02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 ABD’nin Avrasya satranç tahtasındaki zorlu hamlesi: Kıyıları okyanusa açılan İran’ın jeopolitik önemi, Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu’nun ortasında bulunmasından kaynaklanıyor. ABD’nin ‘küresel üstünlüğü’ Avrasya’daki nüfuzuna bağlanıyor. İran engelini aşamamış ABD’nin Avrasya Jeostratejisi, hatta küresel üstünlüğü zora girebilir. İran Devlet Başkanı Ahmedinecad C S TRATEJİ iRAN Em. Tuğg. Nejat ESLEN oğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana on beş küsur yıl geçti. Yeni yüzyılın ve bin yılın ise ilk beş yılı da tamamlandı. Soğuk Savaşın galibi olan ABD, bu sürecin bitmesi ile birlikte küresel üstünlüğünü sürdürme gayretleri için büyük bir avantaj yakalamıştı. S ABD’NİN YENİ HEDEFLERİ ABD’nin Avrasya’daki etkinliğinin ve nüfuzunun geliştirilmesine dayandırılan gayretleri, Başkan George W. Bush’un seçilmesi ve 11 Eylül’de uçakların kulelere çarpması ile başlatıldı. Mücadele ‘terörle küresel savaş’ adı altında ve ‘medeniyetler çatışması’ tarzında uygulanacaktı. İlk girişimler Orta Asya enerjisini Hint Okyanusu’na aktarma, Rusya’yı güneyden, Çin’i batıdan çevreleme yeteneği olan Afganistan’a ve enerji zengini, jeostratejik konumu ile Ortadoğu’nun şekillendirilmesine katkılar sağlama yeteneği olan Irak’a karşı uygulandı. Ancak, ABD yeni dünya savaşı olarak da tanımlanan gayretlerini güç hesabı yapmadan, yeterli güç hazırlamadan, gücünü artıracak koalisyonlar oluşturmadan, askeri gücünü savaşın yeni doğasına göre yeniden yapılandırmadan ve giriş bölgelerine yakın yerlerde konuşlandırmadan başlattığı için zorlandı. Ayrıca, geçen süre içinde yükselişe geçen Avrasya’nın jeostratejik oyuncuları Çin ve Rusya, güç yetersizliğini de görerek Şangay İşbirliği Örgütü içinde ABD çıkarlarına karşı inisiyatifler kullanmaya başladı. SURİYE VE İRAN Afganistan’da ve Irak’ta kesin sonuca ulaşamamış, Avrupa’dan yeterli desteği görememiş, Çin’e ve Rusya’ya kendi çıkarlarına uygun roller benimsetememiş olsa bile ABD’nin Avrasya jeostrejisi içinde, 2006 yılı ve ötesinde Suriye ile İran ABD’nin öncelikli hedeflerini oluşturacaktır. ABD’nin Suriye ile ilgili yaşamsal çıkarları olduğunu söylemek mümkün değildir. ABD’nin Suriye ile ilgilenmesi daha çok İsrail’in güvenliği ve jeostratejik çıkarları ile ilgilidir; çünkü, yeniden şekillenmiş Suriye coğrafyası, Irak’ın Kuzeyi’nde geçekleşen Kürt oluşumuna Akdeniz’e çıkış, İsrail’e ise GAP bölgesi su kaynaklarına yaklaşma imkanları sağlayabilecektir. Ayrıca, Suriye İran’a kıyasla oldukça kolay bir hedeftir ve Suriye’yi arzularına göre şekillendirdiğinde ABD, prestij de kazanabilecektir. ABD’NİN İRAN NEDENLERİ İran ise ABD’nin hem öncelikli ve vazgeçilmez hedefi hem de Avrasya jeostratejisinin kırılma noktasıdır. ABDİran ilişkilerinde kilit soru şu olmalıdır; ‘Eğer nükleer programı olmasa idi, ABD, İran ile yine de ilgilenir miydi?’ Bu soruya olumsuz cevap vermek mümkün değildir; çünkü ABD, İran ile bir çok nedenle ilgilenmektedir; İran radikal bir rejim ile yönetilmektedir. Bu yönetimin rejim ihraç etme gayretleri kanıtlanmıştır. ABD, radikal yönetim tarzı nedeni ile İran’ı hukuk dışı devlet (rouge state) ilan etmiştir. Ayrıca, 2005 yılı Haziran ayında seçilen yönetim, İsrail’e ve ABD’ye açıkça meydan okumaktadır. Bütün bu nedenlerle de medeniyetler çatışması içinde İran, ABD’nin doğal olarak hedefini oluşturmaktadır. İran’daki rejimin Hizbullah, İslami Cihat, Hamas ve El Kaide gibi radikal grupları desteklediği iddia edilmektedir. Ayrıca, İran’ın Irak içinde etkin olduğu, direnişçilere destek verdiği de bilinmektedir. İran nükleer programını ısrarla sürdürmektedir. Bu kapsam içinde uranyum zenginleştirme faaliyetlerine devam etmektedir. Yönetimdekilerin nükleer programın sivil amaçlarla, yani enerji elde etmek için sürdürüldüğünü iddia etmeleri, enerji zengini İran için inandırıcı değildir. Ayrıca İran, 1300 kilometre menzilli Şahap3 füzesini başarı ile denemiştir; 2000 kilometre menzilli Şahap4 ve 5000 kilometre menzilli Şahap5 füzeleri üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Nükleer yetenek ve atma sistemlerini geliştirmiş İran, bölgesel çıkarları açısından zora soksa bile ABD kıtası için bir tehdit değildir. Ancak, bu gelişim İsrail’in güvenliği açısından kabul edilemez bir hamle olarak algılanmaktadır. Bu nedenle de nükleer İran, aslında İsrail için ciddi bir güvenlik meselesidir; çünkü, İsrail’in stratejik derinliği dikkate alındığında, tek bir nükleer silah bile İran’a ciddi bir psikolojik üstünlük ve stratejik manivela imkanı kazandırabilmektedir. Ayrıca, nükleer yetenekler kazanmış İran, bölgedeki dengeleri değiştirebilecek, bölgede yükselen bir güce de dönüşebilecektir. İran’ın nükleer yetenek kazanması durumunda ayrıca, Kuzey Kore’den başlayan ve Hindistan’ı,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle