02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S seçimleri… TRATEJİ 13 rövanş aldı dı Ukrayna’da Rus dilinin statüsünün belirlenmesi gibi sorunların çözümünde Yanukoviç etkin rol oynayarak bir taraftan Moskova’nın desteğini, diğer taraftan da Ukrayna’daki Rus seçmenlerin oyunu elde etmeye çalıştı. Diğer taraftan bütün partiler, Ukrayna’nın bütünlüğünü savunurken, seçim sürecinde ülkenin parçalanmışlığından yararlanmaktan da çekinmediler. Ülkenin batısında bütün partiler Moskova karşıtı sloganlar kullanırken, ülkenin doğusunda Moskova ile ilişkilerin geliştirilmesi konusu işlendi. Turuncu devrim sonrası iktidarın parçalanması ve Yuşenko’nun parlamento seçimlerine bir blok halinde gitmeyi teklif ettiği "eski yoldaşların"dan olumsuz yanıt alması, Yanukoviç’in şansını artırdı. Devrim sırasında üstlendiği aktif rol nedeniyle "Turuncu Prenses" lakabını alan Timoşenko’nun seçim bloku ve Yuşenko’nun partisi, Yanukoviç’in aleyhine kampanya başlattı. Çünkü, Yanukoviç’in partisinin kazanması, kendileri için rövanş anlamına gelecek ve Yuşenko’nun politikasına bir darbe daha vuracaktı. Aynen devlet başkanlığı seçimleri öncesinde olduğu gibi parlamento seçimleri arifesinde de Yanukoviç’in mahkumiyeti gündeme getirildi. Parlamento seçimleri, devlet başkanlığı seçimlerinden farklı olarak en azından dış görünüş itibarıyla küresel güçlerin mücadelesine sahne olmadı. 2004 yılında Yuşenko’nun kazanması için çaba gösteren AB ve ABD, bu yeni mücadeleyi kaybettiler. AB, uzak gelecekte bile olsa Ukrayna’nın AB üyesi olabileceğine dair küçük bir mesaj dahi vermekten kaçınıyor. ABD, 2005 yılında Ukrayna’ya 174 Milyon dolar ekonomik yardım yapmıştı. Rusya Federasyonu ise Ukrayna’ya 3 Milyar dolar parasal destekte bulunmuştu. Bu destek ve yatırımlar, Ukrayna’daki parlamento seçimlerini kim kazanırsa kazansın, Moskova için olumlu sonuçlar verecektir. Nitekim, Moskova, Turuncu devrim sırasındaki tutumundan ders çıkarmışçasına tek aday üzerinde yoğunlaşmama politikası izliyor ve Ukrayna ile olan ilişkilerinin geleceği için yatırımda bulunmaya çalışıyor. Moskova’nın, Ukrayna ile arasındaki sorunları parlamento seçimlerinden sonra masaya yatırma yönünde bir politika izlemesi de dikkat çekicidir. Nitekim Moskova, Rus deniz üssünün statüsünün belirlenmesi ile ilgili görüşmeleri ertelemektedir. Bunun nedeni ise Rusya’nın seçim sonrasında elini güçlendirmek istemesine bağlanabilir. Yanuukoviç yandaşlarının zafer gösterisi... DOĞUBATI KUTUPLAŞMASI Parlamento seçimlerinden Yanukoviç’in partisinin yüzde 30 civarında oy ile çıkması, Batı ile Rusya Federasyonu arasındaki egemenlik mücadelesi için yeni açılımlar oluşturacaktır. 2006 ve sonraki yıllarda Rusya Federasyonu ile Batı arasında BDT coğrafyası için verilen gizli mücadelenin artması beklenebilir. Zira, ABD’nin 2006 yılına yönelik açıkladığı dış politikasının öncelikleri arasında eski Sovyet cumhuriyetleri yer alıyor. Batı, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliklerini desteklerken, Özbekistan, Türkmenistan ve Beyaz Rusya’dan demokratik reformların gerçekleştirilmesini istiyor. Moskova ise, Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’yı bazı baskı araçlarını da kullanarak geri kazanmaya çalışıyor. Azerbaycan ile Kırgızistan gibi seçim yapmayan ülkelerin kendinden yana karar almalarını sağlamanın yolunu arıyor. Özbekistan ve Beyaz Rusya ile ise ilişkileri daha fazla geliştirmeye çabalıyor. Kurulacak koalisyona göre ise Ukrayna’nın nasıl bir dış politika izleyeceği belli olacak. Şimdiden muhtemel koalisyonları kestirmek zor. Ancak, bundan bir yıl önce iktidarı kaybeden Yanukoviç ve partisinin seçimlerden güçlenerek çıktığı kesin. Yuşenko’nun, yollarını ayırdığı Timoşenko ile koalisyon kuramaması halinde ise Yanukoviç ile işbirliği yapmaktan ve iktidarı Rusya Federasyonu yanlısı güçlerle paylaşmaktan başka çaresi kalmıyor. Turuncular kendi aralarında anlaşamayarak devlet başkanlığı seçimlerinden sonra bir yıl dahi geçmeden dağıldılar. Farklı dünyaların temsilcileri olan Yanukoviç ile Yuşenko’nun işbirliği yapmaları da zor görülüyor. Ayrıca YuşenkoYanukoviç koalisyonu kurulduğu takdirde bile, Timoşenko Bloku güçlü bir muhalefet oluşturma gücüne sahiptir. Böylece Ukrayna’nın iç istikrarının sağlanması yakın bir zamanda pek de olası görülmüyor. Diğer taraftan özellikle devlet başkanlığı ve parlamento seçimleri sırasında kendisini gösteren ülke içindeki bölünmüşlük, bu ülke üzerindeki jeopolitik rekabete önemli bir malzeme oluşturuyor. B uda ülkeyi kaosun içerisine çekme potansiyelini bünyesinde taşıyor. Bu bölünmüşlük, sadece iki farklı siyasî grubun seçimine dayanmıyor. Tarihî, dinî ve siyasî faktörler, bu ikilikte büyük bir rol oynyor. Ukrayna’da hangi yönetim olursa olsun, bundan sonraki süreçte DoğuBatı arasında bir denge politikası izlemek suretiyle bu açmazın ortadan kaldırılması gerekiyor. Aksi takdirde Ukrayna’yı, ikinci bir Sovyetler Birliği sonunun beklediğini söylemek çok da iddialı olmaz. DEĞİŞİM SÜRECİNDE TÜRKİYE Karadeniz'den kaynaklanan komşulukları nedeniyle birlikte yaşamaya mahkum olan Türkiye ile Ukrayna arasında eskiden beri sıkı bir ilişki bulunuyor. 3 Şubat 2002 tarihi, Türkiye ile Ukrayna arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 10. yıldönümü olmuştu. İkili ilişkiler Ukrayna’nın 1654’de Çarlık Rusyası egemenliğine girmesinden sonra zaman zaman zorunlu olarak kesilse de uzun dönemde devamlılık göstermişti. 1914 yılında dönemin İçişleri Bakanı Talat Paşa Ukrayna’nın bağımsızlığını destekleyen açıklamalarda bulunmuştu. 1918’de Ukrayna Demokratik Cumhuriyeti ile Osmanlı Devleti arasında diplomatik ilişkiler kurulmuştu. Kiev ve İstanbul’da Ukrayna ve Osmanlı diplomatik misyonları kısa bir süre için faaliyette bulunmuştu. Bu ilişkilerin sonucunda Eylül 1918Şubat 1919 arasında Ahmet Muhtar Bey, Kiev Büyükelçisi olmuştu. Osmanlı Devleti önemli bir Karadeniz limanı olan Odessa’da ve günümüzde önemli sanayi şehri haline gelen Harkov’da konsolosluk açmıştı. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler, Kiev Büyükelçiliği’nin 1 Nisan 1919 tarihinde kapanmasına kadar devam etmişti. 2 Ocak 1922 tarihinde Ankara’da imzalanan "TürkiyeUkrayna Muhadenet ve Uhuvvet Ahitnamesi" sırasında Mustafa Kemal’in Ukrayna üzerine "İki ülkenin coğrafî konumuna bakarsak arada Karadeniz’i görürüz. Bir anlığına Karadeniz’i yok sayarsak Türkiye ve Ukrayna için sınır komşusu diyebiliriz. Dostluk, her iki ülke açısından büyük önem taşımaktadır" sözleri iki ülke arasındaki yeni dönem ilişkilerin temelini oluşturdu. 24 Ağustos 1991’de Ukrayna'nın bağımsızlığını ilan etmesi ile birlikte ikili ilişkilerde yeni bir dönem başladı. Türkiye, Ukrayna'nın bağımsızlığını 16 Aralık 1991’de tanıdı. 603.700 kilometrekare yüz ölçüme ve 48,1 milyon nüfusa sahip Ukrayna ile 780.580 kilometrekare yüz ölçüme ve 67 milyon nüfusa sahip Türkiye’nin birleşiminden meydana gelen 120 milyon civarı nufusun oluşturduğu dev bir pazar ortaya çıktı. Böylece, günümüz UkraynaTürkiye ilişkilerinin yapıcı ortaklık seviyesine ulaşmasının temelleri atıldı. Türkiye’nin kuzey komşusu olan Ukrayna önümüzdeki süreçte önemli gelişmelere gebe görünüyor. Irak, Kıbrıs ve AB gündemiyle yorgun düşen Türkiye’nin Ukrayna coğrafyasındaki tarihsel miras ve sorumluluğuna sahip çıkması, bu bağlamda Ukrayna’daki çıkar ve hedeflerini yeniden tanımlaması gereği her zamankinden daha çok öncelik taşıyor. Çünkü, Türkiye ile Ukrayna’nın siyasi ve ekonomik bakımdan birbirini tamamlar yapıları, tarihi yakınlıkları günümüzde iki ülkeyi yakın komşuluktan stratejik işbirliğine yöneltiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle