22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? İnan Temelkuran’ın yönettiği Made In Europe filminin 18 erkek oyuncusu, Altın Koza’da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı. Oyuncular arasında Teoman Kumbaracıbaşı, Yolanda Rincon, Josue Naval ve Ruhi Sarı yer alıyor. Film aynı gecede Madrid’te, Paris’te ve Berlin’de yoğunluklu olarak Türk göçmenler arasında geçen ancak diğer uluslardan insanların da işin içine girdiği üç öyküden oluşuyor. Öyküler ABD’nin Afganistan’ı işgal ettiği gece yaşanıyor İşgal haberinin her bölümde televizyon haberlerinde verilmesiyle öyküler arasında zaman birliği sağlanmaktadır. İzleyici, Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun küçük bir örneklemesini oluşturan gruplarda göçmenlerin dünyasının şizofrenik doğasını izlerken, Avrupa’da yaşayan “insanlar” olduklarını hatırlar. ? Made In Europe Ataru Oikawa’nın yönettiği Lanetli Ruhlar (Apartment 1303) adlı filmde Noriko Nakagoshi, Eriko Hatsune, Yuka Itaya ile Naoko Otani oynuyor. Bazen muhteşem manzaralı, fiyatı uygun ve güzel bir ev bulmak, şanstan çok lânet getirebilir. 1303 no’lu daireye taşınma gafletine düşenler, kanlı ve karanlık bir tarihe sahip olan evin geçmişiyle yüzleşecek ve aynı felâketi kendileri de yaşamaktan kurtulamayacaklardır. Bu evin trajik hikâyesini çözmeden bu lânetten kurtulmak ise asla mümkün olmayacaktır. Hana Makhmalbaf’ın yönettiği filmde Abbas Alijome, Abdolali Hoseinali ile Nikbakht Noruz rol alıyor. Utanç (Buda as Sharm Foru Rikht – Buddha Collapsed Out of Shane Le Cahier), San Sebastian’da Jüri Özel Ödülü, Roma’da ise Unicef Özel Mansiyonu’na lâyık görüldü. Bamyan’da geçen ve amatör oyuncularla çekilen filmin kahramanı altı yaşındaki Baktay’dır. Baktay’ın tek isteği okula gitmektir, ancak bu yolda, yoksulluk ve savaş oyunları oynayan oğlanlar gibi çok güçlü engelleri aşması gerekecektir. Gregory Hoblit’in yönettiği Öldür.com’da Diane Lane, Billy Burke, Colin Hanks ile Mary Beth Hurt oynuyor. FBI Özel Ajanı Jennifer’ın çok farklı ve ilginç bir görevi vardır. Jennifer, özel hayatıyla işi arasındaki dengeyi sağlamak için çok sıkı çalışmaktadır. Her gece çalışma arkadaşı Griffin ile birlikte FBI’ın Portland’daki bürosundan internete girerek kredi kartı dolandırıcılarının, manyakların ve diğer cinsel sapıkların izini sürer. Suç işlemek amacıyla faaliyete başlayan yeni bir web sitesiyle ilgili ilk duyumu alan iki ortak siteyi izleme altına alırlar. ? Lanetli Ruhlar ? Utanç ? Öldür.com Yeni bir ajan kimliği: Jason Bourne Jason Bourne kimdir? Belleğini yitirmiş, hiçbir şey anımsamayan, onu ortadan kaldırmak için profesyonel tetikçilerin, katillerin kovaladığı, sürekli kaçan Jason Bourne, yeni varoluşçu CIA ajanı tiplemesidir. 2001’de yaşamını yitiren casus romanlarının ustası Robert Ludlum’un 198090 yıllarında kaleme aldığı üçlemenin (The Bourne Identity, The Bourne Supremacy, The Bourne Ultimatum) ana karakteri Bourne, klasik ajanlara, casuslara hiç ASLI benzemez. Doug Liman ve Paul tarafından sinemaya SELÇUK Greengrass uyarlanan üçleme uluslararası önemli bir başarı kazandı, üstelik James Bond’un ününü geride bıraktı. Jason karakterinin herşeyi belirsizlik üstüne kuruludur. O, silah sapkınlığı olmayan, maço olmayan bir aksiyon kahramanıdır. Çevresine alışılmadık bir kara bulut, hüzün yayar bu da onu örselenebilir kılar. Bu kırılgan yapılı ajan aynı zamanda içinde acımasızlığı da barındırır. Soğukkanlılıkla adam öldüren Jason boğazına dek şiddete batmıştır, kendisiyle hiç barışık değildir, aydınlık ve karanlık arasında bocalamaktadır, bir an önce aydınlığa ulaşmak, kim olduğunu açıkça öğrenmek istiyordur. Klasik ajan tiplemelerinin tümüyle karşıtı olan Jason işlediği cinayetlerden pişmandır, omuzlarında onların ağırlığını taşımaktadır. CIA’nın kodamanlarıyla giriştiği bir hesap sonunda hükümet için insan öldürdüğünün ayrımına varır. 11 Eylül’den sonra ülkede artık yasal kabul edilen bu cinayetlerin emirlerini de örgütün içindeki bir grup para sağlamak amacıyla vermektedir. Soğuk Savaş, Irak Savaşı ve 11 Eylül’ün yansımalarını taşıyan Bourne Üçlemesi, hükümetine giderek hiç güvenmeyen bir ajanın ilginç portresini başarıyla çizer. Sezgilerine güvenen, yalnız olmayı seçen Jason’dan kötü sistem, zamana karşı yarışıp karmaşa yaratmasını istemiştir. İlk bölüm The Bourne Identity’de (Geçmişi Olmayan Adam/2002) Amerikan Bağımsız sinemacı Doug Liman, aksiyonu Soğuk Savaş’ın içine oturtur, özel efektlere yüklenmeden olayın örgüsünü belgesele yakın, canlı, gerçekçi, etkili bir anlatımla yansıtır. Bu biçem Jason Bourne’u oynayacak aktörün seçiminde de etkin olur: Aksiyon filmlerinin alışılmış kahramanlarından uzak, onları hiç anımsatmayan Matt Damon seçilir. Üçlemeyi izleyici beğenir, izler çünkü günceli, son yıllardaki politik oluşumları yansıtmaktadır, film ahlaki yönden, etik açıdan kararsız, güvenilmez bir dünyayı betimler. İkinci bölüm The Bourne Supremacy’de (Medusa Darbesi/2004) yapımcılığı üstlenen Liman, yönetmenliği Bloody Sunday (Kanlı Pazar/1999), United 93 (Uçuş 93/2007) filmlerinin başarılı anlatıcısı İngiliz Paul Greengrass’a verir. TV, sinema ve tiyatro yönetmeni, yazar Greengrass’ın gerçekçi, belgesele yakın anlatımı bu paranoya dozu yüksek gerilimaksiyona çok şey katar. Casusluk öykülerinden büyülendiğini, onların doğrudan erke, onun sırlarına bağlı olduğunu belirten Greengrass her casus karakteri bir ikon olarak tanımlıyor: “Onlar tarihle birlikte değişen, gelişen ikonlar. 1. Dünya Savaşı’nın bitiminde soylulukları ön plandaydı. Dünya karmaşıklaşınca onlarda görünmezleştiler. Sonunda onları kahraman ve antikahraman olarak kabaca betimledik. İyi kahraman kötüyü yenmek için dürüst olanaklara başvurur, kötüyse her türlü kirli yolu kullanır. Bourne, casus romanlarının ustaları Ian Fleming’in, Graham Greene’in, John Le Carré’nin edebi geleneğini tersyüz ediyor” diyen Greengrass politik filmlerden çok çağdaş, dünyayı, çevresini saran olayları anlatmayı yeğlediğini belirtiyor. Greengrass şu anda Fas’ta gözde oyuncusu Matt Damon’la birlikte Rajiv Chandrasekaran’ın Imperial Life in the Emerald City kitabından uyarladığı Bourne’un dördüncü bölümü Green Zone’u çekiyor ve Amerikan ordusunun Irak’taki insanlık dışı inanılmaz operasyonlarını anlatıyor. Hollywood’un yüksek bütçeli aksiyon filmlerinden ayrıksı bir yapı taşıyan Bourne Üçlemesi’nin gücü onu üretenlerin ortak enerjisinden kaynaklanıyor. Bu ekip ruhu filmlerin her karesinde duyumsanıyor. Bourne’un öyküsünü birinci tekil kişinin açısından anlatmayı yeğleyen Greengrass’ın böylelikle kamerası her an omuzda, her an çekim halinde oluyor, belgeseli çağrıştıran doğal görüntüler elde ediliyor. Kanal D Home Video’nun çıkardığı Bourne Üçlemesi’nin Özel Bölümler’i de çok zengin: Filmleri yönetmenler Liman’la Greengrass’ın ilginç yorumlarıyla izleme seçenekleri, çıkarılmışuzatılmış sahneler, alternatif sonlar, fragmanlar, yaratıcı ekiple söyleşiler, video klipler, oyuncu seçimleri, karakterlerin analizi, yönetmenlerin çalışma metodları, tehlikeli sahnelerin çekimi, dövüş sahnelerinin koreografileri, mekan seçimleri, set görüntüleri Özel Bölümler’de yer alıyorlar. Kanıksanmış, sonu başından belli Hollywood aksiyon filmlerinden apayrı, casusluk türüne gerçek bir yenilik getiren, gerilimcasusluk türlerinin başarılı karışımı, her bölümün birbirinden beslendiği, canlı karakterler içeren, izleyiciyi içine çeken yoğunluktaki Bourne Üçlemesi Dvd, Vcd formatında çıktı. Aşk acısına rağmen gülebilmek Aşkzede (Forgetting Sarah Marshall), sırasıyla ardı ardına gelen “terk edilme”, “sevda bozgunu”, “hayatı yakalama” ve “yeni bir sayfa açma” üzerine enfes bir seyirlik… Ne yazık ki; aşk acısı, derin bir bunalım, incinme, çaresizlik, kendini suçlama ve mutsuzluk haliyle betimleniyor, üzüntü ve gözyaşlarıyla besleniyor. İşte Aşkzede, bunu tersyüz etmeye çabalıyor. Her ne kadar dünyamız kararsa ve ayrılık ruhumuzu kanatsa da, mizah, umut ve yeni bir yaşamın hep var ALPER olduğunu bize anımsatarak… TURGUT “Kaçırmayın” derim. Aşkzede, TV dizileri senaristi alperturgut.blogcu.com Nicholas Stoller’in ilk yönetmenlik denemesi. En iyi yeni nesil komedi filmleri arasında gösterebileceğimiz Kırk Yıllık Bekâr (The 40YearOld Virgin), Kaza Kurşunu (Knocked Up) ve Çok Fena’nın (Superbad) yapımcıları Judd Apatow ve Shauna Robertson, Aşkzede için de kolları sıvamışlar. Filmin senaryosu aynı zamanda başrol oyuncusu da olan Jason Segel’e ait. En son Kaza Kurşunu’nda izlediğimiz Jason Segel, Aşkzede’de hem duygusal hem komik ve üstelik ekstra şirin özellikler de taşıyan müzisyen Peter Bretter tiplemesine cuk oturmuş. Ancak filmin ilk beş dakikasında deyim yerindeyse anadan üryan dolaşması hoş kaçmamış, penisini uluorta sergilemesi ise yakışık almamış. Aşkzede’nin bir diğer başkarakteri de Ukrayna asıllı güzel Mila Kunis… Hollywood yıldızı olma yolunda hızla ilerleyen Mila Kunis’in, After Sex adlı yapımda lezbiyen adayı Nikki’yi (ayrıntılara girmeye terbiyem müsaade etmez) canlandırarak hayranlarına yenilerini kattığı ise bilinen bir gerçek… Mila’nın, efsane bilgisayar oyunu Max Payne’nin –benim de bitirebildiğim ilk oyundurbeyazperde uyarlamasında afeti devran Mona Sax rolünü üstleneceğini hatırlatalım. Dünyada birçok fan edinen Heroes ve Gossip Girl dizilerinin genç aktrisi Kristen Bell ise Aşkzede’nin kalp kıran “aptal sarışını” Sarah Marshall’a can vermiş. Filmin yapımcıları, Aşkzede için “Sevgilisi tarafından terk edilenleri teselli edecek bir romantik felaketler komedisi…” diye not düşmüşler. İmzamı atarım. Aradığınız ince mizah ve kaliteli bir yapımsa tereddütsüz bu filme gidin. Eğlence, kahkaha ve keyif vaat eden Aşkzede, 4 Temmuz 2008 günü gösterime giriyor. yanında “süs köpeği” gibi gezmekten başka bir görevi yoktur. Üstelik Peter’in gerçeklerle arası hiçte iyi değildir. Baksa dahi göremez, çünkü yürümeyen bir ilişkiye körü körüne bağlanmıştır. Ve sonra beklenen gerçekleşir. Hükmetme budalası, benmerkezci Sarah, cinsellikle kafayı bozmuş, hafif sıyrık rock müzik yıldızı Aldous Snow için safkan âşık Peter’e tekmeyi basar. Her ayrılık ardında yıkık bir ülke bırakır. Peter’in yüreği, hayatımın kadını dediği Sarah’ın çekip gidişiyle yere düşen cam bir küre gibi tuzla buz olur. Huzur artık en büyük kusurdur. Gönül yarası ise çok derindedir ve unutmak haliyle mümkün değildir. Yalnızlık ve perişanlık, bedbaht bir erkeğin alınyazısına dönüşmüştür. Yürüyen ölü Peter, saldırgan, kasıntı ve küstah bir tip olan üvey erkek kardeşi ve onun kısmen aptal eşinin yardımıyla yaşama tutunmaya çabalar. Unutma dersinin birinci bölümü sınırsız cinselliktir. Ve tabiatıyla başarısızlıkla sonuçlanır. GURUR AYAKLAR ALTINDA Peter, çöpe atıldığının farkında değilmişçesine Sarah’ın peşine düşer. Aşk varsa, gurur ayaklar altındadır. Ve bu durumda insan kendini küçük düşürmenin sayısız örneğini bir hünermişçesine sergilemekten kaçınmaz. Rezil olmaktan sakınmaz. Mahvolmanın eşiğindeyken Hawaii’ye gelen Peter, “dünya küçük” klişesinden de yararlanarak öznel bir tespitle kısmen kötü kadın Sarah ve İngiliz rockçı Aldous çiftiyle karşılaşır. Yeryüzü cenneti denilebilecek Oahu adasının en güzel otelinin (Turtle Bay Kaplumbağa Sahili – Resort) lobisinde tanıştığı resepsiyon görevlisi Rachel Jansen, kahramanımıza yardım eder ve meteliğe kurşun sıkan Peter, krallara layık süitte kalmaya başlar. Otelin birbirinden ilginç ve acayip personeli ve müşterileri, şirinlik muskası Peter’in yeniden doğması için yardıma koşmakta gecikmezler. Önemsenmek ve değerli olduğunu bilmek, Peter’i daha fazla sürünmekten alıkoyar. ‘Luau’ denilen Hawaii eğlenceleri, birbirinden güzel kokteyller, ateş dansçıları, sörf ve Aloha ruhu ise onu ayaklandırır. Öte yandan özgürlük havarisi Rachel, karakter ve uyum konusunda Sarah’ın antitezi gibidir. Sarah, Peter’in zayıf bünyesinde nasıl toksin etkisi yaratmışsa, Rachel ise tam tersine panzehir işlevi görmüştür. Dolayısıyla Peter ve Rachel arasındaki yakınlaşma kaçınılmazdır. Vampirlerin efendisi Kont Drakula ve onun sonsuz aşkı için kuklaların yer aldığı bir opera bestelemeyi arzulayan Peter, Rachel’in yoğun desteğini almakta gecikmez. Sarah, Peter’in giderek olgunlaşıp yeni bir aşk serüvenine yelken açtığını hissedince kafası karışır ve kendisinin yol açtığı büyük hatadan dönmesi – lütfederek gerektiğini düşünür. Onun biraz da kıskançlıkla tarifelendirebileceğimiz çark etme süreci, çılgın, sempatik, delidolu bir finale doğru bizleri sürükler. AH AYRILIK! Sadık ev kuşu Peter Bretter, 5,5 yıldır TV dizilerinin ünlü ismi, pohpohlanma meraklısı ve her daim alaycı Sarah Marshall ile birliktedir. Ancak Peter, adeta putlaştırdığı Sarah’ın tam manasıyla kölesi gibidir. Sevgililik bahanedir, o ne isterse onu yapmaktan ve C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle