19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 OCAK 2009 CUMARTESİ 5 Hiyerarşiye karşı bir grup: Islak Köpek Özgür doğaçlama, caz müziği ailesinin bir ferdi olarak müzik aleminde yerini almış olmakla birlikte yalnızca müzikal bir etkinlik olarak sınırlanamıyor. “Görsel, işitsel ve duygusal etkilenimlere açık bir performans sanatı” olarak tanımlanması tercih ediliyor. Bu sanatın icracıları, yalnızca işitme yoluyla, üretilen müziğin yeterince doğru algılanamayacağını düşünüyor ve özellikle konser ve festivallerin bu tür müzik için olmazsa olmaz bir etkileşim zemini sunduğunu düşünüyorlar. Sanatçıyı izlemek, izlerken dinlemek, dinlerken düşünmek, düşünürken ve izlerken sanatçıyı etkilemek özgür doğaçlamanın “verimli döngüsü” olarak görülüyor. Böylesi bir karşılıklı etkileşimin ürünü olarak ortaya çıkan ürün de “iyi örnek” sayılıyor. Batıda birçok özgür doğaçlama müzik festivalleri düzenleniyor. Londra’da “Freedom of the City”, Berlin’de “Total Music Meeting”, Fransa Mulhouse’da “Jazz a Mulhouse” ve Varşova’da “Plain Improvised Music” bunlardan bazıları. Elbette tüm bu vurgulara ve özel niteliklerine karşın özgür doğaçlama ürünleri de kaydedilerek yeniden dinlenebiliyor. Ülkemizde bu türün icracılarından Islak Köpek isimli grup da aynı ismi taşıyan bir CD çıkarttı. Islak Köpek üyeleriyle özgür doğaçlama ve grubun etkinlikleri üzerine konuştuk. Bir tutam rock, bir tutam punk biraz da reggae Hayali bir kahraman yaratıp onun ruhuyla müzik yapıyor Fairuz Derin Bulut. Lübnanlı kadın ozan Fairuz’un adıyla dinleyicilerini hem derinlere indirip, hem bulutlara çıkarmaya çalışıyorlar. GAMZE ERBİL ANINDA BESTE Yaptığınız müziği, “Özgür Doğaçlama” olarak tarif ediyorsunuz? Nedir Özgür Doğaçlama? Şevket Akıncı: Özgür doğaçlama, müziğin temel öğeleri olan armoni, melodi ve ritmi dışlayan ve ses dokularıyla bir bütün oluşturan bir tür. Müzisyenler ve ortaya çıkan sesler arasında hiyerarşi olmadan ortaya çıkan bir müzik türü, eşlikçilik veya bir enstrümanın diğerlerinin önüne geçmesi durumu yok. Beslenme ve ortaya çıkması çağdaş klasik müzik, özgür caz ve Kore, Bali gibi çok sesli (polifonik) ya da çok ritimli (poliritmik) yerel müziklerin günümüze ulaşımları. Volkan Terzioğlu: Özgür doğaçlama müzik, çalgıların alışılagelmiş kullanım ve tınılarının dışına da çıkan bir müzik türüdür. Elbette şunu unutmamak gerek, çalgı olmayan cihaz ve nesnelerin de, elbette ses çıkarması koşulu ile kullanımını sağlar. Özgür doğaçlama, anında beste yapma eylemidir, dolayısıyla da rastlantısallıkla değil, müzisyenlerin aldığı kararlar ile şekillenir. Bestelerin, CD olarak sunulması doğaçlamaya aykırı olmuyor mu? Robert Reigle: Özgür doğaçlama müzik, demin bahsettiğimiz gibi bir anında beste yapma eylemi olduğu için üretildiği ana özgü bir müziktir. Dolayısıyla üretildiği anda dinlenmesi, tanık olunması tercih edilir –o anda orada bulunan müzisyen olsun dinleyici olsun, o sürecin bir parçasıdırlar. Ortaya o anda çıkan bestenin belgelenmesi, tekrar dinlenebilir kılınması, onun doğaçlama olma özelliğini bir nebze kaybetmesine yol açsa da, o bestenin belgelenmesine ve farklı an ve ortamlarda tekrar dinlenebilmesine, dinleyicinin üretim sırasında dikkatinden kaçan ayrıntıları yakalamasına olanak tanır. Fairuz Derin Bulut’u bilenler bilir. Bilmeyenler ise yüksek ihtimalle bu ismin bir şarkıcıya ait olduğunu düşünürler. Oysa hayır, Fairuz Derin Bulut gitarıyla, orguyla, ŞİRİN davuluyla ve kemanıyla bir müzik Sizin bu topluluğu bir gruptan GÜVEN grubu. çok tek bir kişi sanmanızın nedeni ise onlar. Çünkü gruplarına isim ararken, ‘Hayali bir kahraman yaratalım, ona bir isim verelim ve onun ruhuyla müzik yapalım’ demişler. Böylece gazinoda sahneye çıkan kadın bir kahraman yaratmışlar kendilerine. Çok sevdikleri Lübnanlı kadın ozan Fairuz’un ismini almışlar. Kahramanlarının soyadını da ‘Derin Bulut’ olarak belirlemişler. Müzik dinleyenleri çok derinlere de indirebilir, bulutlara da çıkarabilir diye... Ve böylece Fairuz Derin Bulut çıkmış ortaya. hakkını vermekten geri durmamışlar. Nağmeli vokaller, keman partisyonları ve Fairuz Derin Bulut’un çalış tarzıyla ‘Arabesk’ kesinlikle arabesk bir albüm olmuş. Amacı ‘rockçı’sından, ‘punkçı’sına kadar herkese arabesk dinletmek olan bir albüm... Her şeyden bir şeyler... Arabesk bir alt kültür. Punk ve rock da öyle... Bunları nasıl birleştiriyorsunuz? Ortak noktaları var mı sizce?Taharruz: Öncelikle biz gerçekten her çeşit müzik dinliyoruz. Yani tek bir tarzla sıkıştırmıyoruz kendimizi. Bir akşam Metallica, öbür akşam Müslüm Gürses dinleriz mesela. Haliyle insanın dinlediği şeyler çalışına, yaptığı bestelere etki ediyor. Yani zaten bizim tarzımızda ‘her şeyden bir şeyler barındırma’ anlayışı var. Müziğimizde gerçekten hepsinden bir şeyler var. Demir Kerem Atay: Kültürümüzde, yaşadığımız yerde ve ilişkilerde de böyle bir karışıklık var. Onu da yansıtıyoruz bir anlamda. Arabesk kendini biraz değiştiriyor bugünlerde ama siz resmen özüne dönmüşsünüz bu müziğin. Bunu yapma motivasyonunuz nedir, bir amacınız var mı? Taharruz: İlk amacımız çok severek dinlediğimiz Ali Tekintüre’nin bu eserlerini hakkıyla çalmak. Biri dinlediğinde ‘Hakikaten hakkını vermişler’ demeli. Onun dışında biz farklı tarz müzikler dinliyoruz ve bu albümümüze de yansıdı. Bu farklı tarzların sıkı takipçilerinin de bu vesileyle arabeski dinlemesini ve sevmesini isteriz. Yani ‘rockçı’sından ‘punkçı’sına ve ‘reggaeci’sine kadar... Hatta ön yargısı olanların bu ön yargılarını kırmak ve onları arabesk müzikle tanıştırmak istiyoruz. Demir Kerem Atay: Ayrıca arabesk müziğe yeni bir soluk getirmek de istiyoruz. Yani özüne sadığız ama yeni öğeler de ekledik bu müziğe. SENİ SEVMEYEN ÖLSÜN Bu arabesk şarkıları yeniden yorumlamaya sizi ne itti?Taharruz: Biz zaten arabesk nağmeler, melodiler içeren çalışmalar yapıyorduk. İlk albümümüzde de ‘Gonca’ diye bir şarkımız vardı böyle mesela. Sahnede de ‘Seni Sevmeyen Ölsün’ü söylerdik. Biz 2003’ten beri Pozitif’in sanatçısıyız. Ali Tekintüre de öyleydi o zamanlar. Pozitif bizim arabesk yönümüzü gördü ve Ali Tekintüre’yle bizi buluşturabilecek bir proje düzenledi. Demir Kerem Atay: Evet firma bizim arabeske yatkınlığımızı biliyordu, bize ‘Madem öyle, arabeskin babası da burada. Haydi sizi birleştirelim’ dediler. Biz de böyle bir teklife seve seve dahil olduk tabii. ‘ARABESK BİR ALBÜM’ Topluluk 2003’te çıkardıkları ilk albüm ‘Kundante’nin ardından ikinci albümünü hazırladı: ‘Arabesk’i... Albümün adından da anlaşılabileceği gibi onlar yıllardır evlerde, minübüslerde ve dolmuşlarda bangır bangır dinlenen arabesk parçaları seslendirmişler. Daha önce Müslüm Gürses, Gülden Karaböcek, Orhan Gencebay, Burhan Bayar ve İbrahim Tatlıses’in söylediği, sözlerini Ali Tekintüre’nin yazdığı parçalar onların oldukça farklı ve içinde her şeyi barındıran müzik tarzıyla yeniden hayat bulmuş. Çok sevdikleri arabesk müziğin özünü bozmadan yorumladıkları ‘Senden Vazgeçmem’, ‘Acı Gerçekler’, ‘Sen Affetsen Ben Affetmem’, ‘Büyük Aşkımız’ ve ‘Benim İçin Üzülme’ gibi yıllara damgasını vurmuş parçalara bir tutam rock, bir tutam punk ve biraz da reggae koymuşlar. Zaten onlar kendilerini tek bir müzik tarzına hapsetmeyen gruplardan. Bir gün Metallica dinliyorlar, öbür gün Müslüm Baba. Haliyle yaptıkları müzikte de ‘her şeyden biraz barındırma’ anlayışı kendini gösteriyor. Ama tekrarlayalım, onlar albümün adının Özgür doğaçlamayla ilgilenenler bize katılabilir Türkiye’de bu tarz müzik yapan başka bir grup ya da gruplar var mı? Şevket Akıncı: Islak Köpek’in kurulduğu tarihten önce özgür doğaçlama müzik yapan, kısa soluklu bir kaç grup oldu Türkiye’de. Sadece özgür doğaçlama ile ilgilenen en uzun soluklu grup bildiğimiz kadarıyla biziz. Bilmediğimiz gruplar varsa da onlarla tanışmayı, beraber çalmayı gerçekten çok isteriz. Zaten Islak Köpek kendini bir grup olarak değil, bir kollektif olarak görüyor aslında. Bunu Islak Köpek adı altında verdiğimiz konserlerin kadrolarında yer alan müzisyen çeşitliliğine bakarak da anlayabilirsiniz. Bu müzisyenlerin bizimle çalmasına karar veren de biz olmuyoruz. Özgür doğaçlama ile samimi olarak ilgilenen herkes bu kollektifin içinde olabilir. Bu arada burada doğaçlama olarak üretilen herhangi bir müzikten değil, bizzat özgür doğaçlamadan bahsettiğimizi hatırlatmak çok önemli, zira doğaçlama müzik yapan ve kaydeden pek çok grup var. Albümümüzün bu müzik türünde Türkiye’de yayınlanan ilk albüm olduğundan ise hemen hemen eminiz. Ancak bizim “ilk olmak”, “tek olmak”, “lider olmak” gibi kaygılarımız yok; bizi hiç ilgilendirmeyen kavramlar bunlar. Özgür doğaçlama, içinde hiyerarşiyi barındırmayan bir müzik olduğuna göre, farklı gruplar, müzisyenler arasında da hiyerarşiyi reddetmesi gerekiyor bize göre. Türkiye’deki sanat ortamına çok aykırı bir söylem gibi gelebilir bu belki, ancak zaman içerisinde bu düşüncenin oturacağına inancımız sürüyor. ÖSS’ye de hazırlanırım, tango da yaparım! Beşiktaş Koleji’nin öğrencileri yaşıtlarına inat, sosyal yaşamdan kopmadan sınava hazırlanıyor Lise son sınıfta okuyan öğrencilerin durumu aşikar. Okuldan kalan zamanları ya etütte ya dersanede ya da odada masa başında harıl harıl test çözerek geçiyorlar. Bu verimli bir yol değil elbette. İyi bir üniversiteye gireyim derken bir ya da iki yılları heba olan gençler bu yıllar boyunca kimi zaman sinemaya bile gitmeden günlerini geçiriyor ne yazık ki. Ancak ÖSS’ye hazırlanmanın hayattan kopmak olmadığını artık biliyoruz. Eğitim kurumları da bunun yavaş yavaş ayırdına varıyor. Beşiktaş Koleji de bunlardan biri. Uğur Eğitim Kurumları’na dahil olduğundan beri müfredatını ÖSS’ye göre değiştiren okul, ÖSS’ye ağırlık vermenin sadece ÖSS’yle haşır neşir olmak anlamına gelmediğinin farkında. Ders çalışmayı, sanatı ve sporu bir potada eritirken aynı zamanda her birinde başarılı olan öğrenciler, yüzlerinde gülücüklerle konuşup ders çalıştıklarını, ama sadece ders çalışmadıklarının altını çiziyor. Biz de, dersten sonra tango yapan, okulda kurdukları takımda futbol oynayan ve derslerinde de bir o kadar başarılı olan 12. sınıf öğrencileri İrem Uzun ve Gözde Gedik’le konuştuk okul çıkışlarında. Heyecanlı ve hevesliydiler hayata karşı. Enerjileri dışarıdan bakınca bile belli oluyordu. Yaşıtları gibi eve ya da dershaneye kapanıp ders çalışmamalarına rağmen başarılı olmalarından gururluydular. Her ikisi de İstanbul Ünivesitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nde okumak isteyen genç kızlar kadar biz de inanıyoruz başarılı olacaklarına. iki kız vardı. Gözde ve ben” diyen İrem, “Bize 15 gol yersiniz diyenler biz şampiyon olunca biraz şaşırdılar tabii” diyor gülerek. Söze katılan Gözde, “Lise 1’de kızlar takımından kupayla döndük ikinci olarak. Erkekler kupasız döndü” diyerek futboldaki başarılarını bir kez daha vurguluyor. ÖSS’ye hazırlanırken nasıl bu kadar sosyal olabiliyorsunuz diye sorunca, her ikisi de bunu sosyal etkinliklere de zaman ayırabilmeleri yani deşarj olabilmelerine bağlıyor: “Üzerimizde aşırı bir baskı yok ne ailemiz ne de okul böyle bir baskı kuruyor biz de her şeye vakit ayırabiliyoruz bu şekilde.” SİNEM DÖNMEZ ÖSS YIPRATIYOR Tango ve futbolla aynı anda ilgilenmelerini pek çok kişinin ilginç bulmasını anlasalar da her ikisinden de farklı kazanımları olduğunu söyleyen Uzun ve Gedik, “İkimizin de ailesi sen kızsın futbol oynama demiyor. Kızlar da pek futbolla ilgili değil, futbol deyince çekiniyorlar ama bu bir spor. Tango ve futbol birbirine aşırı derecede zıt şeyler. Futbol erkek oyunu ama tango estetik olduğu için kızlara yakışır gibi bir önyargı var. Bunların ikisini bir arada yürütmemiz insanlara ilginç ve tezat geliyor. Tango sanatın içinde futbol da spor olarak düşünülüyor. Zıt düşseler de hepsinin kazandırdığı farklı şeyler var bize. Hiç sürekli ders çalışalım, testlerden başımızı kaldırmayalım gibi bir durumumuz yok. 2 gün ders çalışmıyorsak 3. gün mutlaka ders çalışıyoruz. Ne yapmamız gerektiğini kendimiz ayarlayabiliyoruz” diyor. PERFORMANSLAR... Şimdiye dek neler yaptığınızdan bahsedebilir misiniz? Korhan Erel: Kollektif olma özelliğimizden yola çıkarak bu müziğin yaygınlaşması ve müzisyen sayısının artmasını sağlamak için farklı müzisyenlerin de yer aldığı konserler veriyoruz. Geçmişte, türle ilgilenen müzisyenlere bir çıkış noktası olması için Doğaçlama Günleri düzenlemiştik. Türkiye’ye gelen müzisyenler ile ortak çalışmalar, performanslar veya kayıtlar yapıyoruz. Grup üyeleri bireysel veya alt gruplar olarak çeşitli yurtdışı performanslarında bulunuyoruz. Diğer disiplinlerden sanatçılar, örneğin dansçılar ya da video sanatçıları ile de performanslar yapıyoruz. Özgür caz ve doğaçlama ile ilgili yaptığımız bir diğer önemli etkinlik ise her Pazar günü Açık Radyo 94.9’da yaptığımız Öteki Caz adlı program. İrem, 2 yıldır tango öğreniyor. Gözde ise geçen yıl okulda başlamış tangoya. Her ikisi de çocukluklarından beri futbolla da ilgilendikleri ve hiç ayrılmadıkları için tüm bunları birlikte yapmışlar. “Bu yıl okulda düzenlenen futbol turnuvasında yer alan 6 takımın içinde sadece C MY B C MY B ÜZERİMİZDE BASKI YOK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle