13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 5 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ Paris’te piliç keyfi Bursa’nın iskender kebabını seven bir kişi olarak, geçmiş yıllarda, o lezzeti nafile ararken hep hüzünlenir, kendi kendime sorardım: “Neden o tadı artık bulamıyorum, kebaplar mı, bozuldu, yoksa bana mı bir haller oldu?” Her ikisi de olabilirdi. İnsan yaşlanırken bir sürü melekesini yitirirken damağı da eskiyip tat alma duygusu da pörsüyebilirdi. Kimsenin de halinden şekvacı olmadığını görünce de, ikinci olasılığın daha güçlü olduğunu düşünüp bayağı üzülmeye başlamıştım ki, Bursa’da “eski garaj”ın hemen yakınında sokak içinde Cemil ve Cemal kardeşlerin “Uludağ Kebapçısı”nı keşfettim ve anladım ki, benim damağıma çok bir şey olmamış, meğer bozulan kebaplarmış, yoksa Uludağ Kebapçısı örneğinde olduğu gibi, eski enfes lezzetler sunulduğunda damak keyfi çıkarmaya amade bekliyormuş. Aynı duyguya, yine çok sevdiğim patlıcan hünkar beğendi yüzünden de kapıldım. Bir gün evde pişen bir beğendi yemeğinden sonra, damağımın hâlâ iyi hazırlanmış tada amade olduğunu bir kez daha fark ettim. Merhaba Yine bildik yine klasik bir Türkiye manzarası. Yaşanan olaylar malumunuz... Büyük bir hesaplaşmanın içindeyiz... Emekli paşalardan, işadamlarına, öğretim üyelerinden gazetecilere kadar iktidar muhalifi birçok isim sabaha karşı operasyonlarla gözaltına alınıyor... Ulusal Yargı Ağı Projesi’ne (UYAP) bir türlü uyarlandırılamayan iddianame ortaya çıktığı zaman suçlamaları da göreceğiz... İktidara yakın medya ve dinci basın gözaltına alınan isimleri ‘darbeci’olarak nitelendiriyor, gözaltına alınmasını istedikleri isimleri tek tek yazmaktan ve hedef göstermekten de çekinmiyor. Ülkenin hâlihazırda neden 12 Eylül darbecileriyle hesaplaşamadığına ise bir türlü değinilmiyor... (Marmaris’teki emekli paşa da bir sabah erkenden gözaltına alınır mı diye beklemek boşuna mı acaba?) Ergenekon adı verilen operasyonla açık bir hesaplaşma yaşanırken aynı günlerde Sıvas’tan gelen hesaplaşma çağrısı da umarız dikkate alınır. Bundan 15 yıl önce aramızdan kopartılan 35 insan, dönemin Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun söylediğinin aksine ‘cayır cayır’ yakıldıkları Madımak Oteli’nin önünde anıldılar. On binler bugün alt katı dalga geçermişçesine ‘kebapçı‘ olan otelin müze yapılması isteğini bir kez daha yinelediler... Yapılır mı? Hiç sanmıyorum... Neden mi? Vakit Gazetesi geçtiğimiz hafta Sıvas’ta yaşananları aklamak için Temel Karamollaoğlu’nu konuşturdukları bir dizi söyleşi yayımladı. Belki okumuşsunuzdur. Karamollaoğlu, şeriatçı kalkışmayı örtmek için müthiş bir çaba içine girmiş durumda. Ama söylediği bir şey var ki, otelin asla müze yapılmayacağını ortaya koyuyor... “Bunun arkasında bir grubun, CHP’nin desteği ile müze yapma tasavvurları, aslında Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülüktür. İstenmeyen hadiseler meydana gelmiştir, ‘bu tip hadiseler hep hatırlansın. Kin ve nefret yeşertilsin’ diye çalışılmaz.” Otelin müze yapılmasını en büyük kötülük olarak değerlendiriyor, insanlar yanarken itfaiyeyi bir türlü otele gönderemeyen Belediye Başkanı Karamollaoğlu... Karamollaoğlu ve onun gibi düşünenlerin anlamadığı çok şey var ki, bunlardan birisi de bu olay, otel müze olsun ya da olmasın hiçbir zaman unutulmayacak... Yüreklerdeki yangın sorumlular bulunana otel müze yapılana kadar devam edecek... İyi hafta sonları... ŞEKLİ TAVUK, AMA TADI DEĞİL Son zamanlarda canım fena halde tavuk istiyor, ama her tavuk yemeği denemesi hüsranla sonuçlanıyordu. Tavuklar şeklen tavuğa benziyorlardı, ama ya tatları? En sonunda dayanadım, eşime “Bari şu Balıkpazarı’ndan bir çiftlik tavuğu alıver de, bir kez olsun ağız tadıyla yiyelim” dedim. Balıkpazarından normalinin dört katı fiyata alınan “yem tavuğu(!)” da, diğerlerinden farklı değildi. Yıllık geleneksel Paris gezimden az önce, Galatasaray’dan büyüğüm Osman N. Karaca, kentin 5. bölgesindeki Atelier Maitre Albert’e gitmemi ve orada kümes hayvanları ızgara yememi salık verdi. Ben de kendisini dinledim. İyi ki de dinlemişim. Paris’te öyle bir piliç keyfi yaşadım ki... Tabii bu yaştan sonra hangi piliç keyfi olduğunu anlatmaya da fazla gerek yok. görebiliyorsunuz. Rotisseri Atelier Maitre Albert, artık damak tadını gittikçe yitiren ya da başka deyişle, damak tadı yalnızca faturası tuzlu mahallerle sınırlı kalmaya başlayan Paris’te ağız tadıyla yemek yerken faturanın canınızı fazla acıtmayacağını bildiğiniz mekânlardan biri. MİCHELİN’İN ÜÇ YILDIZLI ON AŞÇISINDAN BİRİ GUY SAVOY Atelier Maitre Albert artık sakalları ağarmış ve ünlü damak rehberi Michelin’in üç yıldızlı on aşçısından biri olan Guy Savoy’un markasını taşıyan Paris’teki üç restorandan biri. Burası tam anlamıyla bir rotisserie, yani ızgara evi. Paris’in beşinci bölgesinde Maubert meydanından Notre Dame kilisesine doğru giden yol üzerindeki Maitre Albert Sokağı 1 numaradaki eski binadan içeri girdiğinizde önce restoranın barı ile karşılaşıyor, sonra da girişin solundaki duvarında koca bir şömine bulunan salona geçiyorsunuz. Şöminenin karşısındaki duvar boydan boya dikey ızgara ile kaplanmış, orada jumbo karidesler, kuzu pirzolalar, domuz bacakları, sığır etlerinin dönmekte olduğunu görüyorsunuz. Tabii bir de tavuklar, ördekler yani kümes hayvanları. Tabii biz yaz mevsiminde gittiğimiz için, mönüde domuz eti yoktu. Salonun bütün masalarından açık mutfağı ve ızgara mahallini GELELİM PİLİÇ KEYFİNE Dilerseniz o gün neler yediğimize geçelim.Yemeğe başlamadan önce, iyi soğutulmuş iki kadeh Laurent Perrier şampanya tadabilirsiniz. Ama unutmayın bunun kadehi 15 Euro. Ardından antrelerde, ince milföy hamuruna sarılmış salyangoz ile “chipiron” dedikleri, yavru kalamarları aldık. Yavru kalamar, içine rizotto konularak dolma şeklinde pişirilmiş, salyangozlar nefisti. Ardından eşim, carre d’agneau dedikleri, kuzunun pirzola kısmından yapılan ama uzun kemiklerinin üstündeki etlerin de eklendiği güzel bir kuzu ızgara yedi, ben de çok özlediğim tavuğu çevirmeyi yedim.Tavuğun çiftlik tavuğu olduğunu ve orada çiftlik tavuğu dendiğinde, bizim Balıkpazarı macerasında karşılaştığımız tatsız sürprizle karşılaşmayacağınızı belirtmek isterim. Tavuk hem pişirilmesi, hem sosuyla mükemmeldi. Tabii belirtmek isterim ki, bir tavuk ızgaranın tadına varmak için, mutfağı gerçekten dünyanın en büyüklerinden biri olan Türkiye’den kalkıp taa Fransa’ya gitmek zorunda kalmak da insanı üzüyor. Biz bu yemeklerimizin yanında şişesi 40 euro olan Graves Guy Savoy içtik. Doğrusu pek de beğendik. Etlerden sonra eşim, çay soslu, greyfrut terini, (ezmesi) yedi, son derecede lezzetliydi, sosu da çok güzeldi. Bunu Türkiye’de ben de deneyeceğim, üstelik de onların nedense yapmadıkları bir şeyi de uygulayıp bu enfes tatlıyı nane ile süsleyip, tadı taçlandırarak... Tatlılar arasında, küçük kaplarda verilen mousse au chocolat (şokola mus) ile creme carameli de deneyebilirsiniz. Fiyatlara gelince şöyle, antreler 16 – 19 ızgaralar 20 – 29, tatlılar ise 10 euro. Şaraba çok dikkat edin! Çok çeşidi var ama kimileri çok pahalı. Bizim içtiğimiz Graves makuldü. Tabii o fiyata o kalitede şarabı, bizim ortalama yerlerde bile içemezsiniz. Bana bu güzel yeri salık verdiği için, Osman N. Karaca’ya teşekkür ederken ben de Atelier Maitre Albert Restaurant Guy Savoy’u size tavsiye ederim. Atelier Maitre Albert Restaurant Guy Savoy 1,rue Maitre Albert Paris 5 em 75005 Tel: 01 568130 01 Fax: 01 53 10 83 23 Taştaki Türklerin izinde Tarih boyunca Türklerin farklı coğrafyalarda bıraktıkları izlerin peşine düşen Servet Somuncuoğlu’nun “Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler” kitabı yayımlandı. Halen TRT İstanbul Televizyonunda prodüktör olarak çalışan Somuncuoğlu, Rusya’nın farklı bölgelerinde, Moğolistan, Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye’deki çeşitli kentlerde kayaların üzerindeki izlerden Türk uygarlıklarına dair bir çalışma yapmış. 550 sayfaya yaklaşan ansiklopedik çalışmanın büyük bölümünü Somuncuoğlu’nun ziyaretlerinin belgesi niteliğindeki fotoğraflar oluşturuyor. Aynı zamanda tarihe tanıklığın belgeleri anlamına gelen kayalar üzerindeki çizimleri gösteren resimler, dört yıllık bir çalışmanın sonucu olarak biraraya gelmiş. Somuncuoğlu, Türklerin Orta Asya’ya dayanan tarihinden bugüne bir sürekliliğin ve hareketliliğin belgelerini derlemiş. Taşlardaki çizimlerde mistik damgalar, göksel yolculuğa çıkan atlar ile uçan arabalar ve hayvan kılığına giren insanlarla, insan kimliğine bürünen hayvanlar gözleniyor. Bu coğrafyalarda rastlanan taşlardaki ortaklıkların tarihsel bir sürekliliğin kanıtı olduğu öne sürülüyor. Fotoğraf çalışmalarına kesintisiz devam eden Somuncuoğlu Rusya, Çin, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan’da çekimler yaptı. Somuncuoğlu’nun dört yıl boyunca 150 bin kilometre yol katederek 138 günlük saha çalışmasının sonucunda ortaya çıkarttığı “Karlı Dağlardaki Sır” programı da TRT’de yayımlandı. Ayrıca Anadolu Çiçekleri, İnsan Anadolu, Şimdi Dem Zamanı, Dumanda Yaşamak, Tanrı Dağlarından, Krater Gölleri ve Türk Dünyasının kültürel, doğal ve tarihi zenginliklerini içeren konularda fotoğraf projeleri de sürüyor. Servet Somuncuoğlu, 19882004 yılları arasında TRT İstanbul Radyosu’nda prodüktör olarak çalıştı ve Günle Gelen, Günün İçinden, Müzikli Edebiyat, Yeni Bakışlar, Türkülerle Yaşamak, Aşkın Has Bahçesinde, Tarihte Yolculuk ve Tarihin Büyük İhanetleri programlarını hazırladı. Metin yazarlığını ve fotoğraf çekimlerini Servet Somuncuoğlu’nun yaptığı “Taştaki Türkler” adlı çalışmanın danışmanlığını Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, görsel yönetmenliğini Behiç Eren yapmış. AZ Yapı İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş.’nin katkılarıyla basılan kitabın sunuş yazıları arasında şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Cevdet Erdem’in yazısı bulunuyor. Yine sunuş yazıları arasında Bedreddin Dalan, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Prof. Dmitriy D. Vasilyev (Rusya Bilimler Akademisi, Şarkiyatçılar Derneği Başkan Vekili), Sencer Divitçioğlu, Özcan Yüksek, Ersin Alok gibi isimlerin konuyla ilgili değerlendirme yazıları yer alıyor. Daha sonraki bölümlerde ise, Sibirya’dan Anadolu’ya Türklerin izlerini taşıdığı söylenen kayalarıntaşların fotoğrafları yer alıyor. Sırasıyla, RusyaSibirya, Moğolistan, RusyaNovosibirsk, Rusya Altay Özerk Bölgesi, Rusya Hakasya Bölgesi, Rusya Tuva Bölgesi, Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Türkiye’de çekilen fotoğraflarla tarihte Türklerin izi sürülüyor. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle