19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 OCAK 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi Aynada başka güzelsin, Yatakta başka; Aldırma söz olur diye; Tak takıştır, Sür sürüştür; İnadına gel, Piyasa vakti, Muhallebiciye. Emanet elbiseyle güzel seçildi Alessandra Alores’i Türk medyası futbolcu Servet’in sevgilisi olarak tanıdı. Ama o Almanya ve Dünya Top Modeli olarak Türkiye’de oyunculuk ve modellik yapmayı hedefliyor. Fiks mönü En büyük hedefim Hollywood. 2010’dan sonra Oscar bile kazanmayı kafama koydum. Vaşinkton Soslu Küresel Kol Böreği Söğüşleme Salata Söz olurmuş, Olsun; Dostum değil misin? ORHAN VELİ KANIK Türkiye onu, Galatasaraylı savunma oyuncusu Servet’in sevgilisi olarak tanıdı. Ama o, Servet’in sevgilisi olmaktan öte kendi dalında bir dünya starı. MEHTAP 20072008 yıllarında Top Model Of CENGİZ önce Germany yarışmasında Almanya’nın en iyi mankeni ardından Top Model Of The World 2007/2008 yarışmasında Dünyanın en iyi mankeni seçilmiş. 2003 yılında Almanya Güzeli olarak isim yapan 23 yaşındaki Alessandra Alores, Almanca, İngilizce, Rusça, Lehçe, İtalyanca ve Ukraynaca olmak üzere tam altı dil konuşuyor. İtalyan baba ve Ukraynalı annenin kızı olan Alores, ilk katıldığı Münih Güzeli yarışmasında arkadaşından aldığı emanet elbise ile podyuma çıkıyor. Hedefinde aslında mankenlik değil oyunculuk var. Oyunculuk dersleri aldığı özel okulun taksitlerini ödemekte zorlanınca yarışma birincisine bin Mark verileceğini duyduğu Münih Güzellik yarışmasına katılıyor ve birinci oluyor. Ardından Bavyera ve Alman Güzeli seçiliyor. Daha sonra da Almanya ve Dünya mankenlik kraliçesi olarak taç giyiyor. Alessanda Alores’in ilginç bir yaşam öyküsü var. Türkiye’ye geldiğinde, moda, sinema dünyası ve Türkiye’deki hedefleri üzerine konuştuk. Anne Ukraynalı baba İtalyan. Almanya’da büyümüşsünüz. Kendinizi hangi ülkenin kültürüne daha yakın hissediyorsunuz? Babamın işi nedeniyle 8 ayrı ülkede yaşadım. Almanya’ya 12 yaşımda geldim. Vatan diye bir kavram bende hiç olmadı. Kendimi bir yere ait hissetmiyorum. Ailem ve arkadaşlarım nerede ise ben o zaman dilimi için oralı oluyorum. Evim Miammi’de, ailem Avrupa’da. Benim yaşama tarzım biraz çingenelere benziyor. Evim sırtımda yani. Espirisentır İkili görüşme Alooooo..sesim geliyo mu?. Geliyoooo.. Sağ ol.. Doktorunuz diyor ki İyi şahsiyetli kolesterol sahibi olmak istiyosan kırmızı et yerine uluslararası klein mavisi et ye.. Bak LDL noluyo.. Anadın mı?!.. İki meslek, iki görüş YERBİLİMCİ: Ulan bi kişi yer vermedi..İki saat ayakta geldim.. GENETİK MÜHENDİSİ: İtinayla gensoru verilir.. İki kez kaçırıldım Annenizden hangi özellikleri, babanızdan hangi özellikleri almışsınız? Yapı olarak keşke anneme benzeseydim. Annem bildiğiniz gibi Ukraynalı, soğuk kanlı, sakin. Ama ben babam gibi tipik bir Akdenizliyim. Çabuk sinirleniyor, çabuk heyecanlanıyor ve kararlarımı duygusal ve ani olarak veriyorum. Yapı olarak tam bir Akdenizliyim. Babama benzeyen bir başka yönüm de onun gibi çok gezmem. Hiçbir yerde uzun süre kalamıyorum. Sürekli geziyor ve değişik ülkelerde yaşıyorum. Babam da öyleydi. Aslında babam işi nedeniyle geziyordu. Uluslararası şirketlerin bir ülkedeki şubesini açıyor, yapılandırıyor, sonra bir başka ülkeye gidip aynı şeyi yapıyordu. Babam Sibirya’dan Rusya ve Ukrayna’ya havyar ihraç eden bir şirkette yöneticilik yapıyordu. O nedenle evimiz hep havyar doluydu. Babamın Kiev’de ihracat işiyle uğraştığı ve evimizin havyarla dolu olduğu dönemde fidyeciler bizi çok zengin sanıp beni iki kez kaçırdılar. Beni kaçıran fidyeciler bilmediğim bir yere götürüp bir odaya kapattılar, ‘Baban gelip seni alacak, sen burada otur televizyon izle’ deyip gittiler. Benim için inanılmaz bir keyifti bu bu. Zira annem evde televizyon izlememi yasaklamıştı. Babam beni almaya geldiğinde üzülmüştüm. Mankenlik macerası nasıl başladı? Liseyi bitirince babam benim adıma Harvard’a başvurumu yaptı. Kabul da edildim. Ama ben oyuncu olmak istiyordum. Babam bu isteğime hep karşı geldi. Babama inat özel bir okulda oyunculuk dersleri almaya başladım. Özel okulun parasını kendim ödemek zorundaydım. Gece gündüz bir sürü işte çalıştım. Bu arada mankenlik ajanslarına başvurdum ama boyum kısa diye geri çevrildim. Birgün gazetede Münih Güzelini Seçmek için bir yarışma açıldığını okudum. Yarışmayı kazanana o zaman 1000 Mark para veriyorlardı. Para için hemen yarışmaya katıldım. Yarışma için uygun bir elbisem de yoktu. Bir arkadaşımın bana birkaç beden büyük gelen elbisesini ödünç aldım. Elbisenin yanlarını iğnelerle daralttım. Podyumda yürürken iğnelerden biri açıldı ve elbisenin büyüklüğü ortaya çıktı. Sunucu durumu fark etti ve neden büyük elbise giydiğimi sordu. Elbise alacak param olmadığını, arkadaşımdan ödünç aldığımı söylemek zorunda kaldım. Yarışmayı kazanıp 1000 Mark’ı kaptım. Ardından Bavyera Güzeli yarışmasına katıldım ve onu da kazandım. Sıra Almanya Güzeli yarışmasına geldi. O zamanlar İtalyan vatandaşıydım. Miss Bavyera Yarışması’ndaki birincilğimi Almanya vatandaşı olmadığım için elimden almak istediler. Üvey babam Kaisersleutern Belediye Başkanına giderek durumumu anlattı, yalvarıp yakardı. Belediye Başkanı da üç gün içinde beni Alman vatandaşı yapan işlemleri tamamlayınca tacı elimden alamadılar. Burç sentır AB konusunda seni biraz iyimser görüyorum.. Lakin bence vaziyet biraz yengen yengeç kardeş.. Sen en iyisi bi şengen al biraz dolaş..Baaaay..Çüüüs.. ALMANYA’DAKİ TÜRKLER MUHAFAZAKAR Türkiye macerası nasıl başladı? İlk defa 16 yaşımda Türkiye’ye tatile geldim. Almanya Güzeli seçildikten sonra Türkiye’den de bazı iş teklifleri aldım. Almanya’daki Türklere bakınca farklı bir ülke bekliyordum. Açıkçası gelmeye biraz çekindim. Almanya’dakiler sanki Türkiye’deki Türklere göre biraz daha muhafazakar. Ancak gelince çok farklı bir tablo ile karşılaştım. İşler nedeniyle sık sık gelmeye başladım. Amerika’daki arkadaşlarımı bile Noel için buraya davet ettim. Türkiye de mankenlik dünyasını ne kadar biliyorsunuz? Türk modacılar artık Avrupa’ya açıldı ve isim yaptı. Manken oluncaya kadar Türk modacıların bu kadar iyi olduğunu düşünemezdim. Giderek daha da moda dünyasında kariyer yapıyorlar. Avrupa’da özellikle Milano, Paris gibi moda merkezlerinde mankenlerin yüz güzelliğine bakmıyorlar. Daha çok zayıflık ve boy, pos önemli. İnce ve uzun onlar için yeterli. Ama Türkiye’de yüz güzelliğine daha çok önem veriyorlar. Mankenin aynı zamanda güzel ve kadınsı olması Türkler için daha önemli. Milano’da bir defileye çıktığımda göğüs ve kalçalarım diğer Avrupalı mankenlere göre fazla çıkıntılı olduğu için, modacı bir bantla beni sarıp sarmaladı. Türkiye bunları konuştu CD’ si var!..CD’ si var!..CD’ sini verelim aabi!.. kamilmasaraci?gmail.com ‘Her ameliyata metal gerekmez’ Hayatının herhangi bir döneminde bel ve boyun ağrısından yakınmayan yok gibi… Bu ağrılar en çok fıtık nedeni ile oluyor. Florence Nightingale Hastaneleri, Nöroşirürji Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Cengiz Kuday, çok yaygın olarak görülen bel ve boyun fıtıklarının tedavisi konusunda toplumun doğru bilgilendirilmediğini söylüyor. Kuday, “Bel ve boyun fıtıkları ile bir takım haberler çıkıyor ve genelde tek yönlü. Örneğin, bundan sonra bel ve boyun fıtıklarında ameliyata gerek kalmayacak deyip bir yöntemden bahsediyorlar. Çok yanlış bir ifade” diyor. Prof. Dr. Cengiz Kuday, hastalık aynı olsa bile, herkeste farklı etki göstereceğini bu nedenle de tedavinin her kişi de aynı olamayacağını vurguluyor. Kuday, her bel ve boyun ağrısının fıtık olmadığını belirten Prof. Dr. Kuday, pek çok kişinin gereksiz yere ameliyat edildiğini söylüyor. “Bir oranlama yapacak olursak bel fıtıklarının sadece yüzde 1’i ameliyat edilir. Ameliyat edilecek vakalar vardır. Edilmeyecek vakalar vardır. Her beli ve boynu ağrıyan kişi ameliyat edilmeye çalışılıyor. Her bel ve boyun fıtığı ameliyat olmaz. Ameliyata kişinin şikayetine göre karar verilir. Bel ve boyun ameliyatları ciddi ameliyatlardır” diye konuşan Prof. Dr. Cengiz Kuday, bazı meslektaşlarının bir gün içinde çok sayıda ameliyat yaptığına dikkat çekiyor ve bir hastaya en az bir bir buçuk saat vakit ayrılması gerektiğinin altını çiziyor. Prof. Dr. Cengiz Kuday, Türkiye’de bel ve boyun ameliyatlarında materyal kullanımının had safhada olduğunu da belirtiyor. Bu malzemelerin halk arasında “platin” olarak bilindiğini kaydeden Prof. Dr. Kuday, bunların en çok resmi hastanelerde kullanıldığına dikkat çekiyor. “Bu malzemeler değişik metallerden yapılabiliyor. Bu ülkemizde bu istismar konusudur. Geçen gün yaptığımız spinal cerrahi toplantısında gündeme geldi. Dünyada iki ülke var lüzumsuz kullanan. Biri Türkiye, diğeri Brezilya.” Prof.Dr. Kuday, bel ve boyun ameliyatlarında metal kullanımının bazı kaymalarda, kopmalarda ve omurganın ileri derecede hareketliliğinde olması gerektiğini söylüyor. Kuday sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Tüm dünyada problem bizde daha büyük problem. Yalnız bizde değil, gelişmiş ülkelerde de var. Tabii kullanılacak ama gereksiz yere değil. Bu hastaya yük getirmiyor ama devlete yük getiriyor. Türkiye bundan dolayı çok zarar ediyor.” Türkiye, Gençlik Danışma Komitesi’nde Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG), Avrupa Konseyi bünyesinde bulunan gençleri güçlendirmek ve gençlerin katılımını arttırmak adına birlikte yönetim sistemi esasına dayalı olarak kurulan ve karar alma mekanizmalarının sivil toplum ayağında yer alan Avrupa Konseyi Gençlik Danışma Komitesi 20092011 dönem üyesi olarak kabul edildi. Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu merkezi Strasbourg’da (Fransa) bulunan Avrupa Konseyi, ırkçılık, çocuk hakları, azınlıkların korunması ve organize suçlara çözüm bulmak, gençlere daha geniş eğitim fırsatları sağlanması gibi konularda Avrupa vatandaşlarının sorunlarına çözüm bulmak adına faaliyet gösteren hükümetlerarası bir kuruluş. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi, Sınır ötesi Televizyon Yayınları Avrupa Sözleşmesi, Sosyal Gelişme Fonu, Strasbourg ve Budapeşte’deki Avrupa Gençlik Merkezleri ve Gençlik Kartı Projesi gibi birçok başarıya imza atan Avrupa Konseyi; çoğulcu demokrasi sağlayarak, insan hakları ve yasa düzenine bağlı kalarak hoşgörülü ve uygar bir Avrupa yaratmayı hedefliyor. Avrupa Konseyi tarafından gençlere yönelik sorunlara çözüm bulmak, gençlik politikaları oluşturmak ve gençlerin katılımını arttırmak adına oluşturduğu Gençlik Danışma Komitesi’nin Sivil Toplum Kuruluşları üyeliği için 50 başvuru arasından Türkiye’den Toplum Gönüllüleri’ni seçildi. Toplum Gönüllüleri Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Betil, “Toplum Gönüllüleri Vakfı, 88 üniversitede 20 binden fazla Toplum Gönüllüsü ile bir yıl içinde 700 proje yaparak 300 bin insana hizmet götürmüştür. Ülkemizin en yaygın gençlik kuruluşu, devletin gençlik politikalarında söz sahibi bir sivil toplum kuruluşu ve uluslararası gençlik ağlarına katılarak gençlik çalışmalarını etkileyebilecek bir kuruluş olabilmenin heyecanını duyuyoruz. Ülkemiz gençliğinin önderliğinde çıktığımız bu heyecan verici yolculukta artık sadece Türkiye gençliğinin değil Avrupa Gençliğinin de sorumluluk ve yetkileri konusunda söz sahibi olacak noktaya gelmiş olmak gurur verici” diyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle