17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

duyduğu, ortaya çıkmıştı. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu (Meclisi Vükela) tarafından 30 Mayıs 1915 tarihli bir talimatname çıkarıldı. Talimatnamede Ermenilerin sevk ve iskanının (Tehcirin) nasıl yapılacağı düzenlenmekteydi. Ek olarak, talimatnamede, Ermenilerin mallarının tespiti, nakliyatın emniyet içinde yapılması ve Ermenileri gittikleri yerde barınma ve iş imkanlarının sağlanması hususlarına yer veriliyordu. O günün koşullarında tedbir niteliğinde alınan "Ermenileri Sevk ve İskan Kararı"ndan sonra, sevk ve iskan sırasında insani tedbirlerin alınmasına yönelik talimatname çıkarılarak, bu tedbirlere uymayan ve yetkilerini kötüye kullanan Osmanlı devlet görevlileri yargılanarak, gerekli cezalara çarptırıldılar. Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra Osmanlı Hükümeti, yayımladığı 31 Aralık 1918 tarihli geri dönüş kararnamesiyle, tehcire tabi tutulan Ermenileri tehcir öncesi yerlerine dönmeye davet etti (4). Bu talimatnameler ve kararnameler de gösteriyor ki, Osmanlı’nın Ermenileri yok etme kastı hiçbir zaman olmamıştır. Ermenileri yok etme kastı olan bir devlet, sevk ve nakilleri için, yolda güvenlikleri için ve savaş hali bittikten sonra da geri dönüşleri için hukuki düzenlemeler yapar mı? Dolayısıyla, yok etme kastı olmadığından, Ermenilerin sözde soykırım iddialarını Sözleşmenin ikinci maddesinde yer alan tanım kapsamında niteleyebilmek olanaklı değildir. 1915’den Birinci Dünya Savaşı sona erinceye kadar yaşanmış olayların bir soykırım suçu olup olmadığına karar verebilmek, kesin söz söyleyebilmek için bu konuda bakacağımız bir uluslararası sözleşme vardır: Bu, 9 Aralık 1948 tarihinde BM Genel Kurulu’nda kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’dir. 1946 yılında BM Genel Kurulu, Almanların Yahudilere uyguladığı açıkça bilinen jenosid=soykırım nedeniyle, soykırımın BM ruhuna ve amaçlarına aykırı olan ve uygar dünya tarafından lanetlenen bir suç olduğuna karar vermiştir. Bu karar üzerine bir uluslararası sözleşme hazırlığına başlanmış ve Sözleşme BM Genel Kurulunca 1948 yılında kabul edilerek 1951’de yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeyi hazırlayanlar, soykırımı bir suç olarak tanımlarken, tarihin her döneminde yaşanmış bu tür olayları gözönünde tutmuşlardır. Eğer, Ermeni tehcirini soykırım kapsamında nitelemiş olsalardı, Sözleşmeye, buna uygun kuralları da koyabilirlerdi. Ermeni iddialarının aksine birazdan ele aldığımızda görüleceği üzere, 1915 olaylarının "soykırım" olarak nitelendirilmesi olanaklı değildir. Zaten bu nedenle diaspora Ermenileri, olayı tarihi ve hukuki alanda tartışmamakta ve hep siyasi alana çekmektedirler. ERMENİ BAŞBAKANIN İTİRAFI Bu konuda önemli bir kanıt da, Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovannes Kaçaznuni’nin Taşnaksutyun Partisi’ne sunduğu Rapordur. Kaçaznuni, raporunda 1914’ten 1923’e uzanan süreçte TürkErmeni ilişkilerinin özünü bir savaş hali olarak ele almıştır. Raporda, Türkiye’yi sorumlu tutan bir değerlendirmede bulunulmamış, aksine Taşnak yönetimi dışında suçlu aranmamalıydı, denilmiştir (5). Ataöv’ün 1985 yılında üç dile çevirmiş olduğu bu Rapor Bakanlığın arşivinde bulunduğu halde, yeterince değerlendirilmemiş ve kamuoyuna yansıtılamamıştır. 1915 ve devamı yıllarında Ermenilerin yaşadığı olayların hukuken soykırım suçu oluşturmadığını kanıtlayan diğer bir husus da "Malta Mahkemesi" kararıdır. 1919–1920 yıllarında İngilizler tarafından Malta Adası’na sürülmüş olan ve aralarında Hariciye, Harbiye Nazırlığı, Meclis Başkanlığı, Valilik yapmış kimselerin de bulunduğu Türkler, Ermeni katliamı yapmakla itham ediliyorlardı. Ancak, o tarihte bütün belgelerin ve arşivlerin ellerinin altında olmasına rağmen suçlayıcı herhan tutum kabul edilebilir nitelikte değildir. Örneğin, gi bir delil bulamayan İngilizler, Türkleri suçlaErmenistan, 1990 yılında yayınladığı Bağımsızlık malarının olanaklı olmadığını görmüşler ve serbest Bildirgesinde "Ermeni soykırımının Türkiye bırakmışlardır. Ayrıca, Birinci Dünya Savaşı’nda tarafından tanınması" ile "Batı Ermenistan’ın" İngilizler tarafından basılan ve Ermenilere bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’nin asıl emelsoykırım yapıldığını savunanların leri olduğunu belirtti. böylelikle Ermenistan, bugün de kaynak olarak daha bağımsızlığını ilan etme aşamasında kullandıkları "Mavi Kitap"ın bile Türkiye’ye yönelik saldırgan tavrını kanıt olarak sergilemiş oluyordu. Bağımsızlık kullanılamamış olması, Bildirgesi’ndeki bu hususlar, 1995 kitabın propaganda yılında kabul edilen Ermenistan amaçlı yazıldığının Anayasası’nda da, bildirgeye atıf açık kanıtıdır. yapılarak kabul edildi. Aynı Aslında, Malta şekilde, Ermeni Anayasası’nın mahkemesinde 13. maddesinde "Ermenistan verilen karar, arması üzerinde Ararat–Ağrı sadece sürgünDağı’na" yer verilmiştir. Bu lerin değil, Türk durumlar, Türkiye ile Ulusu’nun da Ermenistan arasında aklanması sağlıklı bir ilişki kurulanlamına masını engelleyecek nitegelmektedir. liktedir. Bütün bunGünümüzde tarihimizi lara rağmen, yeniden okumaya ihtiyparlamentolaracımız var. Bu, özellikle da eller genç kuşaklar kaldırılıyor, bakımından çok önem"1915’de li. Sözde soykırım Ermeniler konusunda bilgi sahibi soykırıma olduktan sonra da sisuğramıştır" temli bir şekilde gerçekdenilerek bir Türklere karşı leri hem içte hem de ulus tamamen savaşan dışta anlatmamız suçlu hale Ermenilerin gerekiyor. Bu getirilmek üniformaları... çalışmalara çok geç isteniyor. başlamış olsak da, Hatta düşünce Ermeni tezinin gerçek özgürlüğü, hukukun dışı olduğunu tüm dünyaya üstünlüğüne saygı sözlerini dillerinden anlatmakta kısa sürede yol alacağımıza düşürmeyen Fransa, İsviçre gibi bazı ülkeler, bu inanıyorum. Gelinen noktada bu konuda tarihçilere, "soykırım değildir" demeyi bile yasaklayan, cezasiyasetçilere, hukukçulara, sivil toplum landıran yasalar çıkarmışlardır. Batı örgütlerine, meslek kuruluşlarına, ülkelerinin bu çifte stanherkese büyük görev ve sorumlulukdardını ne demokrasiyle lar düşüyor. ne de düşünce Dipnotlar özgürlüğüyle bağdaştırmak (1) Ermeniler Sürgün ve Göç, Türk olanaklı değildir. Bilindiği Tarih Kurumu, H. Özdemir, K. gibi, son zamanlarda bu Çiçek, Ö. Turan, Ramazan Çalık, konuda Fransız tarihçilerin Yusuf Halaçoğlu, 2004. önemli ve olumlu bir (2) Bilal Şimşir, Ermeni Meselesi, çıkışı olmuştur. Fransa’da 2005, 2. Bası. başlayan ‘tarih yazımı’ (3) 2425 Eylül tarihlerinde Bilgi tartışması sonucu ülkenin Ü.de yapılan "İmparatorluğun önde gelen on dokuz tarÇöküş Döneminde Osmanlı ihçisi, sözde Ermeni Ermenileri: Bilimsel (?) Sorumluluk soykırımıyla ilgili ve Demokrasi Sorunları yasanın da aralarında Konferansında" tek yanlı olarak bulunduğu Fransa Osmanlının Ermenilere katliamda Meclisi’ne ait kararların bulunduğu savı ileri sürülmüş, iptal edilmesi için ortak Ermeni tezinin haklılığı bildiri yayınlamıştır. savunulmuştur. Toplantıda resmi ‘Tarih için özgürlük’ adı Türk tezinin gerçek dışı olduğunu, verilen bildiride parlabu nedenle savunulamadığını ileri mentoların tarihî konusüren konuşmacılar (bilim larda karar almasının adamları), soykırımın "hukuki bir ‘demokratik rejimlere kavram" olduğunda birleşmişlerdir. yakışmadığı’ vurgu(4) Yusuf Halaçoğlu, Ermeni lanmış, ‘özgür bir Tehciri, 8. Bası, İstanbul 2006 ülkede tarih yazma (5) Yusuf Halaçoğlu, Ermeni görevinin meclise ya da Tehciri, 8. Bası, İstanbul 2006; hukukî mercilere ait Ovanes Kaçaznuni, Taşnak olmadığı’ ifade Partisinin Yapacağı Birşey Yok, edilmiştir. (6). (1923 Parti Konferansına Rapor), Türkiye’ye çev. Arif Acaloğlu, 5. Bası, İstan"soykırım" baskısını bul 2005. sürdüren tüm ülkeler (6) Hürriyet Gazetesi, 13 Aralık bilmelidir ki, "yurtta 2005. barış, dünyada barış" (7) Bilal Şimşir, Ermeni Meselesi, anlayışını özümsemiş 2005, 2. Bası Türk ulusu, komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmak istemektedir. Ancak Ermenistan’ın ve diaspora Ermenilerinin sergilediği C S TRATEJİ 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle