Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Kaan Kutlu ATAÇ Erdoğan’ın bölücü teröre ilişkin açıklamalarının yansımaları… C S TRATEJİ konusundaki konuşmasında dile getirdiği, "Bir kahvenin 40 yıl hatırı var ama aradan 50 yıl geçti. Yeni bir kahve içmenin zamanı geldi" şeklindeki ifadesini, bir teknokratın ciddi gözlemlerine dayanan değerlendirmeleri olarak yeniden düşünmek gerekir. ABD’li diplomatın, örneğin Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği’ne ataması yapılan Türk görevlilerin şehit edilmesi ve ardından yaşanan olaylarla ilgili ilk ağızdan verdiği bilgi/değerlendirmeler Türkiye’nin kurumlararası koordinasyon sorunu konusunda bir "vaka çalışması" niteliğinde bulunuyor. Siyaset ve bürokrasi arasındaki koordinasyon ve ortak dil eksikliğinin ülkelerin yaşamsal çıkarlarının tespit ve savunulmasında yarattığı olumsuz sonuçlar Ortadoğu coğrafyasında canlı örneklerini sergiliyor. Strateji’de, 26 Haziran 2006 tarihinde "Kaliteli Yönetim Güçlü Devlet" ve 18 Eylül 2006’da da "Türkiye Arabuluculuk Yapamıyor" başlıklı yazılarda ortaya konulan tespitler arasında, hükümet etme kalitesi, hükümet ile bürokratik mekanizmaların koordineli hareket edebilme yeteneğiyle birlikte, "irade, söylem ve uygulama alanındaki yeknesaklık"ların da "güçlü devlet" olabilmenin koşulları olarak gösterilmişti. aşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde etnikbölücü terörün artan şiddeti karşısında medyaya yansıyan söylemleri, siyaseten sorumlu olanlarla bürokrasi arasındaki ilişkilerin ele alınmasını zorunlu kılıyor. Sayın Başbakan’ın PKK teröristleri ile ilgili verdiği bilgilerin hem rakamsal hem de konuşlandıkları alanlar itibariyle tashihe gitmesi ve nihayetinde yine askeri yetkililer tarafından daha önce açıklanan bilgilere geri dönüş yapması dikkat çekicidir. Ardın da, Sayın Başbakan’ın bu kez de terör ile ilgili rakamlar gündeme geldiği anda resmi belge üzerinden okuma yapma suretiyle bilgilendirme yapılması da… B Zafiyet mücadeleyi zayıflatıyor ORTAK DİL ZAFİYETİ Gelişmeler, iktidarın ve ona siyasi kararların alınmasında "teknik bilgi kılavuzluğu" sağlamakla yükümlü askersivil bürokrasinin, örneğin Türkiye’de son dönemde eylem tarzı/etkinliği ve siyasi pozisyonu değiştiği gözlenen, etnikbölücü terörizmin fotoğrafının çekilmesinde "ortak dil" kullanma zafiyeti içerisinde olduklarını gösteriyor. Bu zafiyetin boyutu, Bu ortak dil eksikliğinde, teknik bilgi ve tamamlayıcısı niteliğindeki geniş spektrumlu stratejik kavramların nasıl kullanılacağı sorunu, Türkiye üzerine çalışan uzmanların dikkatle takip ettikleri bir zaaf halini almış durumda. Yakın zamanda Hudson Enstitüsü’nde, Türk kamuoyunda tepkiyle karşılanan ve Türkiye üzerine senaryoların ele alındığı Washington toplantısını da bu anlamda değerlendirmek mümkündür. Nitekim, Washington Post’un Türkiye’yi "zayıf ülke" olarak sınıflandırması da bunun örneğidir. Terörizmle mücadelede, en azından etnikbölücü örgüte karşı yürütülen düzeyde, siyasi karar mekanizmasının tepe noktasında bulunması hasebiyle Sayın Başbakan’ın birbiri ardına medyaya yansıyan demeçlerinin analizinden ortaya çıkan tablo, O’nun, PKK’ya karşı yürütülen mücadelede net bir "bilgi altyapısı"na sahip olmadığı yönündedir. Böylesi bir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bölücü terörle mücadeleye ilişkin açıklamaları ve sonra yaptığı düzeltmeler, Türkiye’nin bu önemli soruna yaklaşımını ortaya koydu. Başbakan’ın durumu, Türkiye SAĞIRLAR DİYALOGU Cumhuriyeti’nin devlet kademesinde Literatürde terör ve bağlı kavramların ortak bir uzlaşıya yaşanan sorunun da dışa yansımasına tanımlanmasında ulaşılmasının zorlukları bir yana, Türkiye özelinde devletin terör tehdidi karşısında neden oldu. somut temellendirmelere sahip algılamaya neyin/nelerin sebep olduğu konusunda bir çok öngörüde bulunmak mümkün olsa da, bu yazıda ele alacağımız ve sorunun esası olarak gördüğümüz konu siyasi sorumluluk makamı ile bürokratik yapı arasındaki ahenk bozukluğudur. Nitekim dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın 2005’te, "Türkiye’nin Irak politikası olmadığı" yönündeki açıklamasının yanı sıra, eski Terörle Mücadele Koordinatörü emekli Orgenerla Edip Başer’in de Kuzey Irak konusunda "devletin belirlenmiş tespit edilmiş bir politikası yoktur" tespiti de iddiamızı destekler niteliktedir. Nitekim, dönemin ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı John Kunstader’in Mayıs 2005’de Çankaya Üniversitesi’nde TürkAmerikan ve Irak ilişkileri olmadığı görülmektedir. Devletin üst yönetimi arasında neredeyse sağırlar diyalogu şekline bürünmüş olan kavram karmaşası, uygulayıcılar düzeyine inildiğinde pusulanın ibresinin doğru yönü göstermesini olanaksız kılıyor. Zıt manyetik çekim kuvvetlerinin etkisi altındaki bürokratik mekanizma, ortak aklın Erdoğan Büyükanıt