09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü "Bir çivi bir nalı, bir nal bir tırnağı, bir tırnak bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir kumandanı, bir kumandan bir milleti mahveder." rtalama Türk’ Kim?.. Başbakan, Newsweek Dergisi’nde yayınlanan mülakatında partisini tanımlarken, "Biz ortalama Türkün partisiyiz" demiş… Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Birisi size milli kimliğinizi sorduğunda ne diyeceksiniz? "Ortalama Türküm" Dünya alem şaşıracak tabii ki buna… "Türküm" demek varken, ‘Ortalama Türk’ nereden çıktı? Başbakan’ın etrafında "akıl veren" entelektüel tayfanın muhtemelen bir sohbet sırasında ağzından çıkan bu kavram Başbakan’ın hoşuna gitmiş olacak ki bunu literatürüne almış. Siz hiç duydunuz mu? Kendisini "Ortalama Amerikalı", "Ortalama Fransız" ya da "Ortalama Japon" olarak tanıtan bir yabancı duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü bu kavram yeni icat edildi… Bir zamanlar "Türk" için "Türkiye’li" kavramını piyasaya sürenler, bu kavramdan da tatmin olmadılar demek ki? Dünya üzerinde milli kimliğinin ne olduğu belli olmasına rağmen isimlendirme konusunda arayışa geçen tek ülke herhalde Türkiye… Biz Türk müyüz? Biz Türkiye’li miyiz? Biz ortalama Türk müyüz? Hangi dünya ülkesinde böyle bir arayış var? Anlaşılamayan husus "Türk" ya da "TürkümTürküz" demekten neden bu kadar rahatsızlık duyulduğu? Eğer burada ‘O Ilımlı İslam’dan sonra ortalama Türk… ‘Ortalama Türk’ denilirken ekonomik bir kategorize yapılmışsa o ayrı… Acaba "Biz ortalama Türkün partisiyiz" diyenler neyi kastediyor? Türkiye bir tarım ülkesiydi… Tarımdaki istihdam 2004 yılında 7,4 milyon, 2007 yılında ise 4,6 milyon kişiye düştü. Tarım kesiminde işini kaybeden, toprağından işinden olan ve sosyal yardıma muhtaç hale gelen 2 ,8 milyon kişi mi yoksa ‘Ortalama Türk’ dediği?.. Ekmeğe, peynire, domatese, yumurtaya gelen zamlar karşısında yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum edilen yoksullar, dar gelirli insanlar, işçiler, memurlar yoksa emekliler mi ‘Ortalama Türk’?.. Yoksa yüzde 71 gibi bir işsizlik oranı bir utanç etiketi olarak boyunlarına asılan gençlerimiz mi?.. İş yerleri özelleştirilen, kapatılan, tasfiye edilen iş yerlerinde işsiz kalan insanlar mı?.. Belki biz anlayamadık?.. Sakın bu ‘Ortalama Türk’ ten kasıt, devletin resmi rakamlarına göre yoksulluk sınırı altında yaşayan 12 milyon 930 bin insan olmasın?.. Belki de yeşil kart sahibi 16 milyon 400 bin insanımız?.. Eğer, ‘Ortalama Türk’ denilirken bu insanlar bu kesimler kastediliyorsa bunda da bir terslik var… Bu da mümkün değil… Mersin’li çiftçinin, Denizli’de pahalılıktan yakınan yaşlı adamın, Tuzla Tersanesi’nde meramını anlatmaya çalışan işçilerin, 1 Mayıs’ta işçilere karşı gösterilen acımasızlığın izahını kim yapacak o zaman?.. Ayrıca hükümet ‘Ayakların baş olmasından’ da rahatsız… Sakın ‘Ortalama Türk’, genel seçimlerde var olduğu söylenip, nedense nüfus sayımında ortadan kaybolan yaklaşık 7 milyon insan olmasın?... Öyle de olsa böyle de olsa ‘Ortalama Türk’ kavramı, ülkemizin içinde bulunduğu ve yaşanan gerçeklerle de örtüşmüyor… Ayrıca ne Türkiye’nin ne de Türk Milleti’nin milli kimliği ile ilgili böylesine yeni bir tanımlamaya ihtiyacı yok… Türk’ün ortalaması filan olmaz… O ne öyle? Tıpkı İslamiyet’i yozlaştırıp çirkin Erdoğan C S TRATEJİ emellerine ulaşmak isteyen sahte İslamcıların ‘Ilımlı İslam’ dediği gibi… Yeri gelmişken soralım: Siz hiç ‘Ilımlı Hıristiyan’ gördünüz mü? Duydunuz mu?.. Bizim dinimiz Ilımlı İslam değil, İslam’dır… Milli kimliğimiz ise Türk’tür… Biz ‘Türk’ olmaktan memnunuz.. Ve ‘Türk’ olarak kalacağız… Böyle biline… LAGENDİJK’İN MUMU... Joost Lagendijk denilince, aklımıza ilk önce şu yaptığı paspaslara Türk Bayrağı’nı basan ve piyasaya süren Hollanda’lı işadamı geliyor… Lagendijk’in de bu işadamından farkı yok… O da kafasına göre Türk Bayrağı’nı emperyalist fikirlere paspas yapmak istiyor… Konuştuğunda Türkiye için ağzını hayra açtığına şahit olmak mümkün değil… Günlerden 3 Mayıs 2008… Yer İzmir 9 Eylül Üniversitesi… İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin davet edilen kişi Hollanda’lı Joost Lagendijk. Türkiye hakkında olumsuz şeyler yazmayı marifet sayan bir yazarın evlenmesinde aracılık yaptığı Lagendijk’in etrafındaki insanlara baktığınızda Türkiye’ye karşı neden bu kadar ‘hasmane’ bir tutum içinde olduğunu anlayabiliyorsunuz… Kim davet ediyor? Niye davet ediyor? Bu soruların cevabını bilemiyoruz… Ama şu bir gerçek ki anılan Fakülte’nin ‘AKP hakkında açılan kapatma davasında’ sanki bir ‘taraf ’ imiş gibi durması ya da fakülte yönetiminin bu konuda ‘müsamahakâr’ bir tutum içinde olması hiç de ‘hoş’ değil… Bilim ve irfan yuvalarını emperyalizmin sözcülerine terk edeceksiniz… Sonra da burada demokrasi içindeki kurumlara yani partilere, yani yargıya hakaretlere sessiz kalacaksınız. Dokuz Eylül Üniversitesi’ne isim olan tarih ile çelişmiyor mu bu? Muhtemelen bu organizasyonda iktidar partisi içinde yer alan siyasetçilerin de parmağı var… Yapılmak istenen yargıyı ve kamuoyunu küçük düşürmek, etkilemek, başka bir şey değil… Eğer Türk yargısı Lagendijk’in sözlerine göre hareket edecek ya da karar verecek bir aşamaya geldiyse vay Türkiye’nin haline vay… Lagendijk’in 9 Eylül Üniversitesi’ndeki konferansta, Türk halkına gönderdiği mektuba şimdi dilimiz döndüğünce cevap vermeye çalışalım: ‘Türkiye’de AB’ye sıcak bakan tek partinin AKP olduğunu, CHP ve MHP’nin reformlara karşı olduğunu ve muhalefetin AB’ye girmek istemediğini’ söylüyor Lagendijk. Yanılıyor… Hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Milliyetçi Hareket Partisi Avrupa Birliği’ne karşı değil… Parlamentoda yer alan üç partinin AB üyelik süreci ile ilgili düşüncelerine bakıldığında CHP ve MHP’nin söyledikleri ve düşündükleri ile iktidar partisinin söylemleri arasında büyük farklılıklar görülüyor… Hem CHP hem de MHP Avrupa Birliği’ne karşı olmadıklarını söylüyor ama ‘Milli hassasiyetlerimizin’ kesinlikle dikkate alınması gerektiğini de ekliyorlar... Ama AKP, ‘milli hassasiyetleri’ hatırlatmak bir yana Türkiye’nin ‘taahhütleri yerine getireceğini’ baştan ve kesin bir dille söylüyor… Lagendijk’in hoşuna giden de bu… Bunun için iktidar partisini allayıp, pulluyor… Ne yapacağız Lagendijk’in gözüne girmek için. ‘Milli hassasiyetlerimizi’ dayatmaktan vazgeçeceğiz… Yani UlusDevlet’ten... Üniter devletten… Laik devletten… Kısacası bağımsızlıktan vazgeçeceğiz… Vazgeçeceğiz ama sadece bu yeterli olacak mı?.. O da belli değil… Çünkü belirlenmiş bir tarih yok… Herkesin ağzında farklı bir tarih var. Kimisi 2014 diyor. Kimisi 2050… Lagendijk doğmamış çocuğa don biçiyor. Bu donu çocuğa vereceği de şüpheli. Aslında Türkiye’nin vücut ölçülerini alıp, kefenini hazırlamaya çalışıyor… Fotoğraf: Necati SAVAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle