Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kamilmasaraci?gmail.com 17 EKİM 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi Kaç öpüş bir sonsuzluk eder? ??? ‘Kitapları çok satan yazarları asmalı!’ Çok kazanan yazarlar arasına giren Canan Tan, kimi eleştirmenlerin sert eleştirilerine sessiz kalmamak adına küçük bir eylem hazırlığında. 28. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda yapacağı söyleşiyle tüm bu karşı çıkışlara yanıt verecek: Canan Tan, yalnızca raflarda ilgi gören ve çok satan bir yazar değil, aynı zamanda çok da okunuyor. Hatta öyle ki korsanda da ön sıralarda. ZUHAL Sokakların bestseller yazarı AYTOLUN bile diyebiliriz ona. Çünkü kitaplarının korsan satışından kendine ev araba alan dahi olmuş Tan’ın duyduğuna göre. Forbes dergisinin yayımladığı listeye göre de son bir yılda en çok kazanan 20 yazar arasında beşinci sırada. Ancak bununla hiç ilgilenmiyor. Tek sıkıntısı ise küfür boyutuna ulaşan eleştiriler. İnsanın mayasında “meyve veren ağacı taşlamak” olduğunu söyleyen Tan, tüm bunlara karşı dik durmaya çalışıyor. Şimdilerde de 28. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda yapacağı söyleşinin hazırlığında: “Kitapları Çok Satan Yazarları Asmalı!” 7 Kasım Cumartesi günü yapılacak söyleşi etkinliğinde bu konu masaya yatırarak irdelenecek. Tan’la hem yazım sürecini ve kitaplarını konuştuk, hem de kitap fuarı öncesi hazırlığını. Ne zaman daha gerçek olur Ağacın gölgesi ağaçtan? ??? Vakitleri çok da ondan mı Ağırdan alıyor kaplumbağalar? ERDAL ALOVA (Sfenks’in Doksan Dokuz Sorusu’ndan) Fotoğraf: SERDAR AĞIR Espirisentır Sahibinin sesi ve araba alanlar varmış. Mücadele konusu ise bizi aşıyor. Atardamardan akan kanı durdurmadan sorun halledilemez. Sert eleştirilere de maruz kalıyorsunuz. Sizce Türkiye’de eleştiri kültürünün durduğu nokta nedir? Edebiyat dünyasında kişiliğine ve yaptığı işe saygı duyduğum çok değerli eleştirmenlerimiz var. Onların yaptıkları eleştiriler karşısında boynum kıldan incedir. Ancak adının önüne “eleştirmen” sıfatını iliştiren herkes ahkam kesmeye başladı maalesef. Yalnızca bana değil bu saldırı. Toplu katliam yapar gibi; çok satan özellikle de kadınyazarların ismini sıralayarak kinlerini kusuyorlar. Küfür yetersizlik ifadesidir, yazıdaki kaba kuvvettir. Meramını edeplice anlatamayan, yazıdaki kaba kuvveti, küfrü kullanır. Nasıl göğüslüyorsunuz bu eleştirileri? İnsana değer vermek esastır benim için. Bu davranışı karşıdan da beklemek en doğal hakkım. Çünkü önce insanız. Sonra edebiyatçı, eleştirmen, eczacı, bankacı; her neyse... Edebiyat da eleştiri de edeple yapılması gereken işler. “Ben usta yazarım! Kitaplarımın hepsi başyapıt!” diye bir iddiam yok. Ama çok üstüme geliniyor. Yanıt vermekten aciz, susup oturacak biri değilim aslında. Bu anlamda bir tepki gösterisi için de hazırlık yapıyorsunuz. Ben ve diğer kitapları çok satan yazar arkadaşlarım ne suç işlemişiz? Kitap okunmayan Türkiye’de, kitap okuma alışkanlığı oluşturmak! Büyük cürüm... Yargısız infaz ne güne duruyor? Asın, gitsin! Evet, 28. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda bir söyleşim olacak. 7 Kasım Cumartesi günü “Kitapları Çok Satan Yazarları Asmalı!” konu başlığıyla bir etkinlik hazırlıyoruz. Güzellik, kısa süren bir tavsiye mektubudur. Hoş geldin kötülük,yalnız geldiysen. Topus Her düdük kendi sesini duymaktan hoşlanır. Forbes’in listesinde son bir yılın en çok kazanan beşinci yazarısınız. Gerçekten çok kazanıyor musunuz? Yazma eylemim, kazanmaya odaklı değil. Geçimimi sağladığım bir mesleğim zaten var. Eczacıyım. Ayrıca Forbes dergisinin çeşitli kategorilerde sunduğu listelerde “en çok kazanan” ya da bağlı olduğu yayınevine “en çok ciro yaptıran” yazarlar sıralamasına da fazla önem vermiyorum açıkçası. “Toplam kitap satış adedi”ne bakmak yeter. Ne kadar insana ulaştığımın göstergesi o çünkü. On dört yıllık, kısa sayılabilecek yazın serüvenimin son yarısında maddi kazanımlarımın olduğu doğru. Ancak abartıldığı kadar değil. Aynı zamanda çok da okunuyorsunuz. Bu dinamiğin dayandığı nokta nedir sizce? Kitabın çok satmasıyla çok okunması arasındaki farkı vurgulamanız güzel. Satın alınıp okunmadan kütüphaneye yerleştirilen kitaplar da var ne yazık ki. Bense, tahminlerin de üzerinde çok okunuyorum galiba. Ancak “Canan Tan okuru” diye bir kitlenin varlığından çok, Türkiye’de kitap okuyan belli bir kitlenin var olduğuna inanıyorum. O topluluğu oluşturan insanlar hem benim kitaplarımı okuyor, hem de başka yazarların... Bir de korsan kitap satışı var. Sokak bestseller’i gibi kitaplarınız. Kara mizah gibi. “Korsanların Kraliçesi” diyorlar bana. Korsan kitaplarımla bir yıl içinde ev Korsanların kraliçesi Pet şop Aşkın yanı başınızda durmasına izin verin Kitaplarınızda aşk mutlaka var. Aşk, kitaplarımın vazgeçilmez teması değil. Romanlarım içinde bir tek “Yüreğim Seni Çok Sevdi” için “aşk romanıdır” diyebilirim. Öykü kitaplarımda daha da azdır aşk. Ancak aşk, başrolde olmasa da bir yerlerden sahneye sızıp rol çalmayı becerir hep. Hangi şartlarda olursak olalım, aşkı söküp atamıyorsak yaşamın içinden, yanı başımızda durmasına izin vereceğiz. Yeni kitaplarınızda aşkı görecek miyiz? Şu anda üzerinde çalıştığım kitap, sağlık sorunlarıyla boğuştuğum yaz aylarının şirin bir getirisi olacak. Novella (kısa roman) tadında dört büyük, birkaç tane de kısa öykü. Bu kez adının içinde aşk olacak. Ama kitabın içinde ne derece aşk olduğuna okuyanlar karar verecek. Çok farklı bir türde yazmayı düşünüyor musunuz? Düşünmez olur muyum? Gördükleriniz, buzdağının üzerinde kalan kısım yalnızca. Misafir çizer: Muhammet Şengöz Doktorunuz diyor ki Sofrandan falanı filanı uzak tutacağına, kendini uzak tut! Anadın mı?!. Mimarların gözüyle Londra santralistanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı BilgiMimarlık tarafından düzenlenen “VitrA ile Mimari Keşif: LONDRA / Metropol ve Mimarlık” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. 15 Kasım’a kadar sürecek olan sergi, Pazartesi hariç her gün ziyaretçilere açık. Sergi; programın akademik kadrosu, atölye yöneticileri ve öğrencilerinin, VitrA’nın desteğiyle Londra’ya yaptığı keşif gezisi sırasında, Mimar ve Fotoğraf Sanatçısı Cemal Emden’in objektifine takılan görüntülerden oluşuyor. Prof. Dr. İhsan Bilgin’in küratörlüğünü üstlendiği sergide, ilk dünya metropolü Londra, “Mülkiyet”, “Altyapı”, “Kurumlar” ve “Şahsiyetler” olmak üzere dört ana başlıkta ele alınıyor. Sergi kapsamında İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan kitap ise İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları arasında satışa sunuluyor. Prof. Dr. İhsan Bilgin, objektiflerin niye Londra’ya döndüğünü, Londra’nın dünya kentleri arasındaki yerini bakın nasıl anlatıyor: “18. yüzyıl başından beri dünya ticaretinin, dünya ekonomisinin ve dünya siyasetinin düğüm noktası... 1950’lere kadar ‘üzerinde güneş batmayan’ Britanya İmparatorluğu’nun başlangıç ve varış noktası... Dünyanın ilk modern büyükşehri, ilk metropolü... Kitleselleşme kadar, bireyselleşmenin de öncüsü... Toprağı, gayrimenkulü spekülâtif değere dönüştüren ilk şehir... Kurumsal reformların, sosyal konutların da atası... Ölçeğiyle, sorunları ve çözümleriyle modernin kurumsallaştığı ilk metropol... Batının, modernleşmenin sorunlarını imar plânı yapmadan, bulvara ve meydana ihtiyaç duymadan çözen yegâne büyük şehri... ‘Yamalı bohça’: büyük tarım arazilerinin parça parça, sırt sırta iskân edildiği devasa organizma... İriliufaklı parklarını bünyesine sindirmiş, karakter özelliği haline getirmiş bir şehir... 2. Savaş sonrasında makro ölçekli metropolitan plânların şehri: devasa ölçekli yayılmayı yeşil kuşaklarla besleyerek teşvik etmiş bir irade... 1980 sonrasında limanını global yatırımlara açarak, gayrimenkulün likitleşmesine de öncülük etmiş bir şehir”... VitrA’nın, geleceğin mimarlarının eğitimine katkıda bulunmak, çağdaş bilgilerle donatılmalarına zemin hazırlamak amacıyla destek verdiği mimari keşif gezileri, BilgiMimarlık’ın zorunlu derslerinden “Dünya Kentleri” kapsamında gerçekleştiriliyor. Öğrenciler, 2006’da Avrupa modernleşmesinin öncülerinden Viyana’yı, 2007’de dünyanın en önemli sanayi ve ticaret merkezlerinden Chicago’yu mimari açıdan keşfetme olanağını buldu. VitrA ile Mimari Keşif, 2008’de Londra, 2009’da ise Amsterdam’la devam etti. Geziler, ilk kez geçen yıl açılan “ViyanaChicago” sergisi aracılığıyla izleyicilerle buluştu. Off the record Dünya çapındaki silahlı çatışmalarda 300 bin çocuk asker savaşıyor... Çapı büyütmekte fayda var. Rüya tabirleri Dün gece rüyamda Obama’yı gördüm!.. Amerikan rüyası.. Vat iz pıroblım? Niye ingilizce çalışmıyosun yavrum? Canım schooluyo anne... Bugün doğanlar için Daha az gıda Daha az harçlık Daha az oyuncak Daha çok azar C MY B C MY B