17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Sokakların Kralı Romeo (Roadside Romeo) Yönetmenliğini Jugal Hansraj’ın yaptığı animasyon filmi Ziya Kürküt, Aslı Omağ, Haldun Ergüvenç ile Saif Ali Khan seslendiriyor. Romeo, bu hayatta her şeye sahiptir: Kocaman bir malikane, bir sürü araba ve onu çok seven bir aile. Hayattan anladığı sadece bunlardır. Ancak bir gün ailesi onu Mumbai sokaklarında tek başına bırakıp Londra’ya taşınınca Romeo, kendisini başka bir dünyanın içinde bulur. Sevimliliğiyle kısa zamanda yeni arkadaşlar edinir ve hayatında gördüğü en güzel kız Laila ile tanışır. Wim Wenders’in yönettiği filmde Campino, Giovanna Mezzogiorno, Dennis Hopper ile Milla Jovovic rol alıyor. Yönemen Wenders, fotoğrafları müzelerde sergilenen ve dergileri kaplayan, uluslararası üne sahip fotoğrafçı Finn’in hikayesini anlatıyor. Finn, sanat dünyasının rock yıldızı gibidir ancak hayatında bir şeylerin eksik olduğunun da farkındadır. Palermo’da bir çekim esnasında cehennemin içinden geçen gerçekdışı bir seyahat yaşar. Düsseldorf’tan ayrılıp, Palermo’ya gider. Hemen ardından hayatına Flavia adında, güzel ve gizemli bir melek girer. Flavia, Finn’in en büyük korkusuyla karşılaşmasına yardımcı olacaktır: ölümle. ? Palermo’da Yüzleşme (Palermo Shooting) Courtney Hunt’ın yönettiği ve Melissa Leo, Misty Upham, Michael O’Keefe ile Mark Boone Junior’ın oynadığı Kanada, Amerika sınırında yaşanan insanlık dramına ışık tutan Donmuş Irmak, Sundance Film Festivali’nden büyük ödülle dönmüş, Oscar adaylığı kazanmasıyla 2009’un ilgi çeken filmleri arasına girmişti. Kanada’nın Amerika sınırına yakın bir yerde, hayatlarını güçlükle yürütebilen iki kadın, ayakta kalabilmek için yasadışı göçmen taşıma işine bulaşırlar. Sınırı oluşturan ve kışları donan bir ırmağı, eski bir kamyonetle geçerek zor durumdaki göçmenleri taşıyan iki kadın, karşı kıyıya yaptıkları her seyahatin son seyahat olacağına kendilerine söz verirler ancak işler planladıkları gibi gitmez. İlk filmini çeken Courtney Hunt, mesafeli ve gerçekçi tarzı ile büyük beğeni topluyor. ? Donmuş Irmak (Frozen River) Gelin kaynana ve bitmeyen bir şamata “Evlilik Sınavı” (Easy Virtue), gelinkaynana çatışmasından ve soluk aldırmayan bir şamatadan demlenen hoş ve güzel bir seyirlik. “Darbe” (Push), giderek gına getirmeye başlayan süper yetenekli insanlara dair vasat bir film. “Davetsiz” ALPER (The Uninvited) ise Hollywood’un Uzak TURGUT Doğu Sineması’na duyduğu hayranlıkla yeniden çekilen ve iç edilen bir yapım. alperturgut.blogcu.com 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterildikten sonra vizyon şansı yakalayan Evlilik Sınavı’nın yönetmeni Avustralya asıllı Stephan Elliott (Onun, Priscilla Çöller Kraliçesi (1994) adlı filmi mükemmele yakındı)... 1922 tarihli bir tiyatro oyunundan (müzikal komedi) esinlenilen Evlilik Sınavı’nın senaryosu, Elliott ile Sheridan Jobbins’e ait. Filmin başrollerinde ise Jessica Biel, Colin Firth, Kristin Scott Thomas ve Ben Barnes var. Trajedi ve komedi, gelin ve kaynana savaşı, asiller ve sıradan insanlar... İngiliz kibir ve inceliği, Amerikan rahatlığı ve kabalığı... Üstüne romantizm, tonla alay ve bir tutam zekâ... Evlilik Sınavı (yapımın İngilizce adı hafifmeşrebe karşılık geliyor), asla sulandırma basitliğine düşmeyen kâh eğlendiren kâh gülümseten bir film. Mutlaka izleyin. Aristokrat İngiliz ailesinin biricik oğlu John, tatil için Evlilik Sınavı gittiği Fransa’dan evlenmiş olarak geri döner. Karısı Larita, otomobil yarışçısıdır ve üstelik son derece alımlı ve güzeldir. Larita kocasıyla Londra’da yaşamak isterken ana kuzusu John, henüz malikânelerinden ayrı kalmaya hazır değildir. Larita’nın kayınvalidesi Veronica dominant bir karakterdir ve bu muhafazakâr kadın, oğlundan yaşça Davetsiz büyük gelininden hiç hoşlanmamıştır. Evin reisi Albay Whittaker (Birinci Dünya Savaşı, onun bedenini değil duygularını öldürmüştür) ise tüm sorumluluklarını ihtiras abidesi eşi Veronica’ya yıkmıştır. Sessiz sedasız bir tip olan Whittaker, aslında delicesine özgürlüğü arzulamakta ve kanı kaynamaktadır. Veronica’nın kızları da Larita’ya cephe alırken genç kadının müttefikleri ise kayınpederi Whittaker ile evin uşakları olmuştur. Larita, her şeye karşın yine de kaynanasıyla iyi geçinmeye çabalar. Ancak ne yaparsa yapsın uçurum giderek büyür. Kocası John’un pısırıklığı ve geçmişindeki büyük sır, Larita’yı hepten yaralar. Artık gelecek adına karar verme zamanı gelmiştir. Neredeyse Heroes’un aynısı... “Şanslı Slevin” (Lucky Number Slevin) ile iyi bir çıkış yakalayan İskoç yönetmen Paul McGuigan’dan daha orijinal bir film beklerdik. Neyse artık önümüzdeki maçlara bakacağız. Darbe’nin başrollerini Chris Evans, Dakota Fanning, Camilla Belle, Cliff Curtis ve Djimon Hounsou üstleniyorlar. Görsel efektler bana kâfi diyorsanız, Darbe’yi izleyin aksi takdirde mümkünse uzak durun. Filmdeki kahramanlarımızın çeşit çeşit kabiliyeti var. “Hareket Ettiriciler”, geleceği gören “Gözcüler”, insanın düşüncelerini etkileyen “İtkiciler”, “İyileştiriciler”, bir gökdeleni saklayabilen “Gölgeciler”, “Kan Akıtıcılar”, “Değişimciler” ve “Siliciler” gibi... Nazilerin başlattığı psişik savaşçılar programına ABD’liler devam etmektedir. Sistem, paranormal güçlere sahip süper insanlar yaratmak ve ölümcül bir dünyanın kapılarını aralamak istemektedir. Division Grubu, yerkürenin en güçlü ve yenilmez ordusunu yaratmayı kafasına koymuştur. Ancak deneklerden hiç biri yaşama tutunamaz. Karşısındakinin düşüncelerini yönetebilen Kira adlı genç kız dışında... İkinci nesil telekinetiklerden Nick Gant, babasının öldürülmesinin ardından kalabalık bir nüfusa sahip Hong Kong’a yerleşmiştir. Geleceği gören 13 yaşındaki Cassie Holmes’in yardımına koşan Nick, daha sonra onunla birlikte eski sevgilisi Kira’yı aramaya koyulur. Artık hepsinin yaşamı tehlikededir. Çünkü Division’un acımasız elebaşı Henry Carver peşlerine düşmüştür. Görerek körleşme Belirgin olmayan bir başkentte insanlara bulaşan bir virüs onları kör etmektedir. Beyaz bir körlük yaşayan, toplumun çeşitli katmanlarından gelen bireyler hükümet görevlilerince toplanıp ASLI karantinaya alınırlar. SELÇUK Koğuşlarda değişik sosyal kesimlerden gelen insanlar bir araya getirilmişlerdir. Bu görmezlerin dünyasında salt bir kişi, göz doktorunun (Mark Ruffalo) karısı (Julianne Moore) görme yetisini kaybetmemiştir. Yaşam koşulları kötüleşip bozuldukça, kıtlık artıp açlık başlayınca gerilim artar, şiddet baş gösterir. Kurban sayısı çoğaldıkça da orman yasası uygulanır. Uygarlığın bu karanlık öyküsünde körlüğe yakalanmayan tek kadın grubun kurtuluşu olacaktır. Hayvan konumuna hızla inen, ilkel güdülerle davranan, pislik içinde yüzen, aç, dengesiz, dört ayakları üzerinde yürüyen insanların sefaletin kucağında devinmelerini, barbarlığa hızla sürüklenmesini anlatan bu evrensel öykü Blindness (Körlük) Portekizli ünlü yazar José Saramago’ya ait. İnsanın değişen koşullarını, aşk, sevgi, dayanışma, erk temalarını metaforla, güçlü bir anlatımla betimleyen Saramago Körlük’le 1998’de Nobel ödülünü kazanınca Hollywood yapımcıları gecikmeden romanın haklarını satın almaya çalıştılar. Kanarya Adaları’nda yalıtılmış bir yaşam süren dikbaşlı, dediğim dedik Saramago bu önerilerin tümünü geri çevirir. Geçen yıl “Sosyal alçalışı tanımlayan etkileyici, sarsıcı bir roman. Yanlış ellere düşmesini hiç istemedim” diyerek bir açıklamada bulunan yazar 2006’dan beri onun peşine düşmekten caymayan iki Kanadalıya, yapımcı Niv Fichman’la oyuncusenarist Don McKellar’a evet der. hemfikir olduğunu belirten Meirelles bunca yıllık uygarlıktan sonra insanın yine de çok ilkel olduğunu, kriz dönemlerinde yabanıl içgüdülerimize döndüğümüzü, herşeyin yemek ve cinsellik üstüne kurulduğunu, Körlük’ün bize doğanın bir parçası olduğumuzu, hiç de özel olmadığımızı, gerçek hayvanlar olduğumuzu anımsattığını belirtiyor. Filmi doğup büyüdüğü kent Sao Paulo’da çeken sinemacı kenti kimlikleri belirsiz birçok kültürün karışımı olan bir yer olarak tanımlıyor. Orası Asya da mı, Kuzey ya da Güney Amerika’da mı anlaşılmıyor. Bu çıkış noktası oyuncu kadrosunda da gözlemleniyor. Ekip Amerikalı (Ruffalo, Moore, Danny Glover), Japon (Sanoko Sakai, Yusuke İsaya), Meksikalı (Gael Garcia Bernal), Brezilyalı (Alice Braga), Uruguaylı oyunculardan oluşuyor. Hollywood, Uzak Doğu’dan uzak dur Davetsiz, Güney Kore yapımı dörtdörtlük gerilim filmi “Karanlık Sırlar”ın yeniden çevrimi... Ne demeli? Gerçekten böyle bir şeye hiç gerek yoktu. Filmin yönetmenleri Charles Guard ve Thomas Guard (Guard Kardeşler). Davetsiz’in önemli rollerini Emily Browning, Arielle Kebbel, David Strathairn ve Elizabeth Banks sırtlıyorlar. Annesinin kuşku dolu ölümünün ardından intihar girişiminde bulunan Anna, psikaytri kliniğinden taburcu edilerek yuvasına geri döner. Anna’nın babası Steven, o hastanedeyken annesinin eski hemşiresi Rachel ile evlilik hazırlıklarına başlamıştır. Anna’nın, Rachel’in annesini öldürdüğüne dair şüpheleri vardır ve ablası Alex’in yardımıyla bu gizemi çözmeye çalışır. Ancak annesinin hayaleti, eve geldiği günden itibaren genç kızın peşini bırakmaz. Zaman giderek daralmakta kurban katilini aramaktadır. 23 ödüllü güzel seyirlik “Donmuş Irmak” (Frozen River) ile Alman usta Wim Wenders’in eleştirmenlerce pek de beğenilmeyen son filmi “Palermo’da Yüzleşme” (Palermo Shooting) de bu hafta gösterime girdi. Sinemaseverlere duyurulur. Etkili metafor Filmde beyaz körlüğe yakalanmayan kadını canlandıran Julianne Moore, görme gücünü yitirmeyen bu karakterin olaylar geliştikçe sorumluluğunun ayrımına vardığını vurguluyor: “Bizde zaman zaman onun gibi dünyayı yıkan savaşlara, doğal felaketlere karşı çıkmayı reddetmiyor muyuz?” Körlük etkili, düşündürücü bir metafor. İlk ve en önemli duyumuz görmeyi yitirince çevremize, dünyaya gerçekten, içtenlikle, derinden ancak bakmayı öğreniyoruz. Bu deneyimin sonucunda da gezegende görmek istemediğimiz çok şeyin olduğunun ayrımına varıyoruz. Körlük bize insanlığımızı nasıl yitirdiğimizi, onu nasıl yeniden kazandığımızı ve nasıl yeniden görebilmeyi öğrendiğimizi anlatıyor. Film eylemci gruplar arasında tartışma da başlattı. Amerikan Ulusal Körler Federasyonu filmi körleri ilkel, vahşi, hayvansı yaratıklar olarak yansıtmakla suçladı. Meirelles ise filminin körlerle ilgisi olmadığını, insanın doğasıyla ilgili olduğunu açıkladı: “İçgüdülerimiz gerçekten çok ilkel. Görme yitirilince insanlık da tökezliyor ama toplumların bunun üstesinden geleceğine inanıyorum. Filmimde her türlü kötülüğe karşın sonunda umut var. Yeniden birleşme, anlama umudu. Sevginin bizi kurtaracağına inanıyorum. Biraz klişe gibi olacak ama birini gerçekten severseniz daha iyi biri oluyorsunuz.” Meirelles’in yorumunu çok beğenen, filmin sonunda ağlayan José Saramago’nun açıklaması ise çok daha sert: “İnsani körlük hiçbir şeye benzemez. Bazıları görür ama yine de kördürler, bazılarıysa gerçek kördür ama herşeyi görürler.” Körlük’te dolaylı aydınlatmayla, kırılmalarla, yarı gölgelerle çok özel bir görüntü çalışması var. Çağımız üstüne gerçek bir meditasyon olan, çağdaş kent yaşamını, uygarlık, insanlık, içgüdüsellik temalarını yetkinlikle işleyen Körlük 5 Haziran’da sinemalarımızda gösterimde. Bilgi: Körlük, Aykut Derman’ın çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıktı. Heroes varken Darbe’ye ne gerek var ki “Heroes” adlı diziyi bilmem duymayanınız kalmış mıdır, her biri farklı ve süper yeteneklere sahip insanların maceraları anlatılır. Peki, Darbe’nin konusu nedir? Kırılgan uygarlık Sinemanın düş gücünü bozduğunu söyleyen Saramogo’nun sonunda onayını alabilen yapımcı Fichman, yönetmenlik için City of God (Tanrı Kent/2002), The Constant Gardener (Arka Bahçe/2005) filmlerinin yaratıcısı Brezilyalı Fernando Meirelles’i seçer. “Kitabı ilk kez okuduğumda uygarlığın ne denli kırılgan olduğunu düşündüm. Güçlü ve karmaşık bir topluluk olduğumuzu bilsek de hâlâ uçurumun kıyısındayız. Küresel ısınmanın güya ayrımındayız ama bununla ilgili hiçbir önlem almıyoruz” diyen Meirelles Körlük’te zor aşamalardan geçen insanların bu sürecin sonunda kendilerini, başkalarını, dünyayı duyumsadıklarını, gerçekleri görüp algıladıklarını vurguluyor: “Acı çekince farklı düşünüyorsunuz”. Çekimden önce Saramago’ya danışan Meirelles ondan “Bu benim kitabım o da senin filmin, Birbirlerine karıştırmayalım” yanıtını alır. Saramago’nun üç koşulu olur: Evrensel olması için film dilinin İngilizce olması, öykünün anonim bir kentte çekilmesi, finaldeki köpeğinse iri bir köpek olması. Saramago’yla Kısa filmler her yerde karşınıza çıkabilir İstanbul, pek çok metropolle birlikte sakinlerine ansızın kısa film keyfi yaşatacak Art by chance festivalini ağırlıyor. 3 Haziran’a dek sürecek festival, dünya filmlerini milyonlarla buluşturacak. Aynı anda 14 ülkenin 65 şehrinde gerçekleşecek festivalde, altısı Türk, 31 film gösterilecek. Festivali benzerlerinden farklı kılan özelliği, sinema salonlarında gösterilmeyecek olması. Bu kısa filmlerle işinizden çıkıp evinize giderken, alışveriş yaparken, seyahate çıkmak üzereyken, sergi gezerken, bir cafede soluklanırken karşılaşabilirsiniz. Türkiye’den seçilen filmler ise şöyle: Mustafa Alkan’ın 8 in the morning, Gökhan Okur’un Home, Eren İzbul Roboshko, Abdülbaki Yavuz’un Dogma, Süleyman Yılmaz’ın No More Overlap, Baran Selçuk’ın Reaching Spots adlı filmleri var. Art By Chance Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, Hindistan, İtalya, Hollanda, Katar, Polonya, Portekiz, Türkiye, Birleşik Krallık ve ABD’de eş zamanlı olarak yayınlanıyor ve sanatın tüm dünyada milyonlarca insanın hayatına girmesini sağlayarak bugüne kadarki en geniş izleyici kitlesine ulaşıyor. Festival kapsamında Art by Chance09 uluslararası jürisi, Amerika’dan Patricia Beckmann Wells, Hollanda’dan Kees Brienen, İngiltere’den Amyra Bunyard, Ivan Clark ve Türkiye’den Ümit Ünal tarafından seçilen 18 farklı ülkeden 31 film gösteriliyor. Art by Chance İstanbul’da Akmerkez, İstinye Park, City’s Nişantaşı, Capitol, Kanyon, Astoria, Atatürk Havalimanı, Metro TaksimLevent hattı, Meydan Alışveriş Merkezi, Doğuş Power Center, Capacity Alışveriş Merkezi; İzmir’de Agora Alışveriş Merkezi ve İzmir Havalimanı’nda; Eskişehir’de Espark Alışveriş Merkezi’nde bulunan Next Generation Media ekranlarında ve Babylon Lounge, Hillside City Club’larda karşınıza çıkabilir. Gösterimde olacak festival filmleri ise, dünyanın dört bir yanından gelen binlerce kurmaca, belgesel, animasyon ve video art film başvuruları arasından uluslararası bir jüri tarafından seçilmiş 20 eserden oluşuyor. Her biri 30 sn süren filmlerin ana teması ise her anlamda “yolculuk”. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle