Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 29 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da yavaş yavaş terk edilmeye başlanan hayvan üzerinde bilimsel deneyler Türkiye’de sürüyor. “Hayvan deneyleri bilimsel bir sahtekârlıktır” diyerek Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde açılacak olan “Hayvan Deney Merkezi”ne karşı Taksim’de bir protesto düzenleyen Bağımsız Hayvan Hakkı Savunucuları, merkezin kurulması halinde gerekli tüm yasal yollara başvuracak. Günümüzde dünyanın birçok ülkesinde artık sağlıklı sonuç vermediği için terk edilen hayvan deneyleri, bu gidişatın tersine Türkiye’de yapılmaya devam ediliyor. Son olarak da İstanbul Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde “Hayvan Deney Merkezi” açma çalışmaları başladı. Geçen hafta Bağımsız Hayvan Hakkı Savunucuları, tam da bu sebeple Taksim’de bir protesto düzenledi. Hayvan hakkı ZUHAL savunucuları, bu AYTOLUN protestonun yanı sıra yurtdışı ve yurtiçinde bu metodun terk edilmesi için bilinçlendirme kampanyası yapacaklar. Merkezin kurulması halinde de yasal girişimlerde bulunacaklar. Peki neden hâlâ hayvanlar üzerinden yapılıyor bu çalışmalar? Neden teknoloji ve tıp bu kadar ilerlemişken bu yönteme başvuruluyor? Bir taraftan bu yöntemin yanıltıcı ve hayvan haklarına aykırı olduğu konuşulurken diğer taraftan merkez kurma çalışmaları neden sürüyor? Biz de hem Bağımsız Hayvan Hakkı Savunucuları’nın hem de Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Özgür Yiğit’le konuştuk süreci. Hayvanları deney merkezinden kurtarın merkezlerini inceleyen ve denetimlerini yapan tek kurul olan HADMEK’ten sertifikaları bulunmadığı halde hayvanlar üzerinde deneylere devam ediyor.” Temmuz 2009 tarihi itibariyle Hayvan Deneyleri Merkezi Etik Kurulu (HADMEK) tarafından onaylanan kurullarının listesinde 74 merkez bulunuyor. Kaçak olanların ise 100 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bağımsız Hayvan Hakkı Savunucuları, Avrupa’da hayvanlara acı çektirecek uygulamaların yasak olduğunu vurguluyor. Ancak elbette denetlenebildiği oranda. Anlatıyorlar: “Alternatif metotlar üzerinde hızla gelişmeler yaşanıyor. Köpeklerin radyasyonlu yiyeceklerle beslenmeleri, tavşanların rimellerle kör edilmeleri, yerini daha insancıl araştırmalara bırakıyor; yapay hücre, yapay doku ve simulasyon gibi... Ülkemizdeki en önemli sorun ise yapılan hayvan deneylerinin ne kadarının bilime katkı sağladığı. Bu açıklanamadığında, çok sayıda hayvan gereksiz yere acı çektiriliyor ve öldürülüyor demektir.” Hayvan Deney Merkezi’nden Dr. Erhan Ayşan ise insanlara faydalı olacak bir merkez kurma çabası içinde olduklarını söylüyor. “Bilim insanının amacı insanlara faydalı olmaktır. Bunun için de bazı yöntemler uygulanıyor. Bazı şeyler de hayvanlarla yapılmak zorunda. Biz de hayvan dostuyuz ama aynı zamanda da bilim dostuyuz. Ama biri birinin yerine geçmiyor.” Bir yandan merkez kurma çalışmaları son hız sürüyor. Diğer yandan da Bağımsız Hayvan Hakkı Savunucuları, haklarını aramayı sürdürüyor. Bundan sonraki projelerinin eylemlerden oluşacağını ve bilinçsiz insanları bilgilendirmek, insanlara gerçeği göstermek En az insan kadar yaşama hakları var olduğunu söylüyorlar. Amaçları hayvanın “mal” değil “can” olduğunu ve en az insan kadar yaşama hakkı olduğunu anlatabilmek: “Çünkü biz deney eşittir kanlı ticaret diyoruz. Hayvanları kimsenin korumayacağını sanıyorlar. Ama bizi unutuyorlar.” Bu anlamda 23 Ağustos’taki eylem ilk adım. Bundan sonraki protestoları da hayvan haklarının vahşi biçimde ihlal edildiği her alanda sürecek. “Bu vahşeti yaşatanlara, hayvanların mutlaka yaşaması ve işkence görmemesi için sonuna kadar karşılarında olduğumuzu hissettirmek ve durdurmak amacındayız” diyorlar. “KANLI BİR TİCARET” 2005 yılında yapılan bir araştırmaya göre bilimsel araştırmalarda kullanılan hayvan sayısı 115 milyon. Yani tüm dünyada bir saniye içinde deney laboratuarlarında en az 22 hayvan yaşamını yitiriyor. Laboratuarlarda kullanılan hayvanlar, hayatları boyunca metal ya da plastik, küçük kafeslerde tutuluyor, kimileri ise bütün yaşamını bir sandalyeye bağlı acı içinde ölümü bekleyerek geçiriyor. Peki bu hayvan deneylerinin yapımına neden devam ediliyor? Ürünlerini hayvanlar üzerinde test etmeyen Nivea, Avon, Tommy Hilfiger, Abercrombie, lush, Clinique Laboratories, Estée Lauder gibi pek çok firmanın yanı sıra Liechstein ve San Marino gibi ülkeler de hayvan deneylerini tamamen yasaklamış durumdalar. Birçok bilim adamı da hayvan deneylerinin mümkün olduğunca az acı vermesi ve bunlara alternatifler geliştirilmesi konusunda hemfikir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte cansız dokular üzerinde uygulanan hücre kültürü teknikleri ve bilgisayar simulasyonlarda yapılan deneyler sonuç vermeye başlıyor. Bağımsız Hayvan Hakkı Savunucuları, Türkiye’de hukuki boşlukların fazla olması sebebiyle bunun bir pazar olduğuna ve merkezler için sağlanan fonlara vurgu yapıyor: “Bu vahşetin arkasında kanlı bir ticaret dönüyor ve bilinenin aksine hayvan deneyleri insanlığa yarar sağlamıyor. Tıpta hayvanlar başlıca iki amaç için kullanılıyor: Eğitim ve araştırmalar. Öğrenci eğitiminde hayvan kullanıyorlar. Birçok üniversite ve eğitim araştırma hastanesi ‘amatör çalışma ruhu’ adı altında, Türkiye’deki bu deney Yasal olarak başvurularını yaptıklarını söyleyen Op. Dr. Özgür Yiğit ise deney hayvanları üzerindeki çalışmaların dünyanın her yerinde yapılmaya devam edildiğini savunuyor. Evcil hayvanların değil, çalışmaların fare, tavşan, kobay gibi deney hayvanlarının üzerinde olduğunu ve bu çalışmaların belli standartlarının bulunduğunu söylüyor. Oysa 1997 yılında PETA, İngiltere’de Huntingdon Life Sciences (HLS) kuruluşuna girerek çok çarpıcı görüntüler kaydetti. Gizli görüntüler yavru köpeklerin yediği yumruklar, hayvanlara bağıran görevliler, kan örneği alınırken hayvanlara çektirilen işkencelerle doluydu. Bu merkezlere denetlemelerin sık yapılması gerektiği bir gerçek. Hayvan hakkı savunucuları, bu konuda Türkiye’deki gelişmeleri takip ettiklerini ve araştırılması için yasal yollara başvurduklarını söylüyorlar. Op. Dr. Yiğit ise, “Bu benim fikrim değil. Kedi köpek kesmiyoruz burada. Dünya neyi öngörüyorsa, nelerde nasıl deneyler yapıyorsa biz de böyle bir merkez kurma amacındayız” diyerek dünyanın vazgeçmesi halinde kendilerinin de vazgeçeceklerini söylüyor: “Peki tıp ve teknolojide bu kadar gelişmişken neden hâlâ hayvanlar üzerinden yapılıyor bu çalışmalar, başka yöntem ve teknik uygulanamıyor mu?” diye soruyoruz. “Bir ilacın insan üzerinde kullanılması için dört faza ihtiyaç vardır, üçü de hayvan üzerinden geçer. Hayvanlar üzerinde deney yapılmadan bu iş dünyada da çözülmüyor. Bu anlamda gelişmeler olursa biz ona uyarız. Simulatörler deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmaların yerine geçmiyor” diyor. “DÜNYA VAZGEÇERSE BİZ DE VAZGEÇERİZ” ABD kaynaklı friganizm, tüketim toplumunun çılgınlıklarına kendi yaşam tarzlarını değiştirerek karşı çıkanların hareketi. Friganlar alışveriş yapmıyor, yiyecek ve her türlü ihtiyaçlarını çöplerden ya da dayanışma faaliyetlerinden sağlıyor, otomobil kullanmıyor. Friganizm (Freeganism) ABD merkezli, tüketim karşıtı bir yaşam biçimi ve eylem tarzı. Friganlar mevcut ekonomiye sınırlı katılım ve kaynakların minimum tüketimine dayalı bir alternatif yaşam stratejisini tercih eden insanlar. “Yıllarca etik olmayan eylemler yapan, insan haklarını ihlal eden, çevreyi tahrip eden, hayvanları istismar eden şirketlerin ürünlerini boykot ettikten sonra anladık ki, sorun yalnızca birkaç kötü şirketten kaynaklanmıyor, bu sistemin bütününü ilgilendiriyor” diyen friganlar, kapitalizmin tüketim çılgınlığını karşılarına alıyorlar. Friganizm ekonomik sistemin bütününe yönelik bir boykot haline gelirken friganlar yiyecek, giyecek veya başka ürünleri satın almamaya dönük organizasyonlar da yapıyorlar. Kâr motifinin etik kaygılardan arındığı kapitalizmin, tüm ürünlerin şu veya bu şekilde olumlanması mümkün olmayan süreçler sonunda elde edildiği bir sistem olduğunu düşünüyorlar. Bir kötü şirketten bir ürünü almayıp başka birine yönelmektense, “tüketmemeyi” tercih ediyorlar. Çöplere dalıyor, yaşam çıkarıyorlar enstrümanlar, giysiler, mobilyalar, vitaminler, hayvan bakım malzemeleri, oyuncaklar, oyunlar, bisikletler, sanat eserleri, ya da akla gelebilecek herhangi başka tüketim malzemesi bulunabiliyor. Freecycle, craigslist gibi internet sitelerinde bunlar paylaşılıyor. Ayrıca kimi değiştokuş faaliyetleri ya da partileri düzenlenebiliyor. Çeşitli ABD kentlerinin farklı bölgelerinde insanlar “Gerçek, gerçek serbest piyasa” gibi etkinlikler ve “serbest buluşmalar” düzenliyor. Buralarda getirdikleri malzemeleri birbiriyle paylaşıyor, değiştokuş yapıyorlar; değişimde asla para kullanılmıyor. Friganlar bir şey almaları gerektiğinde de ikinci el ürünleri tercih ediyor. Olanaklı olan her durumda bulunmuş malzemeyi tamir ederek yeniden kullanıma sokmanın yollarını arıyorlar. Otomobilin yarattığı toplumsal ve çevresel tahribatın da friganların tercihlerinde önemli bir yeri var. Petrol tüketiminin yarattığı hava kirliliği, ormanların yol yapımı için kesilmesi gibi başlıklara karşı, tren, yürüme, bisiklet ve otostop gibi ulaşım yollarını tercih ediyorlar. Barınmanın da bir ayrıcalık değil, bir hak olduğunu savunuyor friganlar. Birilerinin sırf “özel mülkiyeti” olduğu için istediği gibi kullanmadığı, boş duran evleri varken, yoksulların sokaklarda yaşamaya mahkum edilmesini anlamıyorlar. Friganlar arasındaki işgalciler terk edilmiş ve külüstür binaları işgal edip tamir ediyorlar. Son olarak friganlar çalışmaya da olabildiğince uzak duruyorlar. “İş çoğumuz için kendi özgürlüğümüzü feda etmek, başkalarından emir almak anlamına gelir; stres, sıkıntı, tekdüzelik çoğu durumda fiziksel ve psikolojik varlığımızı riske atar. Daha ne kadar buna katlanacağız?” diyen friganlar, çalışmak zorunda kaldıklarında da farklı bir sendikal anlayışla örgütlenerek bunu yapıyor: Dünyanın Sanayi İşçileri adlı sendika bu çerçevede faaliyet gösteriyor. Kontrolü patronlara bırakmadan çalışmanın yollarını araştırıyor, işyerinde de frigan ruhunu yaşatmaya çabalıyorlar. GAMZE ERBİL Stres, sıkıntı ve tekdüzelik Yaşam tarzı, süpermarket çöplerinden artıkları, bozulmamış yiyecekleri toplamayı içeriyor. Buna çöp dalgıçlığı deniyor. Friganlar yiyecekleri çöpten toplama etkinliğini, bir tavır ve alternatif bir yaşam tarzı olarak icra ediyorlar. Kimileri bunu politik bir tavır olarak önemsiyor, kimileri çevre kaygıları nedeniyle, kimileri dünyadaki açlık gibi sorunlara dönük bir sorumluluk bilinciyle... Freegan sözü “Free” (özgür) ve “vegan” (vejetaryan) sözcüklerinin birleşmesiyle ortaya çıkmış. Vejetaryanlar hayvan ürünlerini ve üretiminde hayvanların kullanıldığı ürünleri tüketmiyorlar. Freeganlar ise bir adım daha ileri giderek insan, hayvan ve dünya kaynaklarının istismarına karşı çıkıyorlar. Kötü şartlarda çalıştırılan emekçiler, yağmur ormanlarının tahribi, küresel ısınma, yerli toplulukların göçe zorlanması, hava ve su kirliliği, vahşi yaşamın yok edilmesi, büyük sermaye çıkarlarını gözeten kukla diktatörlerin halkın seçtiği hükümetleri vahşice devirmesi, madencilik yağması, çevreye zararlı petrol araştırmaları, sendikacıların tutuklanması, çocuk köleliği, vs. gibi dertleri var. Çöpler didik didik Çöp dalgıçlığı ya da çöp didikleme eylemleri çöplerin içerdiği faydalı malzemeleri ayıklamak için didik didik edilmesini içeriyor. Çöpler hakkındaki yaygın kanıya karşın friganlar, topladıkları malzemenin güvenli, kullanışlı, temiz ve neredeyse mükemmele yakın olduğunu iddia ediyor. Tüketim toplumunun ulaştığı düzey ve çılgın tüketim alışkanlıkları düşünüldüğünde bu iddiayı tümüyle silip atmak güç. Kimi didikleyiciler tek başlarına bu işi yapıyor, kimileri grup olarak, ancak bulunan şeyler her durumda birileriyle paylaşılıyor, ya da ihtiyacı olanlara veriliyor. “Bomba değil Yiyecek” gibi bazı gruplar, topladıkları yiyecekleri kamuya açık yerlerde dağıtıyorlar. Büro, okul, ev, otel, market, restoran gibi yerlerin çöplerinden toplanan malzemeler arasında yiyecek ve içeçeklerin yanı sıra, kitap, dergiler, çizgi romanlar, gazeteler, videolar, mutfak eşyaları, müzik malzemeleri, halılar, C MY B C MY B