22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 TANZANYA Siyah Afrika’daki beyazlık Faruk Budak aasai dilinde “sonsuz düzlükler” anM lamına gelen Serengeti Ulusal Parkı’na giriş yapacağımız tepelerin yamaçlarında, yeşillikler içinde iki küçük Maasai köyü gözümüze çarpıyor. Maasailer, ağaç dalları ve çamurdan yaptıkları kulübelerinde hala geleneksel yaşam biçimlerini ısrarla sürdürmeye çalışan nadir topluluklardan biri. Toprak yolda mızrakları ile yürüyen Maasai savaşçılarının görüntüsü, benim için çok sıra dışı. Tepelerin aşağısında, yolun kenarında başka bir Maasai köyünün önüne park etmiş iki Land Rover görüyorum. Tamamıyla turistler için hazırlanmış bu turistik, sözde Maasai köyü, Serengeti yolunda hatıra fotoğrafı çektirmek isteyen “turistler” için gerekli bir alternatif. Binlerce Afrika sığırı (gunu) ile zebranın birlikte, Serengeti’den Kenya’nın Masai Mara düzlüklerine yaptığı, “migration” denilen yolculuk zamanına denk gelmiş olmam büyük tesadüf. Binlerce hayvan, su ve taze ot bulabilmek için yaptıkları bu uzun yolculukta, doğal bir sıra oluşturarak birbirlerini takip ediyor. Toprağı ezdikleri ve böcekleri açığa çıkardıkları için onları takip eden yüzlerce leylek ve kuşun yarattığı manzara müthiş. Onların peşindeki et yiyici yırtıcılar ise büyük göçün sessiz takipçileri. Serengeti’den önceki durağımız Manyara gölü. Burada gördüğüm sarı gagalı, başları kırmızı tüylerle kaplı leyleklerin müthiş bir uçuş yetenekleri var. Havada aniden 180 derece dönebiliyorlar ve bu dönüşlerde uçak motoruna benzeyen ilginç ses çıkarıyorlar. Ngorongoro katerinin ortaKİLİMANJARO sındaki gölde, yüzlerce pembe flamingo, sürekli hareket halinde dev bir pembe yığın oluşturmuş. Suda yıkananlar, birbiriyle oynayanlar, kur yapanlar, havalananlar. Onları seyretmek ve çıkardıkları “vok vok” seslerini dinlemek, farklı bir deneyim. Vahşi Afrika’nın özgür kalabilmiş bu müstesna yöresinde çamurlara bulanmış bir erkek fil, dört çekerimize aldırmadan önümüzden geçip gidiyor. Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun karları, küresel ısınma nedeniyle her geçen gün daha azalıyor. Uzmanlar, gelecek 15 yıl içinde son karların da tamamen eriyeceği görüşünü paylaşıyorlar. Hint Okyanusu kıyısındaki, ülkenin en büyük kenti Dar Es Salam’da ilk dikkatimi çeken şey, kadınların çoğu tamamen kapalı, siyah tül çarşaflar içinde olduğu. Hıristiyan olanlar, bildik kıyafetler içinde ama başkentte bile pantolon ya da blucin giyen bayan çok az. Ülkenin güneyinde, Hint Okyanusu kıyısında yer alan Kilwa Kisiwani’deki kalıntılar, UNESCO tarafından Dünya Kültür Varlığı olarak kabul edilmiş. Esir ve altın ticaret yolu üzerinde olmasının getirdiği zenginlik sayesinde bir dönemlerde oldukça görkemli bir kentmiş. Kıyıdaki küçük kale uzaktan oldukça heybetli görünüyor. Cami, adadaki kalıntılar arasında çatısı ayakta duran tek yapı. Etrafındaki medrese binalarının sadece duvarları ayakta kalabilmiş. Çöldeki vaha: Zanzibar Zanzibar adası bambaşka bir dünya. Adanın merkezi Stone Town yani Taş Kasaba’nın daracık sokaklarında belirli bir plan yok, her şey birbirinin içine girmiş. Her sokak, sanki labirentin bir parçası. Bazen genişleyen, bazen sıkışıp kalan sokaklar, bu daracık sokaklarda sokağa açılan kapılar, gündüzün sıcağından sonra kapı önlerine taşan yaşam, koşuşan çocuklar, aydınlatılmış sokaklarda gece yarısına kadar devam eden yaşam. Adanın plajları, tropik ada fotoğraflarıyla özleştirilebilecek kadar güzel. Bembeyaz bir kumsal, onun gerisinde çok açık yeşile kaçan bembeyaz bir şerit ve onun arkasında mavinin en çılgın tonlarındaki Hint Okyanusu. Zanzibar, çölün ortasındaki bir vaha gibi. Şimdi rahatlama, gevşeme, siesta zamanı. fb@farukbudak.com ZANZİBAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle