Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİTLİS 13 GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.com NEDEN GELMİYORLAR? Yıllardır turizm olgusunu rakamsal boyutları ile ölçeriz. Bir kere adet olmuş... 2006 yılının sayısal verileri netlik kazandığı için biz de kısaca 2005 ve 2006 yılını rakamsal boyutlarıyla karşılaştıralım ve buradan yola çıkarak, başka bir gerçeğe parmak basalım. Turizm gelirleri ve ziyaretçi sayısı denilince, doğal olarak bunların yabancı uyruklu kişilerden oluştuğunu düşünüyor insan. Oysaki açıklanan ziyaretçi rakamlarının içinde Türk yurttaşı olup, yurt dışından Türkiye’ye giriş yapan 4 milyona yakın pasapartlu insanımız var. 2005 yılının 18.1 milyar dolar olan turizm gelirleri içinde yabancılardan elde ettiğimiz turizm geliri 13.9 milyar dolardır. 2006 yılında yabancılardan elde ettiğimiz turizm geliri 12.5 milyar dolara düşmüş. Aradaki fark, 1.4 milyar dolar, yani yüzde 10 olmuş. Yabancılar 2005’de kişi başına 679 dolar harcarken, bu rakam da 2006’da 651 dolara düşmüş. Bu demektir ki hem gelen sayı, hem de harcama miktarı azalmış. Olaya başka bir açıdan bakalım. Bizim turizm gelirimiz, turist olarak gelen insanların ülkeleri için bir giderdir. Elde edilen veya Türkiye’de harcanan her bir Euro veya dolar başka bir ülkenin rezervinden çıkar, bizim rezervlerimize dahil olur. Türkiye’nin kasasına 12.5 milyar dolar giriyor. Bunun bir kısmını tekrar geri kazanmaları mümkün aslında. Madem yurttaşları Türkiye’de tatil yapmayı seviyor, Türkiye’de turizm yatırımı yaparlar ve paranın bir kısmını kendi şirketlerinin aracılığı ile bize gelmesine, dolayısıyla dışarıya gitmesine engel olurlar, öyle değil mi? Biz olsak öyle yapardık. Üstelik yıllarca Kültür ve Turizm Bakanlığı, turizm arazisi tahsis ederken, yabancı şirketlerle ortaklık kurarak, arazi talebinde bulunan şirketlere öncelik vereceğini belirtmesine rağmen yabancı sermaye hareketlenmedi. Neden gelmiyorlar? Yabancı sermaye turizm amaçlı yatırım için neden gelmiyor? Neden turizm gibi yeni istihdam yaratacak üretime yönelik yatırımlar değil de yalnızca satın alma ve özelleştirme ile yetiniyorlar? 2005 yılında Türkiye’ye gelen yabancı sermaye 9.7 milyar dolar, 2006’da 20 milyar dolar olmuş. 2007 için bunun 30 milyar dolar olması bekleniyor, ancak hepsi yine satış ve özelleştirme. Peki 2007 için turizmden ne bekleniyor? Uluslararası turizm hareketinde Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak olan turizmde, KDV indirimi sözünü verip de yapmayanlara rağmen, 2006’dan daha iyi bir tablo bekliyoruz ama tahmin yaparken de hep kuşkuluyuz. Çünkü turizm, bizim dışımızdaki dünyanın genel Türkiye politikası ile yakından ilgilidir. Ne zaman ki yabancı sermaye turizme yatırım yaparsa, işte o zaman Türk turizmi altın çağını yaşayacaktır. Bunun için ise iki seçenekten biri gerçekleşmiş olmalıdır. Türkiye ile ilgili emellerine ya ulaşmışlar ya da ulaşamayacaklarını anlayıp vazgeçmişlerdir. da bölgeyi işgal eden Ruslar, define bulmak amacıyla “akıt” denen bu mezarları tahrip etmişler. 11. ve 12. yüzyıllarda inşa edilmiş akıtlara Anadolu’nun başka yerlerinde rastlanmaz. Anadolu dışındaki tek örnek ise Turfan yakınlarındaki “Atsana” civarında bulunan mezarlıklar. Ahlat’ta bu şekilde mezarların görülmesinin nedeni bölgede Orta Asya Türk kültürünün oldukça fazla görülmesi. Ahlat’ta bulunan kümbetleri sıralarsak; Erzen Hatun, Keşiş, Hasan Padişah, Emir Bayındır, Hüseyin TimurEsen Tekin, Bugatay Aka Şirin Hatun, Şeyh Necmettin Türbesi, Emir Ali Türbesi, Dede Maksut Türbesi, Usta Şagrit, Alimoğlu Hurşit, Mirza Bey, Abdurrahman Gazi türbesi gibi kümbet ve türbeler karşımıza çıkıyor. En büyük mezarlık Ahlat’ta bulunan Selçuklu Mezarlığı benim şimdiye kadar gördüğüm en büyük mezarlıktı. Devasa bir alana yayılmış mezar taşları gömülü olan insanların sosyal ve siyasi hayatları hakkında bilgi veriyor. 200 dönüm alana kurulan Selçuklu Mezarlığı, yalnızca Anadolu’nun değil, tüm İslam dünyasının en büyük mezarlığı. Mezar taşları ait oldukları dönemlerdeki inançlar ve tarih açısından önemli bilgiler veriyor. Selçuklu mezarlığı, mezar tipleri ve mezar taşlarındaki süslemeler ile dikkat çekici. Bu mezarlıktaki mezar taşları üzerinde ayetler, hadisler, yatan kişi hakkında bilgiler bulunuyor. Mezarlıkta üç tip mezar yer alıyor. Şahideli mezarlar, sanduka mezarlar, ve oda mezarlar. Bugün mezarlık çevresinde oturma ve dinlenme alanları bulunuyor. Kamulaştırılması düşünülen bu alan baharla birlikte hizmete açılacak. Baharın güzelliği tabii ki bir başka ancak Ahlat’ı bir de kar altında görmek gerek. Kümbetlerdeki horasan harcının beyazla buluşması kar altındaki tarihe farklı bir boyut kazandırıyor.