19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ 7 İstanbul’da hayal bile kuramıyor insan! Elveda Rumeli’de Fatma adında 5 çocuklu bir kadını canlandıran Şebnem Sönmez, Makedonya’ya gidince ne kadar yorulduğunu anlamış. Başka bir ülke, başka bir toprak... İlişkiler sıcak, insanlar yakın... Kızı rolündeki Esra’ya âşık Şebnem Sönmez. Cep telefonuna kaydettiği kız çocuğunun resmini gösterirken “Canım hep onu çekiyor, onun vahşi ve büyük bir ruhu var. Kuvvetli, gururlu, pis ve acayip bir kız. Allah’ım ne kıymetli bir ruh” diyor ve ekliyor: ‘6 yaşındaki kızdan 10 ayda neler öğrendim. Bu dünyada Esra diye bir şey varmış.’ Bankacılar tiyatro sahnesinde Müdüründen memuruna 55 HSBC çalışanının sahnelediği Carmen Orient, yarın Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak. Artık pek çok şirket çalışanlarıyla birlikte projeler üretiyor ve hayata geçiriyor. Yoğun çalışma temposundan biraz olsun sıyrılmak ve de ekip ruhunu güçlendirmek için işverenler çalışanlarını çeşitli sosyal aktivitelere ZUHAL yönlendiriyor ya da farklı eğlence AYTOLUN birlikte türlerine yöneliyorlar. Bir yandan sosyal sorumluluk projeleri geliştirirken bir yandan da yemek kurslarına, doğa gezilerine katılıyorlar. Böylece hem faydalı işlere imza atıp hem eğlenen çalışanlar birbirine daha da kenetleniyor, motivasyonları güçleniyor. HSBC, bu ekip ruhunu sanatla birleştirenlerden. Herkes bankacılığı sıkıcı bir meslek gibi görse de HSBC çalışanları hem eğlenmekten hem de proje yürütmekten geri kalmıyor. Geçen yıl tiyatro sahneleyen ekip bu yıl da dansa el attı. Geçen yıl sahnelenen oyunun başarısıyla kendine güveni gelen banka çalışanları 5 aylık bir süreçte haftasonları beşer saatlik çalışmanın sonucunda Carmen Orient’i sahneye koyuyor. Dünyada birçok kez farklı yorumlarla sahnelenen Carmen’i, HSBC ‘Dünyanın Yerel Bankası’ sloganından hareketle yerel dans ve müzik motifleriyle yorumlamayı tercih etmiş. O yüzden de gösterinin ismi Carmen Orient. Genel sanat yönetmenliğini Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden Apo Kaya’nın yaptığı gösterinin koreografisi İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan Pınar Ataer’e ait. 33 kadın, 7 erkek dansçıya 15 kişilik orkestra da canlı olarak eşlik ediyor. Müzik yönetmenliğini ve orkestra şefliğini İstanbul Teknik Üniversitesi konservatuar öğrencisi Fırat Haznedaroğlu’nun yaptığı gösterinin proje koordinatörü bankanın Bireysel Kredi ve Risk Yönetimi müdür yardımcısı Barış Coşkuner. Grafik tasarım ve koordinatör yardımcılığını Kurumsal İletişim departmanından Bilge Soysal yapıyor, fotoğrafları Bilgi Teknolojileri departmanından Erdoğan Şengezer ve Bireysel Direkt Bankacılık biriminden Gökmen Coşar çekiyor, ışık uygulamada ise Merkezi Operasyon’dan Cenk Yarkın ve Yeniköy Şubesi’nden Nihat Cenik görev alıyor. Dansçıların ise tamamı banka çalışanlarından oluşuyor. “İnsanları, sanatın, mutluluğun ütopik dünyasına taşıyabilmek”… Şebnem Sönmez’in belki de kurduğu tek düş. O, aşksız yaşayamayan, şen, şakacı, mükemmeliyetçi ve asla yerinde duramayan bir kadın. Nitelikli ve yetenekli bir oyuncu üstelik… Her ne kadar nemrut olduğunu söylese de siz ona aldırmayın. “Birinin kalbinde aşk varsa ve gerçekten aşk ile doluysa, o ALPER dünyaya kalbini sunmak zorundadır” TURGUT diyen bir insanı kim sevmez ki… Makedonya’da çekilen ve hayli ses alperturgut.blogcu.com getiren “Elveda Rumeli” dizisinde Fatma adında 5 çocuklu bir kadını canlandırıyorsunuz. Yurtdışında oyunculuk yapmak nasıl bir deneyim? Elveda Rumeli’nin yönetmeni Serdar Akar, benim 20 yıllık arkadaşım. Bugüne dek ortak bir projede yer alamamıştık. Dizi enteresan bir deneyim. Aslında beni hikâye kadar karşılığında hissettiğim şeyler de ilgilendirdi. İçtenliği, kastın güzelliği… Ayrıca başka bir ülkede, başka bir topraktasın. Orta Avrupa’nın o bildik soğukluğu, Avrupalının kendine özgü mesafesi yok. Her şey yeterli ölçüde var. İlişkiler sıcak, insanlar yakın… Manastır (Bitola) adeta ikinci vatanım gibi oldu. 10 ay boyunca orada kaldım. Sadece Cuma günleri uçakla İstanbul’a geliyordum, İÜ Devlet Konservatuarı‘nda (aynı okulu dördüncü denemesinde kazanabildiğini hatırlatalım) ders vermek için... Sonra Pazar günü geri dönüyordum. Tabii ki zor oluyordu. Dizi gelecek yıl da sürecek. Ağustos ayı başında Makedonya’ya giderim, Eylül’de çekimlere tekrar başlarız. Büyük kentin hengâmesinden Makedonya’nın sessizliğine… Uyum sağlamak kolay oldu mu? İstanbul’da hep bir yerlere yetişme haliyle geçiyor ömür… Ah onu kaçırdım veya bugün ne yapacağım telaşı… İnanın, hayal kuramıyor insan. Akıl, fikir bir sürü şeye kayıyor. Ve benim yaptığım iş, yüzde yüz konsantrasyon istiyor. Makedonya’ya gidince ne çok yorulduğumu anladım. Bunun dışında çok zorlandığımı söyleyemem. Gece hayatını pek sevmem. Müdavim değilimdir. Dizi çekimi dışında neler yapıyorsunuz, nasıl geçiyor zaman? Her bir bölüm için 5 gün çekim yapılıyor. Boş zamanlarım ise dil çalışmalarıyla geçti. Ortalama 8 saat çalıştım. İngilizcemi ilerlettim, Makedonca öğrenmeye çalıştım. Üsküp’teki Türk tiyatrosundan Zeki Sipahi, hepimizin dil koçluğunu yapıyor. Kendisi 60 yaşında ve tam 40 yıllık oyuncu… Sonra Kosova’yı ve Manastır’da Atatürk’ün okuduğu okulu gezdim. Manastır’da güzel bir Makedon tiyatrosu var. Ve her ay bir festival yapıyorlar. Anlayacağınız sanat açısından çok renkli bir kent. Manastır bana 1970’nin Ankara’sını hatırlatıyor. Otelde kalmak yerine kiralık eve çıkmışsınız? Ben asla otelde kalamam. Ev benim için çok ama çok önemli. Makedon güzeli Divna ve kocası İgor’un evlerini kiraladım. Ailenin çok şeker iki kız çocuğu var. Müzik arşivim, kitaplarım, hepsi orada… Fatma nasıl bir karakter? Bizler köyde yaşayan basit bir aileyiz. Fatma’nın hayatla ilişkisi mecburen doğayla sınırlı… O, en fazla 150 kelimeyle konuşacak. Vurgu ve melodi çok önemli... Anlatma isteğine ise atasözleri, deyimler ve büyüklerinden kalanlar yardım edecek. Şebnem Gerisi mimik ve jest… O kendi iç dünyasını Sönmez ve büyütmek zorunda. Köylü insan nasıl konuşuyor? İşte ben buna özen gösteriyorum. Alper Turgut ... Fatma öncelikle bir anne ve kadın… Sert ve otoriter… İçindeki sevgiyi ve şefkati göstermeyi bilmiyor. Ve tanrıya inancı büyük… Yalnızca sevdiklerini korumak istiyor. Fatma’nın çocuklarıysa geleceği temsil ediyorlar. Okuyorlar, öğreniyorlar ve öyle büyüyorlar. Onlar gelişecek, ben geride kalacağım. Boynuz kulağı geçecek, Fatma daraldıkça daralacak. ÂŞIĞIM BEN OYUNCULUĞA... Sizinle çalışmak zor mu? Benimle çalışmak hem çok kolay hem de çok zor. Karşımdaki çalışkan, ekip ve partner iyiyse sorun yok. O vakit dünyanın en kolay oyuncusuyum. Değilse mahvederim. İşimde mükemmeliyetçiyim. Aşığım ben oyunculuğa… Film ve tiyatro, benim için çok değerli. Ve yaptığım işin bir anlamı olmalı. Beni doyurmayacaksa her zaman olmak zorunda da değil. Elveda Rumeli’de eşiniz Sütçü Ramiz’i canlandıran Erdal Özyağcılar, yetenekli ve usta bir aktör… Birbirinizi anlamanız kolay oldu mu? Erdal Özyağcılar’ın benim yaşım kadar tecrübesi var. Gerçeği söylemek gerekirse, diziye ilk başladığımızda zorlandım. Çünkü stilini bilmiyordum. O her şeyi yüzde yüz kafasında tamamlamıştı. Sonra o da bana güven duydu. Yol gösterdi, çok rahatlattı. Üstüne üstlük benim sözümü de dinledi. Benim için deneyim her yeni işte sıfırlanır. Çokbilmiş oyuncu itici bir şeydir. Ama iyi, yetenekli ve huysuz oyuncuları da severim. İyi oyunculuk demişken bu farklı bir meziyet olsa gerek… Ya iyi ya da kötü… Ortadan, vasattan nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmedim. Ben işimin derdindeyim. Yolumda gidiyorum ve çıkmaya hiçte niyetim yok. Ne kadar iyi oyuncu olursanız olun sonunda heykeliniz dikilmeyecek. Oyuncu devrimci değildir ki… Halk sizi komik rollerinizle hatırlıyor. Oyuncu açısından komedi ile dram arasında bir fark var mı? Komedi, dram yok öyle bir ayırım… Oyuncu asla kendini sınırlamamalı… Sınırlamak, sanatın yollarını kısaltmaktır. Gülerken ağlayabiliyoruz veya tam tersi durumlarla da karşılaşabiliyoruz. Örneğin cenazede kan ağlarken arka sıradaki bir dedikoducu sizi güldürebilir. Oyunculukla kendinizi yeteri kadar ifade edebildiğinizi düşünüyor musunuz? Aslında birbirimizden farkımız yok. Hepimiz kendimizi ifade etmek için yaşıyoruz. Oyuncu, doktor veya başkası, bir şekilde kendini anlatmak isteyecektir. Eğer anlatım arzusuyla doluysanız, insanları anlamaya ve onları olduğu gibi kabul etmeye de mecbursunuzdur. İnanıyorum ki; herkes biriciktir. Büyük laflar edemem, yazar veya filozof da değilim. Ancak insanları benim ütopya dünyama taşımak istiyorum. İğnelemek ve oraya doğru yöneltmek… Sanatın hüküm sürdüğü bir dünya, herkesin yaptığı şeye büyük bir sevgiyle sarılacağı bir dünya özlemim var. Düşünün, yanımda şahane insanlar olacak. Bu tam manasıyla bir heyecan… Kendi hayalim bu, dünyadaki amacım bu. Bir de şunu düşünüyorum. Hiç bilmeyecek olsam da; Maraş‘ta bir adam, beni TV’de izleyip, “yahu kadınlar, ne kadar acı çekiyor” diye karısını kucaklıyorsa tüm dileklerim gerçekleşmiş demektir. Sizinle tiyatro ve diziler aracılığıyla sıkça karşılaşabiliyoruz. Neden sinema konusunda aynı durum geçerli değil? Teklif yok, gelen senaryolara da benim karnım tok. Aynı yerden, aynı şeyleri ifade eden, kısır ve içeriği olmayan roller öneriliyor. Böyle olacaksa hiç olmasın. Bugüne dek “Deniz Bekliyordu”, “Abdülhamit Düşerken”, ilk “Vizontele” ve “Döngel Karhanesi” nde rol aldım. Son olarak “İyi Seneler Londra” filminde hıçkırık kadar bir rolüm vardı. Tamamı 1,5 saniye sürdü. Ama çok anlamlı ve çok dişi bir roldü. Üstelik hem filmin yönetmeni iyiydi hem de kadrosu güzeldi. O yapımda yer aldığım için mutluyum. Aşk oyuncunun gıdası mıdır? Hiçbir dine inanmıyorum. Ancak tanrıya ve aşka inanıyorum. Hayat bence ikisi demek... Ve her ikisi de insanın insan olma halini sahicileştiren büyük olgular. Yoksa kimsenin rengi olmaz, inancı olmazdı. Bunun yanı sıra hep aşığım ben. Onsuz hayatta kalamam. Bir tarafım yoktur ve her yer ıssız ve soğuktur. Benim kitabımda, aşk yeniden ölüm ve yeniden doğum demek… Kesinlikle yaşam demek değil. Acı olmak zorunda hiç değil. İnsan her halini duyumsamalı… Birinin kalbinde aşk varsa ve gerçekten aşk ile doluysa, o dünyaya kalbini sunmak zorundadır. Belki böylelikle birileri bilir nerelerde kaybolacağını… Bir misal vereyim; benim kafamda yer etmeyen bir düşünce var. Aksine birisi bunu savunuyor ve öyle yaşıyor. Ben, o mertliğe, o sahiciliğe âşık olurum. Böyle düşündüğüm ve hissettiğim için arkadaşlarım “karaktersiz” gibi bir yafta bile yapıştırmışlardı bana… Olsun, fark etmez. Haklı olduğumu biliyorum. Çünkü ona gitmiyorsan, başka bir dünyada kaybolmaktan da korkuyorsun demektir. Aşk her şeye duyulabilir. (Bana cep telefonuna kaydettiği kızı rolündeki Esra’nın fotoğrafını gösteriyor) Esra 6 yaşında, bir köylü kızı, oralı... Canım hep onu çekiyor, onun vahşi ve büyük bir ruhu var. Kuvvetli, gururlu, pis ve acayip bir kız. Allah’ım ne kıymetli bir ruh. Bir bilseniz, 6 yaşındaki kızdan 10 ayda neler öğrendim. Bu dünyada Esra diye bir şey varmış. Son soruya geldik. Makedonya’da yaşabilir misiniz? Orası el değmemiş bir yer. Ancak ben her yerde yaşayabilme ihtimalini daha çok seviyorum. GELİRİ LÖSEV’E Projenin koordinatörü Coşkuner, bu tür projeleri yaklaşık 2 yıldır yaptıklarını ve çalışanlardan yoğun talep aldıklarını dile getiriyor. Sanmayın ki çalışanlar yoğun bir haftanın ardından haftasonu farklı planlar yapıyor. Yine çalışma arkadaşlarıyla birlikte, ciddi bir vakit ve emek harcayarak birşeyler üretmeye çalışıyorlar. Yalnızca mesai arkadaşları da değil, diğer şubelerdeki çalışanlarla da vakit geçirerek farklı paylaşımlar kazanıyorlar. Hem boş zamanlarını değerlendiriyor, hem de ekip ruhunu, topluluk önündeki ifade yeteneklerini geliştirerek kişisel gelişimlerine katkı sağlıyor çalışanlar. Coşkuner, yoğun ve kimi zaman stresli geçen çalışma yaşamını bu tarz projeler sayesinde eğlenceli bir hale getirdiklerini söylüyor. Ayrıca gösterinin geliri LÖSEV’e bağışlanarak sosyal sorumluluk alanında önemli bir adım da atılıyor. Yarın Mustafa Kemal Kültür Merkezi (MKM)’de sahnelenecek oyun için Coşkuner, Anadolu’da bulunan personelin talepleri doğrultusunda turneye de çıkabileceklerini söylüyor. Tabii bir sonraki projeye kadar. Şimdilerde önümüzdeki yıl için farklı bir proje çalışmalarına başlamışlar bile. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle