17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Dr. Nejat TARAKÇI İzmir Ekonomi Üniversitesi UAİ Bölümü Türkiye, kendisine çıkış yolu getirecek politikalara yönelmeli… C S TRATEJİ unutmaya çalışan bir AB ile karşı karşıyayız. Bu ironik durumda, ABD’nin Almanya’nın teslim olması, Normandiya Çıkarması, Macaristan’ın Sovyetlere başkaldırması ve benzeri tarihi olayları kutlatarak Avrupa’nın acılarını unutmasına ve gerçek bir birliğe kavuşmasını engellediği görülüyor. er iki dünya savaşı ve Soğuk Savaş döneminde ABD; üstün askeri teknolojisi ve yüksek ekonomik ve mali gücü ile Avrupa’yı politik kontrolünde tuttu. Bu stratejinin en işlevsel aracı hiç şüphesiz NATO idi. Çünkü NATO; hem politik hem de askeri güce dayanan bir teşkilattı ve aynı zamanda uluslararası hukuka uygun yaptırımları olan bir anlaşmaya dayanıyordu. Bu nedenle caydırıcılığı çok yüksekti. Avrupa’nın ABD’ye ilk başkaldıran ülkesi 1956 yılında NATO’nun askeri kanadından ayrılan De Gaulle’ün Fransa’sasıydı. Soğuk Savaş’tan sonra Sovyet tehdidinin ortadan kalkması, Avrupa’nın ABD askeri gücüne olan ihtiyacını önemli ölçüde ortadan kaldırdı. NATO’ya olan ihtiyaç tartışılmaya başlandı. Dağılan Yugoslavya hem ABD’nin hem de NATO’nun imdadına yetişti. Avrupa’nın eski imparatorluk eskisi emperyalist devletleri, kendi ulusal çıkarları uğruna Avrupa’nın göbeğindeki etnik ve dini katliamı iki yıldan fazla seyrettiler. Çözümü ABD liderliğindeki NATO sağladı. ABD, Avrupa’nın göbeğindeki bu politik ve sosyal dramdan şu dersi çıkardı: Avrupa’daki tarihi çekişmeler ve güç mücadelesi her zaman su üstüne çıkabilecek kadar canlıdır. Bu nedenle Avrupa kendi başına bırakılamaz. Böylece ABD, NATO’yu yeni görev alanları yaratarak kendi politik çıkarları doğrultusunda genişletirken, AB’yi de buna uymaya zorladı. Bugün karşımızda 25 üyeli AB ve 26 üyeli NATO bulunuyor. "Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir" söylemi, ABD açısından Avrupa için de geçerlidir. H AB, ABD’ye bağımlılaşıyor Küresel gelişmeler AB’nin hedeflerinin gerçekleşmesini engelliyor ve birliğin önemli ülkelerinin yeniden ABD güdümüne girmesine neden oluyor. Türkiye, AB üyeliği konusunda garanti aramalı, ABD ile de çıkarlarını öne alan yeni uygulamaları düşünmeli. kültürleri ve kökenlerine ait bilgilerin unutturulmasına veya çarpıtılmasına fırsat vermiyor. İster dini ister etnik kökene dayansın, Avrupa’da köyden köye, kasabadan kasabaya birbirleriyle bütünleşmeyi engelleyen derin farklılıklar bulunuyor. Bunları çok kültürlülük olarak değerlendirip, Avrupa’nın üstün bir değeri olarak sunanlar yanılıyorlar. Bireylerin ve toplumların yaşam alanları ve standartları daralınca bu farklılıklar kolaylıkla düşmanca davranışlara dönüşebiliyor. Esas yaklaşım büyük oranda coğrafi ve antropolojik prensiplere dayanan Jeopolitik Bilimi’nin ortaya koyduğu gerçeklerdir. Bireysel ve ailesel anlamda ekonomik bağımsızlık ve kendi kendine yeterlilik neyse, ülkesel çapta da aynı koşullar dış politika için geçerli. Hitler Almanları, Yahudi ırkının Almanların ekonomik yaşamını daralttığını söyleyerek etkilemiş ve ayaklandırmıştı. Orta Çağ ve Yeni Çağ’daki uzun savaşlara ek olarak 10 yıl süren iki dünya savaşında kaybedilen milyonlarca insanı Avrupalı nasıl unutabilir? Bu gün hem geçmişin acılarının birleştirdiği ve hem de bu acıları AVRUPA’NIN BAŞARISIZ STRATEJİSİ KIRILGAN AVRUPA KÜLTÜRÜ Avrupa ülkelerinin tarihsel, etnik, dini ve kültürel kökleri bir bütün gibi gözükmesine rağmen kolayca istismar edilebilecek yerel ve bölgesel farklılıklar bulunuyor. Çünkü Avrupa’daki tarih eğitimi ve bilinci, bireylere kendi Merkel ve Bush 1991’de patlayan Körfez Savaşı sonunda ABD, kırk yıllık Avrupalı dostlarını Ortadoğu’dan uzaklaştırdı. Bu durum, Almanya ve Fransa liderliğindeki AB’nin ABD’den bağımsız bir global güç merkezi oluşturma projesini gündeme getirdi. Bu proje kapsamında AB’nin uygulamaya koyduğu stratejiler; ? Ortak bir anayasa ile birliği hukuki ve yönetimsel açıdan güçlendirmek ve böylece politik yapıyı daha bağlayıcı hale getirmek, ? Ortak bir para birimi ile birliği finansal ve ticari açıdan güçlendirmek ve böylece Amerikan Doları karşısında global bir alternatif yaratmak, ? Ortak bir askeri güç ile savunma ve güvenlik alanında ABD ve NATO dışında global bir güç merkezi oluşturmak, ? Birliği genişleterek ABD’nin Avrupa’daki etki alanını daraltmak, ? Rusya ve Çin ile ekonomik ve ticari ilişkileri genişleterek ABD’ye karşı denge sağlamak şeklinde özetlenebilir. Bu stratejilerin hiç biri başarılı olamadı. AB "ortak" hiç bir şeyi gerçekleştiremedi. Sadece Euro, ABD’nin global rakipleri tarafından alternatif bir para birimi olarak kullanılmaya başlandı. ABD, gerek birlik içindeki Truva Atı olarak adlandırabileceğimiz ülkeleri, gerekse NATO’yu kullanarak bu stratejilerin uygulanmasına fırsat vermedi. Buna, ABD’nin Irak’ı işgali, Ortadoğu’ya yerleşmesi, Libya ile politik ilişkilerini düzeltmesi ve Rusya’nın Avrupa üzerindeki enerji egemenliğini giderek artması eklenince, AB’nin ABD karşısında bağımsız ve etkili bir global aktör olma projesi iflas etti. AB’nin lider ülkelerinden Almanya’ya gelince, Sovyet dönemini bizzat yaşayan doğu Alman kökenli Angela Merkel’in Almanya’nın başına geçmesinin de belirli oranda etkisi ile Almanya ABD politikalarına daha ılımlı bir yaklaşım sergilemeye başladı. AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Ollie Rehn ise AB'nin içinde bulunduğu ekonomik ve politik çıkmazı şöyle dile getiriyor: Bu gün AB içinde birleştirici bir malzeme yoktur. Onun yerine genişletilmiş bir ekonomik boşluğa sahibiz. AB, herhangi bir politik beklentisi ve ümidi olmayan bir gümrükler birliği haline gelmiştir. AB'nin federasyonistleri şimdi köşeye sıkıştırılmış ve sesleri kısılmıştır ve işitilmemektedir. Son 5 yıldır meydana gelen gelişmeler ve özellikle 2004 genişlemesinden sonra birlik içinde artan sıkıntılar, AB’nin işlevsel yapısının da sorgulanmasına neden oluyor. Bu sıkıntılar; ? 2004’te AB’ye katılan 10 ülkeye uygulanan serbest dolaşım yasağı, ? Yeni ve yoksul ülkelere yapılan ikinci sınıf ülke ve vatandaş muamelesi, ? Litvanya reddedilirken benzer ekonomik durumdaki Slovenya’nın Eurozon’a alınma kararı, ? Enerji temini ve güvenliği konusunda ortak bir tutum alınamaması, ? Birliğin fonksiyonel yapısının giderek zayıflaması olarak özetlenebilir. Birliğin daha işlevsel hale gelmesi için düşünülen ve Türkiye’nin üyelik sürecini de etkileyecek önlemler ise şunlar: ? Konsey toplantılarının açık yapılması,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle