23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 OCAK 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi ey yolcu durkendine mukayyet ol burda cesursermayeci iktisat yasaları geçerlidir ERAY CANBERK Türk’tüm, sarışındım ve sıfırdan başlamıştım... “İki yol var: Ya risk alırsınız, ya da birileri için çalışmanın güvenine sığınırsınız” diyor Gül Coşkun. Avrupa’nın en aranan galericilerinden olan Coşkun’un sanatla ilişkisi, Türkiye’den çıkıp dünyayı dolaşmasıyla başlamış. Zor yollardan geçen Coşkun’un Türk sanat dünyasına yönelik sözleri ise sert: “Türkiye’nin dünya standartlarında çok sanat adamına sahip olduğunu düşünmüyorum.” Güncel sanatın yıldız ismi Damien Hirst bugünlerde, kelebek ve nokta figürlerinden oluşan çalışmalarının İsviçre Alpleri’nde sergilenmesiyle gündemde. “Dağlara renk veren” bu serginin arkasında ise bir Türk kadını var: Gül Coşkun. Biri ELİF Londra’nın en lüks BEREKETLİ semtlerinden biri olan Knightsbridge’de, diğeri de İsviçre’nin kayak etkinlikleriyle ünlü Verbier kentinde bulunan Coskun Galerileri’nin sahibi Gül Coşkun’un, güncel sanatın İngiltere’deki ve hatta dünyadaki en ünlü temsilcisi Hirst’ü seçmesi bir tesadüf değil elbette. Coskun Galerileri, 10 yıldan fazla bir süredir Avrupa’nın önde gelen (başta Andy Warhol olmak üzere) PopArt ve güncel sanat tüccarlarından. Galericiliğe, 10 yıl önce evinde, 30 bin pound’luk bir bütçeyle başlayan Gül Coşkun, bugün 13 bin 500 kişilik geniş bir müşteri portföyü ve milyonlarca pound değerindeki satışlarıyla Londra’nın tanınmış galericilerinden biri. Güncel sanat ve yeni sanat akımları üzerine uzmanlaşmış olan Coşkun, yakın takip edildiği İngiliz basını tarafından Avrupa’nın en ünlü Warhol satıcılarından biri olarak görülüyor. Doktorunuz diyor ki Fiks mönü Vaşinkton kanepe Kopenhak usulü beyin haşlama Espirisentır Beslenmeniz ideal.. Düzenli egzersiz yapıyosunuz.. Sigara içmiyosunuz.. Alkol yok.. İşinizden memnunsunuz.. Asla sinirlenmiyosunuz.. Bi doktora görünseniz iyi olur!.. Düşünworld Bugün felsefe için n’aptın? Maddi düşündüm.. Üç meslek üç görüş PANDOMİMCİ: Susma hakkımı kullanıyorum.. HAYVAN TERBİYECİSİ: Kaldırımdan yürüsene!..Hooop!.. ANESTEZİ UZMANI: Horlama ulan!... RİSK ALMAK... Onunki aslında klasik bir başarı öyküsü: Warhol henüz böylesi bir üne sahip değilken onun yapıtlarına olan inancını hiç yitirmemiş ve sonuç dünya çapında bir başarı olmuş. Görüntü çoğaltmaları ile 20. yüzyılın en ayrıcalıklı portrelerini yaratan, fotoğrafa sanatını katarak görüntüleri yenileyen ve son derece renkli bir sanatçı olan Warhol’un yapıtlarını satan tek bir galeri bile yokmuş Coşkun bu işe atıldığında. “İki yol var: Ya risk alırsınız ya da birileri için çalışmanın güvencesine sığınırsınız” diyor Coşkun: “Ben önce dünyaca ünlü Sotheby’s’de çalıştım ama sonunda en iyisinin kendi işim olduğunda karar kıldım. Ben Warhol’a tutulduğumda kimse beni ve Warhol’u ciddiye almamıştı, bugünse onu kabul etmemek mümkün değil.” Doğma büyüme İstanbullu olan Coşkun’un sanatla ilişkisi, Türkiye’den çıkıp dünyayı dolaşmasıyla başlamış. Dünya çapındaki müzayedeleriyle tanınan Sotheby’s’in Londra’daki enstitüsünde sanat eğitimi alan Coşkun’un burayla öyküsü hüsranla sonuçlanınca, sokak sokak dolaşıp galerilere iş başvurusunda bulunmayı bile düşünmüş. “Galerilerde boş boş oturan görevliler “kendi işimi yapmalıyım” dedirtti bana. Galeriyi kurdum, adına da ‘Coskun’ dedim, sıkıcı ve ciddi olmam gerektiğini düşünüyordum çünkü: Türktüm, sarışındım, yalnızdım ve sıfırdan başlamıştım. Bir ara saçlarımı kahveye boyatmayı bile düşündüm ciddiye alınma kaygısı yüzünden!” Önceleri ustaların klasik resimleriyle ilgileniyormuş, ancak klasik resimlerin üzerinde kariyer kurmak için fazla kısıtlı bir alan olduğunu düşünmüş sonra Coşkun: “Bu tablonun teması nedir, fiyat etiketi nerede gibi mevzular üzerinde uzun boylu esmer İtalyanlarla çalışma fikri öyle korkunçtu ki! Savaş sonrası güncel sanat daha sevimli göründü gözüme. Yanılmışım gerçi kısmen, bu alanda başkalarının bölgesini sabote etmeden kendine bir yer edinmek çok zor.” Aynı zamanda Paris’teki Rodin Müzesi’nin de İngiltere temsilcisi olan Coşkun’a göre, onu diğer sanat insanlarından ayıran özellikler, her şeyden önce bu işe, bu konuda hiçbir eğitim almadan, hiçbir ciddi fikri olmadan, sadece kendine olan güveniyle girmiş olması; mükemmeliyetçiliği, pazarlama yöntemleri ve müşteri hedeflemedeki yaratıcılığı. Galerinin tasarımını ve tanıtım broşürlerini Avrupa’da çocuklar müzeye giderek büyüyor ‘bizzat’ hazırlarken estetiğe çok önem verdiğini ve bunun önemli bir rol oynadığını söylüyor. Pozitif olmak ve risk alıp da korkmamak ise çok önemli iki nokta. Coşkun, müşterileri arasında Hugh Grant ve Liz Hurley gibi yıldızlar da olan Coskun Galeri’nin Verbier’deki yerinin büyük ilgi gördüğünü, ekstrem kayakçıların toplanma noktası olan bu kentin Avrupalı sanat müşterilerini toplamak için ideal bir nokta olduğunu söylüyor. Verbier’in müşteri kitlesi Hong Kong’dan İsviçre’ye kadar uzanıyor; elbette bunun Damien Hirst’ün devasa ünüyle doğrudan bir ilgisi var. Burç Sentır Boğa burcundaki kardeşim.. Son günlerde oldu sana bi haller.. Tu kaka nükleer santraller.. Büyüklerimizi üzme. Isırsın seni akrepler.. İkili görüşme Sanatla münasebetiniz?.. NE MÜNASEBET!.. Küresel mesele KÜRESEL MESELE Bu ne? 1 Herhangi 1 Beterus Küresel ısınma.. yöresel ısın!.. OYA Gül Coşkun’un Türk güncel sanatıyla olan ilişkisi sınırlı, bu yüzden de ‘umut vaat eden işler yapan Türk sanatçıları’ sorduğumuzda bir yanıt veremeyeceğini söylüyor. Coşkun’a göre, Avrupa sanat piyasasında alıcısı, tüccarı, izleyicisi ve yatırımcısıyla sağlam bir Türk takımı yok. Ne var ki bu çok normal, çünkü Avrupa’da insanlar çocukluktan itibaren müzeye giderek büyüyor ve sanat hayalleri o dönemlerde oluşmaya başlıyor. Coşkun, Türkiye’de bu konuda yakın zamanda köklü değişimler yaşanacağını, İstanbul’un da bu konuda yavaş yavaş değişmeye başladığını söylüyor. Ancak biraz da kırgın Türk piyasasına, “1996’da Picasso ve Matisse sergileri yapmıştım Türkiye’de, yeterli takdiri alamadığını gördüm. Dünya standartlarında çok sanat adamına sahip olduğunu düşünmüyorum Türkiye’nin” diyor. Türkiye’de bir türlü gerçekleşemeyen Warhol sergisi için de “Deprem oldu o dönemde, insanların duygularına hitap etmek için yanlış bir zaman diye düşündüm, bir daha da yapmadım. Türkiyeyle ilgili planım yok ama bu her an değişebilir” diyor. Coşkun, şu anda Avrupa’dan başka bir yere ayıracak vaktinin olmadığını anlatsa da, gelecekte yeni pazarlara açılmayı, Çin ve Kore’de sanat fonları kurmayı düşündüğünü de söylemeden edemiyor. Andy Warhol, Roy Lichtenstein, Auguste Rodin, Pablo Picasso, Tom Wesselmann, Robert Indiana, Yves Klein, Nikki de Saint Phalle ve Joan Miro gibi yıldız isimlerin yapıtlarını internet adreslerinde sergileyen galeride bu yıl Sol LeWitt, Frank Stella, Bridget Riley, Ed Ruscha ve Richard Hamilton’ın sergileri de düzenlenecek. ‘Sarışın, yalnız ve sıfırdan başlamış bir Türk kadını’ olan Coşkun’un başardıkları pek de inanılır gözükmüyor. “Para kötüdür’ dediler, ‘Çalışmak kötüdür’ dediler; oysa para kazanmak sanattır, çalışmak sanattır, ticarette başarılı olmak da en iyi sanattır.” diyor Andy Warhol. Öyleyse, Warhol’a göre Coşkun Galerileri’nin başarı öyküsünün yalnız mimarı Gül Coşkun, yalnızca bir ticaret kadını değil aynı zamanda iyi bir sanatçı da. Sözlük REENKARNASYON: Beni bi yerden gözüm ısırıyo.. SADAKA: Alan memnun..veren memnun.. kamilmasaraci?gmail.com Yüzük egzaması olmayın Soğuk, sıcak, rüzgar… Doğada meydana gelen tüm bu değişikliklerden bizi koruyan şey derimiz… Kış aylarını yaşadığımız bugünlerde, soğuk ve kuru hava derimizi çoğu zaman olumsuz etkileyebiliyor. Derinin koruyucu katmanı olan “sebum” (yağ tabakası) önlem alınmadığı zaman azalıyor. Bu azalma sonucu da , deride çatlaklar oluşuyor. Ve bu çatlaklardan kimyasal maddeler deri içine sızıyor. Sonuç ise egzama… Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi, Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Dr. Şerafettin Şaraçoğlu, derideki sebumun azalmasının en iyi ellerden anlaşıldığını kaydediyor. “En tipik özelliği ellerde görülen el egzamasıdır. Elimizdeki koruyucu sebum denilen tabakanın azalması ile ellerde oluşan çatlaklardan herhangi bir kimyasal madde derininin içine daha kolay geçer. Kimyasal maddenin deri içine geçmesiyle bir tahriş sorunu başlar.” Dr. Şerafettin Şaraçoğlu, deride meydana gelen tahrişte, küçük kızarıklıklar; allerjik bir durum gelişmesi halinde ise su dolu kabarcıklarla beraber geniş yaralar oluşabileceğini vurguluyor. Günümüzde insanların temas ettiği 100 binin üzerinde kimyasal madde olduğunu belirten Dr. Şerafettin Saraçoğlu, en masum görünen sabunda bile 9 ayrı kimyasal maddenin bulunduğu ifade ediyor. Parmaktan uzun süre çıkmayan yüzüklerin de egzama nedeni olduğunu belirten Dr. Saraçoğlu, bu durumdan daha çok kadınların, açıkta çalışan denizcilerin ve yol işçilerinin etkilendiğini kaydediyor: “Yüzük egzaması şöyle gelişiyor: Kimsayal temizleyici ajanlar, özellikle yüzüğün altında birikiyor. Ve aynı noktada yoğunlaşan bu maddeler allerjik reaksiyonlara neden oluyor.” Dr. Şerafettin Saraçoğlu, ellerde başlayan egzamanın vücudun değişik bölgelerine geçebileceğini ifade ediyor. Egzamanın gelişmesi halinde yüzük takmamak gerektiğini belirten Dr. Şerafettin Şaraçoğlu, diğer önlemleri ise şöyle sıralıyor: “Egzamanın gelişmemesi için elinizi yıkayacağınız ya da bir iş yapacağınız zaman yüzüğünüzü çıkarın. Daha sonra ise elinizi nemlendirin ve yüzüğünüzü öyle takın.” Işıkların dansını izleyin Türker İnanoğlu Maslak Maslak Show Center (TIM), Çek Cumhuriyeti’nden İmage Tiyatrosu’nun sahnelediği Işıkların Dansı adlı gösteriye ev sahipliği yapıyor. Gösteri, topluluğun 1989’dan günümüze dek sergilediği oyunların en beğenilen bölümlerinden oluşuyor. İmage Tiyatrosu’nun en belirgin özelliği, tamamen karartılmış bir sahnede, siyah bir perde ve ‘siyah ışık’ (UV ışığı) ortamında görsel illüzyonları yaratmada kullanılan fluoresan kostümler giyen sanatçılar tarafından icra edilmesi. Ultroviyole ışığa duyarlı renklerle boyanmış objeler, siyah perde önünde yine siyah kıyafetler giymiş oyuncular tarafından hareket ettiriliyor. Alexander Cihar ve Eva Asterova 1989’da hayallerindeki tiyatro topluluğunu kurmak için yola çıkar. Kafalarındaki düşünceye göre bu ‘Kara Tiyatro’ dans, modern caz, çağdaş müzik ve pandomim sanatlarının sentezine dayanan özel bir tiyatro olacaktır. Proje devlet desteğiyle ilk gösterisini 1990’da gerçekleştirir. ‘Caz Pandomim Öyküleri’, ‘Kara Tiyatro’ ve solo pandomim gösterisinin bir birleşimi olarak, geleneksel pandomim skeçlerinin tümünü, besteci Zdenek’in müziği eşliğinde, Naima’nın caz formasyonuyla canlı olarak sergiler. Topluluk, 1992 yılında ‘Caz Pantomim Öykülerine’ yeni bir yön verir. Mozaik revü ‘Hayal’i yazar ve sahneler. Böylece ‘Kara Tiyatro’ ve pandomim arasında daha sıkı bir bağ kurmayı başarır. 1994’te ‘Hayal’i ses ve ışık efektlerini, film gösterimleriyle genişleterek ‘Gece Uçuşu’nu tasarlar. İmage Tiyatrosu repertuarını sürekli güncelleştirirken geleneksel ifade tarzlarına ek olarak, izleyicilerle bağlantı, dansa yapılan sanatsal yaklaşım, ses ve müzikle çalışma, film gösterimiyle hazırlanan ‘Kara Tiyatro’, özel efektlerine, sanatçıların arasındaki işbirliği de katılınca ortaya muhteşem bir gösteri çıkarır. ‘İmage Tiyatrosu, bugüne kadar 6 binden fazla oyun sahnelemiş; Almanya, İsviçre, Belçika, İtalya, Yunanistan, Kıbrıs, Macaristan, Slovakya, Kore gibi pek çok ülkeye turneye gitmiş. 15 yılı aşkın süredir İmage Tiyatrosu Prag kültür sahnesinde ‘Kara Tiyatro’ olarak çok önemli bir yer tutuyor. Çekler kadar yurtdışından Prag’a gelen izleyiciler de Prag’ın tam merkezinde Paris sokağında eski şehir meydanına birkaç adım uzaklıkta bulunan salonlarında gösterilerine izlemeye devam ediyor. Bugün ve yarın izlenebilecek gösterinin biletleri Biletix’te. (Tel: 0 212 286 66 86) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle