Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 OCAK 2009 CUMARTESİ 7 Balık hafızalı toplumu Nü tabloya sansür Şehnaz Aykaç’ın Yeminli Mali Müşavirler Odası Sanat Galerisi’nde açtığı ve 54 eserin bulunduğu ‘Yaşamdan Boyutlar’ sergisinde bulunan 25 nü tablo ‘ahlaka uygun olmadığı’ gerekçesiyle kaldırıldı. Ekim ayında sergi için oda yetkilileriyle sözleşme imzaladıklarını söyleyen Aykaç, “O sırada sergide nü tablolar olacağını da söyledim ve sorun olur mu diye sordum. Bana hiçbir sorun olmayacağını hatta oda olarak bir tanesini satın bile alabileceklerini söylediler” dedi. 26 Aralık’ta açılacak sergiden iki gün önce kendisine oda yetkililerince “Devlet Bakanı Nazım Ekren gelecek. Sergideki nü resimleri kaldırabilir misiniz?” denilince çok şaşırdığını söyleyen Aykaç bunun üzerine, ahlaka aykırı olarak gösterilerek kaldırılması istenen resimlerini indirerek duvara dayadığını anlatıyor. Bunu yaparken de çok büyük bir acı çektiğini ifade eden Aykaç, böyle bir sansürle karşılaştığına inanamadığını dile getiriyor: “Bu benim 14. kişisel sergim. Böylesi bir olayı ilk defa yaşıyorum. Yılların emeği var orada. Çok sinir bozucu bir durum. Sanat adına, sanatçılarımız adına çok üzüldüm. Biz ileriye gideceğimize geri gidiyoruz. Bu çok acı verici. Ama tabii ki önümüzü kesemezler. Sanatçıları engelleyemezler. Yine nü tablo yapacağım, yine sergi açacağım.” Aykaç, Oda başkanı Sezai Onaral’ın ise bu durum karşısında “Daha önce de böyle bir sergi olmuştu ve üyelerimizden tepki almıştık. Sergiyi ziyarete gelen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekrem’in ziyaretiyle tabloların kaldırılması arasında herhangi bir ilişki yok” dediğini ifade etti. uyandırmalıyız Öğrenciyken hayata soldan bakan birkaç arkadaşıyla birlikte 1 Mayıslarda meydanlara çıkabilmek için konservatuarda çalışmalar yaparmış Tardu Flordun. ‘Zaman geçti ve sistem onları değiştirdi’ diyen Flordun, ‘Şimdi onlara hadi örgütlenelim desem, sen enayi misin yoksa cengaver mi derler. Tek başınıza kaldığınızı hissediyorsunuz” diyor. Tiyatro, sinema ve dizilerin yetenekli oyuncusu Tardu Flordun, dobra dobra konuşan ve kendi doğrularıyla yaşayan bir adam. O, deli dolu yaşayıp, sonradan durulanlardan. İçindeki ateş sönmese de, dünün adı vukuatlarla anılan ve magazin basınının da gazıyla “arıza tip” bellediğimiz isyankâr genci, bugün mümkün olduğu ölçüde ve hayatın öğreticiliğinde “ince eleyip, sık ALPER dokur” hale gelmiş. TURGUT Ve belki de her şeyden önemlisi Tardu Flordun, babasından yani erken yitirdiğimiz büyük aktör Macit alperturgut.blogcu.com Flordun’dan (19381996) aldığı “özel bir oyuncu ol” nasihatini sonuna dek uygulamaya kararlı... İşini severek, özenerek ve isteyerek yapıyor, günü gelince devraldığı bayrağı, doğacak çocuğuna (onda yetenek görebilmeyi şart koşuyor) verebilmek için... İNCE ELEYİP SIK DOKUYORUM Oyuncu bir babanın oğlu olmak, sahne tozunu erken yutmak anlamına da gelmiyor mu? Oyunculuk çocukluk düşüm değildi ve babam Macit Flordun beni (babası biricik oğlu Tardu’ya “Pıtı” dermiş) bu konuda hiç teşvik etmedi, desteklemedi. O, işini çok sever ve büyük bir disiplinle çalışırdı. Tiyatroya erkenden gelir, makyajını da kendi yapardı. Bursa, İstanbul, Ankara... Tiyatro aşkına, kent kent gezerdik. Sanırım 16 yaşındaydım, beni bir gün kuliste karşısına aldı ve “İlerde iyi bir oyuncu olabilirsin ama olamayabilirsin de... Kötü oyuncu olursan kendini, iyi oyuncu olursan da insanlar seni mahveder. Bu nedenle ince eleyip sık dokumalısın ve özel bir oyuncu olmalısın” dedi. Sonra oyunculukta karar kıldınız ve tam puanla konservatuardan mezun oldunuz... Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’ne 1991 yılında girdim, babamın da vakti zamanında öğrencisi olduğu okuldan 1995’te mezun oldum. Sonra beklediğim gün geldi; Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye çıktım. Babanızın kendi mesleğini seçmeniz konusundaki tepkisi ne oldu? Gençtim, asiydim. Babamla aramızda kırgınlıklar vardı. O benimle görüşmek istedi, hatta devlet tiyatrosundaki büyüklerimi de devreye soktu ancak ben kaçtım. Çok acıdır, 1996’da onu kaybettim. Peki, şimdi durulma zamanı mı? Gençlikte yaptığım şeyler hesapsız ve kitapsızcaydı. Dolu dolu, deli dolu yaşadım. Diyebilirim ki; yeni yeni olgunlaşmaya başladım. Büyüyorum ve hayata başka açılardan da bakmayı öğreniyorum. Artık babamın dediği gibi, ince eleyip sık dokuyorum. 70’lerden bugüne sinemanın erkekleri İstanbul Modern Sinema ve Sinema Yazarları Derneği’nin (SİYAD) işbirliğiyle düzenlenen ‘Bir Günlük Festival’ etkinlik dizisi, 10 Ocak’ta İstanbul Modern Sinema’da başlıyor. OcakMayıs tarihleri arasında ayda bir kez gerçekleştirilecek olan ‘Bir Günlük Festival’de, bir tema kapsamında SİYAD üyelerinin seçtiği dört film gösterilecek. ‘Bir Günlük Festival’ dizisinin ilkinde, erkeklerin zengin ve yoksul, gaddar ve sevecen, dürüst ve ikiyüzlü halleri ortaya konuluyor. Böylelikle Türk sinemasındaki erkek temsillerinin son 40 yılda geçirdiği aşamaların sergilenmesi hedefleniyor. Etkinlik dizisinde film gösterimleri, müze ziyaretçilerine ücretsiz. 10 Ocak’ta Yılmaz Güney ve Atıf Yılmaz’ın ‘Zavallılar’, Orhan Oğuz’un ‘İki Başlı Dev’, Serdar Akar’ın ‘Gemide’ ve Nuri Bilge Ceylan’ın ‘İklimler’ adlı filmleri gösterilecek. Zavallılar, yolları bir hapisanede kesişen, ezilmiş, dışlanmış ve yoksul üç adamın üzerinden hem Türk erkeğinin hem de Türkiye’nin 70’lerdeki fotoğrafını yansıtıyor. Cüneyt Arın, Fikret Kuşkan ve Sedef Ecer’in oynadığı İki Başlı Dev ise zengin, sert (ve gözleri görmeyen) bir adamın sıkı bir baskı altında yetiştirdiği genç oğlu ile arasının açıldığı, babanın iktidarının sarsıldığı olayları konu alıyor. Erkan Can, Haldun Boysan ve Yıldıray Şahinler’in rol aldığı ‘Gemide’ ise erkeklerin dünyasına yalın bir bakış. Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği İklimler’de evliliği yolun sonuna gelmiş adamın kendini içten içe bu sona hazırlayan karısı ve başı sıkıştığında kapısını çalmayı adet edindiği bir başka kadın ile bir ilişkinin farklı halleri gözler önüne seriliyor. CEHALETTEN YARARLANIYORLAR Bugün bir gazetede, “dizi oyuncuları arasında aşk kaçamağı” minvalinde, adınızın geçtiği bir magazin haberi vardı. Sorum özel hayat üzerine değil, sadece öğrenmek istediğim tüm bunları magazin basını mı uyduruyor, yoksa diziler reyting için mi bu ucuz reklam yoluna başvuruyor? Magazine çok uzak yaşıyorum. Magazin gazetecilerine 10 yıl önce ve mümkün olduğu ölçüde bunu anlattım. Ben öncelikle böyle yalan dolanla prim yapmayı kendime yediremem, dizinin de eğer şayet böyle bir planı varsa kesinlikle buna müsaade etmem. Sabahtan beri telefonlarım susmuyor, arayanların hepsi magazin programlarının müdürleri... Desem ki onlara, yok böyle bir şey, külliyen yalan ve uydurma... Asla inanmayacaklar. O yüzden onlara yanıt dahi vermek istemiyorum. Bildiğiniz üzere 5 veya 6 yıl önce mahkemelik olduğum bir durum (çakıyla bıçaklama olayı, 27 gün cezaevinde kaldı) yaşandı. Herkes bilmeden, sormadan, anlamadan yazdı çizdi. Gittim yanlarına, olanı biteni mahkeme raporlarıyla anlatmak istedim. Haber bu haliyle satmayacak diye kullanmadılar. Onların dediği gibi olsa ben hala cezaevindeydim. Üstelik kimse benimle çalışmak dahi istemezdi. Onlar cehaletten yararlanıyorlar. Siz artık deneyimli bir oyuncusunuz, yeni nesil aktör ve aktrisler hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeni nesil, çok kötü geliyor. Bence oyunculuğu öncelikle bunun eğitimini görenler yapmalı... Yani oyuncular, oynamalı... Oysa mankenler resmen dizilere akın etmiş durumda... İyi fotoğraf vermek, güzel kadın, yakışıklı erkek... Tamam da, adamlar kendilerini seslendirmekten aciz. Bedenini, sesini kullanamıyor ki... Oyunculukta iyi para var diyorlar ve geliyorlar. İşin kötüsü yapımcı ve yönetmen de buna aldırmıyor. Tavır olarak eskiden daha serttim, şimdi bir ağabey olarak onlara diyorum ki, madem bu işi yapacaksınız, gidin bari eğitiminizi alın. Bir diğer gözlemim de, 35 40 milyon kişinin izlediği dizide oynamaya başlayanların kısa sürede değişime uğramaları, deyim yerindeyse birden havalanıyorlar. Onların ki ego da değil hazımsızlık. AKP ZİHNİYETİ İSTİFA ETTİRDİ “Asıl beslendiğim yer sahnedir” dediğinize göre, sizin için tiyatronun önemi çok büyük... Yanılıyor muyum? Şehir tiyatrolarında sahneye çıkmamın üzerinden 13 yıl geçmiş. Bugüne dek birçok tiyatro oyununda rol aldım ve sahnenin benim için önemini kelimelerle ifade edebilmem çok güç. Sefa Sirmen, belediye başkanlığı yaparken İzmit Şehir Tiyatroları’nın kadrosundaydım. Sonra o milletvekili olup gitti yerine gelen AKP’liler, tiyatroya karşı ilgisiz kaldılar. Bu ilgisizlik zamanla her şeye müdahale etmeye dönüştü. “Mini etekli kız oynamasın”, “şu oyunu kaldırın”, “şunu oynayın” diye yaratıcılıktan yoksun müdahaleler çoğalıp, baskılar da artınca ilk istifa eden ben oldum. Sahneden ayrı kalmak zordur. Dönüş daha da zordur. 1998’de 8 ay kısa dönem askerlik yaptım, döndüğümde hantallaşmıştım, birkaç gün de adapte olmam gerekirken kendime gelebilmem 15 günü bulmuştu. Tiyatrosuz geçen zamanda, ticari amaçlı pek çok oyunda yer almam için kapımı çaldılar ama ben reddettim. Şimdi 8. veya 9. kez oynayacağımız “Sürmanşet” oyunu ise siyasi göndermeleri ve doğrudan, gerçekten ve hayattaki dertlerden beslendiği için seçtim. Hem balık hafızalı hem de tepkisiz toplumu, sahneden yani direkt uyandırmak, inanın bizim için çok önemli... ‘Yeni kuşak inançsız ve görüşsüz’ Gazetecilikte eskiden ağabeykardeş, ustaçırak ilişkisi vardı, yani “çayda dem, askerde kıdem” gibi... Sizin meslekte durum nedir? Biz büyüklerine saygı duyan neslin son temsilcileriydik. Konservatuardaki arkadaşın senden bir üst sınıfta bile olsa, senin meslek büyüğündür. Şimdi geriye dönüp baktığımda bu saygının bana ve bize çok şey kattığını görüyorum. Öğrenciyken dublaj yapmamız yasaktı ama para da kazanmamız gerek, fırsat buldukça soluğu TRT stüdyolarında alırdık. Sonra bir bakmışız, dublaja hocamız Çetin Tekindor geliyor, hemen stüdyodan kaçardık. Sanırım son sınıftaydım, hocamız “Yetenekli bir genç var, onu sen çalıştır” diyerek bana bir arkadaşı teslim etti. Günde aralıksız 9, 10 saat çalıştık ve o konservatuarı kazandı. Yıllar sonra bana karşı laubali yaklaşımına tanık oldum, seninle kurduğumuz ilişki bu değildi dedim. Ve tersledim. vardı. Gelecekte oyuncu, dansçı, müzisyen olacak gençler, diğer fakültelerin aksine siyasetten kopuktular. Onlar için kendi bohem hayatlarından önemli hiçbir şey yoktu. Hayata soldan bakan birkaç arkadaş, 1 Mayıs’larda meydanlara çıkabilmek için konservatuarda çalışmalar yapardık. Zaman geçti ve sistem Tardu Flordun’la Alper Turgut konuştu. ERBAKAN’DAN BU YANA... Yeni jenerasyon siyasetin neresinde duruyor veya duruyor mu? Onlar ne etliye ne de sütlüye karışıyor, her hangi bir ideolojileri yok. İnançsızlar, görüşsüzler ve lay lay lom yaşayıp gidiyorlar. Aslında ben öğrenciyken konservatuarda da benzen bir durum onları değiştirdi. Şimdi onlara hadi örgütlenelim desem, sen enayi misin yoksa cengâver mi derler. Tek başınıza kaldığınızı hissediyorsunuz. Günümüzde iktidar halkımızın saflığından yararlanmıyor mu? İşte Erbakan’dan bu yana meyvelerini topluyorlar. Aynı organizasyon sol cephede yok. İnandığın değerlere bir kelime bile kısaltmadan, sana kafayı yemiş muamelesi dahi yapsalar inanmayı sürdüreceksin. Beni her akşam lüks balık lokantasında sananlar, Üsküdar’da 3,5 YTL’ye bira içilen yerlerde neden görmezler. Gelecekte bir oğlunuz veya kızınız olursa, onun oyuncu olmasını ister misiniz? İşimi severek ve isteyerek yapıyorum. Çocuğum olursa beni görecek, dedesinin anı ve hikâyelerini duyacak ve hiç kuşkusuz bir şekilde etkilenecek. Eğer yetenekli olduğunu görürsem, onu olumlu yönde yönlendiririm, oyuncu olması için yardım ederim. Müziğin sizin için önemi nedir? Ta ilkokuldan beri süren bir sevda bu... Üniversite yıllarında iyice büyüdü ve gelişti. Rock müzik (özellikle İngilizce) dinlerim ve söylerim. İyi bir arşivim ve plak koleksiyonum var. Rock, hard rock, metal... Hatta bu liste caza kadar uzanır. 1980’lerin müzik gruplarının yeri bende başkadır, severek dinlerim. Oyuna çıkmadan önce mutlaka müzik dinlerim, kendimi hazırlamama ve konsantrasyonumun artmasına katkı sağlar. C MY B C MY B