17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 10 EKİM 2009 CUMARTESİ Tango koruma altında BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tango dansı ve müziğini dünya kültür mirasının bir parçası ilan etti. Tango artık daha geniş bir alanda yayılma ve gelişme olanağı bulacak. Arjantin ve Uruguay, uzun zamandır sürdürdükleri “tango aslında kime ait” kavgasını UNESCO’nun geçen haftaki bir kararıyla tarihe gömdüler. GAMZE UNESCO, Eylül ayının son günü tango dansı ve müziğini dünya ERBİL kültür mirasının bir parçası ilan etti. Arjantin ve Uruguay’ın ortak başvurusu üzerine, örgütün 24 üyeli Hükümetler Arası Kültürel Miras Komitesi, Abu Dhabi’deki 400 uzmanın katıldığı toplantısında, tango dansı ve müziğini, insanlık için koruma altına alınmaya değer gelenekler arasına aldı. Buenos Aires (Arjantin) ve Montevideo (Uruguay) kentlerinin banliyö semtlerinde 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan tangonun efsane şarkıcılarından Carlos Gardel‘in nerede doğduğu üzerinden Arjantin ve Uruguay arasında süregiden tartışma, tangonun kökenleri üzerine bir sahiplik kavgasını da beraberinde getiriyordu. Ancak UNESCO’nun kararından sonra iki ülke yetkilileri kararı memnuniyetle karşıladıklarını bildiren açıklamalar yaptılar. Ancak şimdi de, tangonun içeriğinin boşaltılacağına dair kaygıların ortaya çıktığı görülüyor. Buenos Aires’teki tango öğretmenleri ve tangoseverler, küresel olursa tangonun kimliğini kaybedebileceğinden, Rio de la Plata’ya ait özelliklerini yitirebileceğinden endişeleniyorlar. Rio de la Plata iki ülke arasındaki doğal sınır ve tangonun tarihi, buranın tarihiyle içiçe geçmiş bir şekilde anılıyor. tango, kısa sürede halk arasında yaygın hale geldi. Tiyatrolar ve laternalar sayesinde yüz binlerce Avrupalı göçmenin yaşadığı fakir işçi sınıfı mahallelerine hızla yayıldı. Kısa sürede sokaklar, barlar ve üst tabakanın buluştuğu mekanlarda da tango dansı görülmeye başlandı. Kadınların evrensel oy hakkı kazanması için sürdürülen mücadeleler sırasında kazanılan yeni özgürlük anlayışı, üst sınıflarda da tangonun yaygınlaşmasının önünü açtı. Bu süreçte Buenos Aires’in zengin mahallelerinde tango salonları çoğalmaya başladı. Yine 20. yüzyılın ilk yıllarında, Buenos Aires’ten dansçılar ve orkestralar Avrupa’ya yolculuklara başladılar. Avrupa’nın ilk tango merakı Paris’te başladı ve bunu Londra, Berlin ve diğer başkentler izledi. 1913’lerin sonlarına doğru, bu dans New York’u ve Finlandiya’yı da fethetti. Fransa’da bir sosyetik dans Carlos olarak yayılan tango, biraz Gardel değişime uğramıştı. Tangonun Fransız versiyonu, daha duygusal, daha melankolik ve daha az ihtiraslı olarak tarif ediliyor. Evita’nın tutkusu Efsanevi tango şarkıcısı Carlos Gardel ile birlikte ABD’de de yaygınlaşan tango, 19351952 yılları arasında “altın çağı”nı yaşadı. Özellikle 1946’da iktidara gelen Arjantin Devlet Başkanı Juan Peron ve karısı Evita’nın tango tutkusu, tangonun tarihinde bu dönemi ayrı bir yere oturttu. 1952’de Evita’nın ölümü ve ABD’de Rock’n Roll’un yükselişe geçmesi tangonun gerileme dönemini başlattı. 1980’lere dek diktatörlüklerle yönetilen kendi ülkesinde yasaklanan tango, nihayet 80’lerden sonra tekrar sahne almaya başladı. Tango Afrika vuruşları, kızılderili ritmi ve Latin etkisini biraraya getiririrken daha önceki Latin danslarından farklılıklarıyla dikkat çekiyor. Ancak Küba’daki Habanera, İspanya’daki Contradanza ve AfrikaArjantin kökenli bir dans olan Candombe’nin tangonun doğuşunda etkili olduğu söyleniyor. Tango sözcüğünün kökenine ilişkin olarak farklı söylenceler bulunuyor. Afrika dillerinde “buluşma yeri” ya da “özel yer” anlamına gelen “tango” sözcüğünden, ya da Latince’deki “tangere” (dokunmak) fiilinden türemiş olabileceği düşünülüyor. Tango bugün Latin Amerika’da geniş bir siyahi topluluk tarafından “önsevişme” anlamında da kullanılıyor. İşçi sınıfı salonlarında doğdu Buenos Aires ve Montevideo’nun işçi sınıfı dans salonlarında doğmuş olan tango, dansçıların “yanak yanağa” verdikleri duygusal görüntüleri, dişlerin arasına kıstırdıkları gülleri ile Latin tutkusunun küresel sembolü olarak görülüyor. İlk yılların tangosu “tango criollo” veya “basit tango” olarak biliniyor. Bugün ise, Amerikan ve uluslararası tango stilleri, Fin tangosu, Çin tangosu gibi yeni türler gelişmiş durumda. Orijinal tango ise, Arjantin tangosu olarak anılıyor. Tango müziğinin temel enstrümanı Alman icadı olan ancak ismini Arjantin tangosu ile duyuran “bandoneon” olarak bilinen küçük bir akordeon. Başlangıçta pek çok dans çeşidinden biri olan Hayata soldan bakıyorum Gizem Soysaldı İzmir’li, Karşıyakalı. Solcu, Dev Genç üyesi bir anne ve koyu MHP’li babanın kızı. Siyasal bilgiler mezunu, mülkiyeli. Genç yaşına rağmen uzun ve yorucu bir hikâyesi var. Biz ise onu daha çok “Halit Ergenç’in eski eşi” olarak biliyoruz. Nerede, hangi habere baksanız bu çıkıyor karşınıza. Ayrılığı, yaşadıkları ve dillendirmeye bayıldığımız trajik hikâyesi. Elbette bu onu yoruyor, yıpratıyor. Birey olarak var olduğunu anlatmak, yaptıklarıyla anılmak istiyor. Gizem Soysaldı, 11. Uluslararası İstanbul Bienali’nin ‘Paralel Etkinlikler’ bölümünde ‘Hareket Atölyesi’yle birlikte Kanyon’da bir performans sergiledi. İki yıldır ‘Hareket ALİ DENİZ Atölyesi’nde dans eden Soysaldı, geçen yıl da Uluslararası dans festivalinde USLU sahnedeydi. Çağdaş Gösteri Sanatları Girişimi’nin etkinliği “Geçici İşgal”de sahne sanatları için tasarlanmamış mekânlarda geçici bir süre performans sergileyerek, bu mekanların sanat aracılığıyla farklılaştırılması için çalıştı. Onlar, mekanları dansla işgal etmek mottosuyla yola çıkıyorlardı, başardılar da. Soysaldı gösteriyi “bu bir işgaldi ve yerindeydi. Tepkiler çok hoştu. Gösteriyi izlerken biri dansı beğense, hareket etse, kıpırdansa bize yetiyordu. Dansı sokağa taşımak ve insanların bedenleriyle ilişkisini hatırlatmak güzeldi” diye tanımlıyor. Biz onu daha çok “Halit Ergenç’in eski eşi” olarak biliyoruz. Nerede, hangi habere baksanız bu çıkıyor karşınıza. Ayrılığı, yaşadıkları ve dillendirmeye bayıldığımız trajik hikâyesi. Elbette bu durum onu yoruyor, yıpratıyor. Birey olarak varolduğunu anlatmak, yaptıklarıyla anılmak istiyor. İşte o yüzden yazının girişi en son yaptığı performansı anlatıyor. Soysaldı, “Başkası üzerinden tanınmak ve anlatılmak hoş değil. Bunu değiştiremiyorsunuz. Yapabileceğiniz bir şey yok. Elimdekiler, tecrübelerim hiç dinlenmiyor. Bu yanılgıya yenilmemek için bir yıl hiçbir yere çıkmadım, medyadan uzak durdum, kaçtım, beni kimse görmedi. Çıktığımda her şey yeniden başladı” diyor. bir de ondan dinlemek vardı. Anlatılacak gibi değildi yani! Farklı ama bir arada, sanırım olması gereken de bu. Onların ikilemi, hayata karşı gerçek bir duruş kazandırdı bana. Aşkın da nelere kadir olduğunu gördüm. Hem de gece masal yerine Türkiye siyaseti, eylem hikayeleri dinliyordum. Eğitimim de buna katkıda bulundu. Çünkü olanlar ve söylenenler ile gerçekler hep farklıydı. Baskın Oran’dan Kürt Sorunu’nu, Melek Fırat’tan siyasi tarihi, İlhan Dülger’den Balkanlar’ı öğrenmek büyük şanstı”. Ne harika değil mi? Soysaldı’nın annesi tüm parasını kitaplara yatırırken, aşırı sağ görüşlü babasının evinde saklıyormuş onları. Tüm bunları anlatırken 80 sonrası depolitize olmaktan sıkıntılı, çünkü o 1984 doğumlu. Anne ve babası şimdi ayrı. Ama ayrılık nedenleri siyasi anlaşmazlık değil. İlişkileri de hâlâ çok sağlıklı. Verilen emeklerin karşılığı Bugün bir dizi kurs, salon ve organizasyonlarla Türkiye’de de yaygın bir tangosever kitle bulunuyor. İstanbul’da faaliyet gösteren Tangoneon Spor Kulübü (www.tangoneon.com.tr) sahibi Çetin Cengiz, UNESCO’nun kararını memnuniyetle karşıladığını ve bunun tangoseverler için gurur verici olduğunu söylüyor. Cengiz, “İnsanlık için koruma altına alındı, denmesi çok şeyi anlatıyor, bizlere daha büyük sorumluluklar veriyor. Bu sorumluluk tüm tango eğitmenlerini ilgilendiriyor. Birlik ve beraberlik içinde tangonun geleceğini daha iyi yerlere getirmemiz, sorumluluğunu paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum.” Bir eğitmen olarak Arjantin tangoya yıllarını verdiğini söyleyen Cengiz, “artık verdiğim emek benim için daha anlamlı oldu” diyor. federasyon dünyadaki diğer örnekleri gibi yalnızca spor disiplini çerçevesinde ve belli standartları olan dalları kapsamalı ve kültürel bir olgu olan tango ile ilgili aktiviteleri acilen bünyesinden çıkartmalıdır.” Başlama cesareti verdi Soysaldı oyunculuğu seviyor, uğraşıyor, emek harcıyor. Zaten oyunculuğa da çok önceden başlamış; bale, dans... İlkokul günlerinden beri... Ajda Pekkan taklitleriyle meşhurmuş. Şimdi o günleri güzel anıyor, anlatıyor; “ortaokulda, İzmir’de bir sanat merkezine başladım, sonra oyuncu kadrosuna geçtim. Beş yıl tiyatro oynadım. Pek çok oyunda küçük de olsa rol aldım. Üniversite başlayınca asıl kırılma oldu. Ama ne yalan söyleyeyim İstanbul’dan korkuyorum. Ne olduğu, ne beklediğimi bilmiyordum”. Artık polemiklerden uzak durmak istiyor. Eski eşi Halit Ergenç’e, onu tekrar oyunculuğa başlatan, yönlendiren, destek veren en büyük isim olduğu için minnettar olduğunu her şeye rağmen söylemeden geçmek istemiyor, “Başlayacak cesaret ve güveni o verdi”. Yeni oyunlar, farklı projeler için hazırlanıyor. Zeynep Günsür’ün “Hareket Atölyesi” bünyesinde dans ve oyunculuk çalışmalarını sürdürüyor. Kasım ayında tiyatro sahnesinde olacak. Sinema ve dizi oyunculuğundan çekindiğini anlatıyor; “yutucu, yıpratıcı bir iş. Zemini kaygan, albenisi de çok”. O yüzden temkinli. “Hayat devam ediyor, etmeli de” diyor. Aşk, onu ansızın İstanbul’a sürüklediğinde şimdiyi elbette hayal edemiyordu. O yüzden yeniden hayatla ilişkisini düzenliyor. Korkusu da yok, inatçı mı inatçı. Belki de o yüzden başaracak. Soysaldı şimdi uluslararası bir eğitim merkezinde çocuklara drama dersi vermeye başlıyor. Geçen yıl da TEGV’de çocuklara gönüllü yaratıcı drama çalışmaları yaptırmıştı. Çocuklarla çalışmayı sevdiğini söylüyor. Onlarla çalışmanın kendine de faydası olduğunu düşünüyor. Ne de olsa onlar hayatın eğlenceli olduğunu iyi biliyor, unutan bizleriz. İzin şartı TangoTürk Grubu (www.tangoturk.com) kurucularından ve kasım ayında gerçekleştirilecek olan 4. İstanbul Tango Ritual (www.istangoritual.org) etkinliğinin düzenleyicilerinden Serdar Sungar da kararı olumlu karşılayanlardan. Ancak Sungar, Türkiye’deki sorunlara dikkat çekmek istiyor: “Tango, Türkiye’de maalesef Dans Sporları Federasyonu’na bağlı bir spor olarak kabul edilmekte, tango dansçıları ve müzisyenleri birer sporcu, dans stüdyoları spor kulübü olmaya zorlanmaktadır. Bu ve benzeri şekilde dayatılan ve tangonun bir kültür mirası olma olgusuyla hiçbir şekilde bağdaşmayan koşullardan biri de, düzenlenecek herhangi bir tango etkinliği için bu spor federasyonundan izin alınması şartıdır. Dans Sporları Federasyonu’nun ülkemizde de faaliyette olmasına hiçbir itirazımız olamaz ancak bu Farklı ama bir arada Soysaldı İzmir’li, Karşıyakalı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Lisedeyken İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen tarih yarışmasında “1850 1950 arası İzmir’deki Azınlıklar” konulu araştırma çalışmasıyla ödül almış. Yani siyasete daha önceden bulaşmış. Nasıl bulaşmasın? Solcu, Dev Genç üyesi bir anne ve MHP’li babanın kızı. Ne de olsa aşkın siyaseti yok. Uçurumların birlikteliği ona nasıl yansımış derseniz, tebessümle anlatıyor, “Annemin üzerimde etkisi çok. Yani hayata soldan bakıyorum. 1980 sonrası depolitize olmak ayrı ama annemin dünya görüşünü içselleştirdim. Baba da karşı taraftan olunca işleri C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle