19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dinleyin Hayko Cepkin 4 10 OCAK 2009 CUMARTESİ Rock yarışması başladı Genç müzisyenlerin kıyasıya yarıştığı Rock’n Dark Express Rock Müzik Yarışması başladı. Yarışma kapsamında bugün Ankara’da, 24 Ocak Cumartesi ise Trabzon’da elemeler yapılacak. Heyecan dolu mücadele, Hayko Cepkin, Seksendört, Gece Yolcuları ve Yüksek Sadakat gibi Türkiye’nin önemli isimlerinin vereceği konserlerle renklenecek. Yarışma 8 Mayıs Cuma gününe kadar farklı şehirlerde devam edecek. Yarışma sonunda, birinci olan grup dijital single ve klip yapma kazanacak. Ayrıca hazırlanacak klip MTV’de yayınlanacak. (www.rockndarkexpress.com) Geçen yılların hazin panoraması Son 30 yıllık müzik ortamımızda popüler ikonlarımıza baktığımızda isimlerin pek değişmediğini görürüz. Bu isimler müzik olarak pop tarzı çalışmalar yapmasalar da çok satışlı işlere imza atmalarıyla popun bizdeki yansımasını oluştururlar. APTÜLKADİR Onların belirgin tarzları da olduğu söylenemez, daha doğrusu ELÇİOĞLU kategorize edilemezler. Başlangıçları ya Türk Halk Müziği’dir ya da Türk Sanat Müziği ama sonuçta vardıkları nokta arabesk ve fantezi ile de hem hal olmuştur. Bu iki tarzın ötesinde yıllardır tahtını koruyan Batı’daki pop tarzına denk gelebilen iki, üç isim de vardır. İşte bütün bu isimler ülkemizin tam 30 yılına yerleşen, değişmeyen pop ikonlarıdır. Televizyonlarımızda, radyolarımızda, dergilerimizde, gazetelerimizde hep onlar vardır. Yeni çıkacakların normları da onlara göre belirlenir. Yani Batı’daki Madonna nasıl bir pop ikonuysa bizde de onlar öyledir. Batı müzik sahnesinde Madonna 30 yıla oturmuş ve en başarılı pop figürüdür. Bu yargıyı verirken müzikal beğenimizin ötesindeki argümanları dikkate almamız gerekir. Bizdekinin tersine Batı’da Madonna’ya karşın yeni “süperstar” figürleri de çıkmıştır. Bizdeki “süperstar”, “megastar” ya da saray rütbeleriyle anılan pop ikonları ile Madonna tipi ikonlar arasında ne gibi farklar olduğunu hiç düşündünüz mü? ESNAF MANTIĞINDA MÜZİK SANAYİİ Müzik sanayimiz bir türlü olamadı. Cumhuriyet’in ilk zamanlarında bir ara atak yapan firmalar 60’lı ve 70’li yıllarda iç piyasayı canlandırdı. Ancak bu gelecekteki tehlikeyi de bizlere sunuyordu. Çünkü yaratıcılığa pirim veren özgün çalışmalar yerine Batı’dan gelene Türkçe söz yazarak işi kotarıyorlardı. 70’lerin sonuna doğru ise ufaktan arabeske göz kırpılmaya başlanacaktı. Hele ki 80’lere gelindiğindeyse birikimlerin üstüne bir örtü serilerek arabesk tek yaşam biçimi olacaktı. Bu değişim süreci bir anlamda o İMÇ denilen müzik sanayimizin yeni sahiplerinin oluşumuydu. İşte şimdiki yıkıntının hikâyesi de budur. 90’lara geldiğimizde küreselleşmenin ilk verileri görülmeye başlanacaktı. Çoğumuz bu umutla ülkemize arzı endam eden yabancı plak şirketlerinin gelişine sevinecektik. Beklentiler arasında en baş sırayı kabuğumuzu yırtmak oluşturuyordu. Böylece dünyaya açılacak ve daha çağdaş, yenilikçi çalışmalara imkan verilebilecekti. Hani o döneme oturan o meşhur tiradı hatırlarısınız: “Dünya ile rekabet”. Biz bu sayede dünya pazarının içinde yer alacak ve onlarla rekabet edecektik. Eh bir yandan da İMÇ’nin o malum arabesk esnaf mantığından da kurtulup nefes alabilecektik. Ama beklediğimiz uygar anlayış gelmedi. Çünkü gelen yabancı plak şirketleri de iç pazarı kapmaya yönelik bir anlayışla daha süslü mobilyalı İMÇ oluverdiler. Biz etrafa aklın hakim olmasını beklerken üçkağıtçı zekâ gene galip gelmişti. Kısa dönem ganimetlerinden sonra şimdi herkes yıkımdan payını alıyor. Bir kısım firma kapısını kapatarak “kebapçı” açıyor. Zaten başlangıçta da öyleydiler ve kapladıkları alanın kebap kârlarını yediler. Şimdi ise deniz bitti. Durumdan herkes şikayetçi. Ama en kötüsü müzik bitti. MADONNA Dünden bugüne pop Naim Dilmener 15 Ocak Perşembe akşamı saat 21.30’da ‘Dünden Bugüne, Bugünden Yarına Pop’ isimli gece için Babylon sahnesinde olacak. Ajda Pekkan’dan Zeynep Dizdar’a, Sezen Aksu’dan Hande Yener’e, İlhan İrem’den Tarkan’a kadar Türk popunun unutulmaz isimlerinden şarkılar çalacak Dilmener, müzikseverleri zaman tünelinde kısa bir yolculuğa çıkaracak. (0216 556 98 00, biletler 22.50 YTL) ‘POP’UN RANTİYESİ Madonna için büyük bir müzikal kalite beklentisi söz konusu olamaz ama müzisyenlik yanına da yok diyemeyiz. Bunun yanı sıra dansçılığı, oyunculuğu da destek özellikleri arasındadır. Bizdeki pop ikonlarından göze çarpan ilk farkı ise dünya çapında bir hitabı olmasıdır. Bizde ise bu şaşalı isimlerden bir tek Tarkan yurtdışına açılabilmiştir. Neredeyse 20 küsur yıldır ABD’de yerleştiğinde yabancı dil öğrenip İngilizce bir albümle dünyayı fethedecekti. Oysa gelinen duruma baktığımızda dışarıda yapılan albüm için Türkiye’ye gelinip devlet televizyonuna yüksek paralar karşılığı (playback) konser vermekle yetinebiliyor. Madonna’nın internet sitesine girip bir tıklarsanız, yoğun bir konser trafiği görürsünüz. Bu program düzeninde bir insanı düşündüğünüzde kelimenin tam anlamıyla “ağır işçilik” gibidir. Bizdekilerde yurtdışı konserler vermiyor değil ama daha çok oradaki Türklere hitap ediyorlar. “Geçen ay Avrupa’da konserlerim vardı” denilen nida Avrupa’nın en ufak nahiyesindeki birini bile enterese etmez. Ve biz bu oyundan çok bahtiyar oluruz. Bizim mahalleye baktığımızda ise durum halk nezdinde de aynıdır. Bu oyunu yıllar önce “halk böyle istiyor” diye yutturuyorlardı, şimdi ise halk ortada yok bile. Nasıl ki böbürlenen parababaları sanayisiz ve fabrikasız palazlanırken bunun adına rantiye diyorsak, müzikte de rant yapan kazanıyor. Keman cazla buluşursa Baki Duyarlar yepyeni projesi KemenJazz ile ilk kez 14 Ocak Çarşamba akşamı saat 21.30’da Nardis Jazz Club sahnesinde olacak. Kendi dallarının en yetenekli müzisyenleri ile oluşturulmuş bu projede sanatçılar Baki Duyarlar’ın bestelerini kendi deneyimlerinden gelen müzikal birikimlerini de katarak yorumluyorlar. İstanbul Devlet Konservatuarının yaylı sazlar bölümünde viyolonsel öğrencisi olarak müzik eğitimine başlayan Duyarlar, Rotterdam Konservatuarı’na caz piyano eğitimini sürdermek için gitti. Geece Duyarlar’a; Erdal Akyol, Cem Aksel, Derya Turkan ve Dilek Turkan eşlik edecek. (0212 244 63 27, biletler 25 ve 15 YTL) House müzik sevenlere Caz ve flamenko Elektronik müzikle çok genç yaşlarda doğum yeri olan Kanada’da tanışan Fred Everything, bu akşam The Hall sahnesinde olacak. İlk yıllarında DJ Everything ismiyle sahneye çıkan DJ, ‘drum’n bass’dan ‘techno’ya kadar geniş bir yelpazede müzik yaptığı için adını Fred Everything olarak değiştirdi. Fred Everything müzik camiası tarafından beğeniyle karşılanan ilk stüdyo albümü ‘Under The Sun’ı 2000 yılında çıkardı. Ünlü prodüktörün 2004’te yayınladığı ‘Light of Day’ albümü DJ Magazine tarafından ‘Yılın En İyi Albümü’ seçildi. (0 212 244 87 37, biletler 30 ve 25 YTL) Ateşin kızı, aşkın sesi Buika, büyüleyici sesi ve caz ile flamenkoyu buluşturan şarkılarıyla ilk kez Türkiye’ye gelecek. 17 Ocak Cumartesi akşamı saat 20.00’de İş Sanat’ta konser verecek sanatçı, Afrika’dan sürgün edilen ailesinin köklerini AfroKüban ritimleriyle buluşturarak, çağdaş İspanyol ve Latin müziğinin melankolik aşk şarkılarını yorumluyor. Ünü İspanya’dan tüm dünyaya sıçrayan Buika, ‘Mi Niña Lola’ albümüyle ‘En İyi Albüm Prodüksiyonu’ dalında Grammy Ödülü kazandı. (0 216 556 98 00, biletler 50, 45, 39 ve 34 YTL) Dans ve caz birlikte Elektronik müzik dehası Rubin Steiner, ‘Garanti Caz Yeşili’ konserleri kapsamında, akustik ve dijital enstrümanlardan oluşan dörtlüsü Rubin Steiner Quartet ile 17 Ocak Cumartesi akşamı saat 23.00’de Babylon’da konser verecek. Rubin Steiner ya da diğer adıyla ‘Frederick Landier’, hiphop, hipnotik caz, egzotik melodiler ve ‘punk rock’ gibi geniş bir yelpazede müzik yapıyor. ‘Your Life is Like Tony Conrad Concert’ adlı albümüyle Avrupa’yı kasıp kavuran sanatçı, dans, caz ve elektronika karışımı müziğin öncüsü olarak tanımlanıyor. (0216 556 98 00, biletler 33.50 YTL) Parti başlıyor ‘J&B Start a Party’ konser serileri kapsamında 17 Ocak Cumartesi akşamı dünyaca ünlü ‘electroclash’ müzik topluluklarından Fischerspooner Türkiye’ye gelecek. Warren Fischer ve Casey Spooner ikilisinden oluşan Fischerspooner; müzik, sanat, dans, moda, film ve kabarenin harmanlandığı bir performans topluluğu. Otto Santral’de gerçekleşecek gecede Fischerspooner akıllardan uzun süre silinmeyecek bir performans sergileyecek. (0216 556 98 00, biletler 39.50 YTL) sirin.guven?gmail.com BİRİLERİ 60’lı ve 70’li yılların popüler müzik idolü, Gal Kaplanı Tom Jones’un yeni albümünü dinlemek üzere CD çalara ZÜLAL koydum. Başka birşeyle KALKANDELEN ilgilenmeyip, sadece müziğe odaklanarak, sanki kzulal?yahoo.com bir Tom Jones konserindeymiş gibi dinledim albümü... 1969 tarihli bir Tommy James and the Shondells klasiği “I’m Alive” ile başladı şov... 68 yaşındaki Gal Kaplanı, bu şarkıyla öylesine enerjik bir giriş yaptı ki, sahnelerin kralı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ardından aşk ve hayat hakkında bir dizi itiraflarda bulunduğu şarkılar geldi... 60’lardan esinlenen melodilerle, anlayışı ve sevginin peşinden gitmeyi öğütledi... “The Road” ve “Never” adlı şarkılarda 51 yıllık eşi Linda ile olan ilişkilerini anlattı, yaptığı hatalar nedeniyle bir bakıma özür diledi... Arada bir yine romantizmi bırakıp, bossanova etkisindeki müzikle dansa çağırdı. Sonunda da albüme adını veren depresif bir şarkıyla bitirdi şovu.. Son dakikalarını yaşayan bir insanın hislerini anlatan bir şarkı “24 Hours”... “Olmaz; bir Tom Jones albümü böyle bitmez,” diyordum ki, kapanış şarkısının ardından, tam 30 saniye sessizlikten sonra, gizlenmiş sürpriz bir şarkı çalmaya başladı. Ve aşk dünyasının sorunlarından bıkan Jones, “Daha yeni başlıyorum / Geri götürün beni partiye” diyerek aslına döndü. Gerçek Tom Jones bu albümde esprili şarkı sözleri, Jones’un karizmasını en yetkili ağızdan bir kez daha onayladığı için ayrıca ilginç... Gal Kaplanı‘nın ünlü vokal yeteneğinin ise, bu albümde en üst düzeyine ulaştığını belirtmek gerek. Öylesine güçlü bir sese ve geniş bir ses aralığına sahip ki, Elvis Presley bile onun sesini radyoda ilk duyduğunda siyahi olduğunu düşünmüş. Bugüne kadar country, rock, soul, R&B, dans müziği gibi birçok farklı türde şarkı söyleyip, hepsine kendi tarzını yansıtmayı başaran ender müzisyenlerden biri Tom Jones. Yeni albümde yer alan “The Hitter” adlı şarkı da, bu özelliğini tartışmasız bir şekilde ortaya koyuyor. Bir boksörün dokunaklı hikayesini anlatan parçayı mükemmel yorumlamış Jones. O kadar ki; şarkının yazarı Bruce Springsteen bile daha iyi söyleyemez diye düşündürtüyor insanı... Bugüne kadar romantikmaço tarzıyla milyonlarca insanı, özellikle kadınları peşinden sürükledi Tom Jones. Bariton sesinden yansıyan seksapeli görüntüsüyle ve danslarıyla destekleyerek, bir dönemin seks sembolü oldu. 45 yıldır da sahnedelerde... Hayata bir maden işçisinin oğlu olarak başlayıp, sıvacılıktan süpürge pazarlamacılığına kadar birçok işi yapmış olsa da, artık çok ünlü ve çok parası var... Buna karşın, müzikten kopmamasının, hala Los Angeles’ta kabare tarzı şovlarını sürdürüp albüm yayınlamasındaki tek nedenin, içinde yanan ateş olduğunu söylüyor. Ne eski dönemin şarkılarından vazgeçiyor, ne de yeni kuşağın genç yetenekleriyle işbirliği yapmaktan kaçınıyor... Son albümü için, büyük bir alçakgönüllülükle, “Dükkanı yeniden açtım. Bakalım kapıdan içeri kimler girecek?” diyor. Ben girdim ve o dükkan da hoşlandım. www.zulalkalkandelen.com RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com Böylece, hala canlı olduğunu duyurarak başladığı neşeli şovunu, aşk acılarını bir yana bırakıp, partiye dönme isteği ile tutuşarak yine neşeyle kapadı... Kadınları peşinden koşturan Tom Jones imajına uygun bir sondu bu; ama keşke müzikal açıdan bu kadar sıradan C MY B C MY B BONO’NUN GÖZÜYLE TOM JONES bir disko şarkısı ile bitmeseydi albüm... 13 şarkıdan 8’ini diğer müzisyenlerle ortak yazdığı ve ilk kez bu kadar kişisel olmak gereğini hissettiği bir albüme daha vurucu bir son yakışırdı... Albümü dinlerken, Tom Jones’un bu defa daha öncekilerden farklı birşeyler yapmak istediği anlaşılıyor. Şarkıların birçoğunun özel hayatından izler taşımasının nedeni de bu. Pişmanlıkları, düşkünlükleri ve hatalarıyla gerçek Tom Jones’u anlatıyor “24 Hours”... Örneğin, “Zamanın ilerleyişinin nedeni var / Bunlar benim hayatımın mevsimleri” diyerek geçmişiyle yüzleştiği “Seasons”, oldukça duygusal ve mükemmel bir balad... Albümün en eğlenceli şarkılarından birisi, U2’nun solisti Bono’nun Tom Jones için yazdığı ve gitarist The Edge‘in de eşlik ettiği “Sugar Daddy”. Bono’nun kaleme aldığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle