02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nerede ahkam kesen Sağlık politikamız yalnızca tedavi ile uğraşıyor... bilim adamlarımız? Bunların sağlığa zararlı etkileri hakkında neden bilimsel araştırmalar yapamıyoruz? Toplumu uyaran az sayıdaki bilim insanımız neden cezalandırılıyor? Zihinsel ve bilimsel işgal işte budur! ? Aksaray’da başlayan ve yayılan nörovirüsler hastaneleri teslim alırken binlerce hastayla işgal edilen hastanelerde doktorlar çaresiz, ne yapacağını bilemez durumda. Küresel araştırmalara iliştirilmiş bilim adamlarımız ise bizi ilgilendiren konularda suskun. Radyasyonlu çayları, virüslü suları kameralar karşısında göstere göstere içerken yayılan cehalet virüsü, hızla idrak yollarına yayılıyor ve toplumun algısını esir alıyor. Bilim alanındaki boşluğu cehalet virüsü dolduruyor. Zihinsel ve bilimsel işgal işte budur. ? Kırım ve karşısında, küresel sistemin merhametine ve keyfine Kongo’da geçen yüzyıl sefalet ortamında görülen terkedilmiş bulunuyoruz. Zihinsel ve bilimsel işgal Kanamalı kene virüsü ise çağ atlayan ülkemizde cirit işte budur! atıyor. Bu akıllı keneler İstanbul surlarını aşıp piknik ? Halbuki, Atatürk döneminde savaşın getirdiği alanlarını işgal ederken bizleri dev alışveriş yokluğa rağmen az sayıdaki doktor ve bilim adamıyla merkezlerine doğru sürüyor. Medyamız kene salgın hastalıkları önleme ve aşı üretiminde imkansızı haberleriyle izleyici toplarken, bilim dünyamız başarmıştık. Şimdi doktor ithal edecek ülke cımbızla kene çıkarma dersi veriyor. Kenelerin durumuna düşürüldük. Savaş sonrası salgınlardan ısırdığı garibanlara yapılan uyarı, sonu mezarlık olan kırılan bir toplumu sağlığına kavuşturmak için sadece yolculuğun ilk durağının ‘en yakın sağlık kuruluşu’ bin doktorla mücadele ederken şimdi ‘200 bin doktor olduğunu söylüyor. Çözüm bulacak bir bilim merkezi gerekli’ deniliyor. Nüfus 6 kat artarken, doktor kurmak ise kimsenin aklına gelmiyor. Başkaları ihtiyacı 200 kat artar mı? Bu artış ne anlama geliyor? çaresini bulursa satın alacağız, yoksa paçaları çorabın Sağlık felaketine yol açan yaşam tarzını idrak edecek içine sokmaya devam edeceğiz. Küreselleşen bilimsel öngörüyü bile yitirmiş bulunuyoruz. dünyanın biyolojik silah ve yöntemlerinden habersiz ülkelerin işi zor. Zihinsel ve bilimsel işgal işte budur. ? Salgın hastalıkların önlenmesi ve toplumun can ASTALIKLA DEĞİL HASTAYLA... güvenliği için zorunlu olan aşı üretimi ve ? Atatürk’ün sağlığı koruma ve salgın hastalıkları araştırmaları bile yapamıyor, soykırım yasaları önlemek için ulusun yaşam tarzını düzeltme yani çıkaran ülkelere milyonlarca dolar ödemeyi marifet bataklığı kurutma hedefi hayal olurken, mahalle sayıyoruz. Rahim kanserini önlemek için önerilen, aralarına kadar yayılan zincir hastaneler dev bir milyarlarca dolar tutacak HPV aşısı ‘yapılsın mı, sektöre dönüşüyor. Kamu ilaç harcamaları 2003’de 5 yapılmasın mı?’ diye tartışırken, çok daha küçük milyar dolar iken 2006’da on milyar dolara çıktı. bütçeyle ‘Ulusal Aşı Merkezi’ kurmak kimsenin Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde yapılan aklına gelmiyor. Kendi geleceğimiz ile ilgili, kendi ameliyat sayısı 2002’ye göre 2005’de yüzde 270 arttı. bünyemize uygun aşı üretimi için bilimsel Hastane sayısı, doktor sayısı ve ilaç satışı artmasına araştırmalar yapamadığımız gibi, yapacak olanları da rağmen, tedavi nedeniyle azalması gereken hasta yok ediyoruz. Geri kalmış Doğu Avrupa ülkeleri bile sayısı ise 3 yılda yüzde 50 arttı. Türkiye’nin toplam aşı alanında çok büyük çalışmalar sağlık harcaması 1992 yaparken, bizler yabancı firmalara yılında 6 milyar avuç açıyoruz. Zihinsel ve dolar iken, bilimsel işgal işte budur! 2006 yılında ? Öte yandan, yüzde 500 yabancılara satılan artışla 30 veya devredilen milyar firmalar nedeniyle, Ulusal ilaç sanayi tükeniyor haberiniz var mı? Bilim dünyamız bu konularda ne diyor acaba? ‘Patent yasası’ gibi dış kaynaklı düzenlemeler ise eş değer ilaç ve aşıları daha ucuz fiyata ve istediğimiz yerden ithal etmeyi bile engelliyor. Ulusal bir salgın veya hastalık felaketi C S TRATEJİ 19 dolara yükseldi. Şimdi 50 milyar dolardan söz ediliyor. Bu kadar harcamaya rağmen daha sağlıklı değil daha hastayız. Hastalık üreten bataklığı kurutmak yerine, bu bataklığın ürettiği hasta bir toplumla uğraşıyoruz. Her yer hastane dolarken yenilerini açmaktan gurur duyuyoruz. Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma ise kimsenin aklına gelmiyor. Zihinsel ve bilimsel işgal işte budur! Bu akıl oyununda çözümleri ithal beyinlere devredenlerin işi çok zor. BİLİMSEL MANDACILIK NASIL ÖNLENİR? ? Beynimizi ve aklımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Hastalıklı yaşam tarzını ve bunun ürünü küresel ısınmayı başımıza bela edenlerin bakış açısıyla, nasihat ve planlarıyla hiçbir sorunu çözemeyiz. Sorunu çözmenin birinci şartı, bilimi bile küresel çıkarlarına alet edenlerin düşünce tarzını terk etmekten geçiyor. ? Üniversiteler, düşünce kuruluşları ve strateji merkezleri hangi sorunları çözen ulusal bilgi üretiyor, bunları kim nasıl uyguluyor? Sonuç ne? Bu yeterli mi? Kötü kaderimiz değişiyor mu? Eksik olan nedir? Kendi yaşamsal sorunlarımızı çözmeye yönelik bilimsel araştırmalar ve kongreler yapmayı ne zaman akıl edeceğiz? Bilimsel yozlaşma ile teknolojik, ekonomik ve kültürel işgalin yol açtığı yaşamsal sorunlara çözüm arayan Ulusal yaşam kongresi ne zaman düzenlenecek? ? Üniversiteler, bilim ve düşünce kuruluşları, ulusal bilginin üretildiği ve derin aklın oluştuğu ulusal bir beyine dönüşmelidir. Yaşamsal sorunlar karşısında dağıtılan ve işlevsiz bırakılan akıl ve bilim gücümüzü, sağlam bir kafatası içinde toplayarak ulusal bir beyin olmalı yani aklımızı başımıza almalıyız. Bu beyin naklini başarmadan kendi geleceğimizi kendimiz tayin edemeyiz. ? Hastalık üreten yaşam tarzımızı değiştirmek için öncelikle bilimsel anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Düşünce ve yaşam tarzını bozan kültürel ve bilimsel yozlaşmaya, yine "bilim" dediğimiz eleştiri ve yenilenmeye açık bir düşünme disipliniyle karşı koyabiliriz. Atatürk’ün çok önem verdiği şu prensibi öncelikle tüm beyinlere iyice işlemelidir; "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, sapmadır". Kendi geleceğimize kendimiz sahip olmalıyız! ATATÜRK, 27 Ocak 1923, İzmir Hangi İstiklal var ki, ecnebilerin nasihatleri ve planlarıyla yükselebilsin. ATATÜRK 6 Mart 1922, TBMM Kendi bilimini ve teknolojisini üretemeyen toplumlar, bu alanda da bağımlı oluyor ve hastalığı ortadan kaldırmak yerine hastalığın yarattığı sonuçlarla mücadele ediyorlar. Bu sağlıkta mandacılığı getiriyor. Son yıllarda artan sağlık harcamalarına karşın hasta sayısındaki tırmanış bunun kanıtı… H Kaynaklar: 1 Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayykitap 8. Baskı, 2008 2 Çelebi S S: Bilim ve ulusal teknoloji: Niçin ve nasıl? Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi.sayı 1099, 2008 3 Yetiş N: Geçmişten Geleceğe Türk Bilim ve Teknoloji Politikaları. TÜBA yayınları, 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle