Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 AYDIN Çok da şirindir Şirince Yazı ve fotoğraflar Ümit Otan öreyi iyi bilenlerden deY ğilseniz, hele bir de Efes antik kentinin büyüsüne kapıldıysanız İzmir’den Selçuk’a gelişte hemen sola kıvrılan daracık yolu es geçebilirsiniz. Zaten yıllar önce Rumlar da es geçilsin diye o dağların en kuytu, en görünmez yerine kurmuşlar mekanlarını. Kimseler uğramasın diye de adına ‘‘Çirkince’’ demişler. O dar yola sapıp altı kilometre gidiyorsunuz, sizi yeşilliklerin arasına özene bezene yerleştirilmiş beyaz badanalı evler, güleç yüzlü insanlar karşılıyor. Dido Sotiriyu’nun Kırkıca’sı, Sabahattin Ali’nin Çirkince’si bugünün Şirince’sinde şimdilerde büyük çoğunlukla Selanikliler yaşıyor. Buradaki ‘‘cennet hayatı’’, alışılmadık kalabalıklara, rantçıların aç gözlü telaşına yenik düşmemeye çabalıyor, direniyor. Meydandaki caminin hemen yanındaki ulu çınara sırtınızı dayayıp çayınızı yudumlarken yörenin yaşlılarından ilk anılar geliyor: ‘‘Şu çeşme başındaki yaşlı çınarı bizden önce buralarda yaşayan bir Rum dikmiş. Bir gün çınarın başında dua edip ağlayan bir turist gördük. Sonradan öğrendik ki Şirinceli bir Rum’un oğluymuş. Babasından buradaki yaşamı dinleyerek büyümüş. Babası oğluna bu çınarı nasıl diktiğini anlatır dururmuş. Şirinceli Rum’un oğlu her yıl buraya gelip babasının diktiği ağacın önünde dua etmeyi adet haline getirdi.’’ Camına asılı tabelasıyla size şarabın yanında muhabbet de vaat eden Şirince’nin ünlü meyhanesini geçip çarşıya girdiğinizde Bodrum’un 3540 yıl öncesiyle buluşmuş gibi oluyorsunuz. Yöre kadın larının el emekleri çarşı boyunca sergilenmiş. Tezgahların başındaki yaşlı kadınlar mahcup bir yüzle bizi çağırıp, özenle işlenmiş masa ve sehpa örtülerini görmemizi istiyorlar. Onları kırmak mümkün olmuyor. Temiz badanalı evler. Kapıların önünde kadınlar ‘‘Dilerseniz evimizi gezebilirsiniz’’ deyip içeri buyur ediyorlar. Büyük kapılar bahçelere açılıyor. Önce bir bardak şarap ikram ediliyor. ‘‘Bu bizim ev şarabımız’’ diye öğünüyorlar. Ardından kekik, zeytinyağı, şarap ya da ceviz ihtiyacımız olup olmadığını soruyorlar. Selanik’te alıştıkları tütün ve tahıl tarımından Şirince’de üzüme, incire, zeytine geçişleri pek kolay olmamış ilk göçmenlerin. Göçmenlerden çoğu Selçuk’a ovaya göç etmişler. Yıllarca önce kapısı, çerçevesi, camı sökülüp başka yerlere taşınan evler şimdilerde ateş pahası. Yemyeşil yamaca özenle sıralanmış evler sanki bir ressamın yeni bitirdiği tablosu gibi. Bazı ‘‘uyanıklar’’ hiç olmayacak yerlere yeni yapılar kondurma çabasında. Evlerin büyük çoğunluğu pansiyona ya da gözleme evlerine dönüştürülmüş. Şirince’ye gidip gözleme yemeden dönmek olur mu? Yeniden ulu çınarın bulunduğu meydana döndüğümüzde neredeyse ‘‘çakırkeyif’’ olmak üzereyiz. İkram edilen bir bardak şarabı geri çevirmek olmaz diye başlanıyor ama her evde tekrarlanınca sonuç böyle oluyor. Çantalarımız Şirinceli kadınların elişleri, dağlardan yeni topladıkları kekikleri, şarap ve zeytinyağı şişeleriyle epeyce ağırlaşmış. Masamızda kahvelerimiz, karşımızda eski konukların yadigarı ulu çınar. Sotiriyu’nun, Sabahattin Ali’nin çocukluğunu yaşadıkları Şirince’de bahar sevincini anlatabilmek kolay değil, yaşamak gerekiyor... umitotan@gmail.com