ burası gibi değil gideceğim memleket/ denizi ayrı deniz,/ havası ayrı hava.../ bir başka yolculuk dalından düşmek yere/ yaşadığından uzun/ bir tatlı yolculuk dalından inmek yere/ ağacın yüksekliğince/ dalın yüksekliğince rüzgarda/ ve bir yeni ömür/ vardığın çimen yeşilliğince/ nerede gördüklerim/ nerede o beklediğim/ rengi başka/ tadı başka...” heybeti ve dinginliği ile. Ilgaz, İç Anadolu ile Karadeniz hattını ikiye ayırıyor diyebiliriz. Bu el değmemiş doğa parçası, milli park ilan edildikten sonra çok sıkı korumaya alınmış. Nereden geldiği belli olmayan bulutlar sarıyor sık sık tepeleri. Karşımızda bembeyaz giysileri ile Küçük Hacet Tepesi yükseliyor. Sağda yükseklerine doğru azalan orman dokusu, rüz garın taşıdığı karlarla oluşan kar balkonları ile Hacet Tepesi ve Geyik Dağı muhteşem. Ilgaz’ın en yüksek mevkii olan Hacet Tepeler (Hacet tepeler ikiz kardeş; Büyük Hacet 2 bin 587, Küçük Hacet 2 bin 548 metre yükseklikte) o beyaz bulutların arasından bir göz kırpıyor, bir kayboluyor. 1 Aralık’tan Nisana kadar Ilgaz’da kayak yapılıyor. Bir tek ağaç bile kesilmeden