19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Fotoğraf: VEDAT ARIK 29 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 7 Hiç büyümeyen çocukların müzikalinde minikler başrolde Tam 750 çocuk Peter Pan müzikali için kolları sıvadı. Murat Karamanoğlu’nun yönetmenliğinde sahneye konacak müzikalde İstanbul’un yanı sıra Antalya, Gaziantep, Denizli, Samsun ve Bursa’dan da çocuklar rol alıyor. tatilinde bu katılımcı şehirlere turneler düzenleyeceğiz. Ana şehirlerde ekipteki kişi sayısı değişiyor. 4 Ekim’de başlangıç gösterisi olarak bütün çocuklar İstanbul’da sahneye çıkacak. Daha sonra herkes kendi şehrinde kendi ekibiyle oynamaya devam edecek. ‘Bodrum gecelerinde vakit harcayacağıma keşke... Umudum var Peki siz ne düşünüyorsunuz Kürt açılımıyla ilgili? Kürt açılımının daha ne olduğunu bilmiyoruz. Umarım sonucu iyiye bağlanır. Her iki taraf için de güzel sonuçlar doğar. Hepimiz aynı topraklarda, aynı bayrağın altında büyüdük. Çocukluğunuzda Türk ya da Kürt gibi bir ayrım hissettiniz mi evde? Babam hiçbir zaman böyle bir ayrıma girmedi. O taraf bu taraf demek istemiyorum. Ama her türlü çatışmada yitirilenlere çok üzülürdü. Biz hiçbir zaman o ayrımı hissetmedik, yapmadık da. Ben herkesin aynı ülkede mutlu mesut yaşamasını umut ediyorum. Paylaşamadığımız ne olacak ki? Savaşın olmadığı bir ülkede yaşamak istiyorum. Umudum da var. Politikayla bağınız nasıldır? Politika insanı yoruyor. Ben takip etmeyi yeğlerim. Çok kırılganım ve hassas bir kişiliğim var. Yıpranırım. Helin Avşar’ı bugüne kadar farklı meslek dallarını denerken gördük. Son olarak Habertürk gazetesinin hafta sonu ekinde gazetecilik yapmaya başladı. Avşar’la hem yeni mesleğini, hem yaşamında değiştirmek istediği şeyleri konuştuk. Karşımızda kuşkusuz biraz olgunlaşmış bir Helin Avşar vardı. Artık gece hayatından zevk almadığını söyleyen, heyecanlı, hırslı ve kararlı biri... Hayatı ile ilgili yeni ve farklı kararlar alan Helin Avşar, şimdi de gazetecilik yolunda. Habertürk gazetesi hafta sonu eklerinde çalışmaya başlayan Avşar’ın bu hafta ikinci röportajı yayımlanıyor. ZUHAL Oldukça da heyecanlı. Biz de merak ettik AYTOLUN “Nereden çıktı gazeteci olma fikri?, Nedir hedefi?” diye. İşe yetişmeye çalıştığı sırada yapabildik röportajı. Telaşlıydı. Bir yandan görüşmeler yapılacak, araç ayarlanacak, fotomuhabirine saat verilecek. Hatta röportajda ne giyilecek düşüncesi bile bir sorun tabii. Koşuşturma içerisinde. Mesleğin hareketine pek alışkın olmadığı her halinden belli. Ama yetişmeye niyetli. Bekliyoruz bir süre. Sonra heyecanıyla oturuyor yanımıza. Başlıyor anlatmaya... Avşar’a göre bu bir staj dönemi. Amacı ise bu anlamda kendini geliştirmek ve yetiştirmek. Çok farklı röportajlar yapacağını söylüyor: “Onlar da sürpriz olsun.” Epey heyecanlı görünüyorsunuz. Nasıl başladı gazetecilik? Ben bu heyecanı hep sürdürmek istiyorum. Bir işte heyecan her zaman olmalı. Tabii fazlası da çok iyi değil. Bazen eline gözüne bulaştırabiliyorsun. Ama işini heyecanla yapmak onu sevdiğini gösterir. Zaten kendi internet sitemde yazıyordum. Öncesinde de ‘gazeteport’ta yazılarım çıkıyordu. Bu işi gerçekten yapmak istediğim için bu noktaya geldim. Çünkü büyük bir istek duyuyorum. Çocuklar yetenekli Anadolu’da tiyatro bile henüz tam anlamıyla oturmuş değilken, insanların müzikale tepkisi ne oluyor? Her ilde bir bale okulu, gösteri merkezi vs. gibi temsilcilermiz var. Onlar hem seçmelerde hem de provalarda bize yardımcı oluyorlar. Pek bilinmeyen bir şey var; her şehirde bir şekilde bale, tiyatro, müzik eğitimi alan çocuklar var. Büyük şehirlerdeki seviyede olmasa da var. Birkaç yıldır eğitim alan ya da çok yetenekli olan çocuklar var. Bizim hedefimiz bu çocuklardı ve bu hedefimize ulaştık. Ailelerin tepkisi nasıl oluyor? Sıcak bakıyorlar mı? Son yıllarda televizyonlardaki müzik ve dans yarışmaları nedeniyle insanların ilgisi çok artmış durumda. İstanbul ve İzmir’deki Murat Karamanoğlu ve ekibi Türkiye’de bir ilki başarmak için yola çıktılar. Yurtdışında uzun yıllardır sahnelenen çocuk müzikallerini, dev bir prodüksiyonla Türkiye’de başlatıyorlar. Dokuz kentte 717 yaş arası 750 çocuk ve 60 kişilik eğitmen ekibiyle yaz başından beri her gün çalışmalarına devam edilen “Peter Pan” müzikali, 4 Ekim’de İstanbul’da tam kadrosuyla seyirci karşısına çıkacak. Biletleri 1 Eylül’den itibaren Biletix’te bulunabilecek olan müzikalin yeni dönem başvuruları da www.peterpanmuzikal.com internet sitesinden yapılabiliyor. Müzikal yönetmeni Murat Karamanoğlu projeyi anlatıyor... Müzikal fikri nasıl ortaya çıktı? Peter Pan karakterini canlandıran Cengiz Orhonlu, Dört yıl önce Şişli Terakki Lisesi’nde eğitim görüyor. Henüz 15 bir müzikal fikri yaşında böyle büyük bir projede başrolü oynamanın ortaya çıktı. sorumluluğunu almasına şaşmamalı; çünkü Tabii önce hiç 15 yaşındaki birisi gibi konuşmuyor. çocuklarla Okulda İngilizce tiyatro çalışma fikri çalışmalarında yer alırken yoktu. seçmelere katılarak başrolü Kendimiz oynamaya hak kazanmış. Bütün yapmak yazını provalara ayırmanın istiyorduk. zorluğunu sorduğumuzda, Aaladdin’i “Burada biz eğleniyoruz, oynamaya dolayısıyla seyirci de karar verdik. eğlenecek. Yaptığın işten Müzikal zor bir zevk alınca vakit proje tabii ki. Bu ayırmak da zor arada İzmir’de gelmiyor” diyor. sanat eğitimi veren iki okulumuz var. Orada da yaklaşık beş yüz çocuk var. Her yıl sonunda çok büyük olmasa insanlar da müzikal çalışmaları yapıyoruz. Biz işin içinde de çocuklarla nasıl olur acaba, bu oldukları için bu proje onlara pek kadar uzun süre prova yapabilirler mi cazip görünmeyebilir; ama Anadolu derken başlamış olduk. Geçen yıl şehirlerinde insanlar bu projeyi çok 120 çocukla Alaaddin müzikalini cazip gördü. Tabii ki neredeyse tam sahneledik. Beklentilerimizin bir yılınızı bu projeye göre yaşamak üzerinde bir sonuç verdi. Kapalı gişe zorundasınız. İnsanları ikna etmek 70 oyun oynadık İzmir’de. Kıbrıs, zordu; ama anlattık tek tek. Antalya, Adana, Gaziantep gibi Çocukların turnelerdeki yerlere turnelerimiz oldu. Bunları masrafları nasıl karşılanacak? başarınca bu işin sandığımız kadar Çocukların her biriyle sözleşmemiz zor olmadığını anladık. var ve onların bu projede hiçbir masrafı yok. Bütün masrafları bize ait. Yerel sponsorlarımız var; ama tabii sponsor arayışındayız hâlâ. Yeni projeniz “Peter Pan” Çocuklarla çalışmak zor mu, müzikali. Ondan bahseder keyifli mi? misiniz? Keyifli. En başta korktuk tabii. Dokuz farklı şehirden dans Sıkılırlar mı, ayrılmak isteyen olur mu edebilen, şarkı söyleyebilen, diye. Ayrılanlar yalnızca ilk iki haftada oyunculuk yapabilen ve tabii ki bütün oldu. Daha sonra hiç böyle bir şey yazını bu projeye ayırabilecek 750 olmadı. Zaten çocukları seçerek çocuk bulduk. Şu an aynı anda bu aldığımız için böyle olması normal. dokuz şehirde provalar devam Bu çocukların çoğu 10 yıl sonra çok ediyor. Bütün eğitmenlerimizi güzel yerlere gelmiş olacaklar. İzmir’den gönderiyoruz. Yaratıcı takım olarak da düzenli aralıklarla bu dokuz şehri geziyoruz. Çalışmalara Okulların açılması provaları Ekim’de başladık, şu an ağustos nasıl etkileyecek? ayındayız ve ben bu proje için Okullar açıldıktan sonra provaları yaklaşık 100 uçuş ve arabamla da 30 hafta sonuna alacağız. İstisnai birkaç bin kilometre yaptım. Hedefimizin durum dışında hafta içi oyunumuz da dörtte üçünü tutturduk. Eksiklerimizi olmayacak. Bu durumlar için de bizi de en yakın zamanda çözüp 4 bugüne kadar çok desteklemiş olan Ekim’deki büyük İstanbul Milli Eğitim Bakanlığı’ndan özel izin buluşmasına hazırlanmış olacağız. alacağız. Oyun kaç kişilik ekiple Projenin zorlukları neler? oynanıyor? Şehirlerin birbirine uzak olması çok İstanbul ekibi 250 kişi. İstanbul’da zor aslında. Biz Anadolu’ya oturan 150 kişi var. Geri kalan 100 dağılabilmek, oradaki çocuklara çocuk ise katılımcı şehirlerden gidebilmek için bu şehirleri seçtik. gelecek. İstanbul, İzmir, Antalya ve Daha şimdiden, bahsettiğim katılımcı Gaziantep ana şehirler. Geriye kalan şehirlerden ana şehirlere gitmek bile Denizli, Muğla, Samsun, Bursa ve zor oluyor. Ama 4 Ekim’deki büyük Eskişehir de katılımcı şehirler. Dört buluşmada her şey çok güzel olacak, ana şehirde oyunlar düzenli olarak inanıyorum. sahnelenirken biz okulların yarı yıl ZEREN KOÇAK Çok eğleniyoruz İnsan tanımaktan besleniyorum Başarılı görüyor musunuz kendinizi? Nasıl besleniyorsunuz? Çok okumak gerekir deniyor ya. Evet, okumak da gerekiyor ama ben insanları da çok incelerim. Bir yandan çevremde yaşananları gözlemlerim. İnsanları tanımayı çok severim. Her türlü insanla da sohbet ederim. İnsan tanımaktan besleniyorum biraz da. Şimdi bunu meslek edindim. Daha yolun çok başındayım. Şu an için “müthiş çalışıyorum, süperim” diyemiyorum. Yani öğrenci gibi. Stajyer gibi görüyorum demek daha doğru. İnşallah daha da ilerlerim. İsteğim yaptığım bu işi televizyona taşımak. Bu tür projeler düşünüyorum. Sadece röportaj değil, araştırma haberleri de yapmak istiyorum. Ama hepsinin sırası var. Tepkiler nasıl peki? Çok tepki geliyor, evet. Beğenenler de var. Gülben Ergen röportajımdan sonra çok övgü aldım. Çok mutlu oldum. Bir şeyi yapmak, üretmek, sadece bu iş için değil, yaptığınız bütün ilk işler böyle heyecan veriyor insana. Ama aslına bakarsanız destekten çok köstek oluyor insanlar. Yine de kendimi gösterebilmem için zamana ihtiyacım var. Eleştirileri dinlerim tabii ama kötü niyetli olanlar bir kulağımdan girer bir kulağımdan çıkar. Ben o kadar alışkınım ki tepkilere. Sizce neden bu kadar tepki aldınız bugüne kadar? İnsanlar tepki göstermeyi seviyor. Belki böyle rahatlıyor, deşarj oluyorlar. Bilemiyorum. Ekim’de gösteri Gece hayatından artık zevk almıyorum Hülya Avşar’ın kardeşi olduğunuz için çok daha fazla emek sarfetmek zorunda hissediyor musunuz? Çünkü gazetecilikte de onun etkisi olduğu konuşuluyor. Ablanızın gölgesinde kaldığınız söylenebilir mi? Bu soru bana çok soruluyor. Ben niye ablamın gölgesinde kalayım? Hiç anlayamıyorum, insan ailesinden birinin başarısız olmasını ister mi? Biz üç kardeş, birbirimize kenetlenmiş durumdayız. Birbirimizin başarılarıyla mutlu oluyoruz. Ayrıca benim yarıştığım ablam değil ki. Niye yarışayım? Ben kendi yolumda ilerlerim. Rekabetim kendimedir. Zaten böyle geldim bugünlere. Gazetecilik yapıyorum şimdi. Başka projelerim de var. Onları hayata geçirmek istiyorum. Hayatta bir şeyleri kaçırdığınızı düşünüyor musunuz? Benim hep çok istediğim bir şey vardır: Dünyayı gezmek. Elimden geldiğince farklı ve görmediğim yerlere gitmek istiyorum. Daha önce de gidebilirmişim. Hep aynı yerlerde tatil yapacağıma, çılgın Bodrum gecelerinde vakit harcayacağıma keşfetmediğim yerlere gidebilirmişim. Trabzon’a, Kars’a mesela. Orada başka hayatlar var. Şimdi gazeteci gözüyle de bakıyorum her şeye. Hayır, Bodrum’a Antalya’ya da gidebilirim o ayrı. Ama artık farklı şeyler de istiyorum. Bunun sanırım biraz yaşla ilgisi var. Yaş dediniz. Saç renginiz de değişmiş. Sadeleşiyor ve dinginleşiyor musunuz yoksa? Alakası yok. Yedi yıl sarı saçla gezdim. Biraz kumral olmayı düşündüm sadece, o kadar. Belki de dinginleştiğim için yaptım ama farkında değilim. Yok canım, içim kıpır kıpır hâlâ. Ya gece hayatı? Eskiden giyinir, hazırlanır çıkardım. Şimdi o kadar içimden gelmiyor. Giyineyim gezeyim istemiyorum. Artık beni cezbedecek bir şey yokmuş gibi geliyor gece hayatında. Evimde vakit geçirmeyi daha çok seviyorum. Dışarıya daha az çıkıyorum. Şöhretin de sizden birşeyler çaldığını düşünüyor musunuz? Çok şey kattı. Ama çaldıklarını sorarsanız, çok da bir şey söyleyemem. Bazen işlerimi daha rahatlıkla hallediyorum. Bazen de rahatsız oluyorum yani. Özgürlüğüm elimden alınmış gibi hissetmiyorum. Biraz çatlak olduğum için her yerde rahatım. Ben kötü enerjiden, kötü bakıştan nefret ederim. Kuantum fiziğiyle de ilgileniyorum. O yüzden kötü enerjiden hemen uzaklaşıyorum. Yine de rahatım ama. Hayatımdan bir şey çalmadı, aksine birşeyler kattı. Kendimi yetiştirmek istiyorum Kendinizi ifade edemediğinizi düşündüğünüz olmadı mı? Kime ifade edeceğim kendimi? Kendime ve yakın çevreme ifade edebiliyorum. Zaten herkese kendimi anlatabilmem mümkün değil ki. Bunu zaten kimse başaramamış. İçlerinden bir kaç kişi çıkacaktır, senin yaptığın işi beğenmeyen. Varsın çıksın. Aslına bakarsanız, unutulmaktansa hatırlanmak çok daha güzel. İyi ya da kötü. Bir insan hakkında hep iyi şeyler söyleniyorsa işte orada bir problem vardır zaten. Bende bir cevher var ki insanlar bunu konuşuyor. Pek çok alanda gördük sizi. Bu mesleğe ne kadar ait hissediyorsunuz kendinizi? Stajlarım ya da desteklerim sanki mesleğimmiş gibi yansıtıldı. Ben çalışmayı severim. Gazeteciliği sorarsanız, ben zaten hep bu ortamın içindeydim ablam sayesinde. Magazinin içinde, onlarla beraber büyüdüm. Şimdi farklı bir tarafına geçtim. Bildiğim şeyler hepsi. Ama yine de “Gazeteciliği çok iyi yapıyorum” gibi bir iddiam yok. Zamanla öğreneceğim. Kimse annesinin karnından “Ben bu mesleği biliyorum” diye doğmamıştır. Ben bir tek tekstil işi yaptım gerçek anlamda. Ama artık tekstilin ‘t’sinin yanından geçmem. Çünkü çok farklı bir alanmış. Ticaret de giriyor işin içine. O yüzden çok iyi bilmek, çok emek sarfetmek ve gerçekten eğitimini almak lazım. Gazetecilikte eğitim gerekmez mi? Gerçekten çok iyi gözlemci olmanız lazım. Yazma yeteneğiniz de varsa yapabiliyorsunuz. Tabii okumak da gerekiyor ama bazı şeyler içten geliyor. Tekstil öyle değil. Para dönüyor, ticaretle uğraşıyorsunuz. O zaman da dibe vurabiliyorsunuz. İşe başladığınızdan bugüne ne gibi eksiklikler gördünüz kendinizde? Çok okumalıyım. Daha fazla haber takibi yapmalı, daha fazla insan tanımalıyım. Her konuda çok daha fazla bilgi sahibi olmalıyım. Kendimi yetiştirmek istiyorum. Her şey güzel olacak C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle