11 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 ABD’nin teröre karşı istihbarat zafiyeti 27 Eylül Bağdat Ali KÜLEBİ C S TRATEJİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] eröre karşı savaş bir istihbarat savaşıdır. ABD’nin bu gün özellikle Irak’taki sorunların üstesinden gelememesi, savaştığı ülkenin temel özelliklerini hala bilememesindendir. Irak, etnik ve dini açıdan çok karışık bir ülkedir. Arap, Türkmen, Kürt, Süryani, Yezidi, Hıristiyan, Musevi, Şii, Sünni gibi birçok grubu etkileyebilecek unsurlar kendi içinde bile çelişkiler arz eder. Arapların ve hatta Türkmenlerin kendi içlerinde de mezhep farklılıklarıyla bölünmesi, bunların da aşiret olarak tekrar kendi içlerinde bölünmeleri bu ülkeyi ve sorunlarını çok çelişkili ve karmaşık bir hale getirmiştir. Başta İran ve Suudi Arabistan olmak üzere çevre ülkelerin de mezhep farklılıklarını kışkırtmaları olayı daha da büyük boyutlara taşırken, İsrail ve İngiltere’nin de siyasi etkinlikleri karmaşıklığı daha da anlaşılmaz hale getirmektedir. Teknoloji ve organize hareket yeteneği açısından küresel gücünü her vesileyle kanıtlamış olan ABD, bu gücünü istihbarat ve yönetim alanında gösterememektedir. Eski Osmanlı topraklarında yaşayan toplumların sorunlarını, çelişkilerini, ilişkilerini çok iyi bilen Türk yöneticiler, o günün koşullarında bile bütün Orta Doğu’yu sorunsuz yönetmeyi başarabilmişlerdir. Yönetim birikimlerini birbirlerine aktarmayı başaran Türkler, Orta Doğu toplumlarının kendi içlerindeki çelişkiyi temelden kavrayarak, çıkabilecek sorunları adil bir şekilde ve anında çözmüşlerdir. Hiçbir etnik veya dini grubu bir başkasına ezdirmezken, aldığı istihbarat sayesinde olası karışıklıkları önleyerek hem Orta Doğu’yu hem de gene hep bir barut fıçısı durumundaki Balkanlar’ı toplumlar arası gerginliğe meydan vermeden yönetmeyi bilmişlerdir. ABD ise son elli yıldır taraf olduğu birçok sorun ve savaşta hep sıkıntıya girmiştir. Vietnam yenilgisi, Somali’de aldığı darbeler, Irak’ta her gün başına gelenler bunun örneğidir. Paul Wolfowitz’in ElRashid oteline bulunduğu sırada uğradığı saldırı ABD’nin yalnız istihbarat edinmede değil, istihbarata karşı koymada da zafiyetleri olduğunun belirtisidir. Güvendiği ve kullandığı kişilerin aynı anda karşı tarafa çalışıyor T eknoloji ve organize hareket yeteneği açısından küresel gücünü kanıtlayan ABD, bu gücünü istihbarat ve yönetim alanında gösteremiyor. ABD’nin önemli isimlerinden Paul Wolfowitz’in ElRashid otelinde bulunduğu sırada uğradığı saldırı ABD’nin yalnız istihbarat edinmede değil, istihbarata karşı koymada da zafiyetleri olduğunu ortaya çıkarıyor. T olduğu söylentileri, ABD için hep sıkıntı yaratmıştır. Hatta bir zamanlar Neocon’ların çok güvendiği ve hatta Irak’ın başına getirmeyi düşündükleri Ahmet Çelebi’nin sonradan İran ile çok yakın ilişkiler içinde bulunduğu iddiası da çok önemli bir zafiyet işaretidir. ABD’nin bulunduğu ülkelerin sesini ve ciddi kaynaklarını, önyargılı olmakla nitelendirip dinlememesi, PKK örneğinde olduğu gibi gerçekleri atlayıp, kısa vadeli çıkarlarına bakması ve kullandığı veya kullanacağını düşündüğü kişi veya grupları güçlü zannetmesi başını belaya sokmaya devam edecektir. ABD tarafından PKK gibi bir terör örgütüne verilen önem ve potansiyel "kullanma" arzusu yarın bir bumerang gibi dönüp kendisini vuracaktır. El Kaide ve Taliban benzeri unsurların yetiştirilmesi ve kullanılması bugün bildiğimiz sonuçları doğurmuştur. PKK’yı Orta Doğu gibi karmaşık bir iklime sahip bölgede kullanmak yarın ABD’nin tarihi müttefiki olan Türkiye’yi tamamen kaybetmesine neden olacak ve bu da bölgede ABD aleyhine sonuçlar doğurabilecektir. Çünkü ABD her zaman olduğu üzere yine bu bölgede de, kendi duymak istediklerini ona para için ileten kişilerin önerileriyle, elindeki binlerce istihbaratçı ve analizcinin yanılmasını sağlayacak varsayım ve po litikalarla yanlış yolda yürümeye devam etmektedir. ABD istihbaratının 11 Eylül yanlışları luslararası istihbarat örgütleri hala ABD istihbaratının iki ayrı ve sistematik zafiyetinden bahsederek ABD örgütlerinin yetersiz bilgi toplama ve organizasyon yapısındaki sorunlarından ve bu sorunların bileşeninden söz ederler. Başka bir deyişle, terör örgütünün 11 Eylül saldırısını planlarken ve hazırlığını yaparken sızan ufak bilgilerin, saldırıdan önce deşifre edilmesinde ve uzmanlara ulaştırılmasındaki eksiklik burada esasa dönük sorunu ortaya koymaktadır. Yine Irak’la ilgili yapılan abartılı istihbarat yanlışları da, muhtemelen ve bir başka art niyet yoksa (!), yüksek nitelikte ve (humint) insan ağırlıklı istihbarata dayanan bilgi teminindeki sıkıntının yanı sıra ilgililerin yetersiz ve zayıf masa başı araştırma ve analizleri ile yönetimden kaynaklanıyordu. Görünen o ki, bu yanlışlar Irak saldırısı sonrasında da devam etmektedir. 11 Eylül teröründen sonra Amerikan Kongresi tarafından yaptırılan araştırmalar ve hazırlanan raporlar, istihbarat örgütlerindeki başarısızlığın karmaşık olgularını dünyadaki diğer istihbarat U örgütlerinin de örnek almalarını sağlayacak şekilde ve gelecekte aynı stratejik boyuttaki yanlışlara düşmemeleri yönünden açıkça ortaya koymuştur. ABD istihbaratına 1997 yılından itibaren akan bilgilere göre ElKaide herhangi basit bir terör örgütü değildir ve yeni bir sistematik içinde terör olaylarını yaratacaktır. Bu amaca dönük olarak, uçak kaçırma ve kaçırılan uçakların, tutuklu Radikal İslamcıların serbest bırakılması veya belli hedeflere saldırıda kullanılmasına yönelik hazırlıklar olduğu haberleri alınmıştır. 2001 yılı yaz aylarında bu konuda ciddi bir beklenti başlamıştır. Ancak, analizciler tarafından yapılan değerlendirmeler, hep bu olaya kadar gerçekleşmiş olaylara, kaçırılan uçakların ağırlıklı olarak mahkumların serbest bırakılması amacına ve bunun da ABD toprakları dışında gerçekleşeceğine yönelikti. İstihbarat analizcilerinin tehdit değerlendirmelerindeki bu tür, geçmişteki benzer olaylara dayalı senaryolara bakmaları hatalarının başlangıcı olmuştur. Ocak 2000 ve Ağustos 2001 ayları arasında saldırı ile ilgili 10 civarında erken uyarı ve belirti elde edilmiştir. Belki istihbarat değerlendirmesinde 10 belirti ve bilgi, hele birbirleriyle çok da ilgili gözükmüyorsa esası çözmede önemli bir şekilde yardımcı olmaz. Örneğin sonradan uçak kaçıran iki teröristin ABD’ye girişi konusunda alınan bilgi, daha evvel şüpheli oldukları için izlenen öbür teröristlerle bağlantılandırılamamış ve saldırı zamanının yaklaştığı anlaşılamamıştır. Yine, Alman İstihbarat Teşkilatı (BFVFederal Anayasa Koruma Teşkilatı)’nın, ABD örgütlerinin iddiasının aksine, Hamburg’daki terör hücresi ve üyesi Marwan ElShihhi’ye ait bilgiyi zamanında verdikleri, ancak verdikleri bilginin öneminin (ABD tarafı az bilgi aktarımı yapmış olduğu için) gerekli şekilde değerlendirilmediği söylenmektedir. Bilginin iletildiği CIA’ın bu noktada yaptığı yanlışın en önemli kısmının, bu bilgiyi Amerikan Muhaceret Bürosu ve FBI’a aktarılmasından kaynaklandığı da iddia edilmektedir. CIA’ın bu önemli yanlışı ile ilgili olarak aktarılan bir başka olay, şüpheli iki teröristin ABD için vize aldıklarını CIA’ın zamanında FBI’a bildirmemiş olması, sonradan bu iki kişinin bir FBI köstebeğinin yanında bir süre oturmuş oldukları halde, iletişimsizlikten bu kişilerin özelliğini bilemeyen FBI’ın durumu değerlendirememesiyle yaşanmıştır. Hatta söylentilere göre sonradan bu iki kişinin aktif bir şekilde terör hazırlığında ol ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle