21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema VİZYON ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Doğa Can Anafarta’nın yönettiği filmde İlker Ayrık, Engin Altan Düzyatan, Billur Kalkavan ile Aykut Oray rol alıyor. Mezuniyetlerine bir yıl kala en yakın arkadaşlarının intiharıyla sarsılan liseli genç grup, bu intiharın etkisinden kurtulamamıştır. Kız arkadaşıyla sorun yaşayan Akın, aklı serserilikte olan Metin, ailesiyle sorunu olan Efe, bir çete grubuyla arkadaşlık yapan Aykut ve her şeyin iyi gitmesi için elinden geleni yapan Umut’un hayatları bir şekilde kesişecektir. (District 9) Neill Blomkamp yönetmenliğindeki bilim kurgu türündeki filmde Sharlto Copley, Jason Cope, Nathalie Boltt, Sylvaine Strike, Elizabeth Mkandawie ile John Summer rol alıyor. Murat Şeker’in yönettiği filmin başrollerini Bergüzar Korel, Tolgahan Sayışman, Zeki Alasya ile Altan Erkekli paylaşıyor. Film, Mahmutpaşa’da bir han esnafının hikayesini anlatıyor. Tolgahan Sayışman (Ali) handaki esnaflardan birinin oğludur. Ali, oldukça yakışıklı ve çapkın bir delikanlıdır. Bergüzar Korel (Gözde) ise esnafın çalıştığı hanı satın alan zengin müteahhidin, yardımsever, doğaya ve hayvanlara düşkün kızıdır. Müteahhit, esnafın çalıştığı hanı satın alır ve orayı yıkıp alışveriş merkezi yapmaya karar verir. Han esnafının bir an önce hanı boşaltmasını isteyince esnaf birleşerek bir plan yapar ve Ali’den Gözde’yi etkileyerek hanı kurtarmasını ister. Bir yardım gecesinde tanışan Ali ve Gözde birbirlerinden çok etkilenirler. Esnafında yardımıyla yapılan planlarla komik ve romantik bir hikaye başlar. ? Aşk Geliyorum Demez ? Mezuniyet ? Yasak Bölge 9 (Coco Avant Chanel) Yönetmenliğini Anne Fontaine’ın yaptığı Coco Chanel’den Önce’de Audrey Tautou, Benoit Poelvoorde, Alessandro Nivola ile Marie Gillain rol alıyor. Yetimhanede başlayıp, kabare şarkıcılığına uzanan daha sonra da dünyanın en önemli modacısı olma yolunda ilerleyen bir hayat anlatılıyor filmde. Coco Chanel’den Önce’de gerçek adı Gabriella Chanel olan Coco Chanel’in Paris’e taşınmadan ve ünlü olmadan önceki yaşamından kesitleri sergileniyor. Kız kardeşiyle birlikte Fransa’nın orta kesimlerinde bir yetimhaneye gönderilen ve her Pazar boş yere babasının onu almaya gelmesini bekleyen küçük bir kız, pek de iyi olmayan sesiyle sarhoş askerlere şarkı söyleyen bir kabare göstericisidir. Aynı zamanda da bir taşra terzisinde, kıvrım kenarları diken mütevazi bir dikişçi. Bu hikaye, hayata inatçı bir yetim olarak başlayan, olağanüstü bir yolculuk sonunda modern kadının sembolü ve zamansız bir başarı simgesi haline gelecek efsanevi modacı Gabrielle Chanel’in öyküsü. ? Coco Chanel’den Önce Selanik festivali 50 yaşında 1960’da Yunan Film Haftası olarak başlayan, 1992’de uluslararası kimliğe bürünen Selanik Uluslararası Film Festivali bu yıl 50. yaşını kutluyor. 1322 ASLI Kasım’da gerçekleştirilecek SELÇUK etkinlik Alman sinemasının önemli yönetmenlerinden Werner Herzog’un toplu gösterimini yapacak. Ustalar sınıfı verecek olan Herzog’a Altın İskender onur ödülü de sunulacak. Herzog’un uzun metraj, belgesel, kısa ve TV filmleri izleyicilerle buluşacak. 1960’ların başından beri film çeken, çok sayıda opera ve tiyatro oyunu yöneten, düzyazı türünde kitaplar yayınlayan Herzog, sanat yaşamı boyunca ütopyayı arayan, insan onuruna, kişiliğe saygıya önem veren, el değmemiş topraklara duyduğu sevgiyi, saygıyı bıkmadan odağına alan, bu tür bölgelerin peşinde olan, ayak basılmamış gezegenlerle ilgilenen bir sinemacı. ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Where the Ants Have Dream Etkileyici filmler Gerçekle kurguyu iç içe geçiren,çok özgün bir dili olan Herzog’un sanatsal saplantısı çıplak gerçeği peliküle aktarabilmek. ABD’de yaptığı birkaç filmin dışında yönetmen tecimsel sinemadan, stüdyo sisteminden uzak durdu, bağımsız yapımlarda yer alarak ödünsüz tutumunu sürdürdü. Etkinlik yönetmenin 19682006 yıllarında çektiği Aguirre, the Wrath of God (Aguirre, Tanrının Gazabı/1972), Nosferatu (1978), Where the Ants Have Dream (Yeşil Karıncaların Düş Gördüğü Yer/1980), Fitzcarraldo (1979), Cobra Verde (1980) gibi filmlerini gösteriyor. Herzog gibi Altın İskender verilecek öteki ad ise Sırp yönetmen Goran Paskaljevic. Son filmi ilk ArnavutSırp ortak yapımı Honeymoons’ta (2009) Paskaljevic, Batı Avrupa’ya göç eden bir Arnavut çiftle Sırp çiftin aynı çıkmazları yaşadıklarını koşut bir anlatımla sergiliyor. Bu çalışmasıyla Arnavutlarla Sırplar arasında kin, düşmanlık duygularının olmadığını vurgulayan yönetmen politikacıların değil sanatçıların birbirlerini anlayabildiklerini savunuyor. Öteki filmlerinde olduğu gibi Honeymoons’da da yönetmen doğrudan politik iletiler vermiyor, gündelik insan öykülerini, duygularını anlatıyor. Paskaljevic’in 19692009’u kapsayan filmleri arasında Guardian Angel (Koruyucu Melek/1987), The Time of Miracle (Mucizeler Zamanı/1990), Tango Argentino (1992), The Powder Keg (Barut Fıçısı/1998) var. Sıra dışı, sarsıcı yapımlarıyla ünlü Bağımsızlık Günleri bölümü Yeni Filipin Sineması, Japon Pink Film, Genç Amerikalılar, Maren Ade, Özel Gösterimler’le alternatif sinemanın çarpıcı örneklerine yer veriyor. Özel Gösterimler’deki üç film dikkat çekiyor: Film Ist.a Girl and Gun’da (Gustav Deutsch) yönetmen Deutsch, sinemanın 45 yıllık konulu, belgesel, porno, bilimsel ve propaganda filmlerinden elde ettiği görüntülerle bir dram anlatıyor. D.W.Griffith’in “Film yapmak için bir kıza ve bir tabancaya gereksinim var” sözünden yola çıkan Deutsch, aşk, tutku ve cinsel yüzleşme olgularını tartışıyor. HenriGeorges Clouzot’s Inferno’su(Serge Bromberg, Ruxandra Medrea) Clouzot’nun 1964’te çekimine başlayıp bitiremediği, başrolde Romy Schneider’in oynadığı L’Enfer (Cehennem) filminin öyküsü. Kamera testleri, aylarca süren çekimlerin ardından yarıda kalan filmin görkemli görüntülerine ulaşan ünlü film onarımcısı Bromberg belgeselinde 45 yıldan beri raflarda bekleyen Cehennem’in görüntülerini sonunda izleyiciye ulaştırıyor. The Crowd Hey uzaylı burası Getto “Yasak Bölge 9” (District 9), garibim uzaylıları dünyaya geldiklerine bin pişman eden vahşi insanoğluna dair, zeki, etkileyici ve kafa karıştırıcı bir bilimkurgu filmi. Hayli ALPER matrak, tek kelimeyle tuhaf ve inadına güzel film bu... Üstelik tümden sosyal içerikli TURGUT bir ve kara kara düşündürtmeye meyilli de... Ucundan kıyısından ırkçılığa eğilimli olması ise tehlikeli (alt metinden yedirseler de biz uyandık ve bu durum canımızı sıkmadı değil)... Filmi sırtlayanlar mı? Ziyadesiyle yetenekli ve şeytani... Filmi, 30 yaşındaki Güney Afrikalı sinemacı Neill Blomkamp yazdı ve yönetti. 30 milyon dolara mal olan Yasak Bölge 9’un yapımcılığını ise Yüzüklerin Efendisi’nin Yeni Zelandalı rejisörü Peter Jackson üstlendi. Türler arası fuhuş, “uzaylılar giremez” yazılı dükkânlar, yaratık eti yiyen çete reisi, sadece uzaylıların kullanabildiği eksantrik silahlar ve çok amaçlı robotlar, kara büyü, Güney Afrika’da ne aradıkları anlaşılmayan ve film boyunca aşağılanan Nijeryalılar... İşte aksiyon, atraksiyon, atmasyon... Kâfi ölçüde mizah ve bilcümle heyecan bu filmde... Sakın kaçırmayın. Yıl; 1982... Gaipten gelen dev ve oldukça teferruatlı uzay gemisi, yerküreyi ziyaret eder. Ve ne hikmetse üzerinde asılı duracağı kenti, bilindiği üzere hiçbir zamazingoyu kati suretle kaçırmayan ABD’den değil de, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden seçer. Dünyamız büyük bir şaşkınlık içerisindedir, ülkenin en büyük kenti Johannesburg ise davetsiz misafirin yüzü suyu hürmetine esaslı bir ilginin odağı olmuştur. Sadede gelirsek, Johannesburg ile dünya dışı zımbırtı, uzun bir müddet karşılıklı bakışırlar. İnsanoğlu, doğası gereği sabırsızdır ya; sonunda dayanamayıp harekete geçerler ve uzay gemisinin kapısını, meşakkatli bir uğraşının ardından aralarlar. Gördükleri diz boyu sefalettir. Uzaylıların tamamı açlıktan bitap düşmüştür ve acil tarifesinden bir yardıma muhtaçtırlar. İnsanlar, zor durumdaki ve sağlıksız koşullardaki bedbaht yaratıklara acır (bu acıma hissi daha sonra kin, nefret ve öfke olarak geri dönecektir) ve zilyon tane uzaylı, Johannesburg’daki “9. Bölge” kampına yerleştirilir. kampa (10. Bölge) taşınmaya ikna etmekle yükümlüdür. Aslında MNU, dünyanın en önemli silah üreticisidir ve uzaylıların lazer güdümlü oyuncaklarına göz dikmiştir. Tahliye için yapılan tehdit içerikli ikna turları sırasında beklenmedik bir kaza olur. Aslen saf, silik ve sakar bir tipe karşılık gelen Wikus, yaratıkların en zekisi Christopher Johnson’un 20 yılda oluşturabildiği – Çünkü Christopher, kumanda modülüne sahiptir ve uzay gemisini tekrar çalıştırıp oğluyla birlikte dünyayı terk etmek istemektedir yaşamsal öneme haiz uzay sıvısını üstüne bulaştırır. Karideslerle dalga geçen Wikus’un yaratığa dönüşme süreci başlamıştır. Biricik aşkı karısından ayrı düşmenin üzüntüsüyle yıkılan Wikus, bir anda dünyanın en değerli adamı haline gelmiştir. Uzaylılardan başka kimsenin ateşleyemediği silahlar, bir insanın elinde kükremeye hazırdır. Kendini, yaratıkların kesip biçildiği laboratuarda bulan kahramanımız, can havliyle kaçıp kurtulur. Şimdi uzaylı Christopher ile işbirliği yapma ve yeniden insan olabilmek için kavga etme zamanıdır. Honeymoons İncir Çekirdeği Meslektaşım ve arkadaşım Müjgan Halis’in “Batman’da Kadınlar Ölüyor” adlı kitabından yola çıkan “İncir Çekirdeği”, birçok yapımın sanat yönetmenliğini üstlenen Selda Çiçek’in ilk filmi. Güneydoğu’daki kadın intiharlarından, berdele, mayından, kadınerkek eşitsizliğine dek birçok sorunu anlatmayı deniyor. Özgü Namal ile Derya Durmaz’ın sırtladığı film, tüm kusurlarına karşın iyi niyetli bir denemeye karşılık geliyor. Vizyona giren tonla “uyduruk” yapımı göz önüne alırsak, fena değil, hiç fena değil. Selda Çiçek, adını not ettik, yeni filmlerini bekliyoruz. Fitzcarraldo Kıskanmak Zeki Demirkubuz’un son filmi “Kıskanmak”, dün gösterime girdi. İki hafta önceki Altın Portakal değerlendirmemizde, filmi beğenmediğimizi zikretmiştik. E haliyle görüşlerimizde değişen bir şey yok. Üstelik Kıskanmak’ın neresini tutsak, orası elimizde kalacak. Öncelikle bu yapım, büyük bir eksiklik hissi veriyor. Kendi adıma, Demirkubuz’un uyarlama değil kendi öykülerini çekmesini diliyorum. Filmin güzel kadını Berrak Tüzünataç, oyunculuk dersinden sınıfını geçemiyor. Çirkin kadın karakterine can veren Nergis Öztürk (Antalya’da ödülü kaptı) ise biraz makyaj yardımı, biraz da kilit rolün katkısıyla barajı kıl payı aşıyor. Serhat Tutumluer ve Hasibe Eren için görevlerini yapmışlar diyelim. Genç oyuncu Bora Cengiz ise resmen sırıtıyor. Neyse film başlıyor ve bütün kadınları baştan çıkartan yakışıklı çocuk arzı endam ediyor. Hayda... Cumhuriyetin ilk yılları ve delikanlının saçı, bildiğiniz yeniyetme “Emo”larla eşdeğer... Kahkahaya atmama ramak kala kendimi frenlemeyi başarıyorum. Şimdi diyeceksiniz ki; ne anlatıyorsun? Evet, sahi ne anlatıyorduk. [email protected] Türkiye’den projeler King Vidor’un 1928 tarihli başyapıtı The Crowd, Yunan grup Prefabricated Quartet’in canlı müziği eşliğinde sunuluyor. Abartılı melodram tuzağına düşmeden büyük kentte sıradan Amerikalıların gündelik yaşam savaşımını anlatan The Crowd, 81 yıl sonra bile güncelliğini koruyabilen, etkisini sürdürebilen bir yapım. Ortak yapım forumu Crossroads bu yıl senaryo yazım kalitesine, yaratıcı kadroya ve yapım olasılığına bakarak 17 projeyi ön elemeye bıraktı. Tüm projeler Balkan ve Akdeniz bölgesinden ortak yapımcıları olduklarından ya da öykülerinin bu bölgelerle ilintisinden ötürü seçildiler. Crossroads’un ortakları arasında Cannes Yapımcılar Ağı, Uluslararası Sofya Film Festivali ve Akdeniz Film Enstitüsü bulunuyor. Bu yıl Türkiye’den üç proje var: The Future Lasts Forever (yönetmen Özcan Alper, yapımcı (Ersin Çelik, Nar Film), Shadows and Faces (yönetmenyapımcı Yaratıklar, sürgün ve kedi maması Derviş Zaim, Marathon Film), Two Sides of the Ramparts (yönetmen Kazım Öz, yapımcı Suncem Koşer, Mezopotamya film). Seçici kurul satış sorumlusu Helen Loveridge (İngiltere), gelişim danışmanı Isabelle Fauvel (Fransa) ve yapımcı Alexander Ris’ten (Almanya) oluşuyor. En iyi proje 10 bin avro ödül alıyor, 2010’daki Cannes Yapımcılar Ağı’na ücretsiz katılabiliyor, Akdeniz Film Enstitüsü’nden burs kazanıyor. Balkan Fonu’nun desteklediği senaryo geliştirme fonuna 10 ülkeden 11 proje seçildi. Kazanan her projeye 10 bin avro verilecek. Türkiye’den Orange Gardens aday (yönetmen Özkan Küçük, Mezopotamya film). Ünlü yazar İsmail Kadare’nin ilk senaryosunu yazdığı Russian Women da (yönetmen Lidia Bobrova) adaylar arasında. İnsanların “karides” ve “çöp yiyenler” adlarını taktıkları bu yaratıklar, araba lastiği ve kedi maması lüpletmekten müthiş keyif alıyorlar. 9. Bölge Kampı’nı, Nijeryalı gangsterle paylaşan uzaylıların sayısı da aradan geçen 20 yılda çoğalıyor ve rakam 1,8 milyona dayanıyor. Zamanla Johannesburglular ile aralarında adı konulmamış bir savaş patlak veriyor. Ne yapsın zavallılar; araba yakmayı, trenleri raydan çıkarmayı eğlenceli buluyorlar. Taraflar zayiat vermeyi sürdürence bu kez devreye silahlı bir birimi de (kelle avcıları) bulunan Dünya Dışı Medeniyetler (MNU) adındaki şaibeli örgütlenme giriyor. MNU’ya bağlı Uzaylı İlişkileri Departmanı’nda operasyon saha şefi olarak çalışan Wikus van de Merwe (çiçeği burnunda aktör Sharlto Copley resmen döktürmüş), uzaylıları, kentten 200 kilometre ötede kurulan daha da rezil yeni C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle