17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yaşlanan toplum yaşlanan birey CEM SUNGUR Almanya, Rostock’taki Max Plank Enstitüsü Demografik Araştırmalar Bölümünün kazandığı haklı ünün temelinde, sağlık sorunlarına yaklaşımda, insan ve tüm canlıların biyolojisi ile, matematiği, genetiği ve toplumsal politikalar alanlarındaki araştırmalar arasında eşgüdüm sağlaması yatmaktadır. Bölümün kurucusu olan James Vaupel’in konuya olan ilgisi 1970’li yılların ortasında başlamıştır. Çünkü aynı yıl içinde göreceli olarak genç yaştaki üç yakınını kaybetmiştir. Vaupel hükumetlerin yaşamları kurtarmak için aldıkları kararlara destek olan bilgiler elde etmek için son derece değişik bir yöntem kullanmıştır. İnsan dışındaki canlıların ölüm nedenlerini inceleyerek elde ettiği bir veri tabanından yararlanarak insan ölümlerini azaltmak için alınması gereken önlemlerin geliştirilmesi yönünde çaba göstermiştir. Vaupel ilk araştırmalarında gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların eskisinden çok daha uzun süre yaşadığını ve 1840’dan bu yana her on yılda bir insanoğlunun yaşamı 2.5 yıl arttığını saptamıştır. Hemen ardından, uzayan yaşam süresiyle birlikte ortaya çıkan sağlık sorunlarının, tıptaki gelişmeler, toplum sağlığı yaklaşımları ve eğitimle üstesinden gelinebileceğini savunmuştur. Vaupel’e göre yaşlanmayla birlikte gelişen sorunlar kaçınılmaz nitelikte değildir ve bunların önemli bir bölümünü ertelemek olasıdır. Vaupel, Güney Danimarka Üniversitesi, Duke Üniversitesi ve Pekin Üniversitesi’nin değişik bölümlerinin ortaklaşa olarak yürüttüğü demografik araştırmalara yön vermeye devam etmektedir. Mevcut verilere göre, 2000 yılında gelişmiş ülkelerde doğan bebeklerin dörtte üçü 100 yaşına kadar yaşayacaktır. Bu ülkelerde en hızlı büyüyen ileri yaş grubu 85 yaşından büyük olan bireylerden oluşmaktadır. Bu bireylerin sağlık sorunları ve gereksinimleri, modern toplumların varlığını sürdürebilmesi için en önemli belirleyici olacaktır. Kalp ve damar hastalıkları, kanserler ve diğer kronik sağlık sorunlarındaki artışa ek olarak, yaşlıların dengesizlik, eklem yakınmaları, genel yorgunluk hali ve depresyon gibi kendilerine özgü yakınmaları ve karmaşık sorunları da giderek artmaktadır. Belirli bir hastalıkları olmasa bile, günlük yaşam etkinliklerini sürdürmek konusunda zorlanmalarına neden olan bir dizi sorunları ortaya çıkmaktadır. Öte yandan Japonya başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerde son yıllarda günlük yaşam etkinliklerini engelleyen sorunlarda azalma olduğu bildirilmiştir. Türk Geriatri Derneği’nin 26 Ekim 2009’da Kırıkkale’de gerçekleştireceği “Yaşlanan Toplum ve Yaşlanan İnsan” adlı sempozyumda, yaşlanan bireylerin karşılaştıkları değişik sağlık sorunları ele alınacaktır. Nüfusları yaşlanan ülkelerin, ileri yaş grubundaki artışın getirdiği ekonomik yüklerle mücadele etmede başvurduğu yöntem emeklilik yaşının yükseltilmesi olmaktadır. Altmış ve yetmiş yaşını aşmış olan bireylerin haftada belli günlerde veya saatleri için geliştirilen işlerde çalışmasının ekonomiye olumlu katkıda bulunduğunu gösteren veriler vardır. Yirmi birinci yüzyılın iş dağılımının değiştiği yüzyıl olması beklenmektedir. Öte yandan bütün bu veriler ve bilgiler gelişmiş olan ülkeler için geçerlidir. Gelişmekte olan ülkelerde insanların ileri yaşlara ulaşana kadar geçirdikleri süreç; ekonomik açıdan, sosyal haklar ve sağlık riskleri açısından gelişmekte olan ülkelerdeki yaşıtlarına göre tümüyle farklıdır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerin kendilerine özgü çözümler oluşturması gerekecektir. [email protected] 10 EKİM 2009 CUMARTESİ 5 Oyunlar çocuğunuzu anlatıyor Çocuklar oyunla pek çok şey anlatırlar. Mutlu bir çocuk kumla şekiller yapar, mutsuz bir çocuk ise kumu dağıtır. Kum havuzunun çevresine duvarlar örüyorsa korunmaya ihtiyacı olduğu sonucu çıkarabiliriz. Bebek evine oyuncak asker yerleştiren bir çocuk, yaşadığı evin içinde şiddet olduğunu gösterir. Çocuklar, iç dünyalarını oyunla ortaya koyarlar. Bu oyunları çok iyi gözlemlersek, onların mutlu olup olmadıklarını, herhangi bir FİGEN sorun yaşayıp ATALAY yaşamadıklarını anlayabiliriz. “Oyun Terapisi” çalışmalarıyla dünya çapında tanınan psikologlar Prof. Dr. Byron Norton ve Dr. Carol Norton, Bilfen Okulları’nca düzenlenen “2. Uluslararası Okul Öncesi Eğitim Yolculuğu Konferansı”nda, bu yöntemi Türk eğitimcilere anlattılar. Konferansın açılışında konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Genel Müdürü Remzi İnanlı, okul öncesi eğitimin, bakanlığın en öncelikli hedefleri arasında bulunduğunu söyledi. İnanlı okul öncesi eğitimin yaygınlaşması amacıyla pek çok projenin yürütüldüğüne dikkat çekerek 20132014 yılı hedefinin ise yüzde 100 okullaşma olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Byron Norton, çocukları anlamadaki tutumlar ve algılar üzerinde durdu. Her insanın hayatında erken çocukluk döneminin büyük etkisi olduğunu söyleyen Norton, çocukken sahip olunan bir oyuncağın bile kişinin meslek seçimini etkileyebileceğini savundu. Norton, oyun aracılığıyla ruhsal sorunları olan çocukları teşhis edebildiklerini ve buna uygun tedavi süreçlerinin de yine oyunla mümkün olduğunu belirtti. Norton “Örneğin oyuncak olarak bıçağa ya da silaha benzeyen cisimler kullanan bir çocuğun şiddete maruz kaldığı yorumunu yapabiliriz, bu durumda ona karşılık vermek, canımız yanmış gibi rol yapmak önemlidir. Böylece çocuğun kendini karşı tarafın yerine koyması, empati kurması sağlanır. Başka bir örnek; bebek evine oyuncak asker yerleştiren bir çocuk, yaşadığı evin içinde bir şiddet durumu olduğunu gösterir. Kum havuzları çocukları gözlemlediğimiz başka bir önemli alan. Mutlu bir çocuk kumla şekiller yapar, mutsuz bir çocuk ise kumu dağıtır. Kum havuzunun çevresine duvarlar örüyorsa korunmaya ihtiyacı olduğu sonucuna varılabilir. Bunun gibi yöntemler kullanarak aile içi şiddet, cinsel istismar gibi vakalara ulaşabiliyoruz” şeklinde konuştu. Norton öğretmenlere, hiçbirini ayırt etmeden tüm öğrencilerine dokunmalarını, onlarla gözlerinin içine bakarak iletişim kurmalarını önerdi. Matematik eğitimini ihmal etmeyin Erikson Enstitüsü’nden Prof. Dr. Jie Qi Chen ise “Erken Çocukluk Döneminde Matematiğin Önemi” başlıklı konuşmasında, anaokulunda matematik etkinliklerine gerektiği kadar önem verilmediğini, dil alanında çocukların daha iyi yetiştirildiğini anlattı ve bu duruma neden olarak öğretmenlerin matematik bilgisi eksikliğini gösterdi. Jie Qi Chen, “Erken yaşta matematik öğretilmesi ihmal edilmemesi gereken bir konu. Matematiğin iyi öğrenilmesi daha sonraki dönemde yalnızca matematiğin değil, dil öğreniminin de kolaylaşmasını sağlıyor. Fakat erken dil öğrenimi matematik öğrenimini kolaylaştırmıyor. Çünkü matematik, mantık yürütmeyi, matematiksel düşünme yeteneğini geliştiriyor, matematik aynı zamanda bir dil ve bu dili mantıksal becerileri hayatımızın her anında kullanıyoruz” dedi. Okul öncesi eğitimin yararları ? Daha hızlı dil gelişimi ? Daha az hastalık, daha az ölüm ? Daha az davranış bozukluğu ? Daha az çocuk istismarı ? Daha az beslenme bozukluğu ? Daha az saldırganlık ? Daha iyi ebeveynçocuk ilişkisi Oyuncak asker şiddet belirtisi Aşırı dikkatli miniklere dikkat edin “Etki, Davranış ve Öğrenme: Çocuklar Bize Ne Anlatır?” konulu bir sunum yapan. Dr. Carol Norton, çocuklarda dikkat edilmesi gereken bazı tutum ve davranışlar üzerinde durdu. Nortan, empati kuramayan, dünyanın kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen ve abartılı ve ani tepki veren çocukların iyi izlenmesi gerektiğini söyledi. Aşırı derecede dikkatli ve çevresiyle ilgili çocukları da mercek altına almakta fayda olduğunu belirtti. Norton, “Çevresindeki bütün sesleri sürekli anlamaya çalışan, sorular soran, etrafta olup biten hiçbir şeyi gözden kaçırmayan fazla dikkatli çocuklar, sürekli tehlike altında olduğunu hisseden çocuklardır. Bu çocuklar evlerinde şiddet görüyor olabilirler” dedi. Evdeki taşınma, boşanma, ölüm gibi durumların çocuklarda depresyona sebep olduğunu belirten Norton, “Çocuklarda depresyon belirtisi büyüklerdeki gibi olmaz. Anlamak zor olabilir. Bu çocuklar daha hassas, daha talepkar olabilir. Boşanma, taşınma, bir ev hayvanının ölmesi gibi durumlar varsa bu çocuklarla daha fazla ilgilenmek gerekir” diye konuştu. Erikson Enstitüsü’nden Prof. Dr. Gillian Dowley McNamee ise “Okumayı ve Yazmayı Öğrenmek: Kültürel, Sosyal ve Yaratıcı Başarı” konulu sunumunda, okul öncesi dönemde okuma yazma öğrenmenin ne kadar önemli olduğunun altını çizdi ve sunumuyla küçük çocuklara okuma yazma öğretme yöntemlerini izleyicilerle paylaştı. Şarkıyla yabancı dil öğretin İskoçyalı uzman Carole Nicoll, “Yabancı Dilde Konuşma Becerisini Şarkı, Rap ve Ritimle Desteklemek” konulu sunumu sırasında salonda bulunan bütün öğretmenleri ayağa kaldırarak bazı şarkılar ve rap ritimler eşliğinde Almanca, Fransızca, İspanyolca ve İngilizce sözcükleri öğretti. Beden dili ve müziğin yardımıyla küçük yaştaki çocukların yabancı dili çok rahat öğrenebileceklerini savunan ve bu konuda 10 yıl süren araştırma ve denemeler yapan Nicoll’ün yöntemi, öğretmenler tarafından büyük ilgi gördü. Bilgisayar oyunlarının en büyük tehlikesi çocuğu yalnızlaştırması. Avrupa’yı keşfetmek isteyen turistlere ucuz bilet fırsatı Köln/Bonn, Münih, Nürnberg, Stuttgart ve Zürih’e; İzmir’den Amsterdam, Atina, BerlinSchoenefeld, Düsseldorf, Frankfurt, Hanover, Köln/Bonn, Münih, Nürnberg, Stuttgart ve Zürih’e; Antalya’dan ise Amsterdam, Basel/Mulhouse, BerlinTegel, Düsseldorf, Frankfurt, Hamburg, Münih, Stuttgart, Viyana ve Zürih’e tarifeli uçuş düzenliyor. Ortaç, 27 Mart 2010’da sona erecek kış tarifesinde Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın eşit SunExpress’in İstanbul Sabiha Gökçen merkezli dış ortaklığıyla 1989 yılında kurulan SunExpres hava hat uçuş ağına beş yeni nokta daha ekleneceğini, yolu kış sezonuna iddialı girdi. mevcut birçok uçuşunun frekansını da artıracağını SunExpres hem uçak sayısını, söyledi. Böylece, havayolu şirketinin haftalık AYŞE hem uçuş sayısını toplam dış hat uçuş sayısı, geçen kış YILDIRIM arttırdı, Avrupa’ya sezonuna göre yüzde 52 artarak 155’e uçuşlarını ise her ulaşacak. Yeni uçuş noktaları arasında şey dahil 49 Dortmund, Zürih, Nürnberg, Hamburg Avro’dan başlattı. ve Dosseldorf bulunuyor. Kış tarifesini haftada beş sefer Yedi yaş ortalaması ve 3 bin 855 düzenlediği Münih’te açıklayan koltuk kapasitesine sahip tamamı SunExpres Kurumsal İletişim Müdürü Boeinglerden oluşan 20 uçaklık filosuyla Ozan Ortaç, “SunExpres 2008 yılını hizmet veren SunExpress’in yeni şirket tarihinde rekor büyüme hedeflerinden birisi de filosunu rakamlarıyla kapattı. 2009’un ilk büyütmek. 2010 yılına kadar filosuna altı ayında yolcu sayısını yüzde 34 altı Boeing 737800 daha ekleyecek. arttırdı. Aynı dönemde gelirlerini Bilet fiyatlarının uygunluğuyla hem de yüzde 12.2 artırarak 182.7 yurtdışında yaşayan Türklerin hem de iş milyon Avro’ya yükseltti. Sektörde adamlarının tercihi olduklarını söyleyen Ozan Ortaç 20. yılını kutlayan SunExpres, Ortaç, dış turizme de büyük katkı OcakHaziran 2009 döneminde de sağladıklarını anlattı. Önümüzdeki yaz doluluk oranını yüzde 1.8 puan sezonu içinse çalışmalara şimdiden başlayan şirket, artırarak yüzde 76.8’e ulaştı” dedi. özellikle Avrupa dışı ülkeleri araştırmaya başlamış. Ortaç’ın verdiği bilgiye göre kampanya Uzun süre Avrupa ile Antalya arasında turistik çerçevesinde 49 Avro’dan başlayan bilet fiyatları charter seferleri düzenleyen havayolu şirketi, 2001 20092010 kış sezonunun sonuna kadar sürecek. yılında başlattığı AntalyaFrankfurt uçuşlarıyla Hava yolu şirketinin başta Almanya’nın önemli şehirleri olmak üzere, Avrupa’da 16 noktaya tarifeli Türkiye’nin yurtdışına tarifeli sefer düzenleyen ilk özel havayolu unvanını da aldı. Ayrıca, iç hat seferleri bulunuyor. SunExpres, İstanbul Sabiha seferleriyle birlikte İzmir’i Anadolu şehirlerine Gökçen’den BerlinSchoenefeld, Dortmund, aktarmasız uçuşlarla bağlayan ilk havayolu oldu. Düsseldorf, Frankfurt, Hamburg, Hanover, SunExpres’in her şey dahil 49 Avro’dan başlayan bilet fiyatları, yurtdışında yaşayan Türklere, çok seyahat eden iş adamlarına ve bütçesi sınırlı turistlere ilaç gibi gelecek. Dünyanın en büyük bira festivali SunExpress’in kış tarifesini açıkladığı Münih’te Octoberfest’in, yani meşhur bira festivalinin de son günleriydi. 1810 yılında kralın düğün töreniyle başlayan festival geleneksel olarak her yıl Eylül’ün üçüncü haftasında başlayıp Ekim’in ilk pazar günü bitiyor. Dünyanın en büyük festivali kabul edilen Octoberfest, 400 bin metrekare alanı kapsıyor. Kurulan 14 çadırda hep birlikte yenilip içiliyor, şarkılar söyleniyor, dans ediliyor. Öyle ki kimi çadırlar 10 bin kişi kapasiteli. Festivalin boyutunu düşünün artık. Festivalin en büyük çadırlarından birisi de Hippodrom. Ünlülerin uğrak yeri Hippodrom’da boş masa bulmak imkânsız. Günler, hatta aylar öncesinden rezervasyon gerekiyor. Öyle ki 2011’in festivaline bile şimdiden rezervasyonlar başlamış. Alman basınına göre Michael Jackson’un babası da bu yıl Hippodrom’a uğramak istemiş, ancak çadır yetkilileri “Senin oğlun daha yeni öldü, içeriye almayız” deyip geri çevirmişler. Festivalde biralar bir litrelik kupalarda satılıyor. Daha küçüğünü aramayın, bulamazsınız. Festivale katılanların çoğu geleneksel kıyafetleri tercih ediyor. Erkekler geyik derisinden şort, kadınlar ise birbirinden renkli elbiseler giyiyor. Biraların festival alanına gelişi de geleneksel bir tören havasında. 810 atın çektiği arabalardaki fıçılar, küçük bir şehir turu attıktan sonra alana giriyor. Festival alanına bir de dev bir oyun alanı kurulmuş. 55 metre yükseklikteki salıncaklara, adrenalinin tavan yaptığı trenlere, kapsüllere binip hem eğlenebilir hem de alana kuş bakışı göz atabilirsiniz. Münih’in en en fazla turist çeken etkinliği Octoberfest. Her yıl altı milyon civarında turist, sırf festivali izlemek için Münih’e geliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle