Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NİĞDE Dipsiz karanlık: Demirkazık Fotoğraflar: Dumlupınar Üniversitesi Dağcılık Kolu Tunç Fındık emirkazık köyünden baD kınca dağın gözüken bu yüzüne yazın birkaç kez tırmanmış ve kışın da arkadaşım Kürşat Avcı ile çıkmaya karar vermiştik. Tırmanış öncesinde, güzelim bir güneş altında ne kadar huzurlu bir tarzda oturup yemek yediğimizi hatırlıyorum. Ancak akşam üzeri gökte toplanan yüksek sirrüs bulut katmanları bizi endişelendirmişti. Sabah gün doğmadan, o soğukta büyük bir iradeyle rotaya girdik. Kış ayazında, özellikle de sabah güneş gelmeden ve karanlıkta yola çıkmak çok irade kırıcıdır, vazgeçmek o kadar kolaydır ki... Neyse ki son beşaltı günde yağış olmamıştı da kaya yüzeyi çok yerde açıktı, ama üzerinde toz kar olan bazı etaplar oldukça sorun yaratıyordu. Güneşin çıktığı ilk saatlerde, hızla yükselebilmenin verdiği coşkuyla ilerledik. Rotamız bizi batı ve güneybatı yüzlerini ayıran sırta çıkarttı ve burada güneşle buluşup sabah ayazını o an için geride bıraktık. Yeniden gölgedeyiz; bunun anlamı emniyet almak üzere istasyona bağlı, hareketsiz duran adamın yavaş yavaş vücut ısısını kaybederek üşümesi! Tırmanan için sorun yok, o zaten ter döküyor ve soğuk aklına bile gelmiyor. Bazen dik kayaların bazen de sert karın üzerinden tırmanarak Küçük Demirkazık batı yüzünün üst kısımlarına geliyoruz. Tırmandığımız sırtın kilit etabı ise son derece dik ama çok sağlam, artı dört veya eksi beş derecelik, 1518 metrelik bir kaya sırtı idi. Burada, çekiçli olan tek buz aletimiz bendeydi ve Kürşat’ta klasik türde bir kazma vardı bunun için de ben sikke leri bu dik etaba çakınca çıkartamadık ve orada bıraktık, bugün hala orada olmalılar! Hantal plastik ayakkabılar, elleri buz kesen soğuk, karlı kayalar ve sırtta çantalar ile bu etap gerçekten de kilitti.. Tırmandığımız sırttan sonra Küçük Demirkazık’ın esas zirve kütlesi de görüşümüze girmişti artık. Zafer bizimdi, hissedebiliyorduk ve içimiz coşku ile doluydu. Ama o an verdiğimiz bir molanın ortasında Kürşat çantasından su çıkarmak için bir şeyleri düşürdü. Yepyeni, daha ilk taksitini bile ödemediği ve kullanmaya kıyamadı ğı “The North Face” marka “Goretex” ceketi idi bu. Ceket torbası içinde yuvarlanarak güney yüzünün dik duvarının boşluğuna uçup gözden yitene dek düşmesini çaresizce izledik. Dostumun morali bir anda sıfıra inmişti ve tırmanışın kalanında da alnındaki da