17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

vardı. Schröder hükümeti ise bunun tersini yapmış, "Sosyal Devlette" kısıtlamalar yapmıştı. Bu da küreselleşmenin, neoliberal ekonominin bir gereğiydi. Yeni yol arayışı, beraberinde, AB’yi sorgulamayı getiriyor. Engin Ünsal’ın belirttiği gibi, "Artık AB’nin politikalarını, politikacılar değil, çokuluslu şirketlerin kurmaylarının belirlediği anlaşılmaya başlandı. Almanya AB içinde küreselleşmeye karşı yol arayan bir ülke haline geldi." Ünsal’ın belirttiğine göre küreselleşme AB üyeleri arasında ciddi olarak tartışılıyor. "Ulusal değerlerin, sosyal dokunun aşınmasıyla sosyal demokrat ideoloji yeniden Avrupa’nın gündemine geliyor." C S Fransadaki Fransadaki öğrenci öğrenci olaylarından... olaylarından... TRATEJİ 23 unutmayalım ki, Çin bir taraftan yabancı sermayeye açılırken, bir taraftan da bu sermayeyi sıkı bir devlet kontrolü altına almıştır. Çin Komünist Partisi’nin iktidarında 5 yıllık planlar uygulanıyor, çok önemli devlet yatırımları yapılıyor, yerli yabancı sermaye ortaklaşa plana göre yatırım yapıyor. Devlet işletmeleri hala sanayinin yüzde 50’sini elinde tutuyor. 2001 yılına kadar çok sıkı olan gümrük duvarları hala tamamen kalkmış değil. Aslında ekonominin hem sosyalist hem de liberal olması olası değil. Avrupa kendi koşullarına göre bir yol bulmak zorunda: Sosyal Demokrasi sadece politik düzenin ne olacağını gösteriyor. Bununla beraber en azından Keynesci devlet kontrollü bir ekonomiye gidilmeyecekse, işsizlik bir afet olmayı sürdürecek. Küreselleşmeye tam anlamda sırt çevirmeden, AB’de, çokuluslu şirketlerin egemenliğine son verilmeden Avrupa halklarının sorunu çözülemeyecek. Avrupa bunalımdan kurtulamayacak. KÜRESELLEŞMENİN İFLASI Fransa, Almanya gibi AB’nin belkemiğini oluşturan ülkelerde bu gelişmelerin serbest piyasa ekonomisinin, küreselleşmenin iflasını gösteriyor. Yeni yol arayışı, ‘sol’un halka dayanan bölümüyle, neoliberal ekonomiyi savunan büyük sermaye arasında olacak. Fransa ve Almanya’daki gelişmeler AB’de bir iç kavganın başlangıcı. Ancak Avrupa derin bunalımından kurtulmak istiyorsa, yeni bir yol bulmak zorunda. Çıkar yol Demokrasidir diyenler, bunu "sosyalist Pazar ekonomisi"ne bağlamak istiyorlar. Bu sonuncu, Çinli idarecilerin ileri sürdüğü modeldir. Bu yolla Çin çok hızlı bir kalkınma sağlamış durumda. Ancak S T R A T E J İ Yazar: Bülent Varlık Tarih Vakfı Yayınları, Aralık 2005, 263 sayfa. K İ T A P L I Ğ I imkanlara sahip olarak emeklilik haklarını kazanmalarıdır. Özellikle bu ikinci isteğinde başarılı olur ve istediği kanun teklifi, 1939’da Meclis’te kabul edilir. 1939’da tekrar milletvekilliğini aday gösterilmeyince, hiçbir ayrıcalık peşinde koşturmadan ve kimseye kırgınlık duymadan, eski işinin başına ve mütevazı yaşantısına döner. Zaten, bu dönem, idealist milletvekillerinin ağırlıkta olduğu, dönemdir. Sözgelimi, işçi kökenli bir milletvekili de, meclisteki görev süresinin bitiminden sonra fabrikadaki işinin başına dönmektedir. 1950’lerle birlikte, askeri üretim alanında tablo değişir. Bazı eski ama kaliteli silahlar, kolayca modernize edilip etkin biçimde kullanılabilecek iken Türk ordusu, tepeden tırnağa NATO silahlarıyla donatılır. Ali Tunalı ve onun gibi Kuvvayı Milliye geleneğinden gelen deneyimli ustaların uyarılarına kulak verecek yöneticiler yoktur artık. Bu politikanın Türkiye’yi nasıl bir çaresizliğe sürükleyeceği, 1964’te anlaşılır. Kıbrıs Rumları’nın Türklere yönelik katliamlarını durdurmak amacıyla adaya müdahale etmek isteyen Türkiye, ABD’nin sert uyarısıyla karşılaşır. Washington’daki "dostlarımız"(!) , "eğer NATO silahlarını kullanarak Kıbrs’a müdahale ederseniz, bizi karşınızda bulursunuz," demektedirler. Belki de bu kriz sayesinde Türkiye, ulusal silah sanayine sahip olmanın önemini tekrar anımsar ve Ali Tunalı gibi ustalar, tekrar etkin görevlere getirilerek onların öncülüğünde ulusal silah sanayisinin geliştirilmesine girişilir. Ana hatlarını burada sıraladığımız kitap, özellikle savunma sanayinin tarihiyle ilgilenenlere, genel olarak da, 20. yüzyıl Türkiye tarihiyle ilgilenen herkes tarafından okunması gereken bir çalışma. Vatana Hizmette 70 Yıl: Ali Tunalı Deniz BERKTAY arih Vakfı Yayınları’ndan çıkan "Vatana Hizmette 70 YılAli Tunalı" adlı kitap, yaşamını ülkesine ve cumhuriyete adamış bir kişinin çevresinde 20. yüzyıl Türkiye’sini, köy yaşamından siyasi kulislere, pek çok yönüyle gözler önüne seren bir biyografi çalışması. Yazar Bülent Varlık, kitabı bir taraftan Ali Tunalı’nın yayımlanmış ve yayımlanmamış anılarından, bir taraftan da Tunalı’nın görev yaptığı yerlerdeki arşivlerden ve çalışma arkadaşlarının anılarından yararlanarak hazırlamış. Yapıtta bir taraftan Ali Tunalı’nın anıları onun dilinden aktarılırken, diğer taraftan da dönemin siyasi ve toplumsal panoraması hakkında okuyucuya bilgi veriliyor. Ali Tunalı, sahra toplarının dökümünü öğrenmek için, aralıklı olarak 19101918 arasında Almanya’da bulunmuş ve İstanbul’un İngilizlerce işgali üzerine Anadolu’ya geçerek, "Türkün ateşle imtihan edildiği" ölüm kalım günlerinde Eskişehir ve Ankara’daki silah imalathanelerinde gecesini gündüzüne katarak cephedeki askerler için silah üretimini yürütmüş "çılgın Türkler"den birisi. Zaferden sonra da görevine devam eder. Bu arada, 193439 arasında milletvekili olur. Bu görevden sonra, yine eski işine döner ve çalışma yaşamını ancak 80 yaşında noktalar. 1975’teyse, 85 yaşında hayata gözlerini yumar. Almanya’da geçirdiği yıllar, sonraki yaşamına damgasını vuracak olaylarla doludur. Dönem, II. T Wilhelm’in idaresindeki Alman İmparatorluğunda halkın ve devletin, dünya egemenliğini İngiltere’nin elinden alma hırsıyla şartlandırıldığı dönemdir. İş zamanlarında birahanelerde vakit öldürmek yasaktır. II. Wilhelm dönemi Almanyası’ndaki bu tablo, sadece Ali Tunalı’yı değil, gençlik yılları 1890’lar ile 1918 arasında geçmiş olan, ya Almanya’da yaşamış ya da Alman eğitiminden geçmiş olan her Türk’ü derinden etkiler. (Bu etkileri, özellikle İttihat ve Terakki döneminin aydınları arasında görmek olanaklıdır) Almanya yıllarının Ali Tunalı’ya öğrettiği bir diğer hayat dersi ise, "müttefik" ile "dost" kavramlarının arasındaki farktır. Almanya’ya Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki ikinci gidişinde, Almanlar, doğu ülkelerinden gelen herkesi potansiyel tifüslü olarak değerlendirmekte ve anlaşma çerçevesinde Almanya’ya varmış olan Osmanlı asker ve subaylarını çırılçıplak soyarak giysilerini etüv makinesinden geçirerek dezenfekte ettirmekte ve ancak bundan sonra ülkeye almaktadır. Tunalı, savaşın bitmesiyle birlikte, İstanbul’a döner. Ancak, işgal şartlarında yaşayamayacağını görür ve kısa süre içinde, Anadolu’ya geçer. Bundan sonraki üç yılı, Almanya’da edindiği eğitimin ışığında, her türlü zorluğa karşın top üretimi ile geçecektir. 193439 döneminde, CHP tarafından, Samsun’dan saylav (milletvekili) adayı olarak gösterilir ve Meclis’e girer. Bu dönemde, iki konu üzerine odaklanır. Birincisi, Meclis’te temsil ettiği Samsun’un kalkınması, ikincisi ise o zamanlar gündelikli olarak çalışan işçilerin (en azından askeri imalat sektöründe çalışan işçilerin) memurlarla aynı STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle