27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 10 OCAK 2009 CUMARTESİ sergi Kamil Masaracı sergisi Bugüne dek 9’u yurtdışında toplam 33 sergi açan, Çağdaş Gazeteciler Derneği’nden dokuz, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde üç kez yılın karikatürcüsü ödülleri alan Kamil Masaracı, 1985’ten beri Cumhuriyet’te çiziyor. Ünlü karikatüristin Türkİngiliz Kültür Derneği Sanat Galerisi’nde açılan sergisi 27 Ocak’a kadar sürecek. (Tel: 0 312 419 18 44) İZDSO Müdürü Gökkaya, Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’nin Cumhuriyet tarihinde çoksesli müzik alanında yapılmış en büyük eser olduğunu söylüyor. Yontma barakadan uzay çağına... Ünlü piyanistlerden Süher Pekinel: “Görünce müthiş heyecanlandım. Dünyanın iyi salonlarından biri olacağına inandığım sanat merkezinin Türkiye’de ve özellikle İzmir’de gerçekleştirilmesi gurur verici. Bu sanat merkezini yaşama geçirenlere ne kadar teşekkür etsem azdır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Avrupa’nn bir şehrinde gibiyim.” İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü Kenan Gökkaya, yaşama geçirilen merkezle ilgili görüşlerini anlatırken, heyecanını gizleyemiyor. Yıllarca bu hayalle yaşadıklarını ve şuanda gerçekleştiğine hala inanamadıklarını söyleyen Gökkaya, “Burada sanatçı sanatçı olduğunu, sanatseverde sanatsever olduğunu anlıyor” diyor. Türkiye’de ilk defa amacına yönelik yani konser amaçlı yapılan ve uluslararası standartlara uygun salon olma özelliğini taşıyan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin kentin “sanat mabedi” olacağını da vurgulayarak, “Mabed kelimesi kolay kolay söylenebilecek bir kelime değildir. Türkiye’nin artık dünyaya onurla, şerefle ifade edebileceği bir mabedi var. Binanın büyüklüğü bizim için önemli değildi. Asıl mabed diyebilmemiz için akustik çok önemliydi. Şuanda iki buçuk saniyelik tınlamayı yakalamış durumdayız. Bu da merkez konser salonunun uluslararası sayılı, mekanlarından birisi olduğunu kanıtlıyor. Tüm sanatçılar, şefler, sanatseverler bu salonun şaşkınlığı içinde. Türkiye’de teknoloji bugün nereye geldiyse bu salon ona göre yapılmış. Akustuği sağlayabilmesi, inşaat, mimari, malzemeleri, aklınıza ne geliyorsa, koltukların kılıflarına kadar hepsi hesaplanmış. Havalandırma sistemi insanı rahatsız etmesin diye koltuk altlarından sessiz iklimlendirme sağlanmış. Kusursuz bir yer oluşturulmuş” diyor. Türkiye’nin 3. büyük kenti olarak anılan İzmir, artık her alanda zirveyi zorluyor. Kent, son yıllardaki kültür sanat hamleleriyle, çıtasını Türkiye’nin üzerine taşıdı. Uluslararası standartlarda yapılan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, Türkiye’nin ilk kez senfoni konseri için yapılan kompleks olma özelliğini taşıyor. EMRE İzmir Devlet Senfoni Orkestrası (İZDSO) Müdürü Kenan Gökkaya, “Hala rüyada DÖKER gibiyiz. Uyanmak istemiyoruz” derken, İzmir’de uluslararası senfoni orkestraları festivali yapılması için ilk adımın yakın zamanda atılması bekleniyor. Hatta gelecek yıllarda kente opera binası kazandırılması için de çalışmaların başlaması bekleniyor. İnsana Avrupa’nın önemli sanat kentlerinin konser salonunda hissi veren merkezin özellikleri de kentin bu alanda ne kadar gelişeceğini kanıtlar nitelikte. Merkeze İzmir’de doğan, devlet sanatçısı ve kendi alanında ilk profesörlük unvanına sahip Ahmed Adnan Saygun’un adı verildi. Saygun, Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine ilk Türk operası “Özsoy”u yazan kişi. Sanatçının Taşbebek, Kerem, Köroğlu ve Gılgamış gibi çok sayıda opera, Yunus Emre Oratoryosu, Bir Orman Masalı adlı bale müziği bulunuyor. 1907 – 1991 yılları arasında yaşayan Saygun’un başlattığı sanat hamlesi İzmir’de son hızıyla süreceğe benziyor. Kapılar ve numaraları Emrah Günay’ın fotoğrafları Pınar Üner’in küratörlüğünde Schneidertempel Sanat Merkezi’nde sergileniyor. Mardin, İstanbul, Paris şehirlerinde kapı fotoğraflarından bir seçkinin yer aldığı sergide, değişik coğrafyaların farklı yaşam biçimlerine tanık olmak mümkün. Kapılar ve Numaraları sergisi “kapı” teması üzerine yoğunlaşmış bir fotoğraf sergisi. Merak uyandıran, her yere açılan, bir hanenin, içinde birçok insanın yaşadığı bir mekânın, ya da kimi zaman bireyin temsilcisi olan, her biri ayrı bir karaktere başka bir numaraya sahip olan kapılar pek çok kavramı da içinde barındırırlar. Sanatçı, bu sergide yer alan fotoğraflarıyla, içerisidışarısı, benöteki, merkezçevre gibi şimdiye değin sanatın gündemini işgal etmiş pek çok kavramı başka bir yönden ele alıyor. Sergi, 25 Ocak’a dek sürecek. 0 212 249 01 50 Merkezin akustiğin Sydney Opera Binası ve İngiltere’deki Kraliyet Opera Binası’nın akustik düzenlemesini yapan İngiliz Arup firması yaptı. Akustiğin dışındaki tüm çizim ve emek yerli. PİRİŞTİNA’NIN HAYALİYDİ İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, bundan 5 – 6 yıl öncesine kadar Çınar Sineması’nın olduğu binada çalışmalarını sürdürüyordu. Oradan da Atatürk Kültür Merkezi’ne taşındılar. Sürekli olarak yer değiştirmek zorunda kalan ve kendilerine ait ne bir konser ne de prova salonu olan orkestranın bu sıkıntısına İzmir’in “efsane” belediye başkanı Ahmet Piriştina el atmış ve orkestraya İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde çalışma fırsatı vermişti. Ve o zaman söz vermişti. “İzmir’e Türkiye’nin en iyi konser salonunu yaptıracağım!” Bu sözler o zaman için ütopya olarak görülse de sonunda gerçekleşti. Piriştina, yaşama gözlerini yumsa da, hayali İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun çabalarıyla yaşam buldu. Teknik altyapısıyla Türkiye’nin en iyi konser ve sergi salonlarını içinde barındıran merkez için bakın ülkenin önemli sanatçıları neler söylüyor; Fazıl Say: “Burada dünya çapında kayıtlar yapılacağını düşünüyorum”, dünyaca ünlü piyanist Gülsin Onay: “Artık New York, Berlin, Paris gibi dünya kentlerinde çaldığım zaman, onların mekanlarına kıskanarak bakmayacağım.” SİS Süheyla Sabır sislerin ardındakine dikkat çekiyor. Kolaj ve tual üzeri akrilik yapıtlardan oluşan “Sen – İster – Sen ardındakini görürsün” projesinin çalışmalarına altı yıl önce başladı. Bu sebeple sergilenen yapıtlar sanatçının farklı dönemlerine tanıklık ediyor. Sanatçı bu projesinde de tüm çalışmalarındaki gibi nesneler dünyasını görsel olduğu kadar düşünsel olarak da algılıyor ve yapıtlarını üretirken nesneler dünyasına dair algılarını ve sorgularını somutlaştırmaya çalışıyor. Marjinart’da “Sen – İster – Sen ardındakini görürsün” sergisi 24 Ocak’a dek görülebilir. (Tel: 0 212 251 16 22) Izİzlenim ? ÜMRAN BULUT ayrı durmayı hedeflerken birlikte çalışmışlardı. Hafriyat yeni bir harekettir ve bu anlamda değişimin başlangıcı bir duraktır. Sansürü itmeyi, ondan arınmayı kullanıp şehirde olup biteni, varoşu, göçü, kültür farklılıklarını çağdaş açılımlarla göstermeyi sürdürmektedir. BM Suma CAC 4 Eylül 2007’deki açılışından beri sanatın bağımsızlığına yandaş tavrı ile biliniyor. İş merkezlerinin, fabrika, depo gibi yerlerin de çağdaş sanatın izlendiği mekanlar olabileceğini örnekliyor. Birçok küçük odadan oluşan merkezde sanatçılar ayrı ayrı işleriyle bağımsızlıklarını dillendirebilmekteler. ‘Bağımsızlık’ sanatın doğası gereği de kullanılan bir kavram. Sanatsal düşünmede bağımsız yaklaşımları içeren çağdaşlık, aynı zamanda da yenilenmeyi güdülüyor. Açılımlarını Proje 4L/Elgiz Çağdaş Müzesi’nde, Siemens Sanat’ta, Kasa Galeri de vb mekanlarda görmekteyiz. İstanbul’daki sanat etkinlikleri bizleri umutlandırmakta. Çalışmalar 2010 yılına doğru daha da hızlanacak görüntüsü veriyor. Biliyorsunuz, Yenikapı Sanat Üretim Merkezi’nde birçok çalışma programlanmış durumda. “İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor” projesi bunlardan ilki. 2010 yılında da sürecek olan etkinlik Batılı on sanatçının katılımıyla [email protected] İstanbul’da Çağdaş Sanat Çağdaş sanat bize uygun. Biz çok hareketliyiz. Yeni olanı hemen alıyoruz. Algılayabiliyor muyuz? Sorguluyor muyuz? Bunlara değinmiyorum. Şurası gerçek: Onu kendimizce kullanıyoruz. Sanatsal girişimlerimizde hep böyle yaptık. Şimdilerde, çağdaş Batı sanatından hiç geri değiliz. Bir çok alanda ödül sahibi oluyoruz. Sinemada, müzikte olduğu gibi plastik sanatlarda da yurt dışındaki sanat etkinliklerine katılan sanatçılarımız her gün artmakta. Artık “Bizde de sanatsal düşünme ve sanatsal eylem birlikteliğinin durağanlaşması söz konusu değil” diyebiliriz. Tuval resminden ya da fotoğraftan tutun, gösteri içerikli olanlara değin, gelinen tüm noktalarda çağdaş açılımlar var. Türkiye’de plastik sanatlar, modernleşmesini Batı’da yapılanlara koşut geliştirmişti. Ardından çağdaş açılımlar geleceklerdendi. Öyle de oldu. Birçok sanat insanı, tabii ki katılımcıydı, emek verenlerdi. Ortam canlı kılındı. Şimdi ise, kişisel girişimlerin yanında gruplar, inisiyatifler, sanat merkezleri, özel galeriler, müzeler baştalar. Biliyorsunuz İstanbul’da açılan birkaç müze daha çok yeniler. İstanbul Modern Sanatlar Müzesi, Sabancı Müzesi, Pera Müzesi sergileriyle, giriştikleri sanat etkinlikleriyle, eğitim programlarıyla hem yenilenip hem sanatı yaygınlaştırmaktalar. Süreli sergiler için Türkiye’nin birçok yerinden izleyici kitlelerini çekebiliyorlar. Reklamlarını da yoğunlaştırarak ziyaretçilerini arttırmakta hatta sergilerini tıpkı “istanbul’da bir sürrealistsalvador dali” sergisi gibi uzatabilmekteler. Çağdaş sanat sunumlarının gerçekleşmesi için gerekli mekan problemini çözme adına yapılan girişimler de ortama birçok merkez kazandırdı. Sınıflamaların ve tekelleşmelerin önüne geçilebilir düşüncesi bu yeniliği oluşturmuş gibi. Çağdaş sanatçılar kendi içlerinde örgütlenip gruplar kuruyorlar; ikili, beşli ya da onlular. Kendilerini özgür hissediyorlar. Hafriyat Grubu 1 Mayıs 2007’de Karaköy’deki yeni mekanlarında sanatta tutuculuğu, basmakalıp üretimi eleştiren tavırlarını sergilemişti. Grup üyeleri klişe resim konularına, afişlerine karşı oluşlarını ve onlardan gerçekleşecek. Merkezde ayrıca toplantılar, seminerler, üretim atölyeleri benzeri olanaklarla sanat üretimi desteklenecek. Programda değişik girişimler de var. Örneğin; taşınabilir sanat oluşumları. Bunlar da başladı. Bakalım Kartal’a, Tuzla’ya götürülen uygulamalar gibi sanat daha hangi uzak semtlere ulaştırılacak. Bienal nasıl geçecek? Hangi fuarlar, sergiler açılacak? 2008’de izlediğimiz retrospektifler gibi hangi Türk ressamını, heykeltraşını yakından izleyeceğiz? Onlar için şimdiye kadar ne yazık ki tanık olmadığımız eğitimsel çalışmalar yapılacak mı? Her düzeydeki insanımız için yayınlar hazırlanacak, konferanslar verilecek mi? Öğrenciler bu sergiler ve destekleyici etkinliklerle Türk sanatçıları tanıyacak mı? Kolay mı? İstanbul 2010’un Avrupa Kültür Başkenti. Kültür de tüm şehrin, orada yaşayanların değil mi? Zaten tarihi kültür basamaklarında vazgeçilmezleri barındıran güzel ve zengin şehir İstanbul için geç de olsa bunun düşünülmemesi imkansızdı. Sanatı yaşayanlar, onunla ilgilenenler, okuyanlar, genç kuşaklar, çocuklar için nasıl da özendirici ve yapıcı bir gelişme! Kendimi “Bir de toplumun tüm kesimlerince algılanabilse” demekten alamıyorum doğrusu tiyatro Laz Marks Yılmaz Okumuş’un yazdığı Laz Kapital kitabından yola çıkarak hazırlanan Laz Marks adlı gösteri, Tuncay Akgün’ün deseni ve Haldun Açıksözlü’nün sunumuyla 14, 21 ve 28 Ocak tarihlerinde Muammer Karaca Tiyatrosu’nda. LeMan ve Canşenliği ortaklığında gerçekleştirilen çalışma; tamamı alt yapıdan yetişmiş, yazar, çizer ve oyuncunun eseri. Trabzonspor’un üç oligarka yaşattığı hezimetin bilinciyle, bloklar arası bağlantıyı sağlayan ekip, oyunu “ toplu hücum ve toplu savunma ” taktiğiyle sahneye koyuyor. (Tel: 0 212 254 89 30) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle