02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 C S TEMEL NOKTALAR TRATEJİ Bölgesel refah, istikrar, ekonomik ve toplumsal kalkınma için… Orta Asya’da ortaklık Seyhun Şahin Araştırmacı ovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan yeni cumhuriyetlerin nasıl bir gelişim çizgisi izleyeceği, yeni dünya düzeninin oluşumu açısından büyük önem taşımaktaydı. Çünkü stratejik önemlerinin yanı sıra sahip oldukları doğal kaynaklar nedeniyle de enerjiye ihtiyaç duyan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ilgi alanlarının merkezine yerleşmişti. Litvanya, Letonya ve Estonya SSCB içerisindeki konum ve Batı’ya yakınlıklarının avantajını, ekonomik reformlardaki hız ile perçinleyerek kısa sürede AB ile bütünleşebildiler. Ukrayna, Belarus ve Moldova onlar kadar şanslı olmasalar da kısa sürede eski yönetimden kalan kullanıma uygun yapısıyla kendilerine belirli bir yer bulabildiler. Azerbaycan ise zengin petrol kaynaklarıyla Batılıların bağımsızlıkla birlikte mevzi kazanmaya çalıştıkları bir ülke konumundaydı. Gürcistan, iç karışıklıklar nedeniyle halen istikrarı sağlayabilmiş değil ama bulunduğu coğrafya itibariyle ABD’nin yakın korumasında bulunuyor. Ermenistan, oldukça zayıf yapısına karşın dünya kamuoyunun bakışı itibariyle süreçte çok fazla zorlanmayanlardan. S Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan ülkelerin tamamı aynı ekonomik ve toplumsal performansı gösteremedi. Batı bölgesinde AB’ye giren ülkelere karşın Orta Asya’da refah ve istikrar bozuldu. Orta Asya, enerji kaynaklarının yanı sıra dünyaya uyuşturucu ve terörizmin yayılması konusunda geçiş bölgesi olma özelliği taşıyor. Sovyetlerin dağılması bölgedeki ödemeler sistemi, bütçe yapısı ve yatırımların desteklenmesine yönelik finansal kaynakların büyük oranda yok olmasını beraberinde getirdi. Bunun sonucunda 199092 periyodunda yaklaşık 40 milyar dolarlık bir kayıp oluşurken, BDT ülkeleri arasındaki ihracat hacmi de 320 milyar dolardan 20 milyar dolar seviyesine geriledi. Doğal olarak yoksulluk ve işsizlik sorunu hızla artıp, üretim ters orantılı olarak düştü. Dağılmanın tamamlandığı 1992 yılından 2003’e gelindiğinde insan kaynakları gelişim indeksinde muazzam bir düşüş kaydedildiği görülecektir. Ancak 1998 sonrası bölünmenin şokunu üzerinden atan Rusya ile hızlı gelişim eğilimine geçen Çin ekonomisi, Orta Asya’daki enerji kaynaklarına ihtiyacı artırdı. Afganistan’daki çatışmaların küresel düzeyde kontrolü yönündeki adımlar süreci olumlayan diğer önemli etkendi. Böylece yönetimlerin baskıcı niteliklerine karşın reform zorunluluğu bu yönde dış destekli adımların atılmasını, sınırlı da olsa problemlere çözüm üretilmesi çabaları etkin ve daha organize yürütülmeye başlandı. sağlanmasında zorunlu olduğu metinde önemle vurgulanıyor. Başlık içerisinde Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliği, çok taraflı, bölgesel ve ikili ticaretin geliştirilmesi ve liberalleşme, transit geçişlerdeki gümrük tarifelerinin iyileştirilmesi, ticaret önündeki iç yapıdan kaynaklanan engellerin kaldırılması, vizeler ve sınır geçişlerinin iyileştirilmesine yönelik yasal belgelerin bölgesel düzeyde, işbirliği içerisinde hazırlanması, ülke yönetimlerinin sınırlar içerisindeki geçiş noktalarındaki ücretleri minimize etmesi, hava ulaşımındaki sorunların giderilmesi gibi aciliyeti bulunan konuların bölgesel organizasyonlar oluşturularak, ulaştırma ve geçiş ağlarının yapılandırılması, yatırım ikliminin normalleştirilmesi tavsiye edilmektedir. KAYNAKLAR VE GÖSTERGELER Ancak Sovyet coğrafyasının doğusuna doğru, Orta Asya’ya bakıldığında, ekonomik gelişim, devlet yapılanması, yönetim biçimi, doğal kaynakların kullanımı ve istikrar konusunda pek de iyimser bir tablo ne yazık ki görünmüyor. Konumuz içerisinde yakından inceleyeceğimiz (Moğolistan hariç) beş bölge ülkesi Kazakistan (17), Kırgızistan (5), Özbekistan (26), Tacikistan (6) ve Türkmenistan (5) yaklaşık 60 milyon nüfusu barındırmaktadır. Kazakistan ve Türkmenistan petrol ve doğal gaz potansiyeli bakımından dünya enerji pazarının ön sıralarında yer alırken, Özbekistan da pamuk ve altın kapasitesiyle onları takip etmekte, hatta nüfus yapısı bakımından ilk sırada yer almaktadır. Kırgızistan ve Tacikistan ise bu üçlüye göre ekonomik ve sosyal göstergeler açısından oldukça geriden takip etmektedirler. Kırgızistan, baskının yoğunlaşmasıyla lider değiştiren ilk ülke olması, Tacikistan ise iç savaş, Afganistan sorunundan etkilenme derecesi ve uyuşturucu ticaretinde oynadığı rol itibariyle uluslararası alanda ön plana çıkan niteliklere sahiptir. Sahip olunan doğal zenginliklere karşın bağımsız geçen onbeş yılın sonunda oluşan göstergeler sadece bunların yeterli olmadığını, sağlıklı bir gelişim ve kalkınma için sosyal, siyasal, ekonomik, bilimsel ve kültürel öğelerin de desteklenmesi, planlı yönetim biçiminin oluşturulması zorunlu hale geliyor. BM Kalkınma Programı’nın 166 ülkede gerçekleştirdiği çalışma sonucunda hazırlanan rapor Aralık ayının ilk haftasında Tokyo’da BM Genel Sekreter Yardımcısı, Kalkınma Programı Avrupa ve BDT Bölge Masası Direktörü Kalman Mejei tarafından açıklandı. Ağırlıklı olarak bölgesel işbirliği zorunluluğu vurgulanan metinde, yoksullukla mücadele edilmesi, kaynakların etkin ve verimli kullanılması, insan kalitesinin artırılması, en önemlisi de uyuşturucu ve insan ticaretinin önlenmesi, giderek kötüleşen sağlık sistemiyle birlikte güvenliğin temini de vazgeçilmez bir unsur olarak kabul ediliyor. Rapor göz önünde bulundurularak bölgesel problemler ve çözüm önerileri konusunda şu değerlendirmeler yapılabilir: DOĞAL KAYNAKLAR Bölgede bulunan su ve enerji kaynakları, bölge ve dünya için yakın geleceğin tartışmasız bağımlılık unsuru. Ülkelerin birleşerek bölgedeki nehirlerden daha etkin yararlanmaları, sulama sistemlerini yeniden düzenlemeleri ve sınır aşan boru hatları çalışmalarına ağırlık vermeleri, en az kaynak kullanımı kadar önemli. Yeni hidroelektrik santrallerinin kurulması, verimli tarım alanlarındaki erozyonun önlenmesi, sulama ve drenajın etkinleştirilmesi, çiftçi gelirlerinin artırılması gibi yöntemlerle yaklaşık 1.75 milyar dolarlık tasarruf yapılabileceği tespit edilmiştir. Bunun yanında özellikle su kaynaklarının yanlış ve plansız TİCARET VE YATIRIM Beş ülke; açık denizlere çıkışı olmayan, liman ve mal alımsatın pazarına uzak bir coğrafyada yaşamaları, ulaşım ve transit geçişler nedeniyle büyük problem yaşamakta, küçümsenmeyecek oranda gelir ve zaman kaybına uğramaktadırlar. Bu durum harcamaları iki katına çıkarırken bazı durumlarda pazara çıkıştan vazgeçmeyi bile gerektiriyor. Yatırım ve ticaretin önündeki ikinci önemli engel giderek yaygınlaşan rüşvet ve yolsuzluklar. Yapılan bir araştırmada işletmelerin yüzde 30’ndan fazlasının sık sık rüşvet verdiği belirlenmiştir. Kalkınma Raporu’nda ise işletmelerin günlük gelirlerinin yaklaşık yüzde 3.3’ünün yasal olmayan ödeme kalemlerine kaydırıldığına işaret edilmektedir. Kıyaslama yapılacak olursa aynı göstergeler Komünizm sonrası AB üyeliği kazanan sekiz ülkeye göre hemen hemen iki kat farklılığı ifade ediyor. Giderek yoksullaşan ve bir felaketin eşiğinde bulunan bölge halkının istihdamının artırılması, böylece tüketime ivme kazandırılması bir diğer gereklilik. Bölgesel işbirliğinin 2015 yılına kadar GSMH’de reel bir iyileşme
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle