22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 5 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ Deklanşöre reyting Yurtdışında başlı başına bir sektör olan set fotoğrafçılığı, ardı ardına açılan kamera arkası karelerden oluşan sergilerle giderek ülkemizde de bir meslek kolu haline geliyor. Sette çekilen fotoğraflar sahnelerdeki çerçeve içlerini doldurduğu gibi dizilerin, sinema filmlerinin tanıtımını da sağlıyor. Setteki ekip arkadaşlarını rahatsız BERİL etmeden çalışan set fotoğrafçısı, çektiği kareleri şapkalarda, bardaklarda, dizilerin ZAMAN tişörtlerde, fanlarının açtığı sergilerde imzasız görebiliyor. Reytingi yüksek dizide çalışan set fotoğrafçısının fiyatı artarken, reyting almayıp yayından kalkan dizide çalışanı ise uzun ve yorucu iş bulma maratonu bekliyor. Her set işçisi gibi sendikasız, sigortasız çalışan set fotoğrafçılarından Alptekin Öztürk, Çetin Keçeci ve Onur Aykutlu ile konuştuk. çekim şartları, sokaklarda karanlıkta yemek yemek, bazen kar, bazen çamur, uykusuzluk ve yorgunluk gibi tüm ekibi zorlayan şartlar, beni de zorluyor. Gelişmekte olan bir ülkeyiz, fakat içinde bulunduğumuz sektörde bir hayli acımasızca yaşanıyor. Sette çalışmak, kişisel portfolyom için büyük kazanım. Bu iş sayesinde maddiyat ve yeteneksel kazanımların dışında ünlü yönetmenler, hayran olduğum yazarlar, oyuncular, Deniz Gezmiş’in babası gibi özel insanlarla tanışma, haklarında bilgi sahibi olma fırsatı buldum. Türkiye’de bu tür prodüksiyonlar genelde yarı hobi, yarı iş gibi yürütülmekte. Ne doğru dürüst sendika var; ne de çalışanların haklarını savunan yapımcılar. Reytingi yüksek dizilerde çalışmak bazen yeni iş imkanları sağlasa da çalışanın yükselen fiyatı yüzünden tercih edilmemesine de neden oluyor. Yüksek reyting fotoğraflarınızı tişörtlerde, şapkalarda, bardaklarda bile görmenizi sağlıyor. Ben sergi açmayı düşünmedim ama adıma ve çalıştığım dizilerin fan grupları, internet sitelerinde sergiler düzenliyor. Fikrim değişmezse uzun vadede set fotoğraflarından oluşan bir albüm çıkarmak istiyorum. Yorucu sezon bittiği için şimdilik görüşmeler devam ediyor. Bir aksilik olmazsa Temmuz’da yönetmenliğini Tomris Giritlioğlu’nun yapacağı sinema filminde çalışamaya başlayacağım.” Şu anda Yol Arkadaşım dizisinde set fotoğrafçılığı yapan Çetin Keçeci, 2004’ten beri sektörde. Üniversite yıllarında fotoğrafa ilgisi artınca fotoğrafçılığı meslek edinmiş. Yağmur Zamanı, Fedai, Kaybolan Yıllar, Tatlı İntikam dizilerinde çalışan Keçeci, “Önemli olan sahneyi anlatabilecek bir kareyi yakalayıp çekmek, çünkü çektiğim kare filmin tanıtımında kullanılacak. Çektiğim kareler ‘hatıra fotoğrafı’ değil. Fotoğraflar tamamen tanıtım için çekiliyor” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çekilen filmin sesli ya da dublajlı olmasına göre set fotoğrafçısının çalışma sistemi değişiyor. Yönetmen kayıt komutunu verdikten sonra kayıt sırasında hatta kayıt bittikten sonra bile sürekli vizorde olan gözüm fotoğraf çekmeye devam ediyor. Çalışma zorluğuna gelince setin kurulduğu yerde kendime yer bulmak bazen çok zor oluyor. Kamera yanında durmak ya da durmamak; her zaman temkinli olmak; ışık önünde gölge yapmamak gibi bir çok detaya da dikkat etmem gerekiyor. Sette çalışırken insanın gecesi gündüzü birbirine giriyor. Yapım şirketi sizden memnun olursa ve reyting de yüksekse uzun soluklu çalışabiliyorsunuz. Ama yayından kalkan bir diziden sonra iş arama süreci uzun ve yorucu olabiliyor. O zaman da set çekmeden başka tarz fotoğraf çekimlerine yönelip hayatı kazanmaya çalışıyoruz. Set fotoğrafçılığına bu ülkede önem verilmiyor. Fakat tanıtım açısından en önemli kareleri set fotoğrafçıları çekiyor. Sahne fotoğrafları röportajlarda kullanılıyor, dergilerde gazetelerde çıkıyor. Ama bazen imzasız yayımlanması gibi sorunlar da oluyor. Set fotoğraflarından oluşan bir sergiye sıcak bakıyorum. Benimki hala bir düşünce ama tabi ki sergiler açılmalı, yapılan işler herkesle paylaşılmalı. Şu an ‘Yol Arkadaşım’ setinde çalışmaktan çok keyif alıyorum. Dizinin atmosferi, senaryosu, oyuncuları, tüm ekibiyle çok keyifli bir set.” ayarı Ciltteki izlere lazer tedavisi Yüz başta olmak üzere bedendeki tüm izler, insanları psikolojik olarak yıpratıyor. Özellikle yok edilmesi zor olan sivilce izleri bir ömür boyu taşınabiliyor. Doç. Dr. Gonca Gökdemir fraksiyonel lazerin bu izlerin tedavisinde kullanılan yeni bir yöntem olduğunu belirtiyor. Tedavisi eksik kalmış sivilcelerin ciltte leke, çökme ya da çıkıntı oluşturabileceğini belirten Gökdemir, bunların da pürüzlü bir görünüme yol açtığını kaydediyor: “Bu tür izler genellikle yüz bölgesindedir. Bir kez iz oluşmuş ise tedavisi oldukça güçtür. Çünkü deri yenilenmesi yavaştır. Ciltte iz olması ise kişinin sosyalleşmesini engeller, kendine güvenini azaltır ve psikolojik sorunlara neden olur. Sivilcelerin kendiliğinden geçmesini beklemek ya da reçetesiz ilaç ve benzeri karışımları kullanmak sivilceleri daha da kötüleştirecektir. Dermatoloji uzmanlarına ulaşarak tedaviye başlamak en doğru yaklaşımdır.” Doç. Dr. Gonca Gökdemir, fraksiyonel lazerin başta sivilce izleri olmak üzere yara, yanık ve ameliyat izleri, gebelik çatlaklarının ve melasma adı verilen ciddi lekelenmelerin tedavisine yeni bir yaklaşım olduğunu belirtiyor. Gökdemir, bu yöntemle, cildin kusurlu alanlarını derinlemesine ama kontrollü bir şekilde etkileyerek izlerin azaltıldığını veya küçültüldüğünü ifade ediyor: “Yüzeyden gönderilen topluiğne ucundan küçük lazer ışınları, derinin istenilen alt tabakalarına ulaşarak, iz görünüm yol açan bozuk bağ dokusunu tahrip eder ve beraberinde genç ve sağlıklı doku oluşumunun başlamasını tetiklemiş olur. Yeniden oluşan kolajen ve örtücü epitel ciltteki izin yerini alır.” Uygulamadan sonra güneş yanığına benzer bir görüntü ortaya çıktığını kaydeden Doç. Dr. Gökdemir, ilk birkaç saat meydana gelen kızarıklığın ertesi gün yerini pembeleşmeye bıraktığını sonraki günlerde ise ince bir soyulma olduğunu kaydediyor. Gökdemir, genellikle 46 seans uygulama gerektiğini ve seans aralıklarının 1 ay olduğunu belirtiyor: “İşlem sonrası dönemde güneşten korunmak ve yüksek faktörlü güneş koruyucusu kullanmak gerekir. Fraksiyonel lazer sonrası, cilt daha parlak ve canlı bir görünüm alır. Cildin gerginliği artar, gözenekleri sıkılaşır. İnce izler azalır, derin izler yüzeyselleşir ve hafifler. Ciltteki renk ve ton farkları azalır.” (bilgi için: 0212 2302808, 0216 4162699) ÖZEL İNSANLARLA TANIŞMAK Hatırla Sevgili, Annem, Benim Annem Bir Melek, Erkekler Ağlamaz ve Zincirbozan’da set fotoğrafçılığı yapan 27 yaşındaki Alptekin Öztürk, sinematv eğitimi aldıktan sonra akademilerde eğitim asistanlığı yapmış. Kutup Ayısı Belgesel Yapımlar’da ve TV kanallarında belgesel kameramanlığı yaptıktan sonra bir arkadaşı vasıtasıyla yönetmen Cemal Şan‘la tanışmış. Böylelikle Mardin’de çekilen Aşka Sürgün dizisinin set fotoğrafçılığını yapmaya başlayan Alptekin Öztürk toplam üç sezondur set fotoğrafçılığı yapıyor. “Bu mesleğin bence en güzel tarafı settekilerden daha fazla inisiyatife sahip olmam. Mesela ben sabahları erken kalkmıyorum. Settekiler bir makine düzeninde çalışırken ben o makinenin nasıl çalıştığını gözlemliyorum. Çalışma saatleri yapımcı şirketle yaptığınız anlaşma karşılığında belirleniyor. Basınyayında yayımlanacak sahnelerin çekim tarihlerine göre bazen haftanın her günü, bazen de haftada bir gün çalışıyorum. Set fotoğrafçısının tek görevi doğru yerde bulunup doğru açıdan fotoğrafı çekmek. Bunun yanında TELİF ÖNCE FİRMAYA SONRA BİZE (üstte), (yanda), (altta). Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü’nde eğitimini sürdüren Onur Aykutlu 27 yaşında. Sekiz yıldır fotoğrafla ilgilenen, bir buçuk yıldır da Yapım firmasına bağlı olarak set fotoğrafçılığı yapan Aykutlu, şu an yayına girecek Son Ağa dizisi için çalışıyor. Sinekli Bakkal’da da çalışan Aykutlu oyuncularla bir arada çalışmaktan çok keyif aldığı için set fotoğrafçılığını meslek edinmiş. Onur Aykutlu, mesleğinin oyuncularla bireysel çalışmalar yapabilmesini sağlamasından memnun. “Set ekibinde hata payı en az set fotoğrafçısındadır. Bu yüzden diğer set çalışanları kadar yoğun olmuyorum. Oyuncuları gözlemleyip, ruh hallerini anlamaya çalışıyorum. Oyuncuların ruh hallerini bildikten sonra en iyi kareyi çekebilmem için sadece görmem yetiyor. Sette çalışma saati diye bir kavramın olduğunu sanmıyorum. Oyuncular ne zaman setteyse, biz de aynı zamanda oradayız. Çalışma saatlerinin uzun olması, kameranın önüne geçmeden, görüntüyü engellemeden, gölge yapmadan fotoğraf çekmek aslında kolay iş değil. Bir de çektiğim karelerin bölüm hakkında bilgi içermesi gerekiyor. Oyuncuların ayrı günler geldiği sahnelerde maniplasyonla bir aradalarmış gibi gösterdiğimiz durumlar da var. İçinde slayt gösterisinin olduğu bir sergi de ben açtım geçtiğimiz ay. Set fotoğrafçısı olmanız sanatçı olmadığınız anlamına gelmiyor. Kaldı ki; dizilerin fanatik grupları var; bu gruplar set içerisinde oyuncuya dair her kareyi görmek istiyor, basına yansımayan kareler de oldukça fazla, bu nedenle böyle sergilerin artacağını düşünüyorum. Çektiğim fotoğrafların telifleri önce bana, sonra firmaya ait. Seçtiğim kareler firma üzerinden basına gidiyor. Geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf stüdyosu projesini hayata geçirdik. Firmaya bağlı çalışıyor olsam da, diğer fotoğrafçılar gibi ben de freelance işler yapıyorum. Moda fotoğrafçılığı konusunda da kendimi ilerletmek istiyorum.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle