Katalog

KAPAK 5 Çirkin kız söylencesi Olağandışı her yere, her şeye bir öykü yakıştırılır da Pamukkale bundan azade kalabilir mi hiç! Öykü şöyle: Bir genç kız yaşarmış vaktiyle buralarda. Çok çirkinmiş, aynaya bakar bakar ağlarmış. Ama gönül bu, çirkin de olsa genç kızın gönlü akranları gibi delikanlılara düşermiş. Lakin hiçbir delikanlı da kızcağıza dönüp bakmazmış. Kız bunalmış iyice ve canına kıymaya karar vermiş. Çıkmış travertenlerin üzerine ve kendini aşağıya bırakıvermiş. Ama bir küçük su havuzuna düşünce ölmemiş. Orada öylece baygın yatıp kalmış. Elbette oradan geçecek bir beyin oğlu var. Avdan dönen yakışıklı prens suların kıyısında yatan kızı görünce koşup yanına varmış, çevirip yüzüne bakınca da aklı uçuvermiş. Kız öylesine güzel ki, prensin aşık olmaması mümkün değil. Alıp götürmüş saraya, kız iyileşmiş ve prensle evlenmiş. Onlar ermiş muradına, derken çirkin kızın nasıl güzeller güzeli olduğunu unutuyorduk. Elbette Pamukkale’nin efsanevi sularından! Günümüzde de bu etkisi var mı, diyenler deneyip görebilirler. Kentin ana caddesi ve anıtsal kapıları, surları, hamam kompleksi, Apollon tapınağı, tiyatrosu, kiliseler yanında en dikkati çeken kalıntı büyük nekropol yani mezarlık alanı. Kireçtaşı ve mermer kullanılan mezarların anıtsal olanları da görülebiliyor. Çok etkileyici bir gezi olacaktır nekropol gezisi. TERMAL SULAR VE SAĞLIK Pamukkale’deki Hierapolis ve Laodikeia kentlerinin termal suları, antik dönemlerde de sağlık ve güzellik için kullanılıyordu. Sadece kent insanları değil dost çevre kentlerden de insanlar bu şifalı sulardan yararlanmak için geliyordu. Yani Pamukkale yöresinde turizmin tarihinin çok eskilere dayandığını söyleyebiliriz. Pamukkale termal suyunun tedavi edici özelliği, çok eski çağlardan beri anlaşılmış, yüzyıllar sonra ise bilimsel olarak kanıtlanmış. Kaynaklar etrafında dini ayinler yapılır, şenlikler düzenlenirmiş. Birçok önemli devlet adamı ve dönemin zenginleri tedavi ve keyif için Hierapolis’e gelirlermiş. Karahayıt, Pamukkale termal kaplıcası sisteminin bir kolu sayılıyor ve Pamukkale’nin 5 kilometre ötesinde, Karahayıt kasabasında. Kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma, siyatik, sinir, lumbago, gibi hastalıklarla uyuz, sivilce, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi geliyor. Anlattığımız küçük söylence bugün de geçerli. Kaplıca sularının insanları güzelleştirdiğine günümüzde de inanılıyor. Özellikle kadınlar bu nedenle de kür uyguluyorlar. Bileşik kaplar teorisi Pamukkale’deki derin vadinin öte tarafına yerleşen insanlar kentlerine su getirmek için dönemine göre inanılmaz bir fizik kuralından yararlanmışlar. Suyun kaynağından vadinin tabanına doğru içini deldikleri taşları yan yana sıralamışlar. Sonra yukarıya doğru yamacı tırmanarak devam etmişler. Suyun kaynağı suyu getirmek istedikleri yerleşimden daha yüksek olduğu için su kente ulaşmış. Deldikleri taşları da birbirine bitiştirmek için harç kullanmamışlar. Travertenleri yaratan su, bir süre sonra taşların arasındaki boşlukları kendi ürettiği doğal harçla doldurup muhteşem bir su borusu haline getirmiş. Hierapolis Hierapolis’in İsa’dan önce 2. yüzyıl başlarında Bergama Kralı Eumenes tarafından kurdurulduğu ve kentin adının kralın karısı ve Amazon kraliçesi Hiera’dan geldiği biliniyor. İsa’dan sonra. 60 yılında büyük bir depremle yerle bir olmuş ve önemini yitirmiş. Roma ve Bizans dönemlerini yaşamış. Bizans döneminde yeniden önem kazanmış. İsa’dan sonra 80 yıllarında İsa’nın havarilerinden Saint Philip kente gelmiş inancını yaymaya ama öldürülmüş. 4. yüzyıldan itibaren de önemli bir Hıristiyanlık merkezi olmuş. Laodikeia Antik çağın ünlü ırmaklarından Lykos (Çürüksu) üzerinde kurulan kent antik İsa’dan önce 2. yüzyıl başlarında Bergama Kralı Eumenes’un buyruğu ile kurulmuş Hierapolis kenti. Kentin adı, kralın karısı Hiera’dan geliyor. KARAHAYIT