11 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 en etkin yolunun nükleer güçten geçtiğine inanan Kuzey Kore nükleer programına hız vermiştir. Çin’in etkisi ore sorununun bugüne kadar gelmesinin belki de en büyük nedeni Soğuk Savaş’ın en büyük ve tek savaşı olan Kore Savaşı’dır. Bu savaş sonrası iki Kore de uluslararası sistemde dostlarını ve düşmanlarını belirlemiştir. Her ne kadar Doğu Bloku’nun gözde ülkesi olsa da Kuzey Kore, Sovyetler Birliği’nden gereken desteği alamamıştır. Tek destek Çin Halk Cumhuriyeti’nden gelmiştir. Günümüze kadar Çin, Kuzey Kore’ye her türlü desteği vermekten kaçınmamaktadır. Bu destek sadece askeri alanda değil aynı zamanda insani yardımları da içermektedir. Soğuk Savaş döneminde, Çin, özellikle kuruluşunun ilk yıllarında Kuzey Kore’ye oldukça büyük katkılarda bulunmuştur. Temeli Kore savaşında atılan, daha sonra 1953’te Stalin’in ölmesinden sonra iyice belirginleşen ÇinSovyet ayrılığı nedeniyle Çinliler sosyalizmi kendi geleneksel özellikleri içerisinde harmanlamış, işçi merkezinden daha ağırlıkta olan köylü merkezine kaydırmış, bu yeni söyleme Maoizm demiştir. Bunan ek olarak, üçüncü dünyanın ve sosyalist blokun alternatif liderliğine de soyunan Çin, bu bağlamda Kuzey Kore yönetimini de kendi etki alanı içerisine almıştır. Barış içerisinde birlikte yaşama ve barış içerisinde yarışma parolasıyla ortaya çıkan Kuruşçev’in Sovyetler Birliği, dünyadaki ulusal kurtuluş hareketlerine karşı duyarlılığını giderek kaybetmişti. Sovyetler Birliği, bu süreçte giderek büyük güç edasıyla hareket etmeye başlamış, Çinlilerin deyimiyle en "tehlikeli hegemon" olmuştur. Dolaysıyla, Çinlilere göre böyle bir güçten zayıf devletleri korumasını beklemek akıllıca olmazdı. Bütün bu ortam içerisinde, Çin, askeri ve ekonomik açıdan Kuzey Kore’yi desteklemiştir. K önlemek için SEATO örgütünü kurmuştur. Örgütün temel amacı Çin’i çevrelemekti. Bu gelişme, Sovyetler Birliği’ni tedirgin edeceğine memnun etmiştir. Çünkü Sovyet entelektüellerine göre, Çin’deki devrim bir köylü devrimidir ve ömrü fazla sürmeyecektir. Bu küçümsemenin arkasında yatan temel etmen aslında Çin devriminin Sovyet devriminin aksine daha az tepki görmesi ve halkı daha fazla kucaklamasıydı. Dahası, Sovyetler Birliği’nde giderek oluşan bir üst sınıf gerçeği vardı ve bu Çinli parti yetkilileri tarafından üstü kapalı bir şekilde eleştirilmekteydi Amerikan Dışişleri bakanlığı yetkilileri ve akademisyenler Kuzey Kore’nin de Çin’in nispeten sağladığı başarıyı sağlayabileceğini zannediyorlardı. Komünistlerin Çin iç savaşını kazanması Truman yönetiminde pek endişe yaratmadı, onlara göre Çan Kayşek önderliğindeki milliyetçiler, Tayvan’da yeniden toparlanarak, Çin’deki ütopist komünistleri kovacaktı. Fakat gelişmeler böyle olmadı. Kızıl tehdit ilk kez retorikten öte askeri bir tehdit olduğunu Kore Savaşında Çin ordusunun (Çinli gönüllüler) 38. paraleli geçmesiyle kendisini gösterdi. Böylece, ABD, Çin’in gerçekten bir tehdit olabileceğini ilk kez o gün anladı. Stalin’in tutumu C S TRATEJİ desteği gelseydi savaşın seyri değişebilirdi. Savaştan sonra, Stalin, Çin’den Kore savaşında kullanmış olduğu Sovyet mühimmatının parasını istedi. Sovyetler Birliği’ne göre bu destek bir bedel karşılığı yapılmıştı. Mao ise, yanıt olarak: "Kore’de Çinlilerin döktükleri kanın bedelinin kim tarafından ödeneceğini sormuştu." Zaten Stalin’in ölümünden sonra Mao bir açıklamasında Kore Savaşı’na girmenin büyük bir hata olduğunu söylemişti. Mao, Stalin’in gerçek yüzünü ve Sovyetler Birliği’nin politikalarını anladıktan sonra yoluna tek başına devam etmeye başladı. Bu bağlamda, Kuzey Kore’nin de içerisinde olduğu birçok yabancı rejime destek verildi. Buna rağmen Çin’de iç gelişmeler istendiği gibi gitmiyordu. İleriye Doğru Büyük Hamle ve Kültür Devrimi gibi başarısızlıklar Çinlileri dış dünyadan çok iç politikadaki gelişmelere yöneltti. Çin’in 1972’de ABD ile ilişkileri normalleştirmesi ve dünya politikasına entegre olması da Kuzey Kore’nin geleceği açısından önemli bir gelişmeydi. 16 Ekim 1964’te Çin’in ilk atom bombası denemesi, AsyaPasifik’teki güç dengesini de derinden etkiledi. Bu başarının ardından, Çin hızlı bir şekilde kendi nükleer programını geliştirmeye başladı. Tabii ki Kuzey Kore de bu başarıdan faydalanmasını bildi. Mao’nun ölümünden sonra, 1978’de Deng Şaoping’in iktidara gelmesi, Çin’in de politikaları temelden değiştirdi. Çin, artık ulusal kurtuluş hareketlerinden çok kendi gelişimiyle ilgileniyordu. Bu açıdan, Kuzey Kore’nin de kendi başının çaresine bakması gerekiyordu. 1960’ların popüler politikası olan devrim ihracı stratejisi Deng tarafından kaldırılmıştı. Şimdi bütün ülkelerle işbirliğine dayalı barışçı ilişkiler geliştiriliyordu 1980’lerde ekonomik gelişmeye ağırlık veren Çin hiçbir ülke ile sürtüşmeye girmek istemiyordu. Sovyetler Birliği ise, giderek çöküş sürecine girmişti. Bütün bu gelişmelerin sonucunda Kuzey Kore de giderek destek noktalarını kaybediyor ve dünya politikasında yalnızlaşarak daha marjinal hale geliyordu. Kuzey Kore’nin nükleer programı 965 yılında, Kuzey Kore ve Sovyetler Birliği imzaladıkları anlaşmayla Kuzey Kore’nin Yongbyon kasabasında bir araştırma reaktörü kurdular. Bu tesislerde Sovyetler Birliği’nde okumuş olan Koreli öğrenciler çalışıyordu. 1974’de, Sovyetler Birliği’nin kurduğu reaktörü Kuzey Koreli bilim adamları kendi olanaklarıyla modernize etmeyi başardılar. Yine aynı dönemde, ikinci bir reaktör daha inşa ettiler. 1977’de Kuzey Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile anlaşma imzaladı. 1980’lerde Kuzey Kore’nin temel odak noktası nükleer enerjinin pratik kullanımı ve nükleer silah geliştirme sisteminin tamamlanmasıydı. Bu nedenle, nükleer reaktör kurdular. Taechong ve Yongbyon’da büyük ölçekli denemeler yaptılar. 1985’de ABD, Kuzey Kore’nin Pyongyang’ın 90 kilometre kuzeyinde gizli bir nükleer reaktör kurduğuna ilişkin elinde istihbarat bilgisi olduğunu açıkladı. 1985’de, uluslararası baskı altındaki Kuzey Kore, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme anlaşmasını imzaladı. Ancak yukarıdaki anlaşmanın bir tarafı olarak Kuzey Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın güvenlik önlemlerine ilişkin anlaşmasını imzalamayı reddetti. 1988 yılında güney Kore lideri Roh Tae Woo bir çağrıda bulunarak, Kuzey ile ilişkileri geliştirmek istediklerini ve ilk kez güvenlikle ilgili konuları konuşabileceklerini açıkladı. Bunun üzerine bakanlar arası toplantılardan sonra 1991’de Kuzey Kore ve Güney Kore bir anlaşma imzalayarak, yarımadanın nükleer silahlardan arındırılmasına ilişkin bir deklarasyon yayınladılar. Bu deklarasyonla hiçbir şekilde yarımadada nükleer silah bulundurulmayacağına, denetim mekanizmasının oluşturulacağına ve herhangi bir uranyum zenginleştirme işlemi yapılmayacağına vurguda bulunuyordu. 30 Ocak 1992’de, Kuzey Kore, Uluslararası Atom Enerji Ajansı ile güvenlik önlemlerine ilişkin anlaşmayı imzaladı. Bu anlaşma Haziran 1992’de denetlemelerin başlamasını öngörmüştü. Mart 1992’de bu ortak deklarasyon uyarınca Ortak Nükleer Kontrol Komisyonu kuruldu. Başlatılan düzenli denetimlere, 1993 yılına gelindiğinde, iki şüpheli tesis üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle ara verildi. Yoğun tepki gelmesi üzerine, Kuzey Kore, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan çekileceği konusunda dünya kamuoyunu tehdit etti. Bunun üzerine, 11 Mayıs 1993’de BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı bir kararla Kuzey Kore’nin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’yla işbirliği yapmasını ve 1991 yılında yayımlanan deklarasyona bağlı kalmasını istedi. Bu gelişme üzerine, Kuzey Kore, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan çekilmeyi askıya aldı. 1994’de Cenevre’de ABD ile Kuzey Kore anlaşmaya vardı. Buna göre, Kuzey Kore nükleer programını dondurduğunu açıkladı. Buna karşılık olarak, ABD de siyasal ve ekonomik ilişkileri normalleştirece ABD’nin tarihsel yaklaşımı 954’te, ABD ve yerel müttefikleri Güneydoğu Asya’daki ülkelerin birer birer komünizmin, özellikle de Çinli komünistlerin eline düşmesini 1 uşkusuz, Kore Savaşı’nın çıkmasında Stalin’in büyük rolü bulunmaktaydı. Kendisiyle görüşmeye gelen Kuzey Kore lideri Kim Il Sung’un destek talebine karşı adres olarak Mao’yu gösterdi. Stalin’in amacı, Mao ve yandaşlarını Kore krizinin içine iterek ABD ile karşı karşıya gelmelerini sağlamak ve ABD tarafından ortadan kaldırılmalarıydı. Dolaysıyla yanı başında bulunan köylü komünistler de tarihe karışacaktı. Son açıklanan arşiv belgelerinde Mao ve Stalin arasında geçen telgraflardan anlaşılacağı üzere, Stalin, Mao’ya açık destek vermişti. Bu desteğin en önemli parçası olası bir savaşta hava desteğiydi; lâkin savaşta böyle olmadı beklenen hava desteği hiçbir zaman gelmedi sadece Çin’deki üslerden kalkan birkaç Sovyet uçağının hava desteği olmuştu. Bir de Stalin’in göndermiş olduğu mühimmat vardı. Tarihçilere göre eğer bu hava K 1 ? 1 Eylül saldırıları sonrasında Kuzey Kore’yi ‘Şer ekse1 ni’ne alan ABD, bölgedeki çıkarlarını diplomasi yoluyla korumaya çalışıyor. Çin, ilerleyişine engel olacağı için bölgede gerginlik istemiyor. Japonya bölgede diplomatik etkinlik kurmayı hedefliyor. Kuzey Kore’nin nükleer silahlanmasını önlemek için yapılan görüşmelerde ciddi mesafeler alınırken, pazarlıklar Kasım 2006’ya kadar donduruldu. Sonuçsuz kalan görüşmelerden biri... (20 Eylül)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle