Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dinleyin Moda ve müzik Tokyo’nun sokak modası akımı Harajuku’dan ve Londra’nın stil dolu gece hayatından esinlenen ‘Style the Night’ konsept partileri The Hall’da devam ediyor. Etkinlik kapsamında bu akşam kostümleri ve electro rock müzikleri ile Avrupa’nın önde gelen topluluklarından Terry Poison sevenleriyle buluşacak. Tel Aviv’in önde gelen stilistleriyle çalışan grup üyeleri, her konserlerinde moda, müzik ve sahne tasarımını biraraya getiriyorlar. ‘Rock n Roll’ ve elektronik müziği bir arada kullanan Fransa’nın en popüler isimlerinden Terry Poison, bu akşam unutulmaz bir performans gerçekleştirecek. 4 21 MART 2009 CUMARTESİ Flamenko biraz da meydan okumaktır Juan Manuel Cañizares farklı tekniği, ritimdeki ahengiyle flamenkonun en özel isimlerinden. Flamenkonun içine doğan, onunla büyüyen Cañizares artık tecrübelerini gençlere aktarıyor. Müziğini şimdi ile geçmiş, gelenek ile modern arasında da sınırlamıyor. İspanyol müziğinin mirasını dünyaya sunan Juan Manuel Cañizares farklı tekniği, ritimdeki ahengiyle en özel flamenko gitaristlerinden. Paco De Lucia ALİ DENİZ ile on yılı aşkın bir süre birlikte çalışma fırsatı bulan Cañizares’in USLU yüzün üzerinde albümde de imzası var. Carlos Saura‘nın filmlerine müzikler yapan, İspanyol Ulusal Balesi’nin projelerindeki besteleriyle büyük övgü alan sanatçı, 29 Mart tarihinde İstanbul’a geliyor. Konser, Cemal Reşit Rey’de. Müzisyene bu konserde ikinci gitarda Juan Carlos Gomez, perküsyonda Rafa Villalba ve dans figürlerinde de Angel Munoz eşlik edecek. BULERIA BİR BAŞKA Cañizares, flamenko kadar çağdaş İspanyol müziği için de bir kapı. Bunu da derin müzik araştırmalarına borçlu. Flamenko denildiğinde Buleria’ın akıllara gelmesini ise “Buleria’nın çok canlı bir ritmik yapısı var ve bu da flamenkonun karakteristiğini demek. Elbette flamenkoda Solea, Tangos, Siguiriyas gibi farklı tarzlar da var” diye özetliyor. Müzisyene sahnede bir de dansçı eşlik ediyor. Zaten ona göre “Baile” yani dans flamenko müziğinin görsel olarak yorumlanması demek. Cañizares müzik macerasında pek çok tanınmış isimle de çalıştı. Enrique Morente, Camarón de la Isla, Serrat, Alejandro Sanz, Mauricio Sotelo, Rocío Jurado, El Último de la Fila, Leo Brower, Peter Gabriel, Michael Brecker, Mike Stern, Al Di Meola, Peter Erskine, The Chieftains bunlardan bazıları. Rocio Jurado ve Paco Rabal’la beraber “La Lola se va a los puertos” ve Carlos Saura’nın “Flamenko” filminin müzikleri de ona ait. Şimdi de İstanbul’da sahne alacak. Keyifli bir flamenko tecrübesi için Cañizares, doğru bir tercih. (0212 244 87 37, biletler 20 ve 15 TL) Turne öncesi ısınma Mor ve Ötesi, Mart sonu başlayacağı Avrupa turnesi öncesi Studio Live’da ısınma konseri gerçekleştirecek. Bu akşam yapılacak konserde uzun zamandır seslendirmedikleri çok sayıda eski şarkılarına yer verecekler. Sahne tasarımının da kullanılacağı konserde geniş bir repertuvar seslendirilecek. İki perdelik bu özel etkinlik saat 22.00’de başlayacak. ‘Kızılbaş’ların albümü 16 sanatçı sesi ve sazıyla AleviBektaşi deyiş ve nefeslerini yorumladı. Kalan Müzik’in bir seri olarak yayınlamayı sürdüreceği albüm içeriğine uygun olarak ‘Kızılbaş’ adını taşıyor. AleviBektaşi şiiri ve müziğinin, bugüne kadar albümlere pek aktarılmayan, ancak KızılbaşAlevi topluluğunun cemlerinde ve muhabbetlerinde söylenen deyiş ve nefesleri, Türkçe, Kürtçe ve Zazaca dillerinde, 16 sanatçının sesi ve sazıyla yeniden yorumlanıyor. Albümün içeriğine de uygun olarak “Kızılbaş” başlığı altında, AleviBektaşi şiirinin farklı dönemlerinde yaşamış büyük ozanlarının dizelerinden seçilen eserler, güçlü yorumcuların dinamik yorumlarıyla günümüze aktarılıyor… Kalan Müzik’in bir seri olarak Dertli Divani yayınlamayı sürdüreceği Kızılbaş çalışmalarının, usta âşıklar ve yorumcuların eserlerinden oluşan albümlerin yanı sıra, genç seslerin yorumladıkları albümlerle devam edeceği açıklandı. Kızılbaş albümünde nefesleri Sabahat Akkiraz, Cengiz Özkan, Muharrem Temiz, Erdal Erzincan, Erkan Oğurİsmail Hakkı Demircioğlu, Emekçi, Musa Eroğlu, Dertli Divani, Ulaş Özdemir, Mikail Aslan, Hüseyin ve Ali Rıza Albayrak, MetinKemal Kahraman, LütfüEmre Gültekin, Mazlum Çimen, Özlem Taner ve Cemil Koçgün yorumladı. Yorumcular albümde Harabi, Agahi, Hatayi, İbreti, Büryani, Teslim Abdal, Genç Abdal, Seyrani, Nesimi, Firik Dede ve Gunde Doğan’a ait eserleri seslendiriyor. “Kızılbaş” sözcüğü, kökeninde pek çok rivayet bulunan bir kavram. Bazı araştırmacılar tarafından kökeni İslam öncesi kaynaklara kadar giden bu terimi, bazı araştırmacılar ise Safeviler döneminde kızıl başlık takan Anadolu Aleviler’i için kullanılan bir kavram olarak açıklıyor. “Kızılbaş”ın AleviBektaşiler için anlamı, birlik olmayı ve kendi “yol”una sıkı sıkıya bağlı bir inanmayı vurgularken; AleviBektaşi olmayanlar açısından ise bu inanca mensupları karalama ve sapkın sayma anlamında kullanılıyor. Bundan dolayı yüzyıllar boyunca bu inanca mensup olanlar, Seyit Nesimî’den Pir Sultan Abdal’a, İmam Hüseyin’den Şah Kalender Çelebi’ye, Dersim’den Sivas’a, Maraş’tan Çorum’a, geniş bir tarih aralığına uzanan yüzyıllar boyunca asılmış, kesilmiş, derisi yüzülmüş, türlü kırıma uğratılmıştır. “Kızılbaş” albümü, AleviBektaşiler’in kullandığı manasıyla kullanılmış bir kavram ve bu kavramdan yola çıkarak hazırlanmış, baştan sona politik bir çalışma. Buradaki politik sözcüğü, albümün bakış açısından kaynaklanıyor. Kalan Müzik’ten yapılan açıklamada, Hacı Bektaş Veli’nin “72 millete bir nazarla bakmak” sözünden yola çıkarak, albümde yer alan eserlerde AleviBektaşi inancının farklı kaynaklarından deyişleri bir araya getirirken, geniş bir coğrafyada yaşayan tüm AleviBektaşi topluluklarına aynı nazarda bakış yer aldığı belirtiliyor. Türkçe, Kürtçe ya da Zazaca eserleri bir araya getirme ısrarının gerekçesi de bu bakış. (0216 556 98 00, biletler 49 TL) MİYASE İLKNUR Asfalt Dünya ‘Ormanlar Kralı’ albümlerinden çıkan yeni video klipleri ‘Sakın’ ile şu sıralar televizyon ekranlarına sıkça konuk olan Asfalt Dünya, 24 Mart Salı akşamı Jolly Joker Balans’ta bir konser verecek. Vokalde Emrah Özdamar ve gitarda Ertan Haktanır’dan oluşan gruba konserde basta Bora Bekiroğlu ve davulda Emre Yıldız eşlik edecek. Etkinlik saat 22.00’de başlayacak. FLAMENKOYU YAŞIYORUM Flamenko tutku olarak tanımlanır, ama aileden gelen de bir gelenektir. Peki Cañizares’in yolu flamenko ile nasıl kesişti? Cañizares, “Evet, ben de flamenko soluyan, flamenkoyla yaşayan bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Benim için flamenko asla sadece bir müzik olmadı, çünkü ben flamenkoyu yaşıyorum. Gitarımla da henüz altı yaşında tanışmış olmam en büyük şansım” diyor. Elbette mayası toplumların tarihine dayanan müziklerin insanlar üzerinde bıraktığı buğulu etki farklı. Flamenko da dünya müzikleri arasında bunu en iyi yansıtan tarzlardan biri. Cañizares, flamenko dendiğinde ilk akla gelen isim Paco De Lucia ile de uzun yıllar çalışma fırsatı buldu. Bu tecrübenin kendisine yeni ufuklar açtığının farkında. Özellikle de doğaçlama tarzı konusunda ondan çok şey öğrendiğini söylüyor: “Müziğin özüne sadık kalarak, onu baştan okumaya ve anlatmaya çalıştım. Bu şekilde geçmiş ile şimdinin mutlak bir ortasını bulduğuma inanıyorum.” Son albümünde ise piyanist Albeniz’in başyapıtı “İberia Süiti”ni yorumluyor. Aslında bu biraz da riskli bir tercih, hatta meydan okuma. Cañizares de bunu kabul ediyor. “Albeniz, İspanyol müziğinin en büyük bestecilerinden biri ve onun mirasını bugüne taşımak benim için çok verilmesi gereken bir sınavdı. Bundan kaçamazdım. Hem kendimi geliştirebilmek, hem de tekniğime meydan okuyarak bunu yapmak istedim” diyor. Nacizane bir yorum yapmak gerekirse, Cañizares, bu sınavı iyi bir notla geçmiş diyebiliriz. Müzisyen artık Flamenko eğitimi de veriyor. O zaman böyle bir ustaya sormadan geçemiyoruz. Bu eğitimi almak isteyenler nelere hazır olmalı? Onun da öğrencilerinden beklentileri neler? Yanıtlıyor: “Bu eğitimi almaya yatkın olabilmek çok önemli. Elbette öncelikle müziğe aşk duymalısınız. Benim öğrencilerimin de hemen hepsi flamenkoya çok küçük yaşlarda tutulmuşlar ve yine flamenko gitarıyla maceraları çok küçük yaşlarda başlamış. Böyle olduğunda da iyi flamenko müzisyenleri yetiştirmek için her şey sağlanmış oluyor. Benim yaptığım da onların kendi tekniklerini geliştirebilmeleri için yol göstermekten fazlası değil.” (0212 251 77 02) Caz keyfi Alp Ersönmez Trio, 26 Mart Perşembe akşamı saat 21.30’da Nardis Jazz Club’da konser verecek. 1974 doğumlu Alp Ersönmez, Bilgi Üniversitesi ‘Caz Kompozisyon Bölümü’nü bitirdi. Aydın Esen’le çalıştı. Pek çok festivalde ve kayıtta yer aldı. Alp Ersönmez Genco Arı ve Turgut Alp Bekoğlu’ndan oluşan topluluk, besteler ve düzenlemelerden oluşan repertuvarlarıyla sahnede olacak. Doherty’nin ilk solo albümü Myspace’te Babyshambles grubunun solisti olmasının yanı sıra, Kate Moss’un eski sevgilisi olarak da bilinen Pete Doherty ilk solo albümü “Grace/Wastelands“in lansmanını Myspace’ten gerçekleştiriyor. Prodüktörlüğü Stephen Street (The Smiths ve Blur) tarafından yapılan albümde konuk sanatçı olarak Blur’den Graham Coxon ve Dot Allison, Babyshambles grubundan Mik Whitnall, Adam Ficek ve Drew McConnell yer alıyor. Albümün satışa sunulması ise 16 Mart tarihinde olacak... sirin.guven?gmail.com Tarihi bir hiphop gecesi BİRİLERİ Geçen pazar akşamı New York’un Times Meydanı’ndaki B.B. King Blues Club’da müzik tarihi açısından önemli bir olay yaşandı. Salonu tıklım tıklım dolduran kalabalık, hiphop efsanesi Public Enemy’nin (PE) sevilen rapçisi Flavor Flav’in 50. doğum gününü kutladı. Hiphop dinleyicileri, PE kzulal?yahoo.com konserlerinin nasıl olduğunu iyi bilir. Geçen ay AFM İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde izleme olanağı bulduğumuz “Public Enemy: Welcome to Terrordome” adlı belgeselde de gösterildiği gibi, PE konserleri daha çok bir siyasi parti mitingine benzer. Şarkı sözlerindeki mesajlarıyla, siyah nüfus arasındaki sosyal ve politik bilinçlenmeye büyük katkılarda bulunan PE, son 25 yılın en etkin gruplarından biri. Yıllar önce New York’ta bir açıkhava festivalindeki performanslarını gördüğüm için, bu konserin de nasıl olabileceğini az çok tahmin ediyordum. Ama doğrusu, beklediğimin ötesinde tarihi bir konser oldu. Grubun lideri Chuck D’nin ev sahipliğini üstlendiği gecede, hiphop dünyasının en önemli isimleri sahneye çıktı; en tanınmış hiphop DJ’leri bütün yeteneklerini sergilerken, her biri ikon statüsüne ulaşmış rapçiler sahnede birlikte performans gösterdi. Toplam beş saat süren kutlamanın herkese sevinç çığlıkları attıran iki büyük sürprizi vardı: Grup, gelmiş geçmiş en önemli hiphop albümlerinden “It Takes a Nation of Millions to Hold Us Back”in tümünü çaldı! 1988 tarihli albüm, yayımlandığı dönemde bıraktığı etkiyle müzikte bir devrim yaratmıştı. Reagan Amerikası’nda, kapitalizmin acımasız politikalarının halkı ezdiği, savaş ZÜLAL KALKANDELEN tamtamlarının çaldığı günlerdi... PE’nin böyle bir ortamda, insanları kendi hayatları için inisiyatif almaları yönünde uyaran radikal şarkıları, her şeyden daha güçlüydü... İşte bu albümdeki şarkıların hepsini o akşam PE’den canlı dinledik! Üstelik sürpriz bununla da bitmedi. Gecenin onur konuklarından Ice T çıktı sahneye! Chuck D, Flavor Flav ve Ice T, birlikte söyleyince tam anlamıyla inledi salon. Sonra eşleri geldi sahneye; gece boyunca sürekli herkese teşekkür eden Flav, eşini dudaklarından öpüp mutluluğunu haykırdı... Gece yarısına saniyeler kala geriye doğru sayım başladı ve tam 12’de Flavor Flav, 50 yaşına basınca pastalar geldi. Çığlıklar, alkışlar bibirine karışırken, Flav’i izliyordu herkes. Ufak tefek, cılız bir adam ama cüssesinden beklenmeyecek kadar enerjik. Artık sembolü olan kocaman saati yine boynuna asmış, sahnede dört dönüyor. Meşhur “Yeah” bağrışını yapıyor; seyircilerden de aynısını, aynı uzunlukta yapmalarını istiyor. “Biz Chuck D ile 1982’den bu yana bir aradayız, ama hiçbir zaman dudak oynatıp sizleri kandırmadık, sample kullanmadık,” diyor. Sonra Chuck D, bunu kanıtlamasını isteyince de, başlıyor bütün marifetlerini göstermeye... CHUCK D’DEN MESAJLAR Eğlenceli ve bol konuklu gecenin, en dikkat çekici konuşmalarını da, elbette yine Chuck D yapıyor. Flavor Flav, sahnenin bir köşesinde konuşmaya devam ederken, o da aynı anda mesajlarını veriyor. Aralarında garip bir uyum kurulmuş; kimse diğerine dönüp, neden o konuşurken susmadığını sormuyor... Flav, gruptaki ciddiyeti ve şarkıların yansıttığı öfkeyi dengeleyen, işin içine espri RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com ve gülmeceyi katan bir unsur. Üniversitede sanat eğitimi alan Chuck D ise, hiphop’ın en saygın, en karakteristik seslerinden birisi... O nedenle, o gece verdiği mesajlardan bazılarını burada aktarmakta yarar var. Hiphop’ta özellikle iki şeyi özlediğini söyledi Chuck D. İlki, kadın rapçiler... 80’lerin ikinci yarısında, feminist şarkı sözleriyle seksapeli birleştirerek ünlenen SaltNPepa grubunu da örnek vererek, bir zamanlar kadın rapçilerin daha çok olduğunu, ama son yıllarda bunun değişiğini belirtti. Sonra da, sahneye dört siyahi kadından oluşan bir hiphop grubunu çağırdı. Onları sunarken söyledikleri anlamlıydı: “Kadınlardan hep dans etmeleri beklenir, neyi nasıl yapmaları gerektiği önceden belirlenir... Ama şimdi onlar, ne istiyorlarsa onu söyleyecekler. Biz de dinleyeceğiz!” Chuck D’nin özlediği ikinci şey, hiphop grupları... Bireysel olarak var olma mücadelesi veren rapçilerin yanı sıra, hiphop gruplarının da daha fazla olması gerektiğini düşünüyor. Bir dikkat çekici uyarısı da, son yıllarda şampanyalar ve kadın bedeni üzerine odaklanan hiphop şarkılarıyla ilgiliydi. “Gözlerinizle dinlemeyin,” diyerek PE’nin sosyal içerikli şarkılarının farkına vurgu yaptı. “It Takes a Nation of Millions to Hold Us Back”in tümü seslendirilip bittiğinde, çoğunluğunu siyahların oluşturduğu dinleyici kitlesi mutluluktan iyice coşmuştu. Ardından “Terrordome”, “Shut ‘Em Down”, “He Got Game”, “911 is a Joke”, “Harder Than You Think”, “Can’t Truss It” gelince salondaki elektrik herkese yayıldı. Kapanışı “Fight The Power” ile yaptılar; ama ne kapanış! Hafızalardan hiç silinmeyecek bir son oldu. Siyahlar için adeta bir marş haline gelen bu şarkı, Barack Obama ve eşi Michelle’in ilk çıktıkları gün gittikleri “Do the Right Thing” adlı filmin de müziği... “Benim kahramanlarımın hiçbiri pulların üzerinde değil,” diyor parçanın sözleri... Bu şarkının 20. yılında artık Beyaz Saray’ın patronu bir siyah... Chuck D de buna dikkat çekiyor. Ama ilginçtir; dinleyicinin şarkıya verdiği tepki, Reagan dönemindeki patlamayı hatırlatıyor... Public Enemy’nin sırrı işte bu; yıllar geçse de, şarkılarının etkisi hiç azalmıyor... www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B