29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 A S C S TRATEJİ sya’nın doğusunda soğuk savaş’tan günümüze kalan miras... Kore sorunu Arş Gör. Barış ADIBELLİ Ankara Üniversitesi SBF oğuk Savaş döneminin en önemli miraslarından bir tanesi de Kore sorunudur. 1948 yılında 38. paralelden itibaren Kore yarımadası ikiye bölünerek, Kuzey Kore ve Güney Kore devletleri oluştu. Kuzey Kore, Sovyet ve Çin güdümünde, Güney Kore ise ABD’nin etkisi altındaydı. Günümüzde de Kuzey Kore halen komünist rejimle yönetilmektedir. Bu rejim, Çin’in rejimi ile karşılaştırıldığında oldukça ilkel bir özellik sergilemekte ve günümüz koşullarını karşılamamaktadır. Şu an için, güney ve kuzey halen savaş halindedir. Zira Kore Savaşı’nda sadece ateşkes imzalanmış; ama herhangi bir barış anlaşması imzalanmamıştır. Kore yarımadasında ve askerden arındırılmış bölgede bulunan Amerikan birlikleri Kuzey Kore tarafından işgal güçleri olarak görülmektedir. İşgal güçlerini caydırmanın en etkin yolunun nükleer güçten geçtiğine inanan Kuzey Kore nükleer programına hız vermiştir. Çin’in etkisi ore sorununun bugüne kadar gelmesinin belki de en büyük nedeni Soğuk Savaş’ın en büyük ve tek savaşı olan Kore Savaşı’dır. Bu savaş sonrası iki Kore de uluslararası sistemde dostlarını ve düşmanlarını belirlemiştir. Her ne kadar Doğu Bloku’nun gözde ülkesi olsa da Kuzey Kore, Sovyetler Birliği’nden gereken desteği alamamıştır. Tek destek Çin Halk Cumhuriyeti’nden gelmiştir. Günümüze kadar Çin, Kuzey Kore’ye her türlü desteği vermekten kaçınmamaktadır. Bu destek sadece askeri alanda değil aynı zamanda insani yardımları da içermektedir. Soğuk Savaş döneminde, Çin, özellikle kuruluşunun ilk yıllarında Kuzey Kore’ye oldukça büyük katkılarda bulunmuştur. Temeli Kore savaşında atılan, daha sonra 1953’te Stalin’in ölmesinden sonra iyice belirginleşen ÇinSovyet ayrılığı nedeniyle Çinliler sosyalizmi kendi geleneksel özellikleri içerisinde harmanlamış, işçi merkezinden daha ağırlıkta olan köylü merkezine kaydırmış, bu yeni söyleme Maoizm demiştir. Bunan ek olarak, üçüncü dünyanın ve sosyalist blokun alternatif liderliğine de soyunan Çin, bu bağlamda Kuzey Kore yönetimini de kendi etki alanı içerisine almıştır. Barış içerisinde birlikte yaşama ve barış içerisin ore Yarımadası’nda Soğuk Savaş döneminde yaşanan K tek büyük savaşın sonuçları günümüze kadar geldi. Bölgedeki gelişmeler hem geçtiğimiz yüzyıl hem de günümüzde Rusya, Japonya, ABD ve Çin’i yakından ilgilendiriyor. Tarihinde yaşadığı işgalleri kuzey doğusundaki bu yarımadadan algılayan Çin, bölgesel güç olmanın gereğini de bölgedeki istikrara bağlıyor. 1 Eylül saldırıları sonrasında Kuzey Kore’yi ‘Şer ekse1 ni’ne alan ABD, bölgedeki çıkarlarını diplomasi yoluyla korumaya çalışıyor. Çin, ilerleyişine engel olacağı için bölgede gerginlik istemiyor. Japonya bölgede diplomatik etkinlik kurmayı hedefliyor. Kuzey Kore’nin nükleer silahlanması için yapılan görüşmelerde ciddi mesafeler alınırken, pazarlıklar Kasım 2006’ya kadar donduruldu. de yarışma parolasıyla ortaya çıkan Kuruşçev’in Sovyetler Birliği, dünyadaki ulusal kurtuluş hareketlerine karşı duyarlılığını giderek kaybetmişti. Sovyetler Birliği, bu süreçte giderek büyük güç edasıyla hareket etmeye başlamış, Çinlilerin deyimiyle en "tehlikeli hegemon" olmuştur. Dolaysıyla, Çinlilere göre böyle bir güçten zayıf devletleri korumasını beklemek akıllıca olmazdı. Bütün bu ortam içerisinde, Çin, askeri ve ekonomik açıdan Kuzey Kore’yi desteklemiştir. ABD’nin tarihsel yaklaşımı 954’te, ABD ve yerel müttefikleri Güneydoğu Asya’daki ülkelerin birer birer komünizmin, özellikle de Çinli komünistlerin eline düşmesini önlemek için SEATO örgütünü kurmuştur. Örgütün temel amacı Çin’i çevrelemekti. Bu gelişme, Sovyetler Birliği’ni tedirgin edeceğine memnun etmiştir. Çünkü Sovyet entelektüellerine göre, Çin’deki devrim bir köylü devrimidir ve ömrü fazla sürmeyecektir. Bu küçümsemenin arkasında yatan temel etmen aslında Çin devriminin Sovyet devriminin aksine daha az tepki görmesi ve halkı daha fazla kucaklamasıydı. Dahası, Sovyetler Birliği’nde giderek oluşan bir üst sınıf gerçeği vardı ve bu Çinli parti yetkilileri tarafından üstü kapalı bir şekilde eleştirilmekteydi Amerikan Dışişleri bakanlığı yetkilileri ve akademisyenler Kuzey Kore’nin de Çin’in nispeten sağladığı başarıyı sağlayabileceğini zannediyorlardı. Komünistlerin Çin iç savaşını kazanması Truman yönetiminde pek endişe yaratmadı, onlara göre Çan Kayşek önderliğindeki milliyetçiler, Tayvan’da yeniden toparlanarak, Çin’deki ütopist komünistleri kovacaktı. Fakat gelişmeler böyle olmadı. Kızıl tehdit ilk kez retorikten öte askeri bir tehdit olduğunu Kore Savaşında Çin ordusunun (Çinli gönüllüler) 38. paraleli geçmesiyle kendisini gösterdi. Böylece, ABD, Çin’in gerçekten bir tehdit olabileceğini ilk kez o gün anladı. Stalin’in tutumu uşkusuz, Kore Savaşı’nın çıkmasında Stalin’in büyük rolü bulunmaktaydı. Kendisiyle görüşmeye gelen Kuzey Kore lideri Kim Il Sung’un destek talebine karşı adres olarak Mao’yu gösterdi. Stalin’in amacı, Mao ve yandaşlarını Kore krizinin içine iterek ABD ile karşı karşıya gelmelerini sağlamak ve ABD tarafından ortadan kaldırılmalarıydı. Dolaysıyla yanı başında bulunan köylü komünistler de tarihe karışacaktı. Son açıklanan arşiv belgelerinde Mao ve Stalin arasında geçen telgraflardan anlaşılacağı üzere, Stalin, Mao’ya açık destek vermişti. Bu desteğin en önemli parçası olası bir savaşta hava desteğiydi; lâkin savaşta böyle olmadı beklenen hava desteği hiçbir zaman gelmedi sadece Çin’deki üslerden kalkan birkaç Sovyet uçağının hava desteği olmuştu. Bir de Stalin’in göndermiş olduğu mühimmat vardı. Tarihçilere göre eğer bu hava desteği gelseydi savaşın seyri değişebilirdi. Savaştan sonra, Stalin, Çin’den Kore savaşında kullanmış olduğu Sovyet mühimmatının parasını istedi. Sovyetler Birliği’ne göre bu destek bir bedel karşılığı yapılmıştı. Mao ise, yanıt olarak: "Kore’de Çinlilerin döktükleri kanın bedelinin kim tarafından ödeneceğini sormuştu." Zaten Stalin’in ölümünden sonra Mao bir açıklamasında K K 1 Kore Savaşı’na girmenin büyük bir hata olduğunu söylemişti. Mao, Stalin’in gerçek yüzünü ve Sovyetler Birliği’nin politikalarını anladıktan sonra yoluna tek başına devam etmeye başladı. Bu bağlamda, Kuzey Kore’nin de içerisinde olduğu birçok yabancı rejime destek verildi. Buna rağmen Çin’de iç gelişmeler istendiği gibi gitmiyordu. İleriye Doğru Büyük Hamle ve Kültür Devrimi gibi başarısızlıklar Çinlileri dış dünyadan çok iç politikadaki gelişmelere yöneltti. Çin’in 1972’de ABD ile ilişkileri normalleştirmesi ve dünya politikasına entegre olması da Kuzey Kore’nin geleceği açısından önemli bir gelişmeydi. 16 Ekim 1964’te Çin’in ilk atom bombası denemesi, AsyaPasifik’teki güç dengesini de derinden etkiledi. Bu başarının ardından, Çin hızlı bir şekilde kendi nükleer programını geliştirmeye başladı. Tabii ki Kuzey Kore de bu başarıdan faydalanmasını bildi. Mao’nun ölümünden sonra, 1978’de Deng Şaoping’in iktidara gelmesi, Çin’in de politikaları temelden değiştirdi. Çin, artık ulusal kurtuluş hareketlerinden çok kendi gelişimiyle ilgileniyordu. Bu açıdan, Kuzey Kore’nin de kendi başının çaresine bakması gerekiyordu. 1960’ların popüler politikası olan devrim ihracı stratejisi Deng tarafından kaldırılmıştı. Şimdi bütün ülkelerle işbirliğine dayalı barışçı ilişkiler geliştiriliyordu 1980’lerde ekonomik gelişmeye ağırlık veren Çin hiçbir ülke ile sürtüşmeye girmek istemiyordu. Sovyetler Birliği ise, giderek çöküş sürecine girmişti. Bütün bu gelişmelerin sonucunda Kuzey Kore de giderek destek noktalarını kaybediyor ve dünya politikasında yalnızlaşarak daha marjinal hale geliyordu. Kuzey Kore’nin nükleer programı 965 yılında, Kuzey Kore ve Sovyetler Birliği imzaladıkları anlaşmayla Kuzey Kore’nin Yongbyon kasabasında bir araştırma reaktörü kurdular. Bu tesislerde Sovyetler Birliği’nde okumuş olan Koreli öğrenciler çalışıyordu. 1974’de, Sovyetler Birliği’nin kurduğu reaktörü Kuzey Koreli bilim adamları kendi olanaklarıyla modernize etmeyi başardılar. Yine aynı dönemde, ikinci bir reaktör daha inşa ettiler. 1977’de Kuzey Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile anlaşma imzaladı. 1980’lerde Kuzey Kore’nin temel odak noktası nükleer enerjinin pratik kullanımı ve nükleer silah geliştirme sisteminin tamamlanmasıydı. Bu nedenle, nükleer reaktör kurdular. Ta 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle