16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 NİSAN 2009 CUMARTESİ 7 Büyük rollerin küçük insanları CANSU DEMİRCİ Bir yanda okul, diğer yanda setler... Ne çocuklar ne de büyük. Henüz hayattaki rollerini bilmeden kameralar karşısında rol kesiyorlar. Erkenden olgunlaştıklarını söylüyorlar ama ileride nasıl bir psikolojiyle karşılaşacakları meçhul... Bilinçli ellerde büyüyorlarsa sorun yok ama ya değilse... Çocuk oyuncularla konuştuk. Bir Sezercik vardı, sonra Yumurcak, Ömercik hatta Ayşecik. O zamanki deyişle furya, DENİZ şimdiki trend; ÜLKÜTEKİN ağızla çocuk oyuncular trendi. Bir artan bir düşen talepten mi ibaret, yoksa sinema – televizyon sektöründe her zaman iş bulabilecek bir kitle mi? Kimbilir. Özel televizyonlarla birlikte etrafımızı saran diziler onları yeniden görünür kıldı. Çoğu dizide evin neşesi bir yaramaz, kardeşlerine sahip çıkan bir abla, büyümüş de küçülmüş bir tip oluyor. Galiba iyi de oluyor. Çünkü izleyici onları çok seviyor. Belki biraz da abartılı bir sevgi bu. Arka Sokaklar dizisinden Onur Bay‘la yaptığımız röportaj sırasında bir anne yanımıza geliyor, “Oğlum sana çok özeniyor, gerçek hayatta öyle yaramaz değilsin değil mi?” diye soruyor. Onur “Hayır, rol icabı” diyor, annenin içi rahatlıyor. Ancak benim içim rahatlamıyor, çünkü bu soru 13 yaşındaki bir çocuğun üstüne, kendisini izleyen yaşıtlarına örnek olma sorumluluğunu yüklüyor. yapıyorum” diyor. İşinden hiçbir zaman bıkmamasını ise altyapısının sağlam olmasına bağlıyor. Ancak o yaşlardaki naiflik ve elbette büyüklerin hırslarına bir anlam veremeyişi bir takım sıkıntılar yaşamasına neden olmuş. Yine de hâlâ bir çocuk kadar temiz düşünebiliyor olmaktan fazlasıyla memnun. Küçük yaşta karşılaştığı aşırı ilgi de bir sıkıntı olabilir. O yine disiplini ve ailesinin tutumu sayesinde, kendisine yönelen ilgiyi karakterini geliştirmesi için bir fırsata çevirdiğini söylüyor. Sakin roller bana uygun Cansu Demirci “Selena” dizisindeki üç kardeşten en büyüğü ve her yaştan hayranı var. 17 yaşındaki oyuncunun en büyük sıkıntısı okulunun da işi kadar ağır olması. Yine de “artık alıştım” diyor. Selena’yla birlikte sen ve Gizem Güven çok tanınır oldunuz. Hayatında nasıl değişiklikler oldu? Sokakta insanlar beni tanımaya başladı, o biraz garip geldi ilk başta. Aslında bu ilgiye biz de çok şaşırıyoruz. Çünkü baştan beri kendimizi öne çıkarmak istememiştik. Fan Kulüpler kurulmaya başlandı. Hiç katılmadık. Zaten orada kendilerini bizmişiz gibi tanıtan insanlar var. Benimle konuştuklarını zannedenler olabilir, ama hiçbiri ben değilim. Nasıl koşullarda çalışıyorsun? Bizim bölümlerimiz haftasonu çekiliyor. Sabahtan akşama kadar devam ediyor. GİZEM GÜVEN YILDIZ ASYALI Fotoğraf: VEDAT ARIK BEŞ YAŞINDA MÜZİKALDE Yıldız Asyalı da küçük yaşta “Eyvah Babam” dizisinde bir yandan pimpirikli babasıyla uğraşan bir yandan da ergenlik çağının zorluklarıyla yüzleşen kız rolünde sivrilmişti. Şimdi yirmili yaşlarında. Ancak sahnedeki mesaisi biz onu tanımadan çok daha önce beş yaşında AKM’deki müzikallerle başlamış. Bir yandan keman eğitimi, sekiz yaşında ise Korhan Abay‘la birlikte ilerleyen yıllarda tek başına da yapacağı çocuk programı sunuculuğuna adım atmış. Anlayacağınız çok çalışmış ve seçim sıkıntısı da hiç yaşamamış, “Hepsini bir arada çok daha iyi AŞIRI ROLLER Okul anlayış gösteriyor mu? Avusturya Lisesi hiç de anlayışlı değil o konuda. Zaten öğretmenlerin çoğu da yabancı olduğu için pek Türk televizyonlarını da izlemiyorlar. Yani öyle bir tolerans yok. Aslında bazen kızıyorum ama tolerans göstermemekle iyi yapıyorlar. Çünkü ben de diğer öğrencilerden farklı değilim. Gerçi haftasonlarım pek boş olmuyor ve çalışamıyorum ama “bana daha bol not versinler” diye bir beklentim yok. Belki geliş gidişlerde biraz daha anlayışlı davranabilirler. Oyunculuk yüzünden yapamadığın şeyler olduğunu düşünüyor musun? İlerde de oyunculuk mu yapmak istiyor musun? Baleyle saatleri çakışıyordu ama onu da hallettik. Oyunculuk düşünüyorum ama bir yandan uluslararası ilişkiler de okumak istiyorum. Henüz karar vermedim. İlerde oynamak istediğin bir rol var mı? Hayatta da sakin biri olduğum için çok aşırı rolleri yapamayabilirim. Bu yüzden daha sakin ve uyumlu rolleri tercih ederim. Bazen senin yaşındaki oyuncuların ağır şartlarda çalıştırılması eleştiriliyor. Yaşına göre ağır çalıştırıldığını düşünüyor musun? Bazen evet. Çekimler çok geç saatlerde bitebiliyor. Ancak oradaki insanlar bize işkence etmek için çekimleri uzatmıyorlar. Bir sahnenin yetiştirilmesi gerekiyorsa ancak o zaman oluyor. İsyan ettiğim oldu tabi, çok yorulduğunda insan sinirlenebiliyor. Ancak gençliğini yaşamak sadece gezmek değil. ? Yorgunluk geçip gidiyor “Sihirli Annem”deki evin küçük kızı Gizem Güven üç yıldır “Selena”da. 15 yaşındaki Gizem, başarısına ve gördüğü ilgiye karşın hala gelecekle ilgili kesin bir karar vermiş değil. Bir hayli fanatik hayranın var. Bazılarıyla mutlaka sokakta karşılaşıyor olmalısın. Sevilmek iyi birşey de bazen çok bunaltıcı olabiliyor. Kalabalık yerlerde birinin ilgisini çekince diğerleri de geliyor. O zaman yorucu oluyor hepsiyle fotoğraf çektirmek. Gerçi Sihirli Annem’de başlamıştı o yüzden alışkınım ama küçükken daha çok hoşuma gidiyordu. Büyüdükçe daha zor gelmeye başladı. Kendimde ayrıcalık görmüyorum. Koşulları daha bu yaşta biliyorsun, sence değiyor mu? Bazen çok yoruluyoruz ve ertesi gün okul oluyor, ödevler yetişmiyor ama oturup izlediğimizde her şey bir anda geçip gidiyor. Sadece çok uykum geldiğinde biraz agresif oluyorum. Sonuçta zorla yaptığım birşey değil. Hayranların arasında seni örnek alanların olmasının sana bir sorumluluk yüklediğini düşünüyor musun? Zaten ben istediğim gibi davranıyorum ama yine de örnek alan küçükler olduğu için daha dikkatli olmam gerekebilir. Birilerine örnek olmak zorunda olduğumu düşünmüyorum. Birisi hareketlerini sevdiği kişiyi örnek alır kimseyi zorla örnek almaz. Ben de mesela Angelina Jolie’yi örnek alıyorum. Oynamak istediğin bir karakter var mı? Çok düşünmedim ama Tomb Raider gbii aksiyonlu bir rolde oynamak isterdim. Belki oynarken zorlanırdım ama izlemesi çok zevkli. Oyunculuğun seni çabuk olgunlaştırdığını düşünüyor musun? Gerçekten de öyle çünkü küçük yaşta sorumluluk almaya başladım. Haftasonları sete gitmek bir görev haline geliyor. Gitmemek gibi bir şansın olmuyor. Hiç sıkılmadım FURKAN GÖKSEL Furkan Göksel 15 yaşında, üç yaşından beri setlerde. Küçük yaşına karşın azimli çalışmasının ödülü ise “Arka Sokaklar” dizisindeki başarısı. Daha önce başka bir yerde rol aldın mı? Genelde reklam, katalog çekimlerinde rol aldım. Arka Sokaklar ilk dizim. Sette insanların sana davranışında ilk günden bugüne nasıl değişiklikler oldu. Dizinin başında pek önemsemiyorlardı ama birden popüler olunca davranışları değişti tabii. Önemsememek derken daha çok “bunlar yapamaz bunların üstüne fazla gtimeyelim” şeklindeydi ama sonradan rollerimiz de arttı. İlerde oyunculuk da yapmak sitiyor musun? Evet. Hiç sıkılmadım, Gittiğim bütün işlerde arkadaş ortamı çok iyidi. Diğer dizilerdeki yaşıtın olan oyuncuları takip ediyor musun? Evet. Değerlendiriyoruz kendi içimizde. En azından iyi bulduklarınızı söyle. Kardeşim Selena’yı çok seviyor. Ben de onunla izilyorum, bazen eleştirsem de genel olarak beğeniyorum. [email protected] Eskiden neysem şimdi de oyum Evin yaramaz çocuğu Onur Bay (13) “Arka Sokaklar”ın yükselen yıldızı. Diğerleri gibi o da sokakta rahat yürüyemiyor. Kaç yıldır oyunculuk yapıyorsun? Üç yıldır. Daha önce “Köpek” isimli bir dizide oynamıştım. Oradan beğenilerek “Arka Sokaklar” dizisine çağrıldım. 106 bölümdür Arka Sokaklar’dayım. Köpek’te çok rolüm yoktu. Dizidekilerle de pek anlaşamıyordum. Sabah gidip akşam çok geç saatte eve dönüyordum. Bir sahne için üç saat filan bekliyordum. Sana oynayacağın sahneyi anlatırken oyuncu olarak davranıldığını hissediyor musun. Yoksa hala olabildiğince basit mi anlatıyorlar? Bence artık onlar da farkında bu işi yapabildiğimin. İlk başta basitleştirmeye çalışıyorlardı, daha değişik davranıyorlardı. Eskiden de kötü bir davranış yoktu ama şimdi daha da iyi davranıyorlar. Hiç “yeter” dediğin oldu mu? “Yeter” demedim ama sıkıldığım oluyor. Arkadaşlarımla bir yere gidecek oluyorum, o saate çekim koyuyorlar. Arkadaşlarımın tutumları da değişti. Eskiden tartıştığımızda konu kapanıp gidiyordu. Şimdi şımarık olduğumu düşünüyorlar, herşeyi diziye bağlıyorlar. Okulda da beni havalı bulanlar var. Ancak ben eskiden nasılsam şimdi de öyleyim. ONUR BAY Izİzlenim ÜMRAN BULUT gençleşen bir usta Sadi Diren. Düşüncesinde hiçbir şekilde klişeleşmeye yer vermeyen hali, onu bir form zengini olarak çalıştırıyor. “Araştırmanın, tasarımın ucu bucağı yoktur” tezinin göstergesi olabilecek birçok seramiği, bir sanatçı ve eğitimci kişiliğin yaşamla ne denli barışık olabileceğinin de ıspatı. Dik, yatay, dairesel, kübik birçok form çeşitliliği bu serginin her ayrıntısında kolayca bulunabilecek farklılıklar. Sergiden, buranın daha yoğun olarak gençler ve öğrencilerce de gezilmesi, Türkiye’de çağdaş seramik sanatının, geçmişle kurulacak bağların eşliğinde değerlendirilmesi, tanıtılması ve değişik fiyatlarda satın alabileceğiniz kaynaklarla desteklenmesini isteyerek ayrılacaksınız. Şimdi de bir başka seramik ustalarımız M. Tüzüm Kızılcan’ın sergisine varın. Maçka Sanat’a uğrayın. İlk algılamanız kuşkusuz “Plastik sanatlarda sunum oldukça ciddiye alıması gereken bir iş” şeklinde olacaktır. Çünkü ne mutlu ki, her sergide bulamadığımız bir özen var burada. Seramik sanatçılarımız... ...Bugün 13 nisan 2009, ülkemin aydın akademisyenlerine, girişimcilerine de ağır suçlamalar var. Onların da gözaltına alınmalarını, evlerinin aranmasını bir tarih utancımız olarak yaşıyorum. Öğrencilerimden ‘değer yargılarının, davranış biçimlerinin uygarlığa, düşüncelerin çağdaşlığa koşut geliştirilmesi’ temalı ‘iş’ler isteyeceğim… İnsan yüzyıllardır kültür ve sanatla olan etkileşimini içtenliğiyle besler, düşüncesini onlarla geliştirir. Yaşamı resimle, yazıyla, konuşmayla anlatır, eleştirir. En can sıkıcı olaylar, içinden çıkılamaz gibi görünenler sanatın belirgin varlıkları olmuşlardır. Bir heykel, bir seramik ya da bir resim olsun, sanatçısının elinde eğilip bükülür, biçimlenir; sonuçlandırılır. O artık üretildiği yerin, zamanın eseridir. Evrenseldir, çağdaştır ya da gelenekseldir ama her zaman bir belletendir… Sanat eserleri sergilenmeleri aracılığıyla insanlarla tekrar tekrar buluşup, onlarla tekrar tekrar konuşurlar. Şimdilerde izlediğimiz Sadi Diren’in ‘Retrospektif 1957 2008’ seramik sergisi gibi. Bu sergi sizi de köylerimizde dolaştıracak, kah Kapadokya’ya götürecek kah Karadeniz’e. İnsanımızı anlatan ayrıntılarla, kültürümüzle buluşacaksınız. Kibele Sanat Galerisi’nde 16 Mayıs’a kadar bu seramikler arasında dolaşırken tarihi mirasımızla bezeli toprağımızın kokusunu alacaksınız. Kısa belgeselde ise Diren’in seramik yapmaya başlama yıllarının kısa bir öyküsünü izleyeceksiniz. Türk seramiğinde sürekli araştırıcı olma tutkusuyla Eser üzerinde mekanın, ışığın işlevselliği hiç atlanılmadan değerlendirilmiş. Bilgiyle, estetik donanımla iyi bir şekilde kotarılmış olan sergilemeler kuşkusuz eserlerin daha dikkatle izlenmelerini sağlıyorlar. Maçka Sanat Galerisi bu anlamda senelerdir açtığı sergiler gibi ders nitelikli sunumlarından birini daha hazırlamış. Mehmet Tüzüm Kızılcan “Seramiğin Halleri” sergisinde esinlendiği eski eserler ve çanak çömlekler bağlantısını çağdaş bir çizgide sergilemekte. Galeriye girdiğinizde kendinizi bir müzenin seramik bölümünde hissedip görsele duyulan estetik yaklaşımlı olumlamayı kolayca yapıyorsunuz. Tüzüm’e bakın. Çukur çanakları doğal boyama teknikleri ile ne kadar estetik kılmış. Seramiği çeşitli hallerinden uzaklaştırmış ve onun en ince çanak yapımındaki özelliklerini sergilemiş. Çanaklar büyüklü küçüklüler. Yerlerinden memnunlar ve gelenekselin çağdaş olabileceğini, duyarlılığı, alımlı kılınışı örnekliyorlar. Sergi 30 Mayıs’a kadar sürecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle