19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Telomerler, yaşlanmak ve kanser CEM SUNGUR Nobel Tıp Ödülü bu yıl Amerikalı üç bilim insanı arasında paylaşıldı. Bugüne kadar sadece sekiz kadın Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü almışken, bu yıl iki kadın bu prestijli ödülün sahibi oldular. Üç araştırmacı da yaşlanma ve kanser alanında yaptıkları bilimsel araştırmalarla önemli başarılara imza atmışlardı. Aslında her şey 20 yıl önce, dikkatli bir gözlemin sonucunda başlamıştı. Hücrelerimizin her bölünüşünde, genetik bilginin tümünün depolandığı DNA molekülü ile yüklü kromozomlarımızın en uç kısımlarında yer alan ve “telomer” adı verilen bölgeler biraz kısalıyordu. İşte bu kısalmanın miktarı, hem bireyin yaşlanma hızını belirliyor hem de hücrelerin denetimsiz bir şekilde çoğalması anlamına gelen kanser gelişimi konusunda belirleyici oluyordu. Ayrıca DNA molekülünün yakın akrabası olan ve kalıtsal bilgileri hücresel işlevlere dönüştüren RNA ile ilişkileri de, telomerler araştırılırken daha iyi anlaşılmış oldu. Hücreler ve dolayısıyla DNA bölünmeden önce kendilerini aynen kopyaladıktan sonra, molekülü hangi noktadan keseceğini çok iyi bilen bir kimyasal madde (telomeraz) sayesinde ikiye ayrılıyorlardı. Ancak her bölünmede hücrelerin telomerleri biraz daha kısalmış oluyor ve telomeri belli bir sınırın altına inen hücre artık bölünemiyor, yaşlanıyor ve ölüyordu. Usta bir makas olan telomerazın oluşumunu sağlayan gen, yaşamın ilk yıllarında çok faal olmasına karşın ileri yaşlarda etkinliği azalıyordu. Öte yandan kanser hücrelerinde telomerazın fazla miktarda üretilmesini sağlayacak şekilde telomeraz geni yeniden faaliyete geçiyordu. 1999 yılının Mayıs ayında yayımlanan bir makale, klonlama yöntemiyle üretilen ilk koyun olan Dolly’nin telomerlerinin olağandan yüzde 20 daha kısa olduğunu ve bu nedenle beklenenden daha hızlı yaşlandığını ortaya koydu. Dolly henüz altı yaşındayken öldü. Diğer araştırmalar ise kanserlerin yüzde 90’ında telomeraz faaliyetinin çok fazla olduğunu, telomerdeki kısalmayı algılamaksızın işine devam ettiği için kanser hücrelerinin de sınırsız bir şekilde çoğaldığını ve ölümsüzlüğe ulaştığını gösterdi. Bütün bu bulgular iki konuda heyecan verici gelişmelere vesile olabilir: 1) Telomerlerin kısalmasını yavaşlatmak veya telomerazın etkisini kontrollü bir şekilde arttırmak yoluyla hücrelerin, dolayısıyla da bireylerin yaşlanması geciktirilebilir. 2) Telomerazın etkisini engelleyerek sınırsız bölünme yeteneği kazanmış olan kanser hücrelerinin gelişimi ve yayılması engellenebilir. Özetlenen bu gelişmeler okuyucular açısından biraz soyut ve “bilimsel” gelebilir. Öte yandan 2009 Nobel ödülleri sahiplerini bulmadan üç yıl kadar önce, sadece yaşlanmakarşıtı (antiaging) yöntemler ve tedaviler geliştirmek üzere kurulmuş olan sekiz büyük şirket araştırmalarını soluksuz bir şekilde sürdürüyor. Kısa sürede “sonsuz gençlik” müjdeleyen pahalı ürünleri dünyada pazarlayacak hale gelebilirler. Zaten yaşlanan dünya nüfusu açısından bu yeni gelişmeler tüm demografik dengeleri alt üst edebilir. Tümörlerin telomeraz faaliyetini susturan tedavi yöntemleri de onkolojide yeni bir çığır açabilir ve pahalı ilaçlara dönüşebilir. 2009 Nobel Tıp ödülü sahibi iki kadından biri olan Profesör Elizabeth Blackburn’ün biyografisini okumak da, telomerler, kanser tedavileri ve yaşlanmayı engellemek arasındaki ilişkiyi kurmamız için somut ipuçları sağlayabilir. Telomerlerle ilgilenmeseniz bile, bilimin ürünleri tüketmek yerine bilim üretmek için, bir ülkenin veya akademik merkezin neler yapması gerektiğini öğrenebilirsiniz. cem.sungur@anadolusaglik.org 17 EKİM 2009 CUMARTESİ 5 Türkiye’de 450 bin otizmli birey olduğu, ilk ve ortaöğretim çağında ise 100 bin otizmli çocuk bulunduğu tahmin ediliyor. İlk ve ortaöğretimde eğitim alan otizmli öğrenci sayısı ise üç binin altında. Yani otizmli çocukların en çok yüzde üçü ilk ve ortaöğretimden yararlanabiliyor. Otizmli çocuklarda, özellikle beş yaşından önce alınan yoğun özel eğitim, mucizeler yaratabiliyor. Böyle bir FİGEN eğitim alan otizmli çocukların yaklaşık yarısı, ATALAY çok büyük gelişme gösteriyor, eğitimlerini diğer çocuklarla birlikte genel eğitim sistemi içinde sürdürebiliyor ve ergenlik döneminde yaşıtlarından hiçbir farkları kalmıyor. Tohum Otizm Vakfı, otizmi ya da yaygın gelişim bozukluğu olan çocuklara erken tanı konulması, özel eğitim ile topluma kazandırılmasına öncülük edilmesi ve bunun yaygınlaştırılması amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile işbirliği halinde birçok proje yürütüyor. Vakıf Kurucu Başkanı Mine Narin, hizmet almak için sırada bekleyen otizmli çocuklara bir an önce nitelikli eğitim ve terapi hizmetlerinin sunulabilmesinin, halen hizmet alan otizmli çocukların ise daha nitelikli eğitim ve terapi hizmetleri alabilmelerinin önündeki en önemli engelin yetişmiş insan gücü olduğunu vurguladı. Bu engeli aşabilmek için vakıf olarak kapsamlı bir model önerisi geliştirip Milli Eğitim Bakanlığı’na ve Sağlık Bakanlığı’na sunduklarına dikkat çeken Narin, şunları söyledi: “Otizmde eleman eksiğinin kesin çözümü ancak özel eğitim alanında öğretim üyesi yetiştirilmesiyle ve üniversitelerimizde istihdam edilmesiyle mümkün. Bu amaçla YÖK’ün ulusal/uluslararası STK’ların katılımıyla bir seferberlik başlatılması, var olan özel eğitim bölümlerinin kadrolarının yeterli hale getirilmesi ve yeni özel eğitim bölümleri açılması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor.” mucize yaratıyor Otizmde eğitim Otizm eğitim kiti Tohum Otizm Vakfı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın birlikte hazırladığı “Otizm Eğitim Kiti” ücretsiz olarak Türkiye’deki tüm Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nde dağıtılıyor. Ayrıca vakfı arayan ailelere de ulaştırılıyor. Eğitim Kiti’nde, “otizm elkitabı”, “eğitim hakkı elkitabı”, “kimlere danışabilirim?”, “otizmli bir çocuğun ağzından otizm” başlıklı broşürler ve “uzmanların ağzından otizm” CD’si yer alıyor. Anne babalar için zorlu bir süreç Otizmin bilinen tek tedavisi özel eğitimdir. Otizmli bir çocuk özel eğitim almaya ne kadar erken başlarsa o kadar hızlı ilerleyebilir. Otizmli çocuklara haftada en az 20 saat, tercihen 3540 saat süreyle ve otizmli çocuklar için özel olarak hazırlanmış eğitim programlarıyla özel eğitim verilmesi gerekir. Özel eğitimin yanı sıra özel eğitime destek olarak verilen dilkonuşma terapisi ve uğraşı terapisi de önemlidir. Engelli bir çocuğun varlığını kabüllenmek, annebabalar için uzun, zorlu ve inişliçıkışlı bir süreçtir. Ailede her birey bu süreci farklı biçimlerde yaşayabilir; bu durumu anlamakta ve kabüllenmekte kendine özgü zorluklarla karşılaşabilir. Otizmde sorun fiziksel değil, yalnızca davranışlarla ilgili olduğu için, otizmli çocuğun çevresinin otizmi anlaması ve kabüllenmesi, diğer engel durumlarına kıyasla daha sancılı bir süreç olabilir. Otizm, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan karmaşık bir gelişimsel bozukluktur. Otizme neyin neden olduğu bilinmemekle birlikte genetik olduğundan kuşkulanılıyor ve bu konuda çok sayıda araştırma yapılıyor. Ancak, henüz otizmin geni bulunabilmiş değil. Çevresel faktörlerin de otizmi tetiklediği düşünülüyor. Otizmin çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin ekonomik koşullarıyla ilişkisi bulunmuyor. Bu nedenle otizme her çeşit toplumda, ırkta ve ailede rastlanıyor. Otizm, günümüzde zihinsel engelden sonra en sık rastlanan gelişimsel yetersizlik. Dünyada otizmin görülme sıklığı 150’de bir. Otizmin erkeklerdeki yaygınlığı, kızlardan 34 kat fazla. Belirtiler Başkalarıyla göz teması kurmakta zorlanmak Arkadaşlık ilişkileri geliştirememek Pek çok şeyi başkalarıyla birlikte değil de kendi başına yapmayı yeğlemek Çevredeki kişilerin yaptıklarıyla ilgilenmemek, onlar kendisiyle ilgilendiğinde ise kayıtsız kalmak Dil ve konuşma gelişiminde akranlarının gerisinde olmak ya da hiç konuşmamak Başkalarıyla sohbet başlatmada ve sürdürmede zorlanmak Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz zamanlarda söylemek Çevresinde bulunan aynı yaşlardaki çocukların oynadıkları oyunlara ilgi göstermemek Bazı sıra dışı konulara aşırı ilgi duymak; örneğin, asansörlerin nasıl çalıştığı. Günlük yaşamdaki düzen değişikliklerine katlanamamak; örneğin eşyanın yerlerinin değişmesi. Sıra dışı beden hareketleri yapmak; örneğin sallanmak ya da çırpınmak. Bazı nesnelerle sıra dışı hareketler yapmak; döndürmek ya da sıraya dizmek. ? İlgi ve davranış takıntıları ? İletişim zorlukları: ? Sosyal ilişkilerde güçlük: Minikler için sanat atölyesi Moncarot Atölyesi, çocuklara becerilerini keşfettirecek, sınırlarını denetecek, ESRA sanata olan AÇIKGÖZ ilgilerini arttırken farkındalık yaratacak atölyeler düzenliyor. Çocuklar, bir heykeltıraş ve pedagog yardımıyla kendi dünyalarını kukla, resim ya da kağıttan heykeller yaparak anlatacaklar. Fulya’daki atölyenin sahibi Başak Günaçan anlatıyor… Önce sizi biraz tanıyabilir miyiz? Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden 1998’de mezun oldum. O yıldan beri de kendi atölyemde çalışmalarımı yürütüyorum. Heykel, dekor, vitrin, maske ve kukla tasarımı ve illüstrasyon çalışmaları yapıyorum. Genelde proje üzerinden çalışıyorum. Aynı zamanda 2005’ten beri de, Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergilerle eşzamanlı olarak, çocuklar için düzenlenen etkinlik atölyesinde eğitmen olarak görev yapıyorum. Çocuklarla çalışmak benim için heyecan verici. Onların hayal dünyalarının bu kadar zengin olması bana çocuklar için daha farklı neler yapabilirim, sorusunu getirdi. Moncarot’taki plastik sanatlar atölyesi de bu soruyla doğdu, sanırım… Evet, Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki çocuk atölyesini düzenleyen Söz Danışmanlık’ın sahibi, pedagog Sibel Sonmaz ile bunun üzerine konuşmaya başladık. Benim atölyem ve sanat tecrübem, Sibel’in ise pedagog olması ve danışmanlık tecrübesi vardı, bunları birleştirdik ve bu proje ortaya çıktı. Peki neler bekliyor çocukları atölyede? Çocuklar için şimdiye kadar denenmiş çalışmalardan ayrı olarak, farklı alanlar oluşturmak istedik. 2003’ten beri kişiye özel kukla ve maske yapıyorum. Kişiye özel kukla çalışması için, kuklası yapılacak kişinin üç farklı açıdan çekilmiş fotoğrafını vermeniz yeterli. Marionette yani ipli kuklalar, hareket edebiliyor. Bütün aşamaları el yapımı olarak hazırlanıyor. Kimler yaptırıyor bunları? Sevdiği birine hediye vermek isteyen herkes… Kişiye özel yapılması, el yapımı olması, farklı bir seçenek olmasından dolayı oldukça ilgi görüyor. Bu benim için de enterasan bir çalışma oluyor, çünkü hiç tanımadığım birinin sadece fotoğrafından ipucu elde ederek, bir kuklaya kimlik vermeye çalışıyorum. Ayrıca, klip çalışmaları ya da tiyatro oyunları için de farklı kuklalar isteniyor. www.moncarot.com moncarot@gmail.com Çocuklardan Ata’ya mektup Neomarin AVM, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesi, İstanbul genelindeki ilköğretim öğrencileri arasında “Ata’mıza Mektup Var” başlıklı bir yarışma düzenledi. Yarışmada; öğrencilerden, Atatürk’e hissettikleri duygu ve düşüncelerini anlatan bir mektup yazmaları istendi. Birinci sınıflardan, sekizinci sınıflara kadar her sınıfın birincileri, Teknosa’dan çeşitli ödüller kazanacaklar. Ünlüler bebek ayakkabısı imzaladı ABD’nin ünlü sporcuları, dizi oyuncuları, aktörler ve aktristler, “Make A Wish Foundation” (Bir Dilek Tut Derneği) yararına Pediped bebek ayakkabılarını imzaladılar. 25 Ekim1 Kasım tarihlerinde Pediped’in kendi sitesinde açık arttırma ile satışa sunulacak ayakkabıların tüm kazancı projeye bağışlanacak. Bu tek üretimli ayakkabılara isteyenler, Türkiye’den de katılarak sahip olabilecekler. Açık arttırma her çift için 250 dolardan başlayacak. Açık artırmadan ayakkabılara en yüksek teklifi verenler imzalı ayakkabılarını tercihlerine göre güzel bir ahşap kutu veya şeffaf akrilik bir kutuda yazılı plaketleriyle beraber alacaklar “Make A Wish Foundation” için toplanan para ölümcül hastalıklarla boğuşan miniklerin dileklerini yerine getirmek için kullanılacak. Açık artırmadan elde edilen gelirin hepsi derneğe bağışlanacak. Atölyede, kukla, resim ve kağıt heykel çalışmaları olacak… Kurs anlayışından ziyade onar kişilik gruplara, ikişer saatlik workshoplar şeklinde yürüyecek dersler. Önümüzdeki yıl çalışmaları daha da çeşitlendirmeyi planlıyoruz. Farklı sanat dallarını da bu atölyeye taşıyacağız. Bu sanat atölyesinin çocuklara yararı ne olacak? Yaratıcılıklarını teşvik ederken, farkındalıklarını arttıracak bir aktivite bu. Kendi sınırlarını ve becerilerini keşfedecekler. Gündelik nesnelere olan ilgilerini arttıracak ve genel anlamda tasarım mantığını öğrenecekler. Workshop bitiminde kendi yaptıkları çalışmalara baktıklarında neleri başarabileceklerini de görebilecekler.. Moncarot’ta sadece çocuklara atölye düzenlemekle kalmıyor, özel kukla da yapıyorsunuz, değil mi? C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle