Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 EKİM 2009 CUMARTESİ 7 Güzel şeyleri kimse Ebru Şallı, güzellikle ilgili söylediği sözlerle bu haftanın en çok konuşulanları arasına girdi. Ders verdiği pilates salonunda gelen bir ZUHAL üzerine “Şişman olan AYTOLUN soru ‘ben güzelim’ dememeli!”, “Hiçbir erkeğin kilolu kadından hoşlanacağını sanmıyorum” dediği yazılıp çizilmeye başlanınca büyük tepki topladı. Çok katılımlı bir tartışma çıktı ortaya. Gerek televizyon programları ya da yazarların köşelerinde gerekse sokakta çokça konuşuldu. “Sözlerim yanlış anlaşıldı” diyen Ebru Şallı’yla hem tartışmaya sebep olan güzellik kavramını, hem de yaşamını konuştuk. Sorduğumuz pek çok soruyu “Ben öyle demedim” sözleriyle yanıtlamaya başladı. Bu kez yeni bir soru çıktı ortaya: “Yanlış mı ifade ediyordu kendisini, yoksa yanlış mı anlaşılıyordu?” Bu konuya da isyan ediyor Şallı: “Çomak sokup dibe çekmek istiyorlar. Bazı insanlar bununla besleniyor. Bu tarz şeyleri hak etmiyorum.” alkışlamıyor Bu viski bardağı hem porselen hem ödüllü Endüstri ürünleri tasarımcısı Dr. Oya Akman, Avrupa Birliği Kadın Yaratıcı ve Yenilikçileri Network’unun (European Union Women Inventors Innovators ŞULE Network EU WIIIN) iki yılda bir verdiği KÖKTÜRK takdir ödülünü aldı. Tasarımları nedeniyle bu güne dek 20’den fazla ödül alan Akman’ın bu ödülü almasına neden olan ise tek pişirimlik porselen viski ve içki bardakları. Ödülünü Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de düzenlenen törenle alan Akman, 20 ülkenin yaratıcı kadınları ile birlikte, tören öncesi iki gün boyunca ürünlerini sergiledi ve sunumunu yaptı. 19932005 yılları arasında İTÜ’de öğretim üyeliği yapan Akman, kendi isteği ile emekli olduktan sonra Oya Design isimli firmayı kurdu. Küçük olmasına karşın firmasında, Şişecam’ın cam ambalaj tasarım merkezinin de aralarında bulunduğu çok sayıda şirkete tasarım ve danışmanlık hizmeti veren Akman, küçük ancak özgün tasarımlar üretiyor. Akman aldığı ödülün ardından 2010 Alman Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı’nca Alman Tasarım Ödüllerine de aday gösterildi. Aynı zamanda, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Doğuş Üniversitesi’nde ders veren Akman’la konuştuk. Doğaya saygılı Kilolu kadın ben güzelim dememeli mi? Siz bu sözlerinizin arkasında duruyor musunuz? Ben söz konusu cümleleri kurmadım. Konu pilatesti. Birdenbire konu nasıl güzellik ve çirkinliğe geldi açıkçası anlamadım. Pilates merkezinde “Şişmanlar da pilates yapabiliyor mu?” diye soruldu. Sonra biri “Şişman kadın mı güzeldir, zayıf kadın mı?” diye sordu. “Eğer sağlıklıysa tabii ki zayıf kadın daha estetik görünür” dedim, “Çünkü kilolu olmak sağlık açısından da iyi değil, giydiğini de yakıştıramaz.” Bu kadar büyüyüp negatif hale nasıl getirildi, nasıl böyle dallanıp budaklandı anlayamıyorum. İnsanlar ne kadar da meraklıymış bir olayı skandal haline getirmeye. Peki ya güzellik kriteriniz nedir? Bir insanın güzel olması için illaki zayıf olması mı gerekir? Bende zayıflık takıntısı yok. Keza zayıf kadın çirkin de olabilir. Kilolu kadın daha güzel, daha çekici olabilir. Bana göre öyle bir kriter yok. Önce sağlık önemli. 50 kiloysam, sağlıklıysam, spor yapabilecek, düşünecek, üretebilecek gücü bulabiliyorsam, işime iyi konsantre olabiliyorsam sağlıklıyım demektir. Zayıf ya da kilolu olup enerjini yitiriyorsan orada bir sorun vardır asıl. Son zamanlarda en çok bu güzellik tanımı konuşuluyor. Sağlık dense kabul edilebilir belki ama güzellik farklı bir konu. Bir de “Erkekler kilolu kadınlardan hoşlanmaz” demişsiniz. Bir kadın kendini erkeğe beğendirmek için mi uğraşmalı? Öyle bir ifade kullanmadım. Lastik gibi herkes farklı yere çekti. Söylemek istediğim bu değildi. Sonuçta insanların uzun ya da kısa olması, yüzünün çirkin ya da vücudunun kilolu olması kişiseldir. Beni ilgilendirmez. Ama benim işim bu. İnsanları zayıflatıyorum. Kendi programımda özellikle doktorları konuşturarak sağlıklı, dengeli beslenmeyi ve pilates yaptırmayı misyon edindim, bu şekilde ilerliyorum. Çok farklı bir şeyden bahsediyordum. Kilolu olmak, çoğu zaman ciddi sağlık sorunları da çıkarıyor. Peki kilolu olmanın tanımı, sınırı nedir? Bana göre de siz çok zayıfsınız. Herkesin sağlıklı olduğu, kendisini iyi hissettiği kilo önemlidir. Doktor kontrolünde sorun yoksa ve gücün yerindeyse 50 kilo sağlıklıdır. Bir başkası için de bir başka rakam geçerlidir. Kadınlar belli bir kilonun altına düştüğünde regl bile olamıyor. Kadınlıklarını kaybediyorlar, hormonları değişiyor. Kendini iyi hissettiği belli bir sınırın üzeri sağlıklıdır. Aksi halde güzel de görünmezsiniz zaten. Ben harcadığım efora göre, hissettiklerime göre iyi bir kilodayım. gidemiyorsunuz. Yıllarca bu şekilde yaşadık. 15 yıldır bu işin içindeyim. Hep böyle bir tempoda çalışmıştım modellik yaparken. Evlilik olunca bir düşünüyorsun, çocuk olunca üç düşünüyorsun. Çünkü programı ve hayatı sana bağlı olan bir insan var ve bu çok büyük bir sorumluluk. Çocuk sahibi olmak insanı büyüten ve olgunlaştıran bir şey. Dünyanın en güzel şeyi ama çok da zor. Elimden geldiğince ona göre planlıyorum. bir iş. Zaman mefhumu yok. Yapanlara çok büyük saygı duyuyorum. Güzellik bir meslek gibi mi sizin için? Güzellik çok yetersiz bir şey aslında, biliyor musunuz? Gelip geçici. Belki bir yıl sonra ya da yaşlanınca güzel olmayacağım. O zaman da kendime eklediğim donanımlar kalacak geriye. Televizyonda iki yıldır günde üç saat program yapıyorum. Kolay değil, dolu dolu bir program hazırlamak. Bunu sadece güzel olduğum için yapmıyorum. Güzel olduğum için de izlemiyor insanlar. Bir araç mı güzellik? Güzellikle bir yere kadar bir şey yaparsın. Eğer ağzından çıkanlar kimsenin ilgisini çekmiyorsa, kimseye dinletemiyorsan başarılı değilsen, hatta açık konuşmak gerekirse zeki değilsen orada bitiyor, kalıcı olmuyorsun. Ödülü almayı beklemediğini ifade eden Akman “Davet edildim ama ‘Bana birşey vermezler bir Avrupa Birliği ülkesi değiliz, adayız... Türkiye’nin yurt dışındaki imajı... Almanya, İngiltere, Danimarka bu konuda bir çok emek harcayan, yenilikçi buluşçu ülkelerin kadınları arasında ne derece başarılı olabilirim’ düşünceleriyle çok ümitli değildim. Ama aldım, çok şaşırdım, sevindim. Yenilikçilik ve yaratıcılık ödülü bunu bir Türk olarak siz alıyorsunuz. Çok keyif verici” dedi. Akman’ın diğer Ödülün, ürettiği tek tasarımlarından biri... pişirimlik porselen içki bardakları baz alınarak, çalışmaları, kurduğu küçük yaratıcı firma, bu firmanın ekip olarak büyük işlere yönelinmesi, ürün tasarımındaki yenilikçiyaratıcı bakış açısı gibi konular göz önünde bulundurularak verildiğini anlatan Akman, “Bu porselenlerdeki en önemli özellik tek pişirme özelliği. Porselenin sistemli olarak tek seferde pişeceğini gördüler. Formül farkı var. Porselene normalde iki kere 1200 derecede pişirim yapılır. Benim yaptığımda tek kerede de porseleni pişirerek aynı özelliğe kavuşturabiliyorsunuz. Porselen ince çıkıyor. Bu tür bir üretimde, tek pişirim yapıldığı için kullandığınız enerjiyi ve üretim sürecini yarıya indiriyorsunuz. Ayrıca doğaya saygı da söz konusu” diyor. Porselen içki bardağının rastlanan birşey olmadığına dikkati çeken Akman, “İçki bardağının altındaki bölüme peçete koyabiliyorsunuz. Üretimi değil kullanımı farklı noktası. Ayrıca Anadolu’da çağlar boyunca içkiler toprak kapta içilmiş. Bu bardaklar da biraz Anadolu tarzını andırıyor. Hem teknik yeniliği hem de konsept farklılığı getiriyor. Böyle birşeyi ince ve narin yaptığınızda içip de keyif alanlar var. İçki bardağı, ters çevirdiğiz zaman tlight oluyor” diyor. Güzellik gelip geçici Sunuculuk, oyunculuk, modellik, pilates programı… Peki mesleğiniz olarak hangisine tutunuyorsunuz? Türkiye güzeli oldum. Modellik ve sunuculuk yaptım. Şimdi pilates eğitmeniyim. Yemekle de ilgiliyim. Oyunculuk pek olmadı hayatımda. Çok zor İNSANLAR AÇIK ARIYOR Mutfağa ve yemeklere ilginiz nereden geliyor? Küçüklüğümden beri ilgimi çeker. İnanın, mesela dokuz yaşındayken elmanın içindeki vitaminleri biliyordum. Bu bir ilgi meselesi. Babam dikkatlidir. Ben zaten fizik olarak da yapı olarak da babama benzerim. Mutfak da ilgimi çekiyordu. Yemekte bütün ilgi alanlarımı birleştirdim. Düşük kalorili olmasından ziyade, kabak yemeğiyse kabağın içindeki lif oranını ve besin değerini anlatırım yayında. İnsanların ilgisini çekiyor. Şimdi her gün bir besin maddesini anlatıyorum. Haftanın iki günü de kadınlar için sadece gıdalardan ve otlardan yararlanarak maske tarifleri veriyorum. Kozmetikten alabildiğince uzağım. Kendi uyguladığım maskeleri veriyorum programda da. LG Electronics’in dünya çapında düzenlediği “Life’s Tastes Good” gurme etkinliğinin Türkiye etabına jüri üyesi olarak katıldınız. Yemek kültürü ve sağlıklı beslenmeden bahsetsek... Yanlış bilinen doğrular... Doktorlarla da çok konuştum. Mesela ben çok yiyen bir insanım. Yedi sekiz öğün yerim. Metabolizma daha hızlı çalışıyor, kilo almayı da engelliyor. Günde 50 dakika egzersiz yapmak, şok diyetlerden ve asitli içecek tüketiminden uzak durmak gerekiyor. Meyve sebze çok önemli. Keza su tüketimi de. Ancak fazla su vücuttaki mineralleri de götürür. Cildin ihtiyacı olan su taze meyve ve sebzeden geldiği için hepsine dikkat etmek gerekir. Zenci Poposu DVD’si nasıl çıktı ortaya? DVD’nin öyle bir ismi yok. Televizyon programında pilates yaptırırken “Haydi hanımlar, zenci kalçası yapacağız” diyordum. Geçen günlerde pilates dersi vermeye gittiğimde sordular. Zaten ne olduysa o gün oldu. Sadece kalça dvd’si yapacağım deyince hepsini birleştirmişler. Bahar aylarında bir ara dvd olarak kalça ve karın için çıkaracağım. Ama ismi “Zenci Poposu” değil. Pek çok soruma ben öyle demedim diyorsunuz. Yanlış mı anlaşılıyorsunuz, yanlış mı yazılıyor? Eğer öyleyse, bu durum sizi rahatsız etmiyor mu? Etmez mi? Durup dururken skandala karışıyorum. Evlenmişim, çocuğum var, çalışıyorum. İnsanları motive etmeye, sağlıklı yaşamaya yönlendirmeye uğraşıyorum. Sigarayı bırakma kampanyası yaptım, Yeşilay’dan ödül aldım. Yine geçen yıl “Sağlıklı Rol Model” ödülü aldım. Bunlar gündeme gelmiyor, insanlar açık arıyor. Neden güzel giden bir şeyleri alkışlamayı, takdir etmeyi bilmiyoruz? Sadece bana olmuyor bu. Güzel giden şeyleri burada kimse alkışlamıyor. Çomak sokup dibe çekmek istiyorlar. Bazı insanlar bununla besleniyor, bundan mutlu oluyor. Benim kime ne zararım dokunur ki? Bu tarz şeyleri hak etmiyorum. Kaliteli şeylerin önü kesilmiyor Kendi ürününü anlatsa da Akman, yarışmaya katılan diğer ülkelerin kadınlarının da çok yaratıcı yenilikçi ürünler sergilediğini söylüyor. “Gördüğüm kadarıyla, siz kaliteli iyi birşey yaparsanız bu adamlar önünüzü kesmiyor” diyen Akman sözlerini şöyle sürdürüyor: “Finale katılanların hepsi çok yaratıcılardı. Asıl ödülü alan yarışmacı yılın inovatör (yenilikçi, öncü) kolay normal doğum yapılmasını sağlayan bir jimnastik makinesi geliştirmiş. Benim yanımdaki bir kadın çok özel bir dokuma sistemi geliştirmiş, o dokuma sistemi ile inanılmaz iyi şeyler dokumuş. Herkes ne yaptıysa standına onu koymuştu.” Ancak Oya Akman ödül töreninde biraz burukluk hissetmiş. Bütün ülkelerin büyükelçilerinin törene katılmasına karşın, kendisinin tek olarak törene katıldığını ifade eden Akman, şunları söylüyor: “Ben haber verdiğim ve telefon ettiğim halde, bizimkiler gelmedi. Size Oya Akman demiyor sahneye çağırdığı zaman Türkiye’den Oya Akman diyor ve ben orada tek başıma kaldım. Nereye oturacağımı da şaşırdım.” İstesem çalışmayabilirdim Güzel, bakımlı, zayıf olmak gibi konularla gündeme geliyorsunuz. Nasıl bir yaşantınız var, merak ediyorum. Bir şekilde üretmek ve bunları insanlarla paylaşmak mutlu ediyor. İstesem çalışmayabilirdim. Güzel bir evliliğim var, çocuğum oldu, bir aile yaşantısı içine girdim. Aile hayatını da, çalışmayı ve üretmeyi de çok seviyorum. Açıkçası kendi halimde, sakin bir insanım. Hayata pozitif bakmayı ve gülmeyi severim. Fedakar mısınız? Aile olunca fedakar da olmak gerekiyor. Öncelikler değişiyor zaten. Hayatınızda büyük fedakarlıklar yapmak durumunda kaldınız mı? Eskisi gibi uçağa atlayıp defileden defileye C MY B C MY B