02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S sekteye uğradı… TRATEJİ 13 öne geçti Ancak, gerek Acil Mukabele Gücü’nü gerekse NATO’nun Afganistan misyonunu destekleme konusunda Avrupa ve ABD arasındaki görüş ayrılıkları törpülense de tam olarak giderilemedi. Acil Mukabele Gücü tam operasyonel ilan edildi, ancak üzerindeki tartışmalar dinmedi. İttifak üyeleri, NATO’nun Afganistan misyonundaki kuvvetlerinin nerede, ne zaman ve nasıl kullanılacağı konusundaki ulusal çekincelerinin bir kısmından vazgeçmek konusunda anlaştılar. Daha da önemlisi acil durumlarda, İttifak üyeleri, yardıma ihtiyaç duyan kuvvetlere, korudukları çekincelerine rağmen koşulsuz destek vereceklerini ilan ettiler. Ancak iki kutuplu uluslararası sistemin Avrupa’ya dayattığı "ortak düşman" algısının, Sovyetlerin dağılmasının ertesinde ortadan kalkması, Afganistan operasyonu konusunda özellikle "eski Avrupa’da" ABD’ninkinden farklı sesler çıkmasına yol açtı. Bu durum da, Atlantik ötesi ilişkilerin ve NATO’nun 11 Eylül sonrasındaki yeni güvenlik ortamına uygunluğunun test edileceği temel konu olarak görülen Afganistan konusunda, (daha geniş bir açıdan değerlendirildiğinde Rusya’yı ve Çin’i çevreleme konusunda) ABD’nin elini zayıflatmaya devam ediyor. Zirvenin temel konularından biri olan genişleme konusu da Atlantik ötesi bağın zayıflığı konusundaki NATO merkezli endişeleri açığa çıkaran bir diğer faktör oldu. Zirve sırasında, Fransa, Almanya ve İspanya, NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesine ara verilmesi gerektiğini savundu. Rus basınının yazdığı gibi, hem yukarıda aktarılan ve İttifak içinden gelen stratejik muhalefet, hem de Rusya’nın özellikle Avrupa’nın Rusya’ya enerji bağımlılığı üzerinden yürüttüğü siyasetin etkisiyle Ukrayna ve Gürcistan gibi Sovyet sonrası devletlerin yakın gelecekte NATO saflarına katılamayacağının netleştiği bir durum ortaya çıktı. Avrasya coğrafyasına yönelik, Rusya’yı çevreleyici bir stratejinin Ukrayna ve Gürcistan üzerinden kısa vadede gerçekleştirilememesinin anlaşılması üzerine "ortak değer" ve "ortak güvenlik algılamaları" söylemlerinden hareketle, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Kore ve Japonya gibi "seçilmiş" bazı devletlerle ve Balkanlarla yakın askeri işbirliğinin geliştirilmesinin bir hedef olarak sunulmasına öncelik verildi. Bu işbirlikleri üzerinden NATO’nun küreselliği bir kez daha vurgulandı. Putin Ukrayna’daki gelişmelerin ardından Putin’in bölgede ‘sopa’ politikası yerini ‘havuç’ politikasına bırakabilir. Putin, bunun ilk işaretini BTD zirvesinde Moldova lideri Voronin’le yaptığı anlaşma ile verdi. Ukrayna ve Gürcistan’da Rus etkinliği artabilir. NATO zirvesinin hemen ertesinde Yuşçenko yaklaşımının hükümetteki uzantıları olan Dışişleri Bakanı Boris Tarasyuk ve İçişleri Bakanı Yuriy Lutsenko’nun parlamento tarafından görevden alınmaları NATOUkrayna ilişkileri açısından ciddi sonuçlar doğurabilir. Özellikle Putin’in 22 Aralık 2006 tarihinde planlanan Ukrayna ziyareti, Rusya’nın Ukrayna’ya yaklaşımında "sopa" politikasını terk edip "havuç" politikasına yöneleceğini işaret ediyor. Doğalgaz fiyatları konusunda Putin’in bu gezi sırasında Ukrayna’ya yapabileceği ufak bir jestin, Yanukoviç’e toplumsal desteği arttırabileceği dikkate alınmalı. Böylelikle gerek NATOUkrayna, gerekse ABUkrayna ilişkilerinde, bakanlıklara yönelik hamleler de göz önünde tutulursa, bir duraksama dönemine girilebileceği unutulmamalı. Zirveden genişleme konusunda büyük beklentileri olan bir diğer devlet olan Gürcistan da, zirve sonrasındaki hayal kırıklığıyla Rusya Federasyonu karşısında önemli bir direnç noktasını kaybetmişe benziyor. Gürcistan konusunda, Rusya Federasyonu’nun izlediği ve "Rusya’dan ‘Yakın Çevreye’ Mesaj" başlıklı yazımızda (Cumhuriyet Strateji, 3/121, ss. 22,23) aktardığımız politika, NATO’nun kayıtsızlığıyla birlikte düşünüldüğünde, Gürcistan üzerinde Rusya Federasyonu’nun etkisinin yakın gelecekte artacağının habercisi. Rusya’nın Gürcistan politikasından "dersler" çıkaran ve özellikle ayrılıkçı Transdinyester bölgesi konusunda Rusya ile sorunlu olan Moldova, şimdiden Rusya Federasyonu ile barış içinde olma noktasında adımlar atmaya başladı. Riga’da NATO zirvesi gerçekleşirken, Riga’ya 400 kilometre mesafedeki Belarus’ta gerçekleşen Bağımsız Devletler Topluluğu zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Putin, Moldova Devlet Başkanı Voronin ile önemli bir anlaşmaya imza attı. Moldova’nın ihraç ürünlerinin büyük bir kısmını oluşturan ve ülkenin temel gelir kaynağı olan et ve şarap kalemlerinde, Rusya Federasyonu, Moldova’dan ithalatına getirmiş olduğu sınırlamaları kaldırdı. Böylelikle Putin, Moldova ile ilişkilerinde de "havuç" politikasını izlemeye başladığını gösterdi. Avrasya’ya hakim olma noktasında önemli bir konumdaki bu küçük ülkeyi de "gönüllü" bir biçimde yanına alma konusunda ciddi bir adım attı. Bu gelişmenin etkisiyle Putin’in zirve sonrasında söylediği şu sözler Gürcistan açısından anlamlıydı: "Minsk’te Gürcistan Devlet Başkanı ile görüştük. Ancak daha detaylı ve kıymetli görüşme Moldova Devlet Başkanı ile yaptığımızdı." (4) RUSYA’NIN ASKERİ YAKLAŞIMI ‘Yakın Çevre’yi toparlama konusunda Rusya Federasyonu yönetimi tarafından tüm bu yapılanlar, Rus askeripolitik kompleksinin NATO konusundaki yaklaşımıyla bütünleniyor. Alexander Golts’un ifade ettiği gibi, Rusya Federasyonu’nda askeri yapı, varlığını ve etkisini koruyabilmek için NATO’yu bir düşman olarak elinde tutmaya ihtiyaç duyuyor. Böylelikle bir taraftan, Atlantik ötesi bağın sahip olamadığı bir "ortak düşman" algısı, statükoyu güçlendirici bir unsur olarak dayatılıyor, diğer taraftan milyonlarca askerin orduya alınmasını ve bu yönde harcanan büyük kaynakları haklı kılmak için kuvvetli bir gerekçe sunuluyor.(5) Biz bunlara, Yakın Çevre’yi sağlama almak için yapılanları da ekleyebiliriz. Yakın Çevre’yi toparlama, son tahlilde Batı’ya ve NATO’ya karşı güçlü olmak amacına da bağlanabiliyor. Böylelikle, NATO, Rusya Federasyonu için (tıpkı Sovyetler Birliği zamanında olduğu gibi), "etkin ve güçlü olma konusunda yüreklendiren bir ortak düşman" olma rolünü oynamaya devam ediyor. Küresel çağda, "Atlantiğin iki yakasının" sahip olamadığı en önemli silah olan "ortak düşman" tasavvuru, yüzeyden görünmeyen bir harekete geçirici neden olarak Rusya Federasyonu’nun farklı güçlerini birbirine bağlamaya devam ediyor… Dipnotlar 1 "NATO Looks East to Add Members", St.Petersburg Times, 1 Aralık 2006. 2 Jaap de Hoop Scheffer, "Reflections on Riga Summit", http://www.nato.int/docu/review/2006/issue4/english/art1.html. 3 "Kalyuzhny Points out the Opportunities not Taken by Russia", Baltic Times, 1 Aralık 2006. 4 "Scandal Taints CIS Summit", The Moscow News, 4 Aralık 2006. 5 Aktaran. Stephen Blank, "A New Russian Defence Doctrine?", UNISCI Discussion Papers, No:12, Ekim 2006, s.157. ZİRVE SONRASI YAŞANANLAR Zirvenin hemen ertesinde, Zirve’de "alınan ve alınamayan kararların" verdiği güvenle Rusya Federasyonu’nun Letonya büyükelçisi Viktor Kalyujnıy’ın Letonya yönetimine yönelik olarak verdiği şu demeç, zirve sonrası Avrasya konusunda önemli ipuçları verdi. Kalyujnıy’a göre "AB’ye girmesi sonrasında Letonya’da Rusya Federasyonu ile bütün sorunların Brüksel aracılığıyla çözülebileceği konusunda yaygın bir kanı oluşmuştu. Ancak Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkeler, Rusya ile olumlu ikili ilişkiler geliştirme konusunda etkin konumdalar… (Letonya’nın yapması gereken) coğrafi avantajını değerlendirip, Rusya ile enerji ve transit konusunda ilişkilerini geliştirme konusunda son fırsatı kaçırmamak."(3) Zirve sonrasındaki kısa sürede, Rusya’nın Avrasya coğrafyasında yeniden hakimiyet kurma yönünde elinde taşıdığı kartlar Ukrayna’daki gelişmelerle artmaya devam etti. NATO zirvesinde umduğu büyük desteği bulamayan Yuşçenko, ülke yönetiminde geri plana düşmeye başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle