02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] Ortadoğu’da yükselen şiddet konusunda, üyeler ortak tavır alamıyor C S TRATEJİ yaparken aynı zamanda "ölçülü güç ve tedbir" kullanması konusunda İsrail’i uyardı. Yine de binlerce İngiliz vatandaşı canlarından endişeli bir şekilde Beyrut’u terk ederken, ABD gibi İngiltere de, resmi bir ateşkes çağrısı yapmaktan kaçındı. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise, Suriye ve İran’ın bu krizin tırmanmasında oynadığı role işaret edildi. Aslında İngiltere Başbakanı Tony Blair, G8 Zirvesi’nin sonuç bildirisine İran ve Suriye’nin Hizbullah’a verdikleri destek nedeniyle kınandığı bir madde sokmak istediyse de başarılı olamamıştı. İngiltere’nin dikkatleri bu şekilde Tahran ve Şam yönetimlerine çekme girişimleri, aslında kimileri tarafından, ABD’nin İran ve Suriye’ye müdahalede bulunmasını kolaylaştıracak bir zemin hazırlama girişimi olarak kabul ediliyor. Bu nedenle, gerçek niyetinden şüphe duyulan İngiltere de, Ortadoğu’nun ihtiyaç duyduğu arabulucular arasında anılmıyor. A B Dışişleri Bakanları’nın İsrailLübnan krizini görüşmek için 17 Temmuz günü yaptıkları toplantıdan hemen önce Uluslararası Af Örgütü AB’ye, "İsrail’in Lübnan’daki sivillere ve altyapıya zarar vermesini önleyecek somut bir adım atma" ve "İsrail’le olan ilişkilerini yeniden gözden geçirme" çağrısında bulundu. Aslında bu çağrı, krizin sona ermesinde AB’nin önemli bir rol oynayabileceği beklentisinde olan pek çok kişi ve örgütün ortak dileğinin bir yansımasıydı. Ancak ne bu toplantının ne de Rusya’da gerçekleştirilen G8 Zirvesi’nin ardından yapılan açıklamalarda, AB’nin alınacak önlemler konusunda tek sesle konuştuğunu gördük. AB her uluslararası krizde olduğu gibi bu sefer de, dünya kamuoyunun sorularına kaçamak yanıtlar vererek İsrail’i, Lübnan’daki sivil hedefleri bilinçli ve sistematik bir şekilde vurarak uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği halde resmi olarak kınamaktan kaçındı. Dönem başkanı Finlandiya, Lübnan’daki sivil kayıpların sayısı her geçen gün giderek artarken İsrail’in "ölçüsüz güç" kullandığını söylemekle yetiniyor. Böylece AB, her türlü diplomatik girişimin ivedilikle sürdürülmesi gereken bir dönemde yine "durup düşünme hakkını" kullanıyor. AB’de parçalı etkisizlik ‘Güçlü Avrupa’ beklentisi, İsrail’in Lübnan’ı bombalaması konusunda bir kez daha hüsrana uğradı. AB üyeleri farklı görüş belirtirken, FRANSA VE LÜBNAN politikasızlık birliği ABD ve İsrail’in görüşünü İtalya Başbakanı Romana Prodi’nin İsrail’in ateşkes için öne sürdüğü savunmaya itmiş durumda. şartları Lübnan’a iletmesi, İYİ NİYET GÖSTERMEK! AB’nin Ortak Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Chirac Temsilcisi Javier Solana, Beyrut’a 16 Temmuz günü yaptığı ziyarette, AB’nin "iyi niyetli davranmaya çalıştığını" belirtti. "Ortadoğu’nun bir yerinde bir kibrit çakarsanız ateşin nerede nasıl söneceğini bilemezsiniz" diyen Solana, bu belirsizlik içerisinde AB’nin kendisinden beklenen somut adımları atmayacağını da bu şekilde ima etmiş oldu. Zaten herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu, AB’nin Ortadoğu’da arabulucu olabilmesi için 25 üye ülkenin ortak bir dil konuşması gerektiği ve henüz böyle bir durumun var olmadığı… Arap ülkelerinden destek bulamayan Lübnan, yardım için yüzünü Avrupa’ya dönmüş olmasına rağmen AB, son derece etkisiz bir görünüm sergiliyor. "Güçlü Avrupa" imajını kuracak en önemli araç olarak gördüğü Ortak Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası kapsamında AB, Ortadoğu ile ilgili sorunlarda yıllardır daha fazla söz sahibi olmanın yollarını arıyor. Bu konudaki en büyük şikâyeti ise, bölge ülkelerinin kendisini sadece karşılıksız paranın geldiği bir kaynak olarak görmesi… Örneğin AB, uzun bir süre 700 milyon Avro ile Filistin yönetiminin en büyük mali destekçisi oldu. Avrupa ülkeleri yine de, yaptıkları parasal yardımın Ortadoğu’nun "yeniden şekillenmesinde" etkili olacağını umuyordu. Ancak, geçtiğimiz Ocak ayında seçimleri Hamas’ın kazanmasının ardından AB, mali desteğinin takdir edilmediği ve Arap demokrasisinin istediği yönde ilerlemeyeceği gerekçesiyle kendi Ortadoğu politikası konusunda ümitsizliğe kapıldı. Uzmanlara göre Filistin seçimleri, AB’nin geçtiğimiz 6 ay boyunca bölgeyi ihmal etmesindeki en büyük etken oldu. Avrupa Avrupa’nın çözüm beklentisiyle attığı en böylece, "kendi Ortadoğu politikasını bir somut adım olarak kenara attı ve ABD ile İsrail’inkini belirirken, Lübnan benimsedi." Sonuç olarak da, bu son kriz asıl desteği sırasında yine birleşmiş bir Avrupa’nın Fransa’dan istedi. sesi duyulmadı. Onun yerine üye Lübnanlı bir ülkeler, önemli ölçüde değişiklik gazetecinin gösteren tepkilerini bireysel olarak Fransa vermeyi tercih ettiler. Cumhurbaşkanı Jacques ENDİNİ SAVUNMA HAKKI Chirac’a dediği Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen gibi, AlmanyaABD Zirvesi’nin ardından Lübnan’daki pek iki ülke arasındaki yakınlaşmanın ilk çok kişi Fransa’nın somut göstergesi İsrailLübnan krizinde uluslararası Blair ortaya çıktı. Der Spiegel’e göre, krizin patlak platformda Lübnanlılar vermesinin hemen ardından ABD, Alman adına konuşmasını bekliyor. Le Figaro da, yetkililerin zaman kaybetmeden arabulucu olarak Başbakan Dominique de Villepin’in Beyrut’a bölgeye intikal etmelerini istedi. Böyle bir girişim, yaptığı ziyareti okuyucularına, Fransa’nın bu resmi ağızlarca onaylanmamış olsa da Almanya, krizde üstleneceği "güçlü rolün" bir işareti olarak arabuluculuk görevinden kaçmayacağının sundu. De Villepin, Fransa’nın "Lübnan halkı ile sinyallerini aslında vermişti. İsrail’e ateşkes dayanışma içinde olduğunu" ve "Lübnan’daki çağrısı yapmayı reddeden ABD ile birlikte Fuad Siniora hükümetini desteklediğini" İsrail’in Lübnan’ı "kendini savunma açıkladı. Ancak Fransa bu noktada, hakkı" çerçevesinde bombaladığına köktendinci terörün Fransızlar için de vurgu yapan Avrupa ülkelerinden biri büyük bir tehdit oluşturduğu olan Almanya, ortaya çıkan bu gerekçesiyle kendini Hizbullah’a istenmeyen durumun bir neden değil karşı ABD ile aynı duruşu de sonuç olduğunu ve bu şekilde sergilerken buldu. Tahmin edileceği değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. gibi böylesine bir ideolojik Bununla birlikte, Amerikan yakınlaşmadan çok da hoşlanmayan görüşünden farklı olarak Almanya Fransa, yine de "İsrail’in Dışişleri Bakanı FrankWalter Hizbullah’ın askeri kapasitesini yok Steinmeier, "İsrail’in Lübnan’ın altyapısını etme girişimine" Lübnan’ın beklediği Merkel ölçüde karşı çıkamıyor ve istemese de yok etme girişimlerini anlamakta zorluk çektiğini" açıkça dile getirdi. Diplomatik yolların Washington’la bu noktada yakınlaştığını kabul henüz tam anlamı ile tüketilmediğine işaret eden ediyor. Ancak bölgede tamamıyla ABD Steinmeier, tarafları masaya oturmaya da davet etti. politikalarının uygulanmasını engellemek için de, Ancak Alman uzmanlar, Filistin ve Lübnan çok etkili olmayacağını bildiği halde, BM’yi acilen yönetimlerinde artık teröristler üzerinde etkili göreve çağırıyor. olabilecek isimlerin bulunmadığı gerekçesi ile Sonuç olarak Avrupa’nın üst düzey devlet Almanya’yı arabuluculuk rolüne soyunmaması adamları yine bir uluslararası kriz karşısında konusunda uyarıyor. öncelikle uzun uzun bekliyor. Sıradan insanlarsa, Diğer taraftan İngiltere de son kriz karşısında, Times’tan Magnus Linklater’in dediği gibi, "yeni İsrail’in "kendini koruma hakkı"na vurgu yapan diplomasi dili olarak bombalamanın" artık AB ülkeleri arasında yer aldı. Ancak bunu tahammül dışı bir hal aldığını düşünüyor… K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle