19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Uzay Maymunları (Space Chimps) Kirk DeMicco’nun yönettiği animasyon filmi Yekta Kopan, Emir Tayla, Meral Erbil ile Yonca Cevher seslendiriyor. Beş milyar dolarlık uzay mekiği kara delikte kaybolunca, uzaya giden ilk maymunun torunu olan Ham III, mekiği bulmak üzere bir teklif alır. Ama Ham fazlasıyla özgür ruhludur ve sirkte bir şov maymunu olarak çalışmaktan memnundur. Sonunda iki maymunla birlikte görevi kabul eden Ham, yolculukta çeşitli maceralar yaşar ve galaksinin acımasız diktatörüne karşı savaşmak zorunda kalır. ? Doğmamış (The Unborn) David S. Goyer’ın yönettiği, Odette Yustman, Gary Oldman, Cam Gigandet ile Meagan Good’ın oynadığı Doğmamış, iki dünya arasında sıkışıp kalmış ruhların yaşamına bir bakış getiriyor. Film bedenine şeytani bir ruhun girmesiyle birlikte kabuslar dünyasına sürüklenen ve sevdiği insanlar için bile tehlike haline gelen genç bir kadının öyküsünü konu alıyor. Casey Beldon, kendisini çocukken terk eden annesinden nefret etmektedir. Ancak açıklanamaz birtakım olaylar meydana gelmeye başlayınca annesinin neden terk ettiğini anlamaya başlar. Spiritüel olaylar danışmanı Sendak’a başvurur. Sendak’ın yardımını alan Casey, ailesi üzerindeki lanetin kökeninin Nazi Almanya’sına kadar uzandığını keşfeder. ? Vali M. Çağatay Tosun’un yönettiği filmde Erdal Beşikçioğlu, Uğur Polat, İsmail Hacıoğlu ile Şemsi İnkaya rol alıyor. Vali Faruk Yazıcı’nın en son görev yeri Denizli merkezli olan filmin ana eksenine bir dünya ve Türkiye meselesi olan ‘enerji’ konusu oturuyor. Enerji kaynaklarının yabancılara verilmesi için çaba sarf eden, güzel ve akıllı bürokrata karşı mücadele eden vali, çocukluk arkadaşı Ömer Uçar ve ekibiyle uranyum madeni üzerinde çalışmaktadır. Şüpheli ölümlerin başlamasıyla birlikte tehlikenin de baş gösterdiği Denizli’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Oscar’da bu kez favori yok... 2009 yılı Oscar’larını tahmin etmek, inanın bulanık suda balık avlamakla özdeş... Bu yıl hemen hemen herkes eşit ve animasyon dalında “Vol.İ” ile “Kara Şövalye”deki (bir milyar dolar hasılat getirdi) Joker rolüyle harikalar yaratan müteveffa aktör Heath Ledger dışında favori yok. ALPER Kazanması belki büyük bir sürpriz TURGUT olur ancak benim en iyi film adayım, “Slumdog Millionaire” (şu ana dek 21 alperturgut.blogcu.com ödülü var)... İngiliz yönetmen Danny Boyle’nin, Hindistan’da harmanladığı bu muhteşem seyirlik, kült eser statüsüne yerleştirdiğimiz “Trainspotting”i dahi aşacak kalibrede... Dört Oscar’lı efsane kovboy Clint Eastwood, Hollywood’un en ünlü annesi Angelina Jolie’ye belki de ikinci heykelciğini getirecek olan “Sahtekâr” ile Kore gazisini canlandırdığı “Grand Tarino”yu çekti. O, hatırlarsınız geçen yıl da akademi ödülünün peşine çifte filmle düşmüştü. İki yetenekli oyuncuyu, Brad Pitt ile Cate Blanchett’i buluşturan fantastik bir masal kıvamındaki “Benjamin Button’un Tuhaf Hikâyesi”, hiç kuşkusuz 2009’un en iddialı yapımlarından... Benjamin Button’un acayipliği ise kendisinin yaşlı doğup büyüdükçe gençliğe terfi etmesinden kaynaklanıyor. “Yedi”, “Oyun” ve “Dövüş Kulübü” ile ilginçtir Oscar adayı bile olamayan David Fincher, bir bakmışsınız ki bu tuhaf öyküyle emeline kavuşur. “Pi” ve “Bir Rüya İçin Ağıt” ile tüm 7. Sanat tutkunlarının beğenisini kazanan Darren Aronofsky, “Kaynak” (ne eksantrik bir yapıttı) sorununu halledip “Güreşçi” ile tekrar aramıza dönüyor. Hem de ne dönüş... Amerikan sinemasının haşarı çocuğu Mickey Rourke’un bu filmde hiç abartısız hayatının rolünü oynadığını da ekleyelim. güzelleşen “Frost/Nixon”, yazarına Pulitzer kazandıran sağlam kadrolu ve çok tartışılır “Doubt”, Penelope Cruz’un coşturduğu, Woody Allen komutasındaki “Barselona, Barselona”, siyasi sinema tutkunlarınca dört gözle beklenen “The Baader Meinhof Complex” ile “Che: Part One” ve “Che: Part Two”... En iyi yabancı film dalında en şanslı aday ise “Gomorra”... “Rachel Getting Married”, “Synecdoche, New York”, “I’ve Loved You So Long”, “In Bruges”, “Ballast”, “Defiance”, “Beşir’le Vals”, “Happy Go Lucky”, “Everlasting Moments”, “Aramızda Casus Var” ve “Mamma Mia” da çeşitli adaylıklar alabilir. Oscar biter, 2009 bitmez. Yaza doğru sırada, evsiz ve şizofren müzisyen Nathaniel Ayers’in gerçek öyküsü “The Soloist”, “Harry Potter ve Melez Prens”, her yaştan çocuklar için “Buz Devri 3”, buhran yılları, mafya ve tabii John Dillinger için dev bir kadroyla yola çıkan Public Enemies, “Terminatör: Kurtuluş”, “Transformers 2” ve 11’ncisi çekilen “Uzay Yolu” var. Mutluluk peşinde Woody Allen (72), Amerikan sinemasının her yıl yeni bir film üreten ender yönetmenlerinden biridir. Her yıl aksatmadan düş gücüne özgün mizahını da katarak senaryosu kendinin olan bir film ASLI gerçekleştirir. Yönetmenlerin SELÇUK çoğu romanları uyarlarken senaryolarını başkalarına yazdırırken Allen’ın kafasında binlerce öykü dolaşıp durur. Filmleri onun için terapi niteliğindedir, terapistine çok bağımlı olduğunu, haftada birkaç kez onu gördüğünü de açıklamaktan çekinmez. Duygusal komedinin ustası son yıllarda ülkesi ABD dışında Londra’da Match Point (Maç Sayısı/2005), Scoop (2006), Cassandra’s Dream (Cassandra’nın Rüyası/2007) gibi gerilimdram türü filmler yaptı. Oyuncu Mia Farrow’la kavgalı ayrılığı, 1997’de evlat edindikleri kızı SoonYi Previn’le olaylı evliliği ona epey zor zamanlar yaşattı. Özel yaşamından, filmlerinin ard arda başarısızlığa uğramasından ötürü Amerikan şirketi Miramax’la arası açılan Woody Allen’la hiçbir Amerikalı yapımcı çalışmak istemedi. “Amerika artık bana esin vermiyor” diyen, Avrupa’yı yaratıcılık ve finansman açısından güvenli bir liman diye tanımlayan yönetmen Londra’da ard arda üç film gerçekleştirdi. sonu üçünün de yaşamını etkileyecektir. Barselona’ya dönünce Cristina Juan Antonio’nun yanına taşınır, Vicky aniden kente gelen nişanlısı Doug’la evlenmek zorunda kalır, intiharın eşiğinden dönen, Juan Antonio’nun eski dengesiz karısı Maria Elena (Penelope Cruz) Juan Antonio ve Cristina’yla birlikte yaşamaya başlar. Herkes mutluluğu aramaktadır ama hiç kimse mutlu değildir. “Ben varoluşun, yaşamın en derin noktalarını sorgulamıyorum ama değindiklerimde bence ciddi sorgulamalar: Aşk nasıl sürdürülür, yaşamda seçimler nasıl yapılmalı, nasıl yaratıcı kalınmalı? Bu korkunç, sıkıcı, tek düze yaşam nasıl yaşanmalı, nasıl yaşlanmalı, nasıl ölünmeli?” diyen Woody Allen, kırkıncı filmi Vicky Cristina Barcelona’yı (Barselona Barselona/2008) duyarlı, hüzünlü bir fantezi, karamsar bir masal olarak tanımlıyor: “İçinde bir dolu güldürü ögeside taşıyan kötümser bir film. Ne yapsalar yine de mutlu olmayı başaramayan insanları anlatan bir aşk öyküsü.” TÜRK SİNEMASI’NIN YENİDEN DOĞUŞU Tam manasıyla yerlerde sürünürken bir anda silkelenip ayağa kalkmayı başaran Türk Sineması’nın yükselişi, görünen o ki 2009’da da sürecek. Hâlihazırda gösterimde 19 Türk filmi var, bu hafta aralarına 2003’te bir trafik kazasında (kimine göre şaibeli) yaşamını yitiren Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu’nun son 13 gününü kurgulayan “Vali” de katılacak. Vizyondaki yerli işi yapımlardan beşinin 10 milyon seyirciyi sinema salonlarına çekmesi ise sektörün yüzünü güldürdü ve yeni yıla umutla bakılmasına neden oldu. Ocak ayında; 56’ncı San Sebastian Film Festivali’nin en büyük ödülü “Altın İstiridye”yi kucaklayan “Pandora’nın Kutusu” ile yılların projesi “Güz Sancısı” nihayet beyazperdeye düşecekler. Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği Pandora’nın Kutusu’nu hararetle öneriyorum, dönem film ve dizileriyle tanıdığımız Tomris Giritlioğlu’nun çektiği Güz Sancısı ise 6–7 Eylül (1955) Olayları’nı bir aşk öyküsü ekseninde anlatacak. Türk filmleri sağanağı, “Başka Semtin Çocukları”, “Hayatın Tuzu”, “Nokta” (Derviş Zaim’e katıldığı her festivalde en iyi yönetmen ödülünü getirdi), fragmanlarıyla dahi rekor kıran “Recep İvedik 2” (komik dahi olsa bunun adı film midir?), “Ayakta Kal”, “Öldür Beni”, “Kayıp Çocuklar Cenneti”, “Kirpi”, “Nefes”, “Gölgesizler”, “Saddam’ın Askerleri”, “İki Çizgi”, “Güneşi Gördüm” ve “Deli Deli Olma” ile sürecek. Festivallerde yarışan ve çeşitli ödüllerle dönen “Pazar: Bir Ticaret Masalı” (Antalya Altın Portakal’da en iyi film), “Dilber’in Sekiz Günü” (başrol oyuncularıyla göz dolduruyor), “Gökten Üç Elma Düştü” (Bursa İpek Yolu’nda en iyi film), “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım?”, “Gölge” ve Reha Erdem’in sinemaseverlerce beklenen filmi “Hayat Var”ın vizyon tarihleri ise henüz belli değil. KADINLAR İLGİMİ ÇEKİYOR İstek, baştan çıkarma, zina, çok eşlilik, eşcinsellik temalarını ele aldığı Barselona Barselona zeki, yaratıcı diyaloglarla tablo görüntülerle, yetkin yorumlarla, Allen’a özgü soyut durumlarla dolu. Woody Allen, görülüyor ki Diane Keaton ve Mia Farrow’dan sonra bulduğu yeni esin perisi Scarlett Johansson’la Maç Sayısı ve Scoop’tan sonra üçüncü kez çalışıyor. Keaton ve Farrow’la uzun yıllar paylaştığı suç ortaklığını Scarlett’te bulan Woody genç oyuncusu için “O büyük bir oyuncu, hem güzel hem seksi. Her rolün altından kalkabilir, gülünç, trajik, karmaşık olabilir. Böyle bir oyuncuyla çalışmak her yönetmenin düşüdür” diyor. Filmin en büyük keşfiyse Woody Allen’ın dişisi diyebileceğimiz kuşkular içindeki, sürekli vicdanıyla, kararlarıyla didişen Vicky’deki Rebecca Hall. Britanya tiyatrosunun efsane aktörlerinden Sir Peter Hall’ın kızı Rebecca, tiyatro yönetmeni, dekoratör, yazar, besteci, tasarımcı akrabaları olan, çocukluğundan beri sanatın içinde büyümüş. The Prestige’de (Prestij/2006) izlediğimiz Rebecca Hall’ı 2009’da Dorian Gray’in Portresi ve Frost/Nixon’da da göreceğiz. Yine kadın odaklı bir çalışma yapan Allen onları duygu dolu, coşturucu buluyor: “Kadınlar oldum bittim ilgimi çekiyor. O denli karmaşık ve coşkulular ki. Ayrıca Scarlett ve Penelope gibi güzel kadınlarla çalışmak sabah uyanıp sete gitmek için iyi bir bahane oluyor.” Dün gösterime giren Barselona Barselona, gerçek aşkı arayan, bu arayış içinde herşeyi deneyen karakterlerin gülünç, hüzünlü bir portresi. Komediyle dram arasında gezinen film aşkın ne olup olmadığını öğretmeye çalışmıyor, uç ilişkileri, durumları göstererek klişeleri, kalıpları kırmaya çalışıyor. LÜTFEN BİRİ ONA OSCAR VERSİN “Amerikan Güzeli”nin yetenekli yönetmeni Sam Mendes, Titanik’ten yaklaşık 11 yıl sonra karısı Kate Winslet ile Leonardo DiCaprio’yu “Hayallerin Peşinde” için yeniden bir araya getirdi ve ortaya harika bir film çıktı. Ona artık Oscar (beş kez aday oldu, altıncısı yolda) verilmesini istediğimiz Kate Winslet, üstelik savaşın tam ortasında sıra dışı bir aşk öyküsü anlatan, “Saatler”in yönetmeni Stephen Daldry’ın çektiği The Reader’da da oynuyor. Gerçekten yine Oscar alamazsa ya kendini paralayacak ya da tamamen küsecek. İşte dikkat çekici diğer yapımlar; dünya meselelerine duyarlı yönetmenoyuncu Sean Penn’in eşcinsel politikacı Harvey Milk’i canlandırdığı Gus Van Sant hikâyesi “Milk”, eski ABD başkanlarından Richard Nixon’u dillendiren ve Frank Langella’nın kusursuz oyunculuğuyla HAFTA SONU DAVETİ Avrupa yolculuğunun Amerikan mitolojisinde önemli bir yeri olduğunu belirten Allen’ın kafasında Avrupa’ya giden iki Amerikalı öğrencinin öyküsü vardır. İspanyol yapımcılar yönetmenin filmini finanse etmeye karar verirler, şu anda dünyaca ünlü oyuncularını da (Penelope Cruz, Javier Bardem) projeye dahil ederler. Cruz’u Volver’de, Bardem’i İhtiyarlara Yer Yok’ta izleyen Allen her ikisinin de iyi oyuncular olduğunu belirtir. Cruz’un ana dili İspanyolca’da daha iyi yorum yaptığını ayrımsayan Allen onun İspanyolca diyaloglarını çoğaltır. Üniversiteden iki arkadaş Vicky (Rebecca Hall) ve Cristina (Scarlett Johansson) yaz tatillerini geçirmek için Vicky’nin akrabası Judy (Patricia Clarkson) ve Mark Nash’ın (Kevin Dunn) evlerine gelirler. Katalan kültürü üstüne master yapan, ağırbaşlı, yaşamı ciddiye alan Vicky gelecek planlarını erkenden yapmıştır. Onu New York’ta bekleyen başarılı bir işadamı olan sadık nişanlısı Doug’la (Chris Messina) yakında evlenecektir. Vicky sıra dışı bir serüven yaşamak istemez. Sürekli bir arayış içinde olan, ne aradığını da pek bilemeyen Cristina’ysa her türlü deneyime açıktır. İki arkadaş birbirlerinin zıt kutupları gibidirler. Bir gün çekici ressam Juan Antonio (Javier Bardem) ile tanışırlar. İki kadından da etkilenen Juan Antonio onları hafta sonunu birlikte geçirmeye Oviedo’ya davet eder. Evlilik hazırlığı içindeki Vicky bu açık davete karşı çıkar ama Cristina’yı da yalnız bırakmak istemez. Oviedo’da geçirdikleri hafta Robert Mitchum ve ‘cool’ filmler İstanbul Modern Sinema, 31 Ocak’a dek sinema eleştirmenleri Fatih Özgüven ve Yeşim Tabak’ın küratörlüğünde “Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu” başlıklı bir program ile birbirinden ilginç filmler sunuyor. “Cool’un sadece stille ilgili değil, hayatla ilgili bir tarz” olduğunu vurgulayan programın küratörleri Özgüven ve Tabak, ‘cool’ kavramını şöyle açıklıyorlar: “Her şeyi görmüş geçirmiş olmak, ama bunu umursamamak. Şıklık, ama bunu mevzu etmemek. Tepki vermemenin teatralliği. Kayıtsızlık ve tavır almak, espriyle ciddiyet. Belanın püsküllüsüne talip olmak ve şikayet etmemek. Sinema, cool karakterlerin doğal mekanıdır. Hem de henüz cool lafının ayağa düşmediği zamanlardan başlayarak.” Program kapsamında, Robert Mitchum’un bir elinin parmaklarında ‘nefret’, diğerininkilerde ‘sevgi’ yazan psikopat vaizi oynadığı, Charles Laughton’ın 1955 yapımı ‘Caniler Avcısı’; kandırılmanın zevkini kabul edecek kadar dürüst, tuzağa düşünce sakin kalacak kadar soğukkanlı Jeff Bailey rolünü üstlendiği Jacques Tourneur’un 1947 yapımı ‘Darağacımı Yükseğe Kur’ ve cool’luğuyla dalga geçtiği Jim Jarmusch’un 1995 yapımı ‘Ölü Adam’ isimli filmleri gösterilecek. Programda ayrıca sinemanın en cool kadını Marlene Dietrich’in baştan çıkarıcılığı her an hicveden, erkekleri parmağında oynatan, tarihin en büyük casusu olma masalını umursamayan cool bir femme fatale olduğu, Josef von Sternberg’in 1931 yapımı ‘Ajan X27’, Godard gibi kara gözlükler takan, filtresiz sigaralar içen, iki paralık bir gangster Jean Paul Belmondo’lu JeanLuc Godard’ın 1960 yapımı ‘Serseri Aşıklar’, Jim Jarmusch’un, amaçsızlığın bir kuşak için daha cool bir amaca dönüşmesini anlattığı 1980 yapımı ilk filmi ‘Sürekli Tatil’, Mick Jagger ile James Fox’un birbirlerinin içinden geçtiği Nicolas Roeg ve Donald Cammell’ın 1970 yapımı ‘Performance’ isimli filmleri gösterime sunulacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle