23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sahneye çıkmam Ben Anadolu tam bir çılgınlık Yıldız Kenter, adı tiyatroyla özdeşleşmiş, sahnedeki duruşuyla yıllar yılı herkesi kendine hayran bırakan bir tiyatrocu. Yaşsız bir kadın. Yıllar geçiyor, o yılları eziyor, ‘kimse zamana hükmedemiyor’ dese ZUHAL de zamanla savaşında hep o Biz de sanatta 60 yılını AYTOLUN galip. deviren Kenter’le sadece tiyatroyu konuşmadık, yaşama dair ne varsa hepsine dokunduk; hatta ölüme bile. ‘Sille tokat girdim’ dediği konservatuvar günlerinden, 80 yaşında sahnelediği Ben Anadolu’nun nasıl bir çılgınlık olduğuna kadar... SİLLE TOKAT GİRDİM KONSERVATUARA Sanatta 60. yılınızı doldurdunuz. Dünden bugüne bir bakış atarsak 60 yılda neler yaşandı? Hep bir mücadele ve çekişme yaşadım. Hatta 1516 yaşlarımdayken konservatuvara girmek istediğimde ailem karşı çıkmıştı. En büyük abim ve İngiliz annem başta olmak üzere. Babam sessiz kaldı. Ama sonra yardımcı oldu kaydolmama. Karşı çıkmalarının nedeni neydi? Türk insanı yetenekli diyorsunuz. Yetenekli, peki neyi eksik? Desteği eksik olmuştur hep; mahalle desteği. İşte ben de o sıkıntıyı çektim. Kız erkek beraber okuyormuş, konservatuvarlı kızlar ‘orospu’ olurmuş, kızların çocukları oluyormuş, tuvaletlerde düşürüyorlarmış. Bunun gibi bir çok dedikodu. Hele ki bizim oturduğumuz muhitlerde. Ama çok istiyordum konservatuvara girmeyi. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullardan dolayı çok ev değiştirdik. En son taşındığımız konservatuvara çok yakındı. Okul çıkışı hemen oraya gider, dinlerdim sesleri. Sonra sille tokat girdim konservatuvara. Hayatımın en mutlu dönemlerinden biriydi. Atatürk, Türk gencinin sanatta, özellikle de çok sesli sanatlarda bu kadar başarılı olabileceğini nasıl öngördü hala şaşıyorum. Musiki Muallim Mektebi’ni konservatuvara dönüştürdüğünde Avrupa’dan da pek çok değerli sanatçı geldi. Çok şanslı bir dönem yaşandı konservatuvarda. Baktığınızda sinema, tiyatro oyuncularının bazılarını çok daha ileride görebiliyorsunuz. Bu mutluluk verici. Sonra da sahne... Yıllar içinde pek çok şeye tanık oldunuz. Türk Tiyatrosu bu süreçte hangi noktaya geldi? Türkiye’de tiyatro hala çok genç. Atatürk’ün Türk Gençliği’ne emaneti boşuna değildi. Bir ateş, inanç gördü. Yanılmadığını da gördük. Tiyatroda her zaman az olmuştur seyirci. İnsanlar en küçük bir ekonomik, politik gelişmede ilk olarak sanattan çeker elini eteğini, evine kapanır, küser, korkar. Her şey bir alışkanlık sonuçta. Gençlerin yeni ve güzel fikirleri var. Başka türlü tavırlar, davranışlar doğuyor. Yeni oluşumlar ortaya çıkıyor. Bunlar ileride başka türlü bir ağaç olacak, meyveler verecek. Binlerce yıldır gelen o büyük ulu çınara katkıda bulunacak, yaşamasını sağlayacak bir güç oluşturacak. Hiçbir çaba boşa değildir. Aşkla, severek, inanarak, aldatmaca olmadan yapılıyorsa tabii. Herkes rahat ölemiyor Turnelerle pek çok ülke ve şehir gezdiniz. Çok insanla tanışıp yeni hikayeler biriktirmişsinizdir. Var mı yeni bir proje? Kanada’ya turneye gidecektik Talat Halman’la. Ancak tarihte bazı değişiklikler oldu. Orada bir oyun yazarından bahsettiler. Tiyatrosu olan 70 yaşını geçmiş bir aktrist için oyun yazmış. Benim yaşımda insan için de rol yazılmıyor artık. Onun için çok ilgimi çekti, piyesi istedim. Tiyatro sahibi kadının kocası zengin bir mimarmış ve kadın istediği rolü tiyatrosunda oynamış. Yaşlanınca da kendine göre rol bulamamış ve oyun sipariş etmiş. Oyunun yazarı da Kral Lear’ı, Kraliçe Lear yaparak yazmış. Oyunu okuduğumda çok güldüm. İhtiyarlığı çok güzel işlemiş. Trajik olmaktan çıkmış, trajikomik olmuş. Onu sahnelemek istiyoruz. Yaşlılığa bu bakış insanları da rahatlatıyordur elbette. Kendi yaşıyla, durumuyla dile gelmek hoş birşey. Seyredeni güçlendirir. Attila İlhan; “İdam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar. Ölüme koşullanmış bütün davranışları” der. Öte yandan da Nazım diyor ki; “70’inde bile zeytin ağacı dikeceksin. Hem de ona buna kalır diye değil. Ölümden korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak ağır bastığı için.” İkisi de çok doğru söylüyor. Yaşlılara hakikaten artık itelendiklerini, istenmediklerini telkin ediyor toplum. Yaşarsan ihtiyarlayacaksın; yok çaresi. Yine de rahat ölmek için de şanslı olmak lazım. Herkes rahat ölemiyor. Benim kocam dünyanın en iyi insanıydı. Hiç acı çekeceğini sanmıyordum. Hayatında ‘canım sıkkın’, ‘başım ağrıyor’ demeyen adam, morfin altındayken ‘nasılsın canikom?’ dediğimde ‘acıyor’diyordu. Buna dayanılmıyor. Acı çekerek ölmemeli insan. Tabii bilemiyoruz nasıl öleceğimizi. ZAMANA KİMSE HÜKMEDEMİYOR Yüzlerce oyuncu yetiştirdiniz. Bundan sanatsal anlamda da beslenmiş olmalısınız. En çok beslendiğim kaynaklardan biridir öğrencilerle beraber olmak. Her yeni nesil karşıma çıktığında başka bir tavır ve davranış biçimi görüyorum. Anadolu’nun her yerinden gelen o mozaikte tanıyorum onları. Çok şey alıyorum onlardan ve sürekli onlara ne vermem gerektiğini etüd ediyorum. Her biri bir saz onların. Ben de kendi malzemelerinden en iyiyi çıkarmaları için çalışıyorum. Flütsen flütsündür, keman olamazsın. Sesiyle, bakışıyla, sesinin derinliği ve duruşuyla, kendisi olarak, neler yapabileceğini anlatmaya çalışıyorum. Çok farklı bakış açıları tanıyorum. Sonuç olarak yaşam da bir sahnedir, tiyatrodur. Efes Pilsen’in sanata desteğini nasıl karşılıyorsunuz? Sanata destek çok önemli. Tiyatroyu destekleyen herkese teşekkür etmek isterim. Tiyatroya büyük emek verdiniz. Çok büyük zorluklarla Kenter Tiyatrosu’nu kurdunuz. Ardınızda bırakacaklarınıza dair bir korku taşıyor musunuz? Korkmuyorum. Çünkü Türklerin yeteneğine inanıyorum. Yeter ki zaman kaybı olmasın. Eğitimin önemi büyük. Bu yüzden açılan küçük kursları bile çok önemsiyorum. Çünkü seni sana öğretmeye çalışıyor. Onlarla tanıyorsun kendini. Bu işi biraz bilen kişiler tarafından oyunculuk dersi verilmelidir. Yoksa boşa geçmiş zamanlar olur. Oyunculuk eğitimlerinde duygularını daha yakından tanıyabiliyorsun. Pozitifse salıveriyorsun, negatifleri ise atamıyorsun, ‘ben sana hakim olabilirim’ diyorsun. Bu negatif davranışları başkasında gördüğünde de suçlamaman gerekiyor. Tiyatronun ilk işlevlerindendir bu. İnsanı insana hoş göstermek, sevdirmek. Hangi koşullarda, neyi, nasıl yaptığını gözler önüne sermek. Bu dehşetli bir tartı. Şimdilerde baktığımda oyunculuk kolay işmiş gibi görülüyor. Bazıları başarılı da olabiliyor, şöhret de. Ama hemen şöhret olunca gelişim bitiyor. Oysa sanatta, tiyatroda hiçbir zaman öğrenci olmaktan kurtulamazsın. Zihninizi ve bedeninizi dinç tutmanızın sırrı nedir? Tiyatro ihtiyar insan kabul etmiyor. İhtiyarladın mı tekmeyi yersin tiyatroda. Bir yazı okudum. Tiyatro gençlerin işidir; 10, 30, 95... 60 yaşına gelmiş ‘tamam yoruldum’ diyor. Yaşamak çalışmaktır. Başka hiçbir şey yoktur. Çalışmayı zevk haline getireceksin, keyif alacaksın. Ben çok şanslıyım, sevdiğim işi yapıyorum. Herkes yapamıyor bunu. Çok çalışıyorum, hiç mi yorulmuyorum, hiç mi acı çekmiyorum, hiç mi yumurta yemiyorum kafama... Yiyorum ama ben bu işi seviyorum. Yaşamak gibi bir şey. Çalışmak besliyor beni. Yaşsız bir kadınsınız. Yaşsız olmak hoş birşey. Zaten kimse zamana hükmedemiyor. Bunu her insan kafasında yaşıyor. Kafasında 10 ya da 20 yaşındadır belki. Esas olan onu dışarıya çıkarmak ve elele tutuşup oynamak. Kaç yaşında olursa olsun. Temkinli misinizdir? Yaşamınızda yaptığınız en çılgınca şey nedir? Hiçbir zaman çılgınlık yapmadım maalesef. Ben korkak bir insanım aslında. Sahneye çıkarken de çok korkuyorum. “Öyleyse niye çıkıyorsun” diyorlar, “bilmiyorum” diyorum. Sahneden önce kimseyi görmek, konuşmak istemiyorum, dokunsalar ağlayacağım. Ödüm kopuyor. Sahneye çıkmam çılgınlık zaten. Hele de 80 yaşında sahneye çıkıp Ben Anadolu’yu oynamak tam bir çılgınlık. ‘Deli kadın’ diyorlardır herhalde. Diğer yandan da bu çılgınlığı yapmam için seyirci beni destekliyor, kabahat bende değil. Efes Pilsen’le bu hafta İHTİYARLADIN MI TEKMEYİ YERSİN ? Oyun Atölyesi’nde Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler bugün saat 20.30’da yarın ise saat 16.00’da sahnelenecek. 23 ve 24 Nisan tarihlerinde ise Testosteron saat 20.30’da izlenebilir. ? Kenter Tiyatrosu’nda 24 Nisan’da Adana Devlet Tiyatrosu Hacı Ömer Sabancı Sahnesi’nde 39 basamak saat 20.00’de izlenebilir. ? Dostlar Tiyatrosu, Muammer Karaca Tiyatrosu’nda bugün Marx’ın Dönüşü’nü saat 20.30’da, yarın ise Sivas’93’ü saat 15.00’te sahneleyecek. Marx’ın Dönüşü, 20 Nisan’da Ege Üniversitesi Kampüs Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de 21 ve 22 Nisan’da İzmir AKM’de saat 20.30’da, 23 Nisan’da ise Muğla Kültür Merkezi’nde saat 20.30’da izleyiciyle buluşacak. ? Tiyatro İstanbul Altı Haftada Altı Dans Dersi bugün İzmir Sabancı Kültür Merkezi’nde saat 16.30 ve 20.30, yarın ise 20.30’da sahneleniyor. 22 ve 23 Nisan’da ise Adana Devlet Tiyatrosu Hacı Ömer Sabancı Sahnesi’nde saat 20.00’de, 24 Nisan’da da Hatay Kültür Merkezi’nde saat 20.30’da izlenebilir. ? Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda İyi Günde Kötü Günde Şişli Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda bugün saat 20.30’da yarın ise 15.30’da sahnelenecek. 24 Nisan’da da Tak Tak Takıntı Şişli Ali Poyrazoğlu Tiyatrou’nda saat 20.30’da izlenebilir. ? Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda bugün saat 15.00 ve 20.00’de Ceza Kanunu, Van Devlet Tiyatrosu’nun Şu 1941 Yılında oyunu 20 ve 21 Nisan’da saat 20.00’de, 23 ve 24 Nisan’da saat 20.00’de Kış Gelmeden oyunları izlenebilir. ? Antalya Devlet Tiyatrosu’nda bugün saat 15.00 ve 20.00’de Benim Doktor Oğlum sahnelenecek. Titanik Orkestrası 22, 23 ve 24 Nisan’da saat 20.00’de sahneleniyor. ? Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda bugün saat 15.00 ve 21.00’de Rumuz Goncagül sahnelenecek. ? Sadri Alışık Tiyatrosu’nda Yeşil Papağan Ltd. 18 ve 24 Nisan’da Sefaköy Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de sahneleniyor. ? Ankara Sanat Tiyatrosu’nda bugün Ölüm ve Kız saat 20.00’de, yarın Töre oyunu saat 15.30’da, 24 Nisan’da da Ölüm ve Kız saat saat 20.00’de sahnelenecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle