Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İTALYA 31 Ortaçağın büyüsü: Siena Yazı ve fotoğraflar Ümit Otan Y alnızca Campo Meydanı’nı görmek için bile gitmeye değer bir kent Siena. Ortaçağdan alıp bugüne taşımışlar gibi. Hani derler ya, kılına bile zarar verilmemiş... Hem varmış hem yokmuş gibi. Sanki biraz önce terk edilmiş ya da buraya insanoğlu hiç uğramamış gibi. ‘’Dünyada benzeri bir kent daha var mı acaba‘‘ sorusu hiç aklınızdan çıkmıyor. Toscana bölgesinde genelde tepelerin üzerine kurulmuş ortaçağ kentlerinden en önemlisi Siena. Romalılardan çareyi kaçmakta bulan Etrüskler, kayaları oyarak korunaklı, en önemlisi de Romalıların kolay bulamayacakları yerleşimler yapmışlar. Siena da o gizli mağaraların, yapıların üzerine kurulmuş. Yöre halkı atalarından kalan evlerin mimarisine sadık kalırken, geleneklerini de sürdürmüşler. Bir kentin nasıl korunacağının dersini veriyorlar sanki. Her mahallenin kendine özgü flaması ve adı var. Panter, kaplumbağa, salyangoz mahalleleri gibi. Renkli taşlarla örülü katedral, kentin başına taç olmuş. Etrüsklerden sonra Roma askeri kolonisine dönüşmüş, 8. yüzyılda da piskoposluk merkezi olmuş. 13 ve 14. yüzyıllara kadar ticaretin bankacılığın en gözde kenti olan Siena, Floransa’ya yenik düşmüş sonraları. Hele bir de büyük otoyol güzergahının biraz ötesinde kalınca dinlenceye çekilmiş. İyi de olmuş. Dar sokaklardan, üstünüze yıkılacakmış gibi duran yapıların arasından ilerleyip, hiç beklemediğiniz anda o büyük, belki biraz tuhaf, ama hiçbir yerde rastlayamayacağınız meydanda buluyorsunuz kendinizi: Burası Campo Meydanı. Kentin tam orta yeri, ‘’kalbi‘‘ burası. Ters çevrilmiş bir midye kabuğu düşünün, aynen öyle. Kimilerinin bir kratere, kimilerinin açılmış bir yelpazeye benzettikleri meydanın bir bölümü kafeteryalarla çevrili. Her yıl 16 Ağustos’ta düzenlenen Palio Festivali’nde gerçekleştirilen geleneksel at yarışları bu meydanda yapılıyor. At yarışlarının 700 yıldan buyana yapıldığı, kökeninin 1283 yılına kadar gittiği belirtiliyor. Toscana’nın tüm bölgelerinden gelen jokeyler eğersiz atlarla yarışarak yüzlerce yıl öncesi ni bugüne taşıyor. Meydanın bir yanında göğü delercesine yükselen kulesiyle Halk Sarayı. Kafeteryalarda dinlenceyi kısa tutmalı ve bu sarayı mutlaka gezmelisiniz. Siena’yı 1287 ile 1355 yılları arasında yöneten dokuz halk temsilcisinin toplandığı Dokuzlar Salonu’nun duvarlarındaki Ambrogio Lorenzetti’nin dev freskleri karşısında büyüleniyor, ‘’iyi yönetim‘‘in nasıl olacağına dair ‘’derin dersler‘‘ de alıyorsunuz. İtalya’nın en önemli katedrallerinden biri olarak gösterilen Duamo’yu da unutmamalısınız. Görkemli yapıyı oluşturan siyahbeyaz taşlar, kentin dışından yöre halkı tarafından taşınmış. Bazı kentler vardır, eliniz de harita gezersiniz. O kentlerde siz dilediğinizi yaparsınız. İstediğinizi arar ve bulursunuz. Siena öyle değil. Kendinizi salıyorsunuz, labirent sokaklar sizi elinizden tutup götürüyor. O daracık sokaklarda yüzyılların kokusu sanki genzinizi yakıyor. Sarı ve turuncunun sarmalında başka dünyaları, başka hayatları yaşıyormuş gibi oluyorsunuz. Bütün yollar meydana çıkıyor, boşuna değil. Orası soluk alma, bugünü yaşama alanı. Bir kahve içimlik zamanınız var. Sonra tekrar ortaçağın gizemli, büyülü ve de korkulu dünyasına çekiyor sizi bir el. umitotan?imeyil.com