19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Salieri mi, streptokok mu? CEM SUNGUR Herhalde günlük yaşantımızda üzerinde en çok konuşulan ama yanlış bilginin en fazla paylaşıldığı konulardan biri “beta” kısaltmasıyla anılan enfeksiyondur. Tanısında hata olmazsa bu sefer tedavisi yanlış yapılan, bazen anjin kimi zaman da faranjit adı verilen, okulların açılmasıyla bir anda yaygınlaşan bu enfeksiyon öğrenci velillerinin karabasanıdır. Tedavinin bir amacı hastayı rahatlatmaksa, asıl hedefi de “beta hemolitik streptkok” adlı bakterinin neden olduğu ve çocuklarda gelişen romatizmal kalp hastalıklarını önlemektir. Bunun en garantili yolu depo penisilin uygulamasıyken, bir anda bu önemli kural unutulur ve herkes boğaz ağrısı ve ateşe odaklanır. Beta enfeksiyonunun bir diğer beklenmeyen komplikasyonu da, enfeksiyondan haftalar sonra ortaya çıkan böbrek hastalığıdır (nefrit). Hastanın birden idrar rengi koyulaşır ve idrar miktarı azalır, kan basıncı yükselir, vücudu şişer ve soluklaşır. Günümüzde ve sosyoekonomik koşulların yeterli olmadığı kalabalık bölgelerde veya yaşam alanlarında (Örn. okullar, kışlalar) hâlâ görülmektir. Nefritler ve tedavileri biz böbrek hastalıkları uzmanlarının (nefrologların) uzmanlık alanına girer. Streptokok sonrası nefrit adı verilen bu böbrek hastalığı, meslek dergilerimden birinde bu kez farklı bir yönüyle karşıma çıktı. The Annals of Internal Medicine’da yayınlanan bir makalede Wolfgang Amadeus Mozart’ın ölüm nedeni ele alınmıştı. 35 yaşında ve mesleğinin doruğundayken ani bir hastalık sonucu ölen dahinin ölüm nedeni yıllardır ilgi çekiyor. Eski bir Alman gazetesinde yer alan söylentilere göre Mozart zehirlenerek öldürülmüştü. 1984’de yönetmen Milos Forman ünlü filminde bu temayı kullandı. Ölümünden kısa bir süre önce birlikte çalıştığı müzisyen Salieri’nin, Mozart’ı gençliği, yaratıcılığı, üretkenliği ve popülaritesi nedeniyle kıskanarak ve sağlığının daha fazla bozulmasına neden olarak ölüme sürüklediği filmde işleniyordu. Filmin en çok akılda kalan sahnesinde, Mozart’ın son eseri olan requiem, müziğiyle izleyiciyi sarmalları içine çekerken, Salieri de bitkin Mozart’ı daha fazla çalışmaya zorluyordu. Aslında Mozart’ı ölüme götüren süreç hakkında oldukça fazla kayıt var. Baldızı Sophie Haibek’inki en ayrıntılı olanı. Asistanı Franz Süsmayr, ünlü doktor Thomas Franz Closset, karısı Constanze’ın ikinci eşi Georg Nikalaus von Nissen’nin yazdıkları biyografi, mektuplar ve notlar. Belgeler Mozart’ın Eylül 1791’de Prag’da ateşli bir hastalık geçirdiğini, daha sonra iyileşerek son derece üretken iki ay geçirdiğini, 20 Kasım’da tekrar hastalandığını, son iki saate kadar bilincinin açık olduğunu, şarkı söylebildiğini, vücudunun çok şiştiğini ve nefesinin kötü koktuğunu gösteriyor. Araştırmayı yapan Zagers ve arkadaşları ise bambaşka bir bilgi kaynağını kullanmışlar. 1607 yılından itibaren Viyana’da ölen hemen her insanla ilgili kayıtlardan yararlanmışlar. Bu kayıtlarda ölen kişinin yaşı, cinsiyeti, mesleği, nerede öldüğü ve ölüm nedeni yer alıyor. 1791’de genç erkeklerdeki ölüm nedenlerini 1790 ve 1792 ile karşılatırdıklarında, Aralık 1791’de çok sayıda genç erkeğin vücutlarında şişme nedeniyle öldüğünü fark etmişler. Onlara göre Mozart’ın ölüm nedeni streptokok sonrası nefrit ve böbrek yetmezliği olabilir. Araştırmacıların da belirttiği gibi savlarını dayandırdıkları verilerin yetersizlikleri var. Öte yandan bu araştırmanın ortaya koyduğu su götürmez bir gerçek var. Araştırma yaparken somut notlar, kayıtlar ve veritabanları olmakszın tutarlı bir sav oluşturmak bile olanaksız. cem.sungur@anadolusaglik.org figenatalay?yahoo.com 29 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 5 Kalitesiz kırtasiye ürünleri zehir gibi Özellikle Uzakdoğu kökenli ucuz ve kalitesiz kırtasiye ürünleri tehlike saçıyor. Bu konuda da en büyük sorumluluk annebabaların. Kırtasiye ürünleri alırken çok dikkatli olunması ve üreticisi belli olmayan ürünlerin satın alınmaması gerekiyor. Okulların açılması yaklaşırken kırtasiye ürünleri de kitapçı ve oyuncakçılardaki rafları doldurmaya başladı. FİGEN Her türlü kırtasiye ATALAY ürününü çok yakında pazarlarda ve işporta tezgahlarında da görmeye başlarız. Kırtasiye ürünlerinde çeşit çok, yüzlerce marka var. Bunların çoğu, Uzakdoğu başta olmak üzere yurtdışından ithal edilen ürünler. Ucuz ve kalitesiz kırtasiye ürünlerinde, kanser ve daha birçok ciddi hastalıklara yol açabilecek zararlı kimyasallar bulunuyor. Yapılması gereken, fiyattan önce ürün güvenliğini ön planda tutarak güvenilir marka ve kurumların ürünlerini seçmek. kadar tehlikeli olduğu iyice ortaya çıkıyor. Çin’de çok sayıda üretici bulunduğunu belirten Dursun, “Çin’in iyisi de var, kötüsü de. En ucuz fiyatlı mallar, en güvensiz ve kötü kaliteli oluyor. İthalatçılar da bu konuda yeterince bilgili değil. Böylece zararlı ürünler Türkiye’ye girmiş oluyor” dedi. Kırtasiye ürünlerde yapılması gereken ağır metal analizleri, uluslararası normlara uygun laboratuvarlarda yapılacak testler, kimyasal kontrolleri, büyük maliyetler gerektiriyor. Bu yüzden de ucuz ürün üreten firmalarda böyle bir uygulama tercih edilmiyor. Okul alışverişlerinin başlamak üzere olduğu bugünlerde hem tüketicilere hem de Sağlık Bakanlığı‘na önemli görevler düşüyor. Annebabaların, çocuklarına kırtasiye ürünleri satın alırken “önce güvenlik” diye düşünmeleri, Sağlık Bakanlığı‘nın da ucuz kırtasiye ürünlerinin analizlerini yapması, zararlı kimyasallar bulunduğu takdirde yasaklaması ve üreticilerini ya da ithalatçıları takibe alması gerekiyor. Zararlı kimyasallar Anadolu Grubu ve yazım gereçleri firması Alman FaberCastell A.G ortağı ADEL Kalemcilik Genel Müdürü Taner Dursun, bu konuda düzenlenen basın toplantısında, ucuz ve kalitesiz kırtasiye ürünleri konusunda tüketicileri uyardı. Kanser gibi birçok ciddi hastalığa neden olan zararlı kimyasalların, sağlık için büyük tehdit oluşturduğunu vurgulayan Dursun, bu kimyasalları içinde bulunduran markasız ürünlerin tehlike taşıdığını belirtti. Kalitesiz ve ucuz kırtasiye ürünlerine karşı alınabilecek en büyük önlemin, üreticisi bilinmeyen hiçbir ürünü satın almamak olduğuna dikkat çeken Dursun, şunları söyledi: “Kırtasiye ürünleri birçok hammaddenin bir araya gelmesiyle oluşur ve kullanımları sırasında tüketicinin yoğun temasta bulunduğu ürünlerdendir. Muhtemel temas biçimleri, yoğun olarak cilt teması, eller vasıtası ile veya doğrudan göze bulaşma, ağız teması ile sindirim sistemine bulaşma ve ürünün içerdiği uçucu sıvıların ve üründen oluşması muhtemel tozların solunması şeklindedir. Kırtasiye ürünlerinin genel olarak çocuklar tarafından kullanıldığı göz önünde bulundurulursa ürün güvenliğinin önemi daha kolay anlaşılabilir. Çünkü bu hammaddelerin içerisinde bulunan çeşitli kimyasalların kontrol edilmediği takdirde çevre, insan ve hayvan sağlığı üzerinde risk oluşturabildiği bilinmektedir. Dolayısı ile kırtasiye ürünlerinin üretiminde tehlikeli ve risk oluşturacak hiçbir kimyasal kullanılmamalıdır.” Silgilerdeki PVC ADEL Kalemcilik Genel Müdürü Taner Dursun’un verdiği bilgilere göre, PVC içeren silgiler yasaklandı ama piyasada bu silgileri hâlâ bulmak mümkün. PVC’de bulunan ağır metaller, sinir sistemi başta olmak üzere önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Çocukların silgileri, kalem uçlarını ısırdıkları, ağızlarına aldıkları da düşünüldüğünde, kalitesiz ürünlerin ne Ünlülerin eşyası kanserli çocuklara umut oldu KAÇUV Kanserli Çocuklara Umut Vakfı ve Türkiye’nin önde gelen ünlü isimleri kanserli çocuklar için el ele verdi. Ebru Gündeş’ten Serdar Ortaç’a, Galatasaraylı futbolculardan Hande Yener’e kadar birçok ünlü ismin bağışladığı özel eşyalar 31 Ağustos – 4 Eylül tarihleri arasında www.GittiGidiyor.com ’da açık arttırmayla satışa sunulacak. Kampanya’dan elde edilecek gelir, maddi sorunları nedeniyle tedavisine devam edemeyen çocukların tedavilerini sürdürebilmeleri için Kanserli Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV) tarafından başlatılan Aile Evi kampanyasına bağışlanacak. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Onkoloji Servisi’nde çocukları tedavi görmekte olan aileler ile hekimlerinin bir araya gelmeleriyle kurulan KAÇUV, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tedavi gören kanserli çocukların ailelerinin konaklaması için Aile Evi kampanyasını başlattı. “Ünlülerle El Ele Aile Evi’ne” projesi kapsamında http://www.GittiGidiyor.com ’da gerçekleştirilecek açık artırmadan elde edilecek gelirle, maddi sıkıntılar nedeniyle tedavileri aksayan çocukların tedavilerinin sürekliliğini sağlamak ve çocuklara aile sıcaklığı ile birlikte poliklinik hizmetinin verilmesi için aile evleri açılacak. 31 Ağustos 4 Eylül Hande Yener’in elbisesi tarihleri arasında http://www.GittiGidiyor.com açık artırmaya çıkarılacak ünlü isimlerin eşyaları ise şöyle; ? Ebru Gündeş’in stres atmak ve rahatlamak için çaldığı kemanı, ? Serdar Ortaç’ın en sevdiği tshirt’ü, ? Tolga Karel’in kendisine uğur getirdiğine inandığı at, ? Nurgül Yeşilçay’ın Cannes Film Festivali’nde kırmızı halıda yürüdüğü ayakkabısı, ? Cem Özer’in KAÇUV için özel yazdığı öykü ve Laf Lafı Açıyor programında giydiği ceketi, ? Yetkin Dikinciler’in kendisi için manevi değeri yüksek olan ve alan kişiye uğur getirmesini dilediği ahşap meleği, ? Özkan Uğurlu’nun sitcomlarında giydiği tshirt’leri , ? Hande Yener’in konserlerinde giydiği elbisesi, ? Bennu Yıldırımlar’ın en örgüsü tuniği ve kışlık uzun hırkası, ? Saba Tümer’in televizyon programlarında taktığı özel küpesi ? Eski Kültür ve Turizm Bakanı İlhan Evliyaoğlu’nun bürokrat olduğu dönemlerde kullandığı kravatı, ? Murat Evliyaoğlu’nun deri ceketi, ? Latife Tekin’in kalemi, ? Tanju Babacan’ın özel tasarım tuniği, ? Doğa Rutkay’ın çanta koleksiyonundan bir parça, ? Kürşat Başar’ın en sevdiği kalemi, ? Murat Boz’un Hepsi Bir dizisinde konuk oyuncu olduğu zaman kullandığı şapkası, ? Ceyhun Yılmaz’ın şakası, ? Basketbol milli takımının tamamının imzaladığı forma, ? Galatasaray Spor Klübü sporcularından Servet Çetin ve Mustafa Sarp’ın kramponları, Arda Turan, Harry Kewel, Eskişehir Spor’lu Ümit Karan, Mehmet Yılmaz formaları, ? Galatasaray futbol takımı oyuncularının imzaladığı top. Geri dönüşebilen deniz yıldızı “ETİ Çocuk Vapuru” ile İstanbul Boğazı’nı gezen çocuklar, geri dönüşümlü dev deniz yıldızı heykelleri yaptılar. Dev deniz yıldızları, çocukların cam boyama, oyuncak heykel ve kol kukla aktivitelerinde yaptıkları diğer eserlerle birlikte Türkiye’nin dört bir yanında çeşitli alışveriş merkezlerinde sergilenecek. Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen ETİ Çocuk Vapuru Projesine katılan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan yaklaşık 200 çocuk, bir yandan İstanbul Boğazı’nı gezerken, bir yandan da atölye çalışmaları gerçekleştirdiler. 712 yaş grubundaki çocuklar, her gün farklı bir aktivite ile eğlenirken öğrenmeye devam ettiler. Ritim Atölyesi’nde darbuka, marakas, tef ve kaşık kullanarak birbirlerini dinlemeyi keşfederken, takım çalışmasının önemini kavradılar. Çocuklar, Cam Boyama aktivitesinde vapurdan gördüklerini resmettiler, Oyuncak Heykel etkinliğinde gazete kağıdı, tel, bant ve renkli özel hamurlarla hayallerindeki oyuncağa şekil verdiler. Tshirt Boyama aktivitesinde kendilerini İstanbul’u kurtaran bir kahraman olarak çizen çocuklar, Kol Kukla çalışmasında renkli köpüklerden kendilerine kuklalar yaptılar. Geri dönüşüm konusunda eğitim aldıkları Geri Dönüşümlü Heykel aktivitesinde ise ETİ ambalajları ve pet şişelerle dev heykeller oluşturdular. Miniklerle ‘Troia Projesi’ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çocuklar Evi’nde, çocuklarda, erken çocukluk döneminden başlayarak “tarih ve toplum bilincini” geliştirmeye katkısı olacağı düşüncesiyle “Troia Projesi” gerçekleştirildi. Çocuklarla proje sürecinde, Troia’nın “at”, “sevgi (aşk)” ve “mekan” olarak üç açıdan ele alınması planlandı, önce okula, “Troia” konulu afiş ve posterler asarak, çocukların konuya ilgileri çekilmeye çalışıldı. Sonra aileler ve çocuklarla birlikte Troia ören yerine, proje danışmanı Doç. Dr. Rüstem Aslan rehberliğinde gezi düzenlendi. Çocuklar, gezi öncesi ve sonrasında önceden hazırlanan tahtalara “Troia” konulu çalışmalar; ören yerinde ise aileleri ile birlikte Troia Atı’na bakarak önlerindeki kağıtlara resimler yaptılar. “Troia Projesi”, çocukların tual üzerine, akrilik boya ile yaptıkları “Troia” konulu resimlerden oluşan serginin açılmasıyla sona erdi. İnsan Hakları Treni kalkıyor Hürriyet Hakkımızdır Tren Özgürlüktür adlı tren, “çocuk hakları ve çevre” ana temalarıyla 9 Eylül’de İzmir’den yola çıkacak. Bir lokomotif ve 14 vagondan oluşan Hürriyet Hakkımızdır Treni, toplam 33 şehir merkezi ve 8 ilçeden oluşan 41 durağı ziyaret edecek ve yolculuğunu 29 Ekim’de İstanbul’da tamamlayacak. Hürriyet gazetesi ile Devlet Demiryolları’nın ortaklaşa düzenlediği “İnsan Hakları Treni Projesi” çerçevesinde yola çıkacak olan Tren’in amacı, “hak” kavramını insanların gündelik hayatına sokmak, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Türkiye’nin de imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan haklar konusunda toplumu bilgilendirmek ve çeşitli etkinliklerle bu konuyu gündemde tutmak. Bu yıl, ziyaret edilen şehirlerin ve genel olarak Türkiye’nin çevre sorunlarına ve çocuk haklarına ağırlık verilecek. 2009’un, Türkiye’nin, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ni imzalamasının 20. yıldönümü olması nedeniyle bu yılın temalarından olan “çocuk hakları”nın gündemde tutulması için çeşitli etkinlikler gerçekleştirilecek. Kanyon’da çocuk tiyatrosu Kanyon’da, bugün ve yarın çocuklar için tiyatro sahnesi kuruluyor. Minik seyircilerin katılımıyla gerçekleştirilecek tiyatroda çocuklar, doğaçlama yeteneklerini gösterirlerken, seçtikleri renkli kuklalarla müzik eşliğinde oynayacaklar. Çocuklar, önceden hazırlanmış konuların rol dağılımından sonra ise gerçek bir tiyatro sahnesinin tozunu yutma şansını yakalayacaklar. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle