11 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

duğunu bilen CIA’ın bu kişilerin ABD’deki varlığından FBI’a bahsetmemesi, CIA ve FBI arasındaki efsanevi düşmanlığın bir belirtisi ve 11 Eylül teröründe önemli bir güvenlik açığı yaratan bir unsurdur. Irak ile ilgili yanlışlar rak Savaşı’nın ABD tarafından, petrol kaynaklarını ele geçirmek için değil de hakikaten Kitle İmha Silahları (KİS) varlığı endişesiyle gerçekleştirildiği varsayımıyla hareket edersek, sonradan KİS’lerin ortaya çıkmamasında da bir istihbarat yanlışlığı söz konusu olacaktır. Bu yanlışlığın temel nedenleri öncelikle ABD istihbarat topluluğunda, Irak ile ilgili hüküm süren ön yargılardı. Gelen bazı bilgiler ve Saddam’ın ihtiraslı karakteri Irak’ın KİS faaliyetlerini sürdürdüğü konusunda bir izlenim veriyordu. Yine 1998’de BM gözlemcilerinin Irak’tan çıkarılmaları ve yayınladıkları raporlar bu inancı güçlendiriyordu. Yine bu noktada gelen istihbarat bilgilerinin eski olmaları, kaynaklarının teyidinin yapılmamış olması ve analizcilerin bunlar arasındaki ilişkileri gerçekleştirmedeki ihmalleri yanlışlar dizisinin devamını getirdi. Özellikle, Irak’ın satın almış olduğu malzemenin bir kısmının, teyit edilip araştırılmadan askeri amaçlara dönük olduğu ve KİS yapımında kullanılacağı şeklindeki değerlendirmeler de bu noktada önemlidir. 2002 yılında Irak’a dönen BM gözlemcilerinin, ülkede biyolojik silah bulunmadığı konusundaki raporları da masa başında çalışan uzmanlar tarafından, BM gözlemcilerinin, Irak’ın başarılı gizleme ve kandırma taktiklerinin üstesinden gelecek deneyimleri olmadığından aldatıldıkları şeklinde bir önyargıyla değerlendirildi. I mayacağı her geçen gün verdiği kayıplarla ortaya çıkıyor. Bu istihbarat zafiyetinin en önemli ve üzerinde durulması gereken boyutu da bulunduğu ülke toplumuyla dil açısından dahi iletişim kuramamış olmasıdır. Buna karşın Amerikan ordusu, içine kolaylıkla nüfuz edebilen, çok iyi İngilizce bilen ve kendi saflarında olduğunu zannettiği, ancak karşı tarafa da çalışan kişilerle de uğraşmak durumunda. ABD örgütleri ve dil sorunu C S TRATEJİ lan, ABD’nin göçmenleri bir an önce asimile etme politikası ve edemediklerinin de temelde ABD amaçlarına uygun düşünmedikleri ve ABD’ye ihanet edebilecekleri kaygısı, bunlara güvenememesi ve elindeki değişik dilleri bilenlerden yararlanamaması gibi bir sonuç yaratmakta. Doğal olarak, ABD’deki Müslüman öğrencilerin çoğunun bulundukları bu yeni değişik toplumun kültürünü reddetmeleri ve kendi dini anlayış ve kültürlerinden vazgeçmemeleri de ABD’nin güvenebileceği, kendi saflarında, karşı ülkelere savaşta kullanabileceği özellikteki insan istihbaratına (humint) dayanan gücü sağlayamıyor. ABD eğitim sisteminin de yabancı dil konusunda Avrupa ve Asya ülkelerine kıyasla başarısızlığı bu konudaki eksikliği arttıran bir unsur. Bunların sonucu, dil öğrenmeden, 17 en önemli nedenlerinin başında, özellikle İslam ülkelerinde, terör veya direnişçi gruplarına nüfuz edememesi gelmektedir. Bu noktada, gerçekleştirilemeyen etkin nüfuza karşın bir şekilde elde edilmiş, düşük değerli ve yetersiz istihbaratın koordinesi ve değerlendirilmesi bu noktada daha da önem kazanmaktadır. Çeşitli kurumları bir çatı altında toplayıp tek elden kontrol eden sistem iletişim eksikliklerini engelleyebilecekse ve istihbarat değerlendirmesindeki zafiyeti bir ölçüde giderebilecekse de, sistemin tamamen merkezileştirilmesi, eleştiriye açık ve yeni seçenekleri öneren bir sistemi engelleyici durum yaratıp ayrıca politize olabileceğinden sakıncalıdır. Amerikan mantalitesinin, Alman veya İngilizlere göre daha dışa kapalı olması ve dil sorunu, özellikle köktendinci örgütlere etkin bir şekilde nüfuz edebilmek açısından bu örgütlerle ilgili bazı kültürel ve yapısal faktörler de göz önüne alınırsa ortaya başarısızlığa neden olacak önemli olumsuz sonuçlar koyar. Dinci örgütler içine girilebilecek en zor gruplardır. Kişisel çıkarların daha ötesindeki bir takım manevi duygularla beslendikleri için koşulsuz sadakat, gizlilik ve dışarıya sır vermeme konusunda çok güçlüdürler. Ama her şeye karşın bunların içinde de bazı gayrı memnunlar, aradığını bulamamış olanlar, paraya önem verenler olabilir. Ancak bu grupların şimdilik ABD gibi bir güce sürekli ve güçlü bir şekilde elde edilen başarının sarhoşluğuyla kafa tutması, özellikle Irak’taki direnişçiler ve ElKaide militanlarının dayanışmasını ve direnişini güçlendirmektedir. Bunlara karşı mücadelede çok çabuk bir sonuca gidip başarılı olmak ABD için şimdilik olası gözükmemektedir. Başarı ancak zaman içinde göreceli ve parçalı gerçekleşebilir. Her şeyden evvel en önemli husus, bu direnişçilerin mali kaynaklarını kurutmak, saflarına yeni katılımları engellemektir. Bu gün Orta Doğu ülkelerinde teröre bulaşanların çoğu ekonomik sıkıntı ve gelecek kaygısından dolayı bu örgütlere angaje olmaktadır. Eğitim ve demokratik değerler, müstakbel militanlar için ancak ekonomik anlamda bir değer ve gelecek sunuyorsa önemlidir. Bu konuda kararlılık ve başarı gösteremeyen, çare bulamayan ABD’nin Orta Doğu’da çözüme ulaştırmak istediği terör sorununa bir son verebilmesi için yaklaşımını değiştirmesi gerekir. Bu bağlamda, silah ve askeri harekat için harcanan 200 milyar Dolara yaklaşan paranın geniş halk tabakalarına aktarılabilmesi, onların bunu elde etmesinin sağlanması, kukla rejimlere aşiret reislerine destekten vazgeçilmesi gerekir. Ayrıca eğer, ABD yarın başka terör problemleri ile karşılaşmak istemiyorsa konuya temelden ve uzun vadeli bakmalı ve özellikle PKK gibi bir terör örgütüne de kendi yaratmış olduğu ElKaide’ye geçmişte vermiş olduğu desteğin benzerini vermekten kaçınmalıdır. Çünkü ElKaide gibi bugün PKK’ya vereceği olanaklar yarın ABD’ye karşı tehdit unsuruna dönüşebilir. adikal İslamcıların ve direnişçilerin içinde binlerce, mükemmel veya işe yarar düzeyde İngilizce bilenler ve hatta Amerikan toplumunun içinde rahat hareket edebilen, bir çoğu ABD’de okumuş veya bulunmuş Iraklı var. ABD ordusu veya istihbarat teşkilatlarında bu şekilde yeteneklere R Irak’ta direnişi kıramayan Amerika son çarelerden biri olarak Abu Garib cezaevinde yatan binlerce tutukluyu serbest bırakma kararı aldı. (26 Eylül) ABD istihbaratının iletişim ve nüfuz sorunları BD’yi Irak’da bekleyen sonuç, bundan önce Vietnam ormanlarında kaybettiğinin değişik bir versiyonu olarak gerçekleşebilir. "Cangıl" Savaşı’na alışamamış, her türlü yanlış istihbarat ve aldatmacaya açık bir ordu o zaman, alışmamış olduğu koşullardaki savaşı kaybetmişti. Şimdi de, klasik savaş alanını kazanan ABD ordusu, birden bire kendini yine hazırlıklı olmadığı anlaşılan bir savaşın tam ortasında buldu. Teoride ve manevralarda kazandığını zannetmiş olduğu şehir gerillasına karşı savaş deneyiminin, istihbarat desteği olmadan bir işe yara A sahip ve karşı tarafa nüfuz edebilecek kişilerin sayısı ise pek az. ABD’nin bir küresel güç olmasına karşın bu yetenekte kişiler ve hatta tercümanlar bile bulmakta güçlük çektiği belli. Esasen bu konu Amerikan’ın bütün ülkelerdeki sorunu… Bu noktada her halde bu konuda sistemin ve yönetimin kusuru olduğu söylenebilir. Amerikalıların, dünyada yarattıkları film ve eğlence kültürünün verdiği rahatlıkla her yerde kolaylıkla İngilizce konuşabilmeleri alışkanlığı, Amerikan toplumunu bir tembelliğe itmiş durumda. Bunun sıkıntıları da özellikle istihbarat alanında kendini gösteriyor. İsrail, İngiliz ve Alman ajanlarının, birçok ülke dilini, yerel lehçelere kadar bilme özelliğinin Amerikalılarda çok sık rastlanmadığı söyleniyor. Halbuki ABD dünyada en çok göçmen çeken ülke. Burada her dilden insan bulmak çok kolay ve bunların çoğu da eğitimli... Ama anlaşı yabancı kültürü algılamadan, dış ülkelerin kaderiyle oynamaya kalkan Amerikalı görevliler dışarıda kendi başlarına basit ve bön kararlar vererek kendi ülkelerinin ve gittikleri ülkenin başını derde sokuyorlar. İstihbarata erişim sorunları ve çözüm BD’de 11 Eylül üzerine araştırma yapan komisyonun raporunda, kişisel sorumluluktan ziyade organizasyon yapısı üzerinde durulup, CIA, FBI, NSA, DIA, Muhaceret Bürosu, yerel polis gibi örgütler arası istihbarat paylaşımındaki yanlışlara, birbirini tamamlaması gereken inandırıcı analizlerin eksikliklerine, beklenmedik olay ve tehditlerin önceden görülebilmesindeki yetersizliğe işaret edilmiştir. Bu noktada, istihbarat paylaşımı ve gerçekçi analizler konusu daha somut olduğu için bunlara çare bulmak kolaysa da, olası tehdit senaryolarına karşı önlem almak daha zordur. Bu olası senaryolardan hangisinin önceliği bulunduğunun tespiti de zordur. Bu öncelik tespitinde ve ardından çıkacak masrafların parasal ve siyasal sıkıntısı ile etkileri de önemlidir. ABD istihbaratının başarısızlığının A 1 Eylül’de gerçekleştirilen terör saldırılarından önce 1 ABD istihbaratına sızan küçük bilgilerin, deşifre edilememesi de ülkenin haber alma konusundaki yetersizliğini ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra ABD’nin ülkesindeki göçmenleri ihanet edebilecekleri kaygısıyla asimile etmesi de aslında istihbarat açısından çok yararlı olabilecek bu kişileri kullanamamasına neden oluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle