09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ve V2 uçak ve roketlerle bombalanmasını gördük, harbin içinde yaşadık. 1944 yılında Birmingham Üniversitesinde Maden Mühendisliği eğitimimize başladık, 1951 yılında yurdumuza döndük ve MTA’da çalışmaya başladık.’ Zonguldak Taş Kömür İşletmesi’nden tarihi bir fotoğraf... C S TRATEJİ 9 1960’lı yıllarda başlar. 1970’li yılların başında Marmaris’te bir güneş ve rüzgar enerji merkezi kurar, böylece memleketimizde güneş enerjisi araştırma çalışmalarına da öncülük eder. Maalesef bu tesis sonradan kapatılır. 1970’li yılların önemli bir anısı elbette Yunanistan’a Ege’de bizde varız demek için MTA’dan doğmuş olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) bir sismik etüt yapması konusunda alınan karardır. Bu araştırmalar için Hora gemisi alınır, sökülür, yeni baştan tersanenin çok becerikli gemi mühendisleri ve işçileri tarafından MTA jeofizik ekibinin nezaretinde kısa zamanda tamamlanır. Sismik cihazlar monte edilir ve meşhur MTA SismikI doğar. Böylece, offshore sismik etüt de başlamış olur. KALKINMANIN MANİVELASI MTA Enstitüsü, ülkemizin ulusal kalkınma çabasının en önemli manivelalarından birisi olmuştur. Ülkemizin her alanda ihtiyaç duyduğu doğal kaynakları vatan topraklarından karşılayabilmek için gereken her türlü jeolojik araştırma ve doğal kaynak aramalarını yapabilecek şekilde organizasyonunu geliştiren MTA, örgütsel yapısı ve uzman birikimi ile benzerleri arasında dünyanın en önemli kurumlarından birisi olmayı başarmıştır. Kurumu saygın kılan en önemli unsur ise kuruluşunda kendisine verilen görevleri fazlasıyla yerine getirmiş olmasıdır. Tüm bu yaptıklarıyla MTA; "Yerbilimleri’nin Ana Üssü" olarak anılma onurunu yaşamaktadır. Kuşkusuz, kuruma saygınlığını, kişiliğini kazandıran diğer önemli hususlardan olarak; ülkenin en ücra köşelerini en zor şartlarda ailesinden, sevdiklerinden aylarca ayrı kalarak adım adım dolaşan, ülkenin jeolojisinin aydınlanması, haritalanması ve yeraltı kaynaklarının ülke ekonomisine kazandırılması için çabalayan aklını, bilimini, azmini kullanarak ülkemizin her deresinde tepesinde alınteri ve çekiç izini bırakan başta mühendisler, tüm MTA çalışanları da anılmaya değerdir. Avrupa’da bazı ülkelerde artık hiç maden DOĞANIN GİZEMLERİ kalmadığı dile getirilirken, uygarlığın merkezi yılına gelindiğinde MTA Anadolu’da tam maden envanteri çıkarılmış değil. 1968 Tabiat Tarihi müzesini kurar. Böylece, milyonlarca yıllık 12 Eylül darbesinin Genel Müdürlüğe doğanın gizemleri görünür olur. MTA hem maden, endüstriyel dönüştürdüğü enstitü yalnız su arıyor, Tabiat hammadde ve enerji kaynaklarını arar, bulur, hem araştırma yapar, Varlıkları Müzesi ise kapalı… hem eğitim verir, hem de jeolojik sondaj makinası gece gündüz çalışıyordu. Ben gelmeden önce, geçen yıl iki işçi donarak öldüğü için 1 Eylül’de yağan kar büyük bir paniğe neden oldu. Dağın tepesinden aşağıdaki otellere gitmeye karar verdik. Çok maceralı bir yolculuktan sonra otellere ulaşabildik. Bir kaç gün sonra geri döndüğümüzde kampın kurtlar tarafından basıldığını, koyunların öldürüldüğünü, çadırların yıkıldığını gördük. Tekrar kampı kurup, sondajı tamamladık ve böylece dünyanın sayılı büyüklükte Wolfram madeni bulunmuş oldu. 1954 yılında raporunu hazırladığım bu maden de Etibank’a devredildi. Bu tesis daha sonra kapatıldı. 1954 yılından beri Uludağ’ı ve bu tesisi görmek de nasip olmadı.’ MTA; Hacettepe, Ankara, İTÜ, Karadeniz Teknik ve daha birçok üniversitede Maden ya da Jeoloji Mühendisliği bölümleri kurulmasına destek olur, elemanlarını ders vermek için yollar. Böylece, kendi üniversitelerimizden jeolog, jeofizikçi, maden mühendisi, cevher zenginleştirmeci yetişmeye başlar, bir yerbilimci ordusu faaliyete geçer, MTA giderek güçlenir. haritalar yapar. Yaptığı jeolojik haritalar ülke doğal kaynaklarının (maden yatakları, yer altı suyu araştırmaları, petrol, doğal gaz, kömür vb..) aranması bulunması ve ekonomiye kazandırılmasında, insan yaşamını kolaylaştıran büyük mühendislik projelerinin hayata geçirilmesinde (otoyol, metro, baraj, tünel, hava ve deniz limanları vb) kentlerimizin ve sanayimizin yer seçiminde, doğa olaylarının (deprem, sel, heyelan, kaya düşmesi, çığ vb) afete dönüşmemesindeki çalışmalarda en önemli rehberlerdir. Eski Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanlarından İsmet Cengiz, jeoloji haritalarını Yerin, yerkabuğunun "kitabının yazılması, insanın doğayla uyum içinde yaşamasının ilkelerini ortaya koyduğu bir "Manifesto" olarak tanımlar. YILMAK YOK MTA’lıların arazilerde hangi şartlarda çalıştığını gene Dr. Alpan’dan dinleyelim; ‘Üçköprü krom kamp şefi olarak Köyceğiz’e gönderildim. Burada çok zor şartlarda çalıştık. Bir gün beni akrep soktu, hemen sıhhiye memuru geldi ve zehirlenmeye karşı getirdiğimiz iğnelerden bir tane yaptı. Ertesi gün topallayarak yürürken güzergahta kalın bir dal gördüm, dikkatlice bakınca kocaman bir yılanın dikilmiş bana baktığını fark ettim. Zar zor uzaklaştık. Özellikle yaz sıcağında tepelerde çalışırken bayılacak gibi oluyorduk. Tek mühendis bendim. Nerede sondaj yapılacak, nerede galeri yapılacak ben karar veriyordum. Ankara ile temas yoktu, oradan arayan soran da olmuyordu. Oralarda aylarca neredeyse unutuluyorduk. Gece gündüz 9 ay çalıştık. Sonunda 100.000 ton krom rezervini tespit ederek Üçköprü aramalarını tamamladık. Bu süre zarfında bir kez olsun Köyceğiz’e inmedim. Ankara’ya telgraf çekerek madenin bulunduğunu ve kampı kapatacağımı bildirdim. Üç aylık evli iken ayrıldığım evime 9 ay sonra yılbaşından birkaç gün evvel döndüm. 1953 yılında raporumu yazdım ve maden işletilmek üzere Etibank’a devredildi. Halen çalışmakta olan, 55 yıl evvel bulduğum madeni bir daha görmek nasip olmadı.’ Sadrettin Alpan, başka bir arazi çalışmasını, Uludağ’daki volfram/tungsten madeni aramalarını şöyle anlatır: ‘Buraya kamp şefi olarak atandım. Sondör, çavuş ve işçiler ile gittik ve kampı kurduk. Yaptığımız sondajlarda cevherleşme olduğu görülüyordu. Yedi ENSTİTÜ’DEN GENEL MÜDÜRLÜĞE Ancak, 1980 askeri darbesi en önemli darbelerinden birini de MTA’ya vurur; Enstitü unvanı alınır, Genel Müdürlük yapılır. Sonraki dönemlerde aramalar için bütçe verilmemeye başlanır, memleketin madenlerini memleket adına arayacak bu kuruluşa da arama için ruhsat alma zorunluluğu getirilir. MTA’nın sitesinde ülkede arama yapılan yerler nokta nokta işaretlenmiş. Bu noktalara bakınca karşınıza Türkiye haritasının silueti çıkıyor. Memleketin her yerinde arama yapılmış, ülkenin mevcut doğal kaynaklarının yüzde 90’ndan fazlası bu kuruluşça bulunmuş. Muhtemelen bulunmamış zenginliklerimiz bulunanlardan çok. Daha derinlerde yeterince aramalar yapılmadı. Ama MTA’ya sıcak, soğuk su kaynakları dışında arama yaptırılmıyor. Bulunmuş olan doğal kaynaklar da yabancılara, eşe dosta peşkeş çekiliyor. Anadolu topraklarının milyonlarca yıldır bağrında taşıdığı fosilleri, mineralleri emanet ettiği Tabiat Tarihi Müzesi yıllardır kapalı. MTA geçmişiyle övünüyor, geçmişini arıyor. Yapacağı pek çok iş, ülkemize kazandıracağı daha pek çok zenginlik var ama bırakmıyorlar. Neden? SOSYAL DEVLETİN TEMSİLCİSİ MTA diğer pek çok kuruluşta anlatıldığı gibi, gittiği bölgelerde sosyal devletin de temsilcisi olmuştur. Bilgi, kültür ve ülke imkanlarını bir bölgeden başka bir bölgeye taşıyarak toplumun kaynaşmasına öncülük etmiş, gittiği köylerde madenciliğin ülke kalkınmasında önemi anlatılmış, köylülere geçici iş imkanı sağlamış, su çıkan arama sondajları bitiminde tesisatlar kurularak birçok yörenin içme suyu ihtiyacı karşılanmış, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere pek çok bölgede okulların açılmasında katkı sağlanmış, yolları yapılmış, MTA mensupları mesai dışındaki zamanlarında bu okullarda eğitmen olarak görev yapmıştır. Bir bölgedeki çalışmalar tamamlandıktan sonra kurulan hizmet binaları eğitim ve sağlık kuruluşlarına hibe olarak devredilmiştir. Enerji kaynakları olarak petrol ve kömüre ilave Türkiye’de jeotermal enerji araştırmaları da MTA’da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle