19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 10 OCAK 2009 CUMARTESİ Moda İskele eylemcileri 24 haftadır her cuma yaptıkları eylemlere geçen hafta son verdiler. Artık bir platform olarak anılan grup, gerici zihniyete karşı her zeminde seslerini yükseltmeyi sürdüreceklerini söylüyor. Bundan sonra kendi belirledikleri günlerde yapacakları eylemlerin yanı sıra evlerde, kafelerde yapacakları etkinliklerle faaliyetlerine devam edecekler. Eylem bitti, siyasete devam Merhaba Ankara Güvenpark’ta TKP’nin düzenlediği İsrail’i protesto gösterisinde kurulan kürsüye çıkan bir kadın konuşuyor: “Ben her şeyden önce bir anneyim. Bugün iki yaşında bir erkek çocuğunun annesinin eteğinin altından kaçışan insanlara baktığını gördüm. Gözlerinden yaş akıyordu, ben de ağladım. Ağlamaktan daha fazlasını yapmak gerekiyor, dedim. Sesinize ses katmaya geldim, umarım sesinizi herkes duyar.” Savaş en çok çocukları vuruyor. Gazetelerde, televizyonlarda onların kahreden, canımızı yakan görüntüleri yer alıyor. Sadece bugünleri değil gelecekleri de yok ediliyor. Gözünü gökyüzünden havai fişek gibi yağan bombalara açan bir çocuğun yaşadıklarını tahmin etmek zor değil. Onlar orada, biz burada her gün vuruluyoruz... ABD güdümündeki İsrail’e dünyanın sessizliği daha büyük cesaret veriyor. Savaş Lübnan sınırına sıçramış durumda... Ortadoğu’daki kan gölü daha da büyüyecek gibi. TKP’li gençler İsrail saldırılarını durdurup, Gazze’den çıkana kadar İstanbul’daki İsrail konsolosluğu önünde ‘nöbet’ eylemi başlattı. 22 ilde sürdürdükleri eylemlerinde ‘uyumayıp’, ses çıkarmaya çağırıyorlar herkesi. Başbakan ve Cumhurbaşkanı İsrail’i “sert bir dille” kınadıklarını söylerken diğer yandan milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları ve Konya’da eğitim gördüğü iddia edilen İsrail pilotları... Gazze’yi bombalayan İsrail Hava Kuvvetleri’ne mensup pilotların “kent bombardımanı” eğitimini Türkiye’de aldıkları şüphesi yarayı daha da derinleştiriyor... Biz burada susarken, tüm Ortadoğu zulme seyirci kalırken, 15 bin kilometre uzaklıktaki Venezüella’nın komünist devlet başkanı Hugo Chavez, Gazze’de soykırım yaptıkları gerekçesiyle İsrail büyükelçisini kapı dışarı ediyor. Che, dünyanın neresinde haksız yere bir tokat patlasa birinin yüzünde, onu yüreğinde hissedebilenlere seslenir yıllar öncenden... İşti o anne, Che’nin tarif ettiği vicdana göre hareket etmiş ve yüreğini katmıştır protesto gösterisine... “Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler” diyen Nazım Hikmet’e kulak verme zamanı çoktan gelmedi mi? Yarınlarımız adına, evlatlarımız adına... İyi hafta sonları... İstanbul’daki Moda İskelesi’nde içki yasağına karşı başlayan ve altı aydır her Cuma iskele önünde sürdürülen eylemlerin sonunucusu geçen cuma yapıldı. İskele eylemcileri, son eylemle GAMZE Moda birlikte esasen eylem tarzını değiştireceklerini ancak oluşturdukları ERBİL platformun içki yasağını getiren zihniyetle mücadele konusunda kararlılığının sürdüğünü vurguluyorlar. Grubun sözcüsü Tonguç Koç, eylemleri bitirme konusunu bir süredir düşündüklerini ancak bunu “daha etkili” işler yapmak için tasarladıklarını söylüyor. Koç ile, bugüne dek yaptıkları ve bundan sonrası için tasarladıkları üzerine konuştuk. Moda İskelesi’nde içki yasağına karşı yaptığınız eylemlerin 24’üncüsünü geçen cuma yaptınız ve bunun son eylem olduğunu açıkladınız. Bundan sonra ne olacak? Moda İskele önünde her cuma yaptığımız eylem dizisinin sonuncusu bu eylemdi. Ama karanlığa karşı iş yapmaya son verdiğimizin ilanı değildi. Bizim kararlı olmamız tek başına bir şey ifade etmiyor. Bizler birileri adına eylem yapacak değiliz. Moda İskele’deki gericifaşist cüret salt bizim sorunumuz olmasa gerek. Havaların soğuması, ne yazık ki eylemlere katılımı azaltı. İlle de taraf edeceğiz insanları, yola bunun için çıktık. Öyleyse, taraf olmakta kaçamak yapanları, evlerinde ziyaret etmemiz gerekiyor. Önümüzde bir yerel seçim var. Öyle bir dönemdeyiz ki, AKP karşısında düzen içinden bir sol tavır sergilenemeyeceği çarşaf çarşaf ilan edildi. Öyleyse düzen dışı solun gerçek tek tek seçenek olduğunu gösterme fırsatı/görevi önümüzde duruyor. AMAÇ ÜZÜM SUYU İÇMEK DEĞİL Moda İskele eylemcileri olarak, 24 hafta boyunca her cuma yaptığımız eylemlerle kamucu, antiemperyalist, aydınlanmacı bir çizgide ısrar ettik. 12 Eylül’ün tüm sindirmişliğine, siyaset yapmayı kötüleyiciliğine, “sivil toplumcu” güzellemelerin tüm saptırma girişimlerine karşın bunu başardık. Yerel seçimlerde safımız solda olacak, bize kulak verenleri saflarımıza davet edeceğiz. Sol güçlerin, “Biz varız” metininin arkasında durması için yerel platformda çaba harcayacağız. Biz, patronlara serbest bırakılan, ama halka, emekçilere yasaklanan siyasetteki tekeli kırmaya çalışıyoruz. İnsanlara, siyaset yapmayı patronlara, işbirlikçi yazarlara bırakmamaları gerektiğini anlatıyoruz. Bizim gibi sıradan insanlar siyaset yaparsa, hırsızlara, katillere, gericilere bu memleketi dar etmek mümkün olur. Başlangıçta iskeledeki içki yasağına karşı yapıyordunuz eylemleri sonra her hafta başka bir konuyu ele almayı seçtiniz, nasıl oldu bu karar? Büyükşehir Belediyesi’nin gerici yönetiminin Beltur üzerinden Moda İskele’de başlattıkları içki yasağı uygulaması, ideolojik bir saldırıydı. Yeri ve zamanlaması asla rastlantı değildi. Başbakanın 14 Ocak 2008 günü İspanya’da türbanı savunmak için, “Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var?” diyerek başlattığı atak, yaz aylarına doğru tam bir kampanyaya dönüştü. 2007 seçimlerinin sonuçları da zaten böyle bir cesareti vermişti. Yıllardır bir çok alanda uygulanan içki yasağı uygulamasının Moda gibi bir yere taşınması, üstelik bunun Modalılar tarafından sindirilmesi, tepkisizce kabullenilmesi gericilik açısından önemli bir kazanım olacaktı. İzin vermedik. Pişman ettiğimizin de herkes farkında. Kanıt mı istiyorsunuz? Maltepe Belediyesi’ndeki gericilerin Maltepe sahiline yazdıkları “içki içmek yasaktır” yazılarını silmek zorunda kalmaları başka türlü açıklanamaz. 25 Temmuz 2008’den bu yana her Cuma yaptığımız 24 eylemde amacımız içki yasağını uygulayan ziyniyetin, her alanda felaketin eşiğine getirilen memleketimize karşı işledikleri diğer suçlara da dikkati çekmek. Yani amacımız üzüm suyu içmek değil, bağcıyı dövmek. Üstelik Hüseyin Üzmez sudan gelinceye kadar. Medyanın eylemlerimizi yalnızca içki yasağına yönelikmiş gibi gösterme çabasına karşı çağrı adımızı bile değiştirdik; “Moda İskeleyi Yobazlara Bırakmayacağız. Işığını al da gel” yaptık. GERÇEKLER BİZDEN YANA Bugüne dek ne tür tepkiler aldınız ve bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de medyada oldukça fazla yer aldık. Ayrıca BBC, El Cezire, Fransız, İsveç, Fillandiya, Alman, Japon TV ve gazetelerine kadar birçok medya organı ile uzun röportajlar yaptık. Yurtiçi ve dışından teşekkür duygularını ileten mesajlar, telefonlar almaya devam ediyoruz. Eylemler sürerken Almanya’da, İngiltere’de, ABD’de yaşayıp, eylemlerimize gelen insanlar oldu. Eylemlerde tanıştığımız insanları hazırlık toplantılarımıza da çağırıyoruz. Böylece Moda İskele Platformu’na yeni insanlar katılıyor. Bu insanlar siyasetle ilgilenmeye, üretmeye, başka eylemlere de destek vermeye başlıyor. Sanatçılar katılıyor eylemlerimize. Yaprak kımıldamıyor diye beklemiyoruz, biliyoruz ki gerçekler bizden yana, dünyadaki ve memleketteki bu karanlık, gerçeklerin üzerini daha fazla örtemez. ‘Cep telefonları fotoğrafı yozlaştırdı’ İSKOÇYA SERDAR AĞIR İstanbul’u belgelemek Ara Güler “artık İstanbul’da çekecek bir şey kalmadı” diyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? İstanbul’da çekecek bir şey kalmadı ne demek? İnsan, mekân her an her şey değişiyor. Doğasıyla, insanıyla, mimarisiyle, güneşiyle, gün batımıyla, sokaklarıyla, mekânlarıyla, insanların giyimiyle ileriye yürüyen bir kentte fotoğraf kesinlikle tükenmez. İstanbul’u belgelemek adına biz fotoğraf sanatçılarının yapması gereken çok şey var. Günümüzde fotoğraf kirliliği var mı? Gittiğim her yerde cep telefonlarıyla fotoğraf çekmeye çalışan insanları gördüğümde rahatsızlık duyuyorum. Özellikle cep telefonları fotoğrafı yozlaştırdı. O kadar kolay ve basit geliyor ki insanlara tek elle fotoğraf çekiyorlar ne yapmaya çalıştıklarını anlamış değilim. Artık herkesin sahip olabileceği fotoğraf makineleri var ve neredeyse tüm insanlar fotoğraf çekiyor. Dijital fotoğrafçılığa nasıl bakıyorsunuz? Dijital fotoğrafçılık da önemli değişiklikler oldu. Abartılı gelebilir size ama nasıl asırlar boyu ressamlar resim yaptı ve birdenbire fotoğrafçılar ortaya çıktı. 18001840’larda “işimizden mi olacağız” dedi ressamlar, kimi ciddiye aldı kimi almadı ancak birdenbire yeni bir branş doğdu; fotoğrafçılık. İşte dijital makinalar da devrim yarattı. 90’lardan sonra böyle bir şey olacağı bekleniyordu ancak daha çok zaman alır dendi. Fotoğraf makineleri değişti, zoomlar, objektifler daha kaliteli hale geldi, enfes makineler, flashların hızı bunlar çok iyi oldu ama birden bire bu kadar hızlı bir devrim beklenmiyordu. Anadolu seyahatlerimde mutlaka eski makinemi kullanıyorum. Neden belgesel fotoğraf? Belgeselden dışarı çıkmanız çok zor. Bunu tamamen deneyime bağlayarak bir yerde uzmanlaşmamız lazım benim uzmanlaşma yolum belgesel yoluydu. Zamanla ödüller kazandım ve ismimi duyanlar oldu bu sayede yalnız sizin istediğiniz gibi değil müşterinin istediği alanlara da yöneldim tabii ki zamanla profesyonelleşiyorsunuz ve işlerin farklılaştığını görüyorsunuz. Benim belgeselin dışında en başarılı olduğum bir diğer konu özellikle altını çizerek söylemek istiyorum mimari fotoğraftır. Eğer hayatımın başına dönebilseydim mimari ilgimi çekerdi. yollarını öğretiyor bize. Fotoğrafa ilk Fotoğrafın getirdiği heyecanı hayatına başladığım günden beri bir şey fark ettim. sığdıramayan İzzet Keribar, hayattan Fotoğraf çekerek insanların sevgisini kareleri yakalamayı kazanabiliyorsunuz. Fotoğrafçılık size sürdürüyor. 1936 birçok kapı açıyor. Farklı çevrelerden yılında İstanbul’da dostlar ediniyorsunuz. doğan Keribar, 1957’de Dünyaya vizörden bakmak nasıl bir askerliğini yapmak için duygu? gittiği Kore’de sürekli Beni sonsuz heyecanlandırıyor. Her fotoğraf çekerek, fotoğraf çekişimde imtihana girmiş gibi tekniğini, deneyimini geliştirmiş. hissediyorum. Seyahate gittiğimizde Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca, herkes tarihi mekânlar Almanca, İtalyanca, hakkında bilgi edinmek için İspanyolca ve Rumca bilen Keribar, Kendisini ‘fotoğrafçı’ rehber olsun istiyor. Bir rehberi dünyanın çeşitli diye tanımlayan usta fotoğrafçının dinleyecek kadar vakti kentlerinde fotoğrafla iletişimini kuruyor. İzzet Keribar, daha olamaz. Rehberin yerine yerle ilgili Kendini tanıtırken büyük mutlulukları ve gideceğim kitapları okuyup araştırırım. fotoğraf sanatçısıyım demiyor heyecanı aramaya Dünyaya vizörden bakarken transa girmiş “fotoğrafçıyım” diyor devam ediyor. durumdayım. Fotoğrafı “usta” fotoğrafçı. yaşamanız için onu Siyahbeyaz kareleri hissetmeniz gerekir. Akşam kovalamış önce; yağmur, yatmadan önce iyi ki yarın kar demeden fotoğraf fotoğraf çekeceğim diyorum. yolculuğunu sürdürmüş. Sağlığım müsaade ettiği süre Kim bilir kaç kez gidip içinde deklanşöre dokunmayı geldi parmağı sürdüreceğim. deklanşöre, objektifi kaç insanın, kaç şehrin, kaç ülkenin üzerine odaklandı. Fotoğrafın Fotoğraf sanat mıdır, getirdiği heyecanı yoksa tarihi belgeleyen bir aramaya devam ediyor, unsur mu? daha büyük mutlulukları Sanatçılığın ilk vasfı yakalamak, gelişimlere yaratıcılık ve kalıcı olması. ve değişimlere tanıklık Yapılan şeylerin bir bölümü etmek için. 72 yaşında sanat olarak kalacak bir şövalye, ekselans, bölümü ise yok olacak. Kendi uluslararası fotoğrafçı fotoğraflarımda o seviyeye ödülü ve İFSAK`ın onur ulaştığımı sanmıyorum. Çok iyi üyesi. Ama o “fotoğrafçıyım” diyor, gözlemciyim, iyi açılar bulabiliyorum, sanatçılığı ‘sanatçı’ olanlara bırakarak. teknik konusunda 10 yıldır ders veriyorum en iyilerinden biri olabilirim. Ama yaratıcı olduğumu düşünmüyorum. Kendimi tanıtırken fotoğraf sanatçısı demiyorum Fotoğrafın hayatınızdaki yeri nedir? “fotoğrafçıyım” diyorum. “Ne kadar iyi bir Doğuştan sanata yöneliğim. Hayatım gözün var” diyorlar. Bu sanatçı olmakla boyunca ticaret yaptım, hiçbir zaman aynı şey midir? Kalıcı olan, zihnimizde iz tüccar olamadım. Belki antikacı, tarihçi ya bırakan, bir ok gibi delip geçen fotoğraflar da mimar olabilirdim ama tüccarlık için kesinlikle sanattır. Öyle fotoğraflar vardır ki yaratılmamışım. Fotoğrafçılık size bir şeyi aradan kırk elli yıl geçtikten sonra bile mükemmel hale getirmeniz için çaba sarf unutamazsınız. Sanat kalıcı olan ettiriyor. Devamlı olarak özveri, sevgi ve güzelliklerdir. Günümüzde sanatla uğraşan yetenekleriniz birleşince bir aşama kişiler var. Fakat sanatla uğraşan herkese kaydedebilirsiniz. Fotoğraf hayatımız de sanatçı diyemeyiz. boyunca daima daha iyiyi üretmenin KALICI OLMAK TRANSA GİRMİŞ GİBİ hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle