17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nasıl anlatsam Bilemiyorum ki nasıl anlatsam… İçimden geldiği gibi davranırsam sözüm dinlenmez, soğukkanlıca yürüsem özüm sözlenmez. İki ara bir dere aktarmakla da bu konu önemsenmez. Olmak mastarının anlamı üstünden gitmeli hissindeyim. Olmak nedir? Herhangi biri için herhangi bir “şey” olmak ne anlama gelir, neler gerektirir, neleri asla içermez, nerelerde ne kararları nasıl ne zaman mutlaka uygulamak şarttır da ne konuda ve kime esnemenin zararı olmaz ama yolundan da caydırabilir insanı? Özveri… Gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için ya da bir amaç uğruna kendi çıkarlarından vazgeçme; fedakarlık ne demektir diye hiç düşünmeden ve dolayısıyla özünden hiçbir şey vermeden ne olabileceğini zanneder kimileri? Bu kimileri o kadar çoktur ki birileri bu kimileri sebebiyle suskundur vakarları sebebiyle. başka bir şeye razı olmayan mıdır aşk? Tutku ve inançla yapılan iş, tutkuyla kucaklanmayı ve kendisine de inanılmayı beklemez mi? Günübirlik hedefler için ortaya çıkanların yolu ne kadar aydınlık olabilir? Aşkın yolu uzundur oysa ve kendisinden başka hiçbir yere ulaşmaz. Tam da olduğu noktaya uzaktır tutku ve tam da bulunduğu yerdedir inanç. Herhangi bir yeterlilik belgesine ihtiyacı yoktur yeteneğin ve yetenek tanrının yeryüzüne yağdırdığı rahmet değildir altında herkesin ıslandığı. 2 10 EKİM 2009 CUMARTESİ Ektiğini biçmek kesin kuraldır Yetenek kimilerine verilir ve o kimilerinden hesabı da sorulur. Tanrı, her yetenek sahibine bu yüzden bir de kırbaç verir bedelini ödemesi için yetenek sahibinin. Birileri de bedeller öder elbette; ki o bedeller ne kadar dünyevi ise kimilerininki de o kadar can evindendir çünkü onlar özlerinden vererek kendi yararlarını çoktan terk etmişlerdir. Dünyaya canını sunan kişi canla ödüllenir, kanını sunan kanla. Yunuslar havuzlarda Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak Kimileri oyunculuğun kendi sığ tariflerini, derin olduğundan emin oldukları sözleriyle bezeyerek gazetelerin eklerine veya dergilere kapak oluverirler ve seyircinin sadece resimleriyle ilgilendiği gerçeğini bilmeden ahkam keser dururlar ama okuyucuizleyiciler de eskaza bu birilerini dikkate bile alırlar. Birdenbire herkesin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu fark eden kimileri iyice suskunlaşırlar. Acaba niye? Belki cahilden öğrenmenin en tehlikeli şey olduğunu bildikleri halde her zihne doğru cevap vermenin de mümkün olmadığını algıladıklarından. Çünkü, “Cahile haddini bildirmek, öksüze kaftan giydirmek!” der Hz. Mevlana. Birçoklarının “kolay iş” diye hafife aldığı, aşksız yürünemeyecek bir yol olan mesleklerini her şeye ve herkese inat yapmayı sürdürmekten başka çare görmediklerinden belki de. Çünkü, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz!” der Ziya Paşa. Der ama bilir mi acep işini bilen kimilerinin haddini bilemeyen birilerine tercih edildiğini? hiç mutlu değil Bir yaz sezonunu daha geride bıraktık... Yorgunluklarımızı, heyacanlarımızı, gülümseten anılarımızı, METE ılıktan sıcağa onlarca belleğimizin KIZIK yaşanmışlıkları küfesine koyduk... Dönüş vakti gelip çattığında belki de çocukluk dönemlerimizin şarkısını anımsadık: “Evli evine, evi olmayan ....” Yolcular ve seyyahlar hariç adeta “iş başı” yaptık olağan yaşantımıza... Özgürlüklerin değerini bir kez daha tattık... Ancak esaret altında yaşamlarını sürdürmek zorunda kalan yunuslar ne olacak? Yunus kelimesinin kökeni latince Delphysten geliyor. “Ana rahmi” demek. Buna göre yunus, denizin doğuran bedeni, her şeyin başlangıcı anlamı taşıyor. İnsanlarla kurduğu dostluk birçok efsaneye konu olmuş. Örneğin baba ocağı Güllük’ün simgesi de yunus. Köyün en güzel çocuğu Herminas’ın Ege sularınının dibinde çürümesine karşı çıkar, kıyıya çıkartır onu. Ancak karada soluksuz kalır ve can verir dostluk için... Ağız yapısından dolayı gülümsüyor görünüyorlar. Ancak onların insanlarla barış içinde bir arada yaşama yeteneği nedeniyle ne yazık ki son yıllarda hayvan haklarının sıkça ihlal edildiği ülkelerde, bir meta aracı olarak görülüyor ve sömürülüyorlar. AKP iktidarı döneminde, Bern anlaşmaları göz ardı edilerek verilen izinlerle mantar gibi türeyen yabancı şirketler yunus gösteri, yüzme ve “terapi” merkezleri açıyor. Tesislerin reklamını da sözüm ona birkaç bilim insanı ve lüks terapi otellerinde bahşişlenen kiralık kalemler yapıyor... Özgürlükten tutsaklığa Yunuslar, özellikle de gösteri ve terapilerde kullanılan Afalinalar, aile hayatını seven, birlikte avlanan, diğer memeli akrabalarına ve hemcinslerine de ölümcül darbelerde bulunabilen, saldırgan olabilen, büyük ve güçlü memeliler gurubundan. Çocukluk dönemimizin “Flipper” dizisi, yunusların havuzlardaki tutsaklığı sonucu tehlikeli olmaya başladığı ve strese girdiği için bitmemiş miydi? Bu sevimli canlılar yüksek teknoloji silahlarla çalınıyor, ailelerinden koparılıyor. Avlanmaları sürecinde bazıları şoka giriyor, travmadan ölüyor. Uygun özelliklere sahip olmayanları doğal ortamlarına geri atıldığında geçirdikleri şok ve ciğerlerine su dolması nedeniyle yaşamlarını kaybediyor. Ailenin diğer fertlerinin üzüntüleri de ayrı bir vicdansızlık. Yakalanmalarının ardınan aşırı ısınma SİYAHKALEM Şebnem Sönmez Ektiğini biçmek kesin kuraldır yani her zaman. Ben niçin isyan içindeyim? Mesleğimi mesleğimi öğrendiğim bütün ustalarımı düşündüğümde uçsuz bucaksızlığıyla gün geçtikçe daha da şaşırırken; medyanın ele geçirdiği köşelerde tutunmaya çabalayan allı pullu ve sözüm ona oyuncuların oyunculuk sanatını yeteneğin ve yanında mutlak olması gereken disiplin, irade, inatçılık, ilkeli tutum, çok çok çoook çalışma gerekliliği gibi ağır işçiliğinden bihaber birilerinin kendilerince “muhteşem saptamalar” saydıkları laf kalabalığıyla çalakalem tariflerinin seyirciyi bırakın bir kenara, en dikkate almaması gereken ve bu mesleğin oyuncular olmadan asla yapılamayacağını çok iyi bilen işverenler tarafından bile dikkate alınması. Son paragrafcümlem sizlere fazla karmaşık geldiyse eğer, bilin ki bu durum haddinden fazla karmaşık. Sapla samanın karmaşası yanında hiç kalır. Saman ve sapla ilgili kederimi de bir sonraki yazıda anlatacağım. Sevgilerimle. Aşkın yolu uzundur Susmak ve işini en güzel yapmaya çabalamanın erdemiyle parlayanların ışığının sonsuzca olacağından şüphe etmemekle birlikte çok konuşanların boş tenekeden çok ses çıkar misali kalabalıklaşıp kabalaştığını görmekle insanın içinin nasıl yandığını da bilir mi? Diyelim ki tüm bunlar “meşru”dur ki benim için hiçbir zaman olmayacaktır ya!birilerinin kimilerine işlerini öğretmeye soyunmaları da mı meşrudur? O zaman memnu nedir? Nasıl anlatsam, gerçekten bilemiyorum. Aşk nasıl anlatılır bilemediğimden. Karşılığında kendisinden Doğa sömürüsünü alkışlamak Yunusların soylarını tehdit eden ticaretin kaygı verici boyutlara ulaşmasıyla dayanışma çığlıkları da yükselmeye başladı. Beş ülkeden sekiz sivil toplum kuruluşu Avrupa Birliği, İsviçre ve Türk hükümetlerinden yunus ve balina ticaretini, yeni havuzların yapımını bir an önce durdurmasını isteyen imza kampanyası başlattı. Türkiye’de kampanyanın öncülüğünü Su Altı Derneği (SAD) Deniz Memelileri Araştırma Grubu sözcüsü Biyolog Özgür Keşaplı Didrickson yapıyor. Keşaplı’nın görüşleri şöyle: “Gösteriye zorlanan yunusları izleyen çocuklar aslında sevgi ve saygı duymayı öğrenmek yerine doğa sömürüsünün alkışlanabilirliğini öğreniyor. Havuzlardaki yunuslar doğal olmayan davranışlara zorlanırken onları alkışlayan çocukların gelecekte çevreye saygılı ve doğanın sömürüsüne karşı duracak bireyler olabileceklerini söylemek mümkün mü? Havuzlara gitmeme hakkımızı kullanalım. Havuzlarda yunus ölümleri yüksek olduğu için denizlerden yeni yunuslar çalınıyor. Yunus havuzları birçok ülkede yasaklanmış durumda. Onları gerçekten seven insanların gülümsemelerinin ardındakileri düşünmeleri, korumak adına çok önemli. Gelin hepimiz bu havuzlara gitmeme hakkımızı kullanalım. Bir imza da siz atın.” Evet, vahşete karşı yükselen sesler böyle. Bu konuda bir milyon hedefli imza kampanyası www.sad.org.tr sitesinde sizleri de bekliyor. [email protected] ve uzun süre su dışında kalmalarından ötürü iç organları zarar görüyor. Para ve meta için sömürülmeleri stres ve eziyet dolu bir yolculukla başlıyor.. . Yaşamayı başarabilenlerinlerin yüzde 53’ü üç ay içinde zatürre, ülser, bağırsak hastalıkları ve klor zehirlenmesi, stres gibi başka nedenlerle ölüyor. Ayrıca, havuzların sağlıksız ortamı davranış bozukluklarına ve üreme sorunlarına da yol açıyor. Onlara havuzlarda ölü balık veriliyor. Oysa doğal yaşamlarında hiç tanımadıkları bir yöntem bu. Bu beslenme yöntemini kabullenmeleri kolay olmuyor. Uzun süre direniyor, ölü balıkları kusuyorlar... Bu kadar da değil ızdırapları... Yunuslar özellikle avlanırken çevrelerine yüksek frekansta sesler yayıyor. Yankı yardımıyla cisimlerin büyüklüğünü, şeklini, hızını, yerini saptıyorlar. Havuzlarda bu ortamları da yok. Sonarlarını kullanamamalarının yanı sıra sürekli su ve soğutma pompalarının sesini dinlemek zorunda kalıyorlar. Denizlerin gezgin ve hızlı yüzücülerinin bu özelliklerini havuzlarda yaşaması olanaksız. Üstelik havuzların derinliği ne ki... Zararlı güneş ışıkları ve aşırı sıcaktan da rahatsız oluyorlar. 93 devlet, 120 resmi kuruluş ve 850’yi aşkın sivil toplum örgütünü birleştiren Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması İçin Uluslararası Birlik (IUCN) raporunda yunusların avlanmaları ve ticareti “hassas” durum olarak sınıflandırılıyor. Buna karşın yunusların katliamları ve esaretlerini dehşet içinde izliyoruz. Japonya, İzlanda, Kanada özellikle bu canlıların baş katliamcısı. Vahşete karşı uluslararası yaptırımlar uygulan(a)mıyor. Anlaşma ve sözleşmeler gözümüzün önünde hiçe sayılıyor. Üstelik Japonya’dan ülkemize 12 yunus, kölelik ve işkence yaşantısı için ihraç ediliyor.. Manzara bununla da sınırlı değil... Bazı tur şirketleri yunuslarla yüzmeyi ve dalmayı cazip gale getiriyor. Müşterilerini yunusların bulunduğunu saptadıkları ortamlara götürüyorlar. Oysa o süreçte beslenmeleri, dinlenmeleri gerekiyor sevimli canlıların. Bu durumdan rahatsız olup yaşam alanlarını terketmek zorunda kalıyor, strese giriyor, ultrasal yetenekleri köreliyor... hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım, Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur, Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ, Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64, Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı, Tel: 0 212 251 98 7475, 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Daha temiz denizler için hareket zamanı Denizlerimizi gelecekte de yaşatma çabası gösteren Deniz Temiz Derneği ‘TURMEPA’, geçen hafta Türkiye çapında toplam 30 noktada kıyı temizliği etkinliği gerçekleştirdi. Her yıl düzenlenen bir etkinlik olan Uluslararası Kıyı Temizliği Kampanyası kapsamında, Antalya, Aydın, Çanakkale, Mersin, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Muğla, Ordu, Yalova ve Zonguldak’ta belirlenen bölgelerde kıyı temizliği yapıldı. Kampanya ile kıyılardaki kirliliğin nedenlerinin öğrenilmesi de bir amaç. ‘Uluslararası Kıyı Temizliği Kampanyası’, ilk olarak ‘The Ocean Conservancy’ adlı sivil toplum kuruluşu tarafından 1986 yılında, ABD’nin Texas eyaletinde düzenlenmişti. Gördüğü yoğun ilgi sonrası önce ABD eyaletlerine ve daha sonra tüm dünyaya yayılarak bir dünya kıyı temizleme gününe dönüşen kampanya, daha sonra uluslararası bir nitelik kazanarak International Coastal Cleanup (ICC) adını aldı. Türkiye’de 2002 yılından bu yana TURMEPA himayesinde gerçekleştirilen ve deniz ile kıyı temizliği alanında bilinen en eski ve en büyük gönüllü katılımı olan etkinlik, ülkemizde Uluslararası Kıyı Temizliği Kampanyası olarak anılıyor. Kampanya’da toplanan katı atıkların kayıtları incelenerek atıkların cins ve kaynağının istatistiği yapılıyor ve kampanyaya katılan ulusal ve uluslararası tüm ülkelere bir rapor halinde sunuluyor. Bu rapor sonucunda, tüm dünya genelinde denizlerdeki kirliliğin kaynakları ve atıkların yıllara göre gösterdiği değişkenlik saptanıyor. Tüm dünyadan gelen bilgilerden elde edilen sonuçlar doğrultusunda da alınması gereken önlemler tespit ediliyor ve denizlerdeki kirliliğin önlenmesi yönünde çalışmalar yapılıyor. Denizcilik ve iş dünyasının denize gönül vermiş önde gelen isimleri tarafından 1994’te kurulan TURMEPA, denizler ve kıyılar konusunda ülkemizin önde gelen sivil toplum kuruluşları arasında. En çok çocuk ve gençlerin eğitilmesi, halkın bilinçlendirilmesi, teknolojik kıyı temizliği çalışmalarının yürütülmesi yönünde çalışmalarını sürdüren dernek, Hopa’dan İskenderun’a kadar uzanan 8 bin 333 kilometre kıyımızda 84 bölge koordinatörü ile denizleri yaşatma çabasına devam ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle