17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Sınır ötesi harekatın kriz yönetimi açısından Türkiye’nin caydırıcılığı Cihangir DUMANLI [email protected] 99’da etkisiz hale getirilen fakat yanlış politikalar sonucunda 2004 yılında yeniden ortaya çıkan bölücü terör, bu tarihten itibaren eylemlerini artırarak devam ettirmektedir. Örgüt elemanlarının büyük bir kısmının Irak’ın kuzeyinde konuşlandıkları, örgütün buradaki bölgesel Kürt yönetimi ve ABD tarafından himaye edildiği bilinmesine ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın 12 Nisan’da yaptığı "sınır ötesi harekat gereklidir" açıklamasına rağmen, bölücü örgüte karşı yurt içindeki askeri önlemler dışında ekonomik, siyasi, psikolojik ve diğer alanlarda alınması gereken önlemler alınmamıştır. En son 8 Ekim’de 15, 21 Ekim’de 12 askerimizin şehit edilmeleri ve 8 askerimizin kaçırılması sonunda kamuoyundan gelen yoğun baskılar karşısında sınır ötesi harekat ve askeri tedbirler dışındaki tedbirlerin alınması hükümetin gündemine girebilmiştir. Bu satırların yazıldığı güne kadar (4 Kasım) henüz somut bir tedbir alınmamıştır. Hükümet son bir aydır "kriz yönetimi" sürecine girmiştir. Bu yazıda krizin nasıl yönetildiği incelenecektir. 19 PKK terörünün yeniden tırmanışa geçmesi ile oluşan krizin yönetimi ciddi tartışmalara yol açıyor. Teorik olarak kriz yönetiminde fırsat kararları alınamadı. Verilen kararlar kriz kararları olarak durumu daha da ağırlaştırdı. faaliyetlere ise "kriz yönetimi" denilmektedir. Her çatışmada tarafların hedefleri vardır ve taraflar bu hedeflerini karşı tarafın iradesine rağmen elde etmeye çalışırlar. Çatışmanın sonunda oluşturulmak istenilen duruma "Arzu edilen stratejik nihai durum" (Desired strategic end state) denilmektedir. "Nasıl bir durumu gerçekleştirirsem başarılı olurum?" sorusunun yanıtı olan "Arzu edilen stratejik nihai durum" bu yönü ile bir başarı kriteridir. Başarılı bir kriz yönetimi, arzu edilen stratejik nihai durumu mümkünse askeri güç kullanmadan gerçekleştirmek, ya da askeri güç kullanılacaksa bizim istediğimiz yer, zaman ve koşullarda kullanmak demektir. Bunun için karşı tarafa dozu gittikçe artan mesajlar gönderilir, karşı tarafın tepkisine bakılır, istediğimiz tepkiyi vermiyorsa daha sert mesajlar gönderilir ve daha zorlayıcı tedbirler alınır. Buna "krizin tırmanması" denilmektedir. Tırmanmanın sonunda iki olasılıktan biri gerçekleşir: ya yumuşama olur, krizden önceki duruma dönülür ya da silahlı çatışma çıkar ve tehdit silah kullanılarak bertaraf edilir. Kriz yönetiminde karar vericiler zaman baskısı altında olduklarından ve kısa zamanda aşırı bir bilgi trafiği olduğundan, krizler devletin normal işleyiş usullerinden farklı yöntemlerle yönetilirler. Her devletin önceden belirlenmiş kriz yönetim teşkilatı ve usulleri vardır. Bu teşkilatlanmada en yüksek karar alıcılar bizzat yer alarak kararların zamanında verilmesi sağlanır. Zamanımızdaki krizlerde ve savaşlarda "karar üstünlüğü" kavramı ortaya çıkmıştır. Başka bir ifade ile kararlarını daha doğru ve zamanında veren taraf savaşı kazanmaktadır. Kararın doğru verilmesi ile zamanında verilmesi arasında bağlantı vardır. En doğru karar en doğru ve gerçek zamanlı bilgiye dayanır. Bazı karar vericiler "biraz daha koşulların oluşmasını bekleyeyim, daha çok bilgi edineyim" diyerek daha doğru bir karar vermek isterlerken, olaylar öyle hızlı gelişir ki durum daha içinden çıkılmaz hale gelir veya yapılacak hareketin maliyeti ve riski artar. İyi devlet adamı veya yönetici, riskler ve maliyetler yükselmeden daha az bilgi ile fakat daha kısa zamanda karar verir. Daha az bilgi ile karar vermek ise yöneticinin öngörü yeteneğine bağlıdır. Az bilgi ile öngörüye dayanarak maliyet ve riskler düşükken kısa zamanda verilen kararlara "fırsat kararları" denilmektedir. Karar verici biraz daha bekleyeyim daha doğru karar vereyim derse, maliyet ve riskin artışına göre bu kararlara "problem kararları" veya "kriz kararları" denilmektedir. KRİZ VE KRİZ YÖNETİMİ NEDİR? KRİZ NASIL YÖNETİLDİ? Yukarıdaki teorik açıklamaların ışığında son bir aydır sınır ötesi harekata odaklanan krizin nasıl yönetildiği incelenmeye değer bir konudur. Değerlendirme basında yer alan bilgilere dayalı olarak yapılacaktır. Bu kriz 23 yıldır süregelen ve 2004 yılından beri artarak devam eden bölücü terörle mücadelenin (İç Güvenlik Harekatının) devamı niteliğindedir. Olayı kriz haline getiren, kısa zamanda çok şehit vermemiz ve bunun sonunda oluşan kamuoyu baskısıdır. Hükümetin bu güne kadar izlediği, Terörle mücadeleyi sadece güvenlik güçlerine havale etmek ve ABD’yi karşımıza almamak şeklinde özetlenebilecek politikalar dikkate alındığında, kamuoyu baskısı olmasa, ya da bu şehitler toplu olarak değil de daha uzun bir zaman sürecinde birer ikişer verilmiş olsa, olay şimdiye kadarki normal seyrini izleyecek ve bir krizden belki de söz edilmeyecekti. Ancak son bir ayda 30 şehit vermemiz ve bu yıl içinde verilen şehit sayısının 100’ü geçmesi bardağı taşırmış ve Türk halkının yoğun tepkilerine yol açmıştır. Bu tepkileri göz ardı edemeyen hükümet, terörün kaynağı olan Irak’ın kuzeyine askeri bir harekat yapabilmek için 17 Ekim’de (Şırnak’ta 15 şehidin verilmesinden 10 gün sonra) TBMM’den izin almıştır. Esasen Genelkurmay Başkanımız 12 Nisan’da yaptığı basın toplantısında, sınır ötesi harekatın gerekliliğini ve yararlı olacağını vurgulamıştı. Fakat tezkerenin çıkartılması için 100’e yakın şehidin verilmesi beklenmiştir. Çıkartılan tezkere diplomatik girişimlerden o güne kadar bir sonuç alınmadığından bahsetmesine rağmen tezkereden sonra diplomatik çabalar devam ettirilerek zaman kaybedilmiştir. Nisan ayında hatta daha erken verilebilecek bir "fırsat kararı" geç kalınarak bir "kriz kararına" dönüşmüştür. Tezkere çıktıktan dört gün sonra Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü eski başkanı Alaistaire BUCHAN Krizi, "Bir uyuşmazlık sürecince iki veya daha fazla ülkenin, bir grubun diğer bir grubu belli ve tarif edilebilir bir tehlikeye atması ve bu tehlikeye bir yanıt verme kararının alınması" olarak tanımlamaktadır.(1) Bir başka tanıma göre kriz "Kısa zamanda karar almayı gerektiren yüksek tehdit durumudur.(2) Krizde süregelen bir çatışmanın devamında aniden ortaya çıkan beklenmedik bir olaya karşı, karar vericiler kendilerini kısa zamanda aşırı alternatifler arasından bir karar vermeye mecbur hissederler. Krizin başlıca özellikleri şunlardır: 1. Hasım tarafından beklenmedik bir eylem yapılması, 2. Yüksek tehdit algılaması, 3. Karar vermek için sınırlı zaman, 4. Tedbir almamanın (eylemsizliğin) sonuçlarının daha yüksek olduğu konusundaki algılama.(3) Bu koşullar altında zamanında ve doğru kararlar vererek ve bu kararları uygulayarak tehdidin ortadan kaldırılması maksadıyla yapılan sistemli Mayın taraması yapan birlikler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle